Bu Dünyadan Bir “Güney Ferhat Batı” Geçti

Hayat bazen sürprizler yapar ve en beklenmedik bir zamanda karşına birini çıkarır. Güvenmek ve dost olmakla, şüphe duymak arasında gider gelirsin. Çünkü herkesin herkesi çıkarı uğruna harcadığı bir dünyada, insana güvenmek, zaman ve sabır ister.

 

Bu öyle bir dünyadır ki herkes insanlardan kötülük görmüş, kullanılmış, maddi veya manevi zarara uğramıştır. Kısacası herkes “sütten çıkmış ak kaşık”tır. Dolayısıyla kötülüğü, hainliği, ihaneti, insan kullanmayı kimin yaptığı belli değildir. Ortada bu kadar sırtından bıçaklama, hainlik, insan kullanma varken, “kötülük” sahipsiz kalmıştır.

 

İnsanların çıkarları uğruna birbirinin yüzüne güldüğü, ahlaklı görünen ahlaksızların kol gezdiği bu zamanda, Güney Ferhat Batı ile 2013’de tanıştım.

 

İlk tanıştığımız dönemde en fazla dikkatimi çeken şey, kimseye minnet etmemesi, mütevaziliği, saygılı oluşu, beyefendiliği ve nezaketiydi. İkinci dikkatimi çeken ise akademik anlamda verimli ve üretken bir araştırmacı olmasıydı. Akademik çalışma alanları ise uluslararası ilişkiler, NATO, AB, Balkanlar olmak üzere farklı disiplinlerdi.

 

Akademik düzlemde o kadar üretkendi ki ben ona “makale fabrikası” derdim. Makalelerini yazarken, tamamen özgün fikirler ve yorumlar çıkarır, kimseden çalıntı yapmaz, kullandığı kaynakları açıkça belirtirdi. Kendi yazdığı makale ve kitaplara da hiç çekinmeden hocalarının adını, kendi adının üstüne eklerdi. En dikkat çekici olansa, yazdığı bir makaleyi sadece tek bir yere gönderir ve orada yayınlatırdı. O makaleyi farklı farklı yerlere gönderip, yayınlanmazına izin vermezdi.

 

Güney Ferhat Batı , katıksız bir vatanseverdi. Kitap okumaktan, akademik çalışmalar yapmaktan, en sevdiği dostlarıyla birlikte vakit geçirmekten, çocukluğunun ve gençliğinin geçtiği yerlere gitmekten çok hoşlanırdı. Fenerbahçe ve Deniz tutkusuydu. Bir de her Cuma, Eyüp Sultan’a giderek, Cuma’yı eda eder ve tüm gününü dua ile geçirirdi. Yaşamı bile sade ve mütevaziydi.

 

En büyük kırgınlığı ise doktoraya başlayamamak ve akademik yolda yürüyememekti. Uluslararası İlişkiler alanında, Edirne’den Kars’a, Giresun’dan Kütahya’ya, Güney Ferhat Batı’yı tanımayan “hoca” yoktu. Ayrıca Ankara’da bazı kurumlar ve siyasi çevreler de açıktan veya gizli gizli onu takip ediyordu.

 

Dünyada gelişen siyasi, askeri ve ekonomik olayları yorumlaması ve bu yorumlardaki öngörülerinin birer birer çıkmaya başlamasıyla, Güney Ferhat Batı, fütürist bir kimlik kazanmış ve son yıllarda, hem öğrenciler hem de akademisyenler tarafından daha çok takip edilir hale gelmişti. Elbette kıskananlar da azımsanmayacak kadar çoktu. 

 

Güney Ferhat Batı, kitaplar yazdı. Onlarca makale kaleme aldı. Sayısız konferanslar verdi. Pek çok kişinin akademik yaşamına dokunarak, farkındalık yarattı. Aşırı ilkeliydi ve asla şöhret meraklısı olmadı. Kendisine sunulan bazı fırsatları da omurgalı duruşu nedeniyle, elinin tersiyle, hiç çekinmeden itti. Şayet yurtdışında olsaydı, profesörlük unvanını almış da olurdu.

 

Güney Ferhat Batı ile 10 yılı aşan dostluğumuzda elbette acı tatlı pek çok şey paylaştık. Onun en büyük özelliklerinden biri de ketumluğuydu. Buna rağmen biz, sırdaş olduk, dertdaş olduk. Beni her zaman ailesinin bir parçası olarak gördü. Birlikte pek çok konferanslara gittik, konuşmacı olduk. Cemiyet hayatının sosyal aktivitelerinde her zaman yanımda olanlardan biriydi. Birlikte bir kitap yazma düşüncemiz de vardı ve en önemlisi de BDU için ulusal ve global düzeyde pek çok projeyi hayata geçirmek üzere fikirler geliştirmiştik.

 

BDU Uluslararası İş İnsanları ve Diplomatlar Birliğini, ULESAM Uluslararası Ekonomik Sosyal Siyasal ve Stratejik Araştırmalar Merkezi’ni, IFU Uluslararası Gelecek Üniversitesi’ni kurarken yanımda hep o vardı. Ona en çok “mütevazi olma, bu kadar tevazu gösterme, gerçek sanıp, tepene binerler” derdim.

 

Nancy Kleinbaum, Ölü Ozanlar Derneği Kitabı’nda “Ormanda yol ikiye ayrıldı ve ben hep daha az kullanılanı seçtim”. Diye bir cümlesi vardır. O, hep ikinci yolu seçti. Kendi özgün kimliğini ve kişiliğini yarattı. Kimseye benzemedi, kimseyi taklit etmedi ve 42 yaşında, en verimli çağında, bu hayattan “alacaklı” olarak ayrıldı.

 

“Ruhu şad, mekanı Cennet olsun.”  

 

 

Musa Karademir

BDU Diplomatlar Birliği

Kurucu Başkanı