CHP Muğla Milletvekili Avukat Gizem Özcan: Gün gelecek bütçe Saray’ın dehlizlerinde değil, halkın iradesiyle yapılacak
Cumhuriyet Halk Partisi Muğla Milletvekili Avukat Gizem Özcan , TBMM Genel Kurulu’nda ek bütçe üzerine söz aldı. Sözlerine iktidarın ek bütçe yaparak, ekonomik enkazı halkın sırtına yıkmaya çalıştığını dile getirerek başlayan Özcan, ekonomik krizin buhrana dönüşerek günden güne derinleştiğini ifade etti.
“Enflasyon bizzat iktidar tarafından köpürtülüyor”
Ciddi bir yoksullaşma sürecinin yaşandığını vurgulayan Özcan, enflasyonun bizzat iktidar tarafından köpürtüldüğünü söyledi. Ekonomik sorunları çözme umudunun tamamen fiyat kontrollerine bırakıldığını dile getiren Özcan, “İktidar sansürden ve baskıcı yöntemlerden medet umuyor. Yaşadığımız krizin nedeni sosyal devletin erozyona uğramasıdır. Her şeyden önce şunu belirtmek gerekir ki bu ek bütçe de aslı gibi acı bir reçete programıdır. Bütün varlığını rant ve sömürü üzerine kuran iktidarın, halkın yoksullaşması pahasına sermayedarlara yeni kaynak aktarma politikasından başka bir şey değildir. İktidar bütün kamusal alanları çökertti. Eğitimden sağlığa hatta suyumuza kadar, her şeyi özelleştirdi. Kılavuzu rant olan iktidar için, bu ek bütçe, yurttaşların cebinden sermayeye kaynak aktarımının resmiyet kazanmasıdır. Adlı adınca, bir yoksullaştırma programıdır” dedi.
“İnsanlar parasının değerini korumak için evlerine tuvalet kağıdı depolar hale geldi”
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in açıkça itiraf ettiği gibi uygulanan politikaların akla ve mantığı uygun olmadığını savunan Özcan, şunları ifade etti; “Emeğiyle geçinen işçi için, memur için, çiftçi için, emekli için bu bütçe ne vaat ediyor? 2021 yılı Eylül ayında başlayan faiz indirimleri sonucunda derinleşen ekonomik krizi ve halkta yarattığı tahribatı çözmek için bu bütçe ne vaat ediyor? Elimizdeki belge 2023 hedeflerinin çöktüğünün, hem de bütün ekonomik yükünün halkın sırtına yıkılarak çöktüğünün itirafıdır. İktidar, ‘2023 yılında Türkiye dünyanın ilk 10 ekonomisinden birisi olacak’ demişti. Oldu mu? Çocuğuna bir kalıp peynir alırken düşünmek zorunda kalan anneye soralım. ‘Ekonomi 2 trilyon dolarlık bir milli gelir büyüklüğüne ulaşacak” denmişti. Ulaştı mı? Pazara geç saatte gidip, kalanları ucuza almaya çalışan emekliye soralım. Vaatler dizi diziydi. ‘Kişi başına düşen milli gelir 25 bin dolar olacak’ denmişti, anca 10 bin dolar oldu. ‘İhracatımız 500 milyar dolar olacak’ denmişti, yarısına anca ulaştı. ‘İşsizlik oranı yüzde 5’e inecek’ denmişti, yüzde 10’un altına düşmedi. ‘Enflasyon ve faiz oranları tek haneli rakamlara inecek’ denmişti. İnsanlar parasının değerini korumak için evlerine tuvalet kağıdı depolar hale geldi.”
“Bu ek bütçe bir çöküş belgesidir”
Yoksulluğa ve enflasyona çözümler içermeyen bu ek bütçenin bir çöküş belgesi olduğunu ifade eden Özcan, sözlerine şöyle devam etti: “Bu bütçe doğrudan ya da dolambaçlı yollardan halkın cebindeki son kuruşa kadar el koyan bütçedir. Asgari ücretlinin 3 kuruşunu yağmalayan bütçedir. Vatandaşın pazar sepetini yağmalayan bütçedir. Emeklinin mutfağına, aşına göz diken bir bütçedir. İktidar yine en iyi bildiği şeyi yapıyor; yoksulun sırtından zenginin değirmenine su taşıyor. Bakın, enflasyon şimdiden yapılan zamları eritti. Üstüne üstlük, ücretler artmasına rağmen gelir vergisi tarifesi sabit kaldı. Böylece, maaşların çoğu gelir vergisi olarak halkın cebinden çıkacaktır. Yine -mış gibi yapıp, sağ eliyle verip sol eliyle alıyorlar. Ayrıca, vergi gelirlerinde beklenen artışın büyük bölümü dolaylı vergilerden karşılanacağı için; ek bütçe, yine dar gelirlinin sırtına yüklenmiştir.”
“İktidar bizden, ek bütçeyle 1 trilyon 120 milyar liralık ilave ödenek istiyor”
Bütün yurttaşlık haklarını ve insan haklarını ayaklar altına alan iktidarın yurttaşlığın temel kazanımı bütçe hakkını da gasp etmekte olduğunu söyleyen Özcan, bütçe hakkının, ekonomik tercihlerde halkın söz sahibi olma hakkı olduğunu vurguladı. Özcan, “Bu teklif, sarayın kapalı odalarında hazırlanmış, bir oldu bittiye getirilmiştir. Öyle olmasa, emekten, yoksuldan yana, onların sorunlarını hafifletebilecek politikalar üretebilirdi. Ancak görüyoruz ki israfçı ve rant yaratmaya dönük harcamalar daha da arttırılıyor. Bu harcamalar halktan alınacak ağır ve adaletsiz vergilerle karşılanıyor. Ek bütçe, seçim sürecindeki partizan harcamaları halka ödetmeyi hedefliyor. Ek bütçe ile gelen yük, yoksulluğu daha da derinleştirecek. Bir ekonomik mesele olmaktan çıkan ve toplumsal bir yara haline gelen açlık, yoksulluk, işsizlik meselesini önü alınamaz vahim noktalara taşıyacaktır. İktidar bizden, ek bütçeyle 1 trilyon 120 milyar liralık ilave ödenek istiyor. Bahane ne? Deprem. Neden bahane diyoruz, çünkü bütçenin sadece yarısı, 527 milyar lirası, afete dönük ödenektir. Peki diğer yarısı? Yine faize, yine ranta gidecek” dedi.
“Getirilen ek bütçede fedakârlık yine yoksullardan istenmektedir”
Bu hafta görüşülen torba kanun teklifle Cumhurbaşkanına bütçeye 794 Milyar liralık ödenek ekleme yetkisi verildiğine dikkat çeken Özcan, “Bu adeta saklı bütçedir. Bütçe açığı olan 659 milyar lira, saklı bütçe hesaba katıldığında 1 trilyon 453 milyar liraya çıkmaktadır. Halkın temel derdi, enflasyon, işsizlik, yoksulluk, borçluluk, geçim sorunu. İktidarın derdi ise sermayeyi korumak ve onların zenginliğine zenginlik katmak. Ülkede her geçen gün yoksulluk derinleşirken getirilen ek bütçede fedakârlık yine yoksullardan istenmektedir” şeklinde konuştu.
“Bu ufuksuz, faiz ve ranta dayalı, yoksulun sırtına binen bütçeyi reddediyoruz”
Bu yıl TÜİK’in ilk kez "çocuk, yoksulluk ve yaşam" verileri açıkladığını ifade eden Özcan, 2022 yılında çocukların en sık ekmek ve makarna tükettiğini, et, tavuk, balık grubunu her gün tükettiğini söyleyen çocukların oranının ise yalnızca yüzde 12.7 olduğunu söyledi. Bu ufuksuz, faiz ve ranta dayalı, yoksulun sırtına binen bütçeyi reddettiklerini vurgulayan Özcan, ”Bu makyajlı resmi veriler bile ülkede her iki çocuktan birinin çok ciddi yoksulluk çektiği ve sosyal dışlanma riski altında yaşadığını kanıtlıyor. Yoksulluk bir istatistik değil; ete, süte, yumurtaya ulaşamayan evlatlarımızın her gün deneyimledikleri toplumsal bir sorun. İlkokul, ortaokul ve ortaöğretimdeki her 100 çocuktan 9'unun yoksulluktan okulu terk ettiği-, 2 milyona yakın öğrencinin de ağır depresyon yaşadığı apaçık ortada. İşte ülkenin asıl beka sorunu. Sorumlusu kim? Çocukları-yoksulluğa mahkûm eden bu düzenden nemalananlar kim? Var mı bu bütçede çocukların yoksulluğunu bitirecek bir anlayış? Yok. Yoksulluk, kadınların hayatını alt üst eden iki ucu keskin bir bıçaktır. Kadınlar yoksulluğu çok daha derin yaşıyor. Sadece yoksulluk mu? İktidarın ataerkil zihniyeti çalışma yaşamından, eğitime her alanda ayrımcılığı körüklüyor. Kadın cinayetleri hız kesmiyor. Var mı kadınların yoksulluğunu, uğradığı ayrımcılığı çözecek bir anlayış? Yok. Bu ufuksuz, faiz ve ranta dayalı, yoksulun sırtına binen bütçeyi reddediyoruz. Gün gelecek, bütçe Saray’ın dehlizlerinde değil, halkın iradesiyle yapılacak. İşte o zaman; evlatlarımızın güvenle büyüdüğü, yeterli ve sağlıklı beslendiği; Kadınların ayrımcılığa uğramadığı bir ülkemiz olacak. İşte o zaman yoksulluk tarihe karışacak” diyerek sözlerini tamamladı.