CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, Eğitimde Yapacağı Devrimi Açıkladı
CHP Genel Başkanı ve Millet İttifakı Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu, “Eğitimde yapacağım en büyük devrim; Milli Eğitim Bakanlığı’nı, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası gibi bağımsız bir yapıya dönüştürerek, içine asla siyasetin girmeyeceği bir kurum haline getirmektir. Kapıları siyasi müdahalelere tamamen kapalı olacak bu yapı sayesinde eğitimi, eğitimin yıldız uzmanları ve onların oluşturduğu kurullar yönlendirecek. Bu kurullar, eğitim politikalarını ortaya koyacak. Milli Eğitim Bakanlığı, icracı bakanlık olacak ve teşkilatı yönetecek. Ekonomide şampiyonlar ligi takımı nasıl gece gündüz ülke ekonomisi için çalışacaksa, bizim şampiyonlar ligi kadrosu da eğitimde gerçekleştireceğimiz büyük sıçrama için çalışacak. ‘Kadrosu’ diyorum dikkat edin, ‘kadromuz’ demiyorum. Çünkü bu kadro, siyasi olmayacak. En iyileri toplayacağız. Hem Türkiye’de hem dünyada çok ses getirmiş Türk eğitimcilerle yapacağız bu işleri. Öyle bir bakan gidip yeni bir bakan gelince, sistemi öyle hallaç pamuğu gibi atamayacak. Bir hükümet gidip yeni bir hükümet geldiğinde, eğitim sistemini kafasına göre delik deşik edemeyecek. Eğitim politikaları, dokunulmaz bir liyakat esasıyla yönetilecek.” dedi.
CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu , bugün, sosyal medya hesabından, “Türkiye'nin geleceği için çalışmaya devam etmek zorundayız. Bizi paramiliter hiçbir yapı yolumuzdan alıkoymamalı. Bugün Türkiye'nin en can yakıcı konusuna, devrimsel bir proje ile yanıt veriyorum. Eğitim.” notunu düşerek paylaştığı videoda şunları söyledi:
Sevgili halkım, sevgili gençler;
Bugün sizlerle uzun süredir üzerinde çalıştığım hayati bir meseleyi konuşacağız. Eğitim meselesi. Yani hepimizin en hayati meselesi. Kim olursak olalım, neye inanırsak inanalım; eğitimin bu ülkede berbat olduğunu ve çocuklarımıza sakatladığını hepimiz biliyoruz. Eğitim sistemimiz, çok uzun yıllardır sistematik bir biçimde tarumar edildi. Son 20 yılın faturası ise çok ağır oldu. Bu iktidar, 8 kez Milli Eğitim Bakanı değiştirdi. Eğitim sistemi, 17 kez değişti, 17 kez. İnanabiliyor musunuz buna, tam 17 kez, sanki yapboz tahtası! Bugün eğitimden ne öğrenciler mutlu, ne öğretmenler, ne de veliler. Nasıl mutlu olsunlar? Böylesine hoyratça tüketilmiş bir eğitim sisteminden kim mutlu olabilir ki? Sevgili halkım, işin bir başka acı yönü daha var. Türkiye’de bir ailenin üstlendiği eğitim harcaması, OECD ortalamasının iki katından fazla. Düşünün; hem halkı fakirleştirdiler, hem de eğitim harcamalarını OECD ortalamasının iki katına çıkardılar. Anneler, babalar eğitim masraflarının altında ezildi. Çocuklarına yetemiyor olmanın yürek burukluğunu yaşar oldular. Bakın bu ülkede, fakir fukaranın makûs talihini kırabilmesinin tek yolu eğitimdir. Ben bunu kendimden biliyorum. Yoksulun elinden bu fırsatı alırsanız bir daha kendi hayatını değiştirme ihtimali bırakmazsınız.
Bakın, Türkiye’de 3 buçuk milyon çocuk eğitimin dışında. Bu ülkede, evini geçindirmek için eğitimden koparılan çocuklar var. Ekonomiyi batıranlar, bu çocukları yoksulluk döngüsüne hapsettiler. O çocukların kendi anne babalarından daha iyi bir geleceğe sahip olma şansını ellerinden aldılar. Tüm sorunların farkındayım. Çözümler için de uzun süredir çalışıyorum. Millet İttifakı olarak ilan ettiğimiz Ortak Politikalar Mutabakat Metni’nde eğitime dair çerçevemizi çizdik. Fakat çok daha fazlasını hayata geçireceğiz.
Ben, bugün bu politikaları anlatmayacağım. Vaktiniz varsa siz, o politikaları okur incelersiniz. Ben, bugün, eğitimde yapacağım en büyük devrimi açıklayacağım. Düşündüm taşındım, iyi eğitimin en büyük düşmanı nedir diye. Çok basit bir yanıtı var bu sorunun. Siyaset. Eğitimi siyasi saiklerle yönetmeye kalkarsan, o sistem çöküyor. O zaman en önemli reform, Milli Eğitim Bakanlığı’nı gerçekten dünyada kabul görmüş pedagojik kurallara göre yönetmek ve siyasetin etkisinden arındırmak. Yani siyasi partilerin, siyaset üstü milli konularda hadlerini bilmesi ve o alanlara siyaset sokmaması.
Yani özetle eğitimde yapacağım en büyük devrim; Milli Eğitim Bakanlığı’nı, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası gibi bağımsız bir yapıya dönüştürerek içine asla siyasetin girmeyeceği bir kurum haline getirmektir. Kapıları siyasi müdahalelere tamamen kapalı olacak bu yapı sayesinde eğitimi, eğitimin yıldız uzmanları ve onların oluşturduğu kurullar yönlendirecek. Bu kurullar, eğitim politikalarını ortaya koyacak. Milli Eğitim Bakanlığı, icracı bakanlık olacak ve teşkilatı yönetecek. Ekonomide şampiyonlar ligi takımı nasıl gece gündüz ülke ekonomisi için çalışacaksa, bizim şampiyonlar ligi kadrosu da eğitimde gerçekleştireceğimiz büyük sıçrama için çalışacak.
‘Kadrosu’ diyorum dikkat edin, ‘kadromuz’ demiyorum. Çünkü bu kadro, siyasi olmayacak. En iyileri toplayacağız. Hem Türkiye’de hem dünyada çok ses getirmiş Türk eğitimcilerle yapacağız bu işleri. Öyle bir bakan gidip yeni bir bakan gelince, sistemi öyle hallaç pamuğu gibi atamayacak. Bir hükümet gidip yeni bir hükümet geldiğinde, eğitim sistemini kafasına göre delik deşik edemeyecek. Eğitim politikaları, dokunulmaz bir liyakat esasıyla yönetilecek. Ve kısa, orta, uzun vadeli makro ve mikro planlamalar doğrultusunda, tüm hamleler hayata geçirilecek. Bu dokunulmazlığı kanunla güvence altına alacağız. Eğitimde, siyaset değil, liyakat esas alınacak.
Eğitim fakültelerinin niteliğini de bu doğrultuda hızla yükselteceğiz. Öğretmenlerimizin yetkinliği kadar refahı da iyileştirilecek. Çünkü bu aynı zamanda, çocuklarımızın yetkinliği ve gelecekteki refahı demek. Öğretmenin özgüveni yüksek olacak ki öğrencilerini hayata hazırlayabilsin.
Peki, sonuç ne olacak? Devlet okulları hızla toparlanacak. Hızla kalite artacak. Anne babalar gönül rahatlığıyla çocuklarını bu okullara verilecek. Ve özel sektörle rekabet edebilecek bir eğitim niteliği ortaya çıkacak.
Bu devrimin çok önemli bir kolu da mesleki eğitim. Ülkemizin bir işsizlik problemi var. Ama ondan öte bir sorunumuz daha var. O da mesleksizlik. Gençler iş bulamıyor. İşverenler de işe uygun mesleki birikim ve özgüvene sahip yetkin eleman bulamıyor. İşte bu kısır döngüden hızla çıkacağız. Hem kadim mesleklerimizi, hem günümüzün ihtiyaçlarını, hem de bugün var olmayan geleceğin mesleklerini kapsayacak şekilde tüm mesleki eğitim sistemini yeniden inşa edeceğiz. Terzilik de, kaynak ustalığı da, drone pilotluğu da, yazılımcılık da dahil tüm meslekler radarımızda.
Almanya ve Finlandiya gibi ülkelerin onlarca yıl önce çözdüğü gibi, tüm dünyadaki en iyi mesleki eğitim uygulamalarını çalıştık ve Türkiye’ye uygun muhteşem bir sistem hazırladık. Uluslararası standartlarda eğitim ve uluslararası geçerlilikte diploma veren yepyeni bir model çalıştık. Gençlerimizin mesleki diplomaları tüm dünyada geçerli olacak. Kazandıkları bu yetkinlikleri, ülkeden kaçmak için değil, dünyayı görmek ve ülkelerine dönüp uygulamak için kullanacaklar. Hatta bu eğitim uygulamalarını, zaman içinde ihraç eder hale de geleceğiz.
Sevgili halkım; bu konu, bundan önce sizlerle paylaştığım tüm plan ve projelerimizin kalbini oluşturuyor. Çünkü dünya ile rekabet etmemizi sağlayacak o atılımları, ancak güçlü ve etkin bir eğitim sistemiyle başarabiliriz. Göreceksiniz, iktidara gelir gelmez başlatacağımız eğitim devrimi sayesinde ülkemizin her yerine büyük bir enerji yayılacak. Cumhuriyet’imizin ikinci yüzyılına hak ettiğimiz şekilde gireceğiz. Çocuklarımıza umut dolu bir gelecek inşa edeceğiz.
İşte bu yüzden ‘Haydi’ diyorum. Haydi Türkiye’m."