Kılıçdaroğlu: “Seçimi Kaybedeceğine Dair İnancı Güçlenirse, Erdoğan Seçime Bile Girmeyebilir.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu , “Hem Cumhurbaşkanlığı’nı hem de parlamentoyu çoğunlukla alacağız. Tereddüdümüz yok. Parlamentoda çoğunluğunu kaybedeceğini Erdoğan da biliyor. Onun bütün hedefi Cumhurbaşkanlığı. Onu da kaybedecek. Seçimi kaybedeceğine dair inancı güçlenirse, Erdoğan seçime bile girmeyebilir. YSK ’dan kendi arzu ettiği kararı çıkarabilir. ‘Siz, seçime giremezsiniz’ diye” dedi. Kılıçdaroğlu ayrıca; “Altılı masa niye dağılsın? Niye dağıtalım altılı masayı. Hepimiz demokrasi istemiyor muyuz, istiyoruz. O zaman masanın dağılma şansı yok” diye konuştu.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu bugün, CHP Genel Merkezi’nde internet medyası temsilcileri ile buluştu, kendisine yöneltilen soruları yanıtladı. Kılıçdaroğlu'na toplantıda; CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Faik Öztrak , CHP Genel Sekreteri Selin Sayek Böke , Genel Başkan Başdanışmanları Tuncay Özkan ve Ünal Çeviköz , CHP Grup Başkanvekili Engin Özkoç ile Genel Başkan İletişim Koordinatörü Ömer Topsakal eşlik etti.
Kılıçdaroğlu’nun, sorulara verdiği yanıtlar şöyle:
KİM OLURSA OLSUN: (Altılı masanın Cumhurbaşkanı adayı) Sorun; Cumhurbaşkanlığı sorunu değil. Sorun sistem sorunu. Fakat medya ne hikmetse, hep; ‘Cumhurbaşkanı adayı kim olacak?’ Kim olursa olsun. Bizim niyetimiz sistemi değiştirmek. Var olan sistem, Türkiye’yi getirdi felaketin eşiğine soktu. Hep birlikte görüyoruz, yaşıyoruz; tanığıyız. Bu kuşak, 7’den 70’e var olan sistemin Türkiye’yi nereye getirdiğini; hep beraber görüyoruz. Amacımız ne? Bizi bir araya getiren temel faktör ne? Biz bu sistemi değiştireceğiz. Demokrasi olsun istiyoruz. Dolayısıyla; Cumhurbaşkanı adayının kim olacağı konusunda, önce kendi aramızda demokratik standartları oluşturmak, altına imza atmak, bunu kamuoyuyla paylaşmak, ülkeyi hangi şekilde yöneteceğiz bunun kararını vermek, hükümet programı çerçevesinde ekonomiden yargıya kadar neleri yapacağımız konusunda görüş birliğini sağlamak, ondan sonra da bunları gerçekleştireceğimiz bir Cumhurbaşkanı adayını belirlemek. Bu çerçevede, kamuoyundan hep Cumhurbaşkanlığı ile ilgili soru geldiği için şöyle yaptık: ‘Bizim Cumhurbaşkanı adayımızın nitelikleri şudur’ dedik. Bunu kamuoyuyla paylaştık. Altılı masada Cumhurbaşkanı adayı nasıl belirlenecek, oylama nasıl olacak bunlar hiç konuşulmadı. Gündemimizde yok. Sizlerin gündeminde olduğu için, sürekli soru sorduğunuz için yanıt vermek zorunda kalıyoruz. Ama altılı masanın gündeminde bunlar yok. Çünkü gündeminde; 5 Ocak 2023’te oturacağız, hükümet programı üzerinde yine çalışacağız, konuşacağız. Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem’e geçişin yol haritası üzerinde konuşacağız, çalışacağız. Bugüne kadar aldığımız bütün kararlar oybirliği ile alınmıştır, hepsi. Bir konu, bir arkadaşımız; biz bunu biraz daha gözden geçirelim, kendi kurmaylarımla değerlendirelim diyorsa, hay hay diyoruz. Bir sonraki toplantı geldiğinde, yine hep beraber üzerinde yüzde 100 uzlaştığımız metinler çıkıyor.
Hiç konuşulmadı ki; oybirliği ile veya oyçokluğu ile olsun. Bugüne kadar aldığımız bütün kararlar oybirliği ile oldu. Bundan sonra oyçokluğu mu olur, başka bir şey mi olur… Onu zaman içinde bu konular gündeme gelince, oturur konuşuruz.
ONUN AKLI BİZDE YOK MU?: Altı lider; hangi konuda, neyi, nasıl yapacağına dair görüş birliği sağlamayıp da Cumhurbaşkanı adayını belirlediğinde, ne olacak? Her kafadan ayrı bir şey çıkacak. Erdoğan, ne diyecek? ‘Ne güzel, bunların her birisi ayrı ayrı şeyler söylüyor.’ Biz bunu bilmiyor muyuz, biliyoruz. Altı lider bunun farkında. Hükümet programı üzerinde uzlaşacağız. Geçişin yol haritası üzerinde uzlaşacağız. Aramızda hiçbir görüş farkı kalmayacak. Yüzde 100 uzlaşma sağladıktan sonra da Cumhurbaşkanı adayımızı belirleyeceğiz. Cumhurbaşkanı adayı çıkacak; benim, Meral Hanım'ın, Davutoğlu'nun, Babacan'ın, Sayın Gültekin'in söylediğini dillendirecek. Dolayısıyla, altı lider hep birlikte aynı şeyi söyleyeceğiz. Yani aramızda bir farklılık olmayacak. Eğer biz bunu önceden belirlesek, her birimiz ayrı şey söyleyebiliriz. Bu, Erdoğan'ın eline koz vermek. Erdoğan onun için sıkıştırıyor. Bir an önce açıklayın, çünkü farklı şeyler söyleyin, ben de çıkıp kürsüye diyeyim ki: ‘Bak görüyorsunuz değil mi, her kafadan bir ses çıkıyor.’ Onun aklı bizde yok mu? Allah aşkına biz her şeyi biliyoruz.
ALTTA ÇALIŞAN MEKANİZMA GÖRÜNMÜYOR: Her ayrıntıyı; gündemimize getiriyoruz, konuşuyoruz, tartışıyoruz. Altı lider, diyelim ki 15 günde bir toplanıyor. Ama bu hiç görüşmüyoruz anlamında değil. Görüşüyoruz, ama altımız bir araya gelmiyoruz. Ama telefonla da görüşüyoruz; Genel Başkan Yardımcıları, her bir partinin genel başkan yardımcıları hükümet programı konusunda, geçişin yol haritası konusunda; oturuyorlar, defalarca çalışıyorlar. Birden fazla… Yani bir sefer gelip de dağılmıyorlar. Bitinceye kadar süreç, sürekli çalışıyorlar. Yani sistem kendi içinde çalışıyor. Ama bu altta çalışan mekanizma görünmüyor. Üste sadece liderler görünüyor. Acaba bir araya geliyor mu, gelmiyor mu?
YOLUMUZA DEVAM EDİYORUZ: Geliyoruz, oturuyoruz, konuşuyoruz. Biz yolumuza devam ediyoruz. Ama sarayın baskısı, sarayın medya üzerindeki baskısı, sarayın özellikle gündem belirleme konusundaki… ‘Efendim niye Cumhurbaşkanı adayını belirlemiyorlar?’ İyi de biz onların arzu ettiği zaman diliminde mi belirleyeceğiz? Hayır. Kendi Cumhurbaşkanı adayımızı belirleyeceğiz. Bizim açımızdan Cumhurbaşkanı adayından çok daha öte; sistem. Biz sistemi değiştirmek istiyoruz. Yoksa bir kişi gitsin yerine yeni bir kişi gelsin. Şimdi bu algının içine, Türkiye süratle sokuluyor. Buradan kesinlikle çıkmak lazım, kesinlikle. Demokrasiden yana olan herkesin bu anlayıştan çıkması lazım. Biz demokrasiyi savunuyoruz, ilkeleri savunuyoruz. Eğer biz; ‘Bugün burada bir tek adam var, bu tek adam da memnun değiliz, biz bunu değiştirelim yerine yeniden bir tek adam gelsin ve biz bununla yola devam edelim, bakalım bu nasıl olacak…’ Bizim; İkinci Yüzyıla Çağrı vizyonumuzda, neydi? Önemli olan sistemi değiştirmekti. Ve öyle bir değişikliği gerçekleştirelim ki Türkiye hem ekonomik hem siyasal açıdan bir daha krizlere girmesin. Gerçek anlamda demokrasi, gerçek anlamda ekonomik politikalar oluşturun. Asıl hedefimiz bu.
KAVGA ETMEDİK Kİ…: (İYİ Parti ile CHP arasındaki gerginlik iddialarına ilişkin) Herhangi bir sorunumuz yok, Sayın Akşener ile… Görüşüyoruz, niye görüşmeyelim. Kavga etmedik ki, ayrılalım. Görüşüyoruz. Herhangi bir sorunumuz yok.
Hükümet programını kabul ettikten sonra, hükümet programının kamuoyuna nasıl paylaşılacağını belirleyeceğiz. Onun için bir takvim vereceğiz, sizlere. O takvim de yine büyük bir olasılıkla diyorum, çünkü görüşülmedi; büyük bir olasılıkla yine altı lider bir araya geleceğiz, ‘biz iktidar olduğumuzda bunları hayata geçireceğiz’ diye kamuoyuyla hükümet programını paylaşmış olacağız. Daha sonra Güçlenmiş Parlamenter Sisteme geçişin yol haritası üzerinde de durulacak. Gerekirse yeni altı lider bir araya geleceğiz. Altı lider, kamuoyuna güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişin yol haritasını kamuoyuyla paylaşacağız. Üç temel konuyu, altı lider bir araya gelerek paylaştık. Anayasa ve maddeler; 2 toplantı yaptık. Şimdi, hükümet programı; Ortak Söylem ve Hükümet Programı ve Geçiş Programı. Neyi, nasıl yapacağımızı; kamuoyuna aktarmak, önemli diye düşünüyorum.
KURŞUN ASKERLERİNİ GERİ ÇEK: (İBB Başkanı İmamoğlu ile ilgili yargı kararı ve terör soruşturması) Erdoğan’a şu çağrıyı yapıyorum: Sen gerçekten millet iradesine güveniyorsan ve inanıyorsan ve gerçekten demokrasiye inanıyorsan; kurşun askerlerini geri çek. Etkilediğin yargıcından bürokratına kadar hepsini geri çek. İki… Anayasayı süratle değiştirelim, biz size destek vereceğiz. Derhal İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve İstanbul'daki bütün belediyeler için hemen seçime gidelim. Yüreği varsa, cesareti varsa; açıkça meydan okuyoruz. Madem diyor ki, ‘ben bunları yapabilirim.’ Sen, yargıyı sopa olarak kullanıp bunları yapıyorsun. Ama millet bunun doğru olmadığını biliyor ve görüyor.
HEMEN SEÇİMLERİ YAPALIM YÜREĞİN YETİYORSA GEL: Demokrasiye inanıyorsan Ekrem Bey'in yanlış bir şey yaptığını deklare etmek istiyorsan, onu gereksiz yere suçlamak istiyorsan; o zaman en güçlü irade, milletin iradesidir. Gidelim, milletin iradesine, hemen seçimleri yapalım. Yüreğin yetiyorsa, gel. Aynı şeyi Yalova için de yapalım. Üç bilirkişi raporu, üçü de Belediye Başkanı’nın lehine. Hâlâ göreve başlatmıyorlar. Cumhuriyet tarihinde bir ilktir. Bilirkişi raporu hakkında, bilirkişi ile ilgili suç duyurusunda bulundu. Niçin böyle bir rapor verdi, diye. Hukukun askıya alındığı bir dönemdir. Yargının işlemediği bir dönemdir. Tek güvencemiz, milletin iradesidir. Eğer sen de gerçekten milletin iradesine saygı duyuyorsan, gel hemen, derhal yerel seçimleri yapalım. Hemen, hemen derhal.
DOĞAL GAZI UCUZA VEREBİLİRDİ, NİYE BUGÜNE KADAR PAHALIYA VERDİ (Doğal gaz rezervi ve müjde söylemi) Türkiye'nin kendi doğal kaynaklarına ulaşması, doğal kaynaklarını çıkarması ve bunun halkın hizmetine sunulmasından keyif duyarız. Keşke olsa. Daha fazla doğal gazımız olsa ve insanlar çok daha düşük maliyetlerle ısınabilse, memnuniyet duyarız. Ama şu gerçeği, Erdoğan’ın bilmesi lazım. İki Türkiye var. Bir… Saray ve çevresinin oluşturduğu bir mutlu Türkiye; beşli çetelerin oluşturduğu, 4-5 yerden maaş alanların oluşturulduğu, ihale alanlarının oluşturduğu mutlu bir Türkiye var, huzurlu bir Türkiye var. O Türkiye'de yoksulluk yok. İkinci Türkiye ise milyonların Türkiye'si… Evine ekmek götüremeyen milyonların Türkiye'si. Erdoğan'ın sosyal devletin ne olduğunu, bilinmesi lazım. Sosyal devlet nedir? Sosyal devlet; doğal gazı ucuza verebilirdi, niye bugüne kadar pahalıya verdi doğal gazı? ‘Dışarıdan alıyoruz.’ Dışarıdan aldığımız her şeyi fiyatını düşürebilirsiniz, Yani beşli çetelerden alıp doğal gazı, maliyetini düşürüp; halka daha düşük maliyetle doğal gaz satabilirsiniz, elektrik satabilirsiniz. Doğal gaz üzerine yeni bir anlayış inşa etmek istiyorum. İki Türkiye gerçeğini değiştirmez bu. İki Türkiye gerçeği var. Eğer bir annenin çocuğunun beslenme çantasına bırakabileceği, sadece su ve ekmek ise bu 21. Yüzyılın, Türkiye'nin ve Erdoğan'ın ayıbıdır. Beslenemeyen çocuklar gerçeği var Erdoğan'ın önünde. Saraydaki çocuklar öyle değil. Sarayın beslemelerinde öyle değil. Yurt dışına para götürenler öyle değil. MAN adalarında para tutanlar öyle değil. Kendi ülkesine vergi vermemek için Man Adası'nda bir sterline şirket kurup, milyar dolarları Türkiye'ye getirenler için öyle bir dünya yok. O dünya varlıklıların dünyası. Ama milyonların durumu çok daha farklı. Erdoğan, önce bu gerçeği görsün.
MASANIN DAĞILMA ŞANSI YOK: (Masanın dağılacağına dair bir endişe duydunuz mu?) Altılı masa niye dağılsın. Dağılması için Erdoğan her türlü şeyi yapıyor. Onun havuz medyası da dahil olmak üzere… Yok dağıldı, yok dağılacak. Yok işte HDP masanın üstünde, altında… Bir sürü şeyler. Bunların hiçbirisine inanmayın. Hepimiz gayet güzel, sağduyuyla hareket ediyor. Niye dağıtalım altılı masayı. Hepimiz demokrasi istemiyor muyuz, istiyoruz. O zaman masanın dağılma şansı yok ki, yani şansı yok.
ALTI LİDERİN GÖSTERECEĞİ ADAY KAZANACAK: (Kazanacak adayın gösterilmesi söylemi) Bizim altı liderin göstereceği aday, kazanacak. Kimi gösterirse... Sağduyulu hareket edeceğiz, adayımızı göstereceğiz ve bu aday kazanacak. Bu kadar açık.
TEK ADAYLA SEÇİME GİTMEK LAZIM, SEÇİMİ ALMAK LAZIM VE BİTİRMEK LAZIM BU İŞİ: (Çoklu aday formülü) Her olasılık olabilir. Bir şey oldu diye kıyamet kopacak bir şey yok. Sonuçta benim düşüncemi sorarsanız, tek adayla seçime gitmek lazım, seçimi almak lazım ve bitirmek lazım bu işi. Bu çok doğaldır. Tartışılabilir. Ama bizim şu ana kadar altılı masada böyle bir tartışma hiç olmadı, gündeme de gelmedi. Soru soruluyor… Çoklu da olabilir diyorum. Şimdi hiç olmaz dersem, diğer liderlerin iradesini ipotek koymuş olursunuz. Öyle bir şeyimiz yok. Özgürce tartışacağız.
BUNLAR 3 GÜNDE, BİR HAFTADA ÇÖZÜLECEK OLAYLAR: (Milletvekilliği seçimi için ortak liste formülü) Milletvekilliği seçimleri ile ilgili hiçbir görüşmemiz olmadı. O daha sonraki bir aşama. Önce hükümet programı, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçişin yol haritası… Bunların üzerinde önce uzlaşmamız lazım. Bunları kamuoyuyla paylaşmamız lazım. Arkasından seçimle ilgili yani ortak liste olur, ayrı ayrı liste mi olur… Bir sefer, her parti 41 ilde seçime girmek zorunda. Bu 41 olmaz, 43 olur; 45 olur, 47 olur. Ortak liste olur, ortak liste olmayabilir. Bu daha sonra kuracağımız bir komisyon olacak. Ama bugün için böyle bir komisyonumuz yok. Bu çalışma çok zor bir çalışma da değil. Verilerden yola çıkılarak; nerede, nasıl birlikte veya ayrı ayrı seçime girebiliriz. Bunlar 3 günde, 5 günde, bir haftada çözülecek olaylar. Asıl olan hükümet programı: Neyi, nasıl yapacağımız konusunda çalışmak. Bunu olgunlaştırmaya, oluşturmaya çalışıyoruz.
GRUP BAŞKANVEKİLİ ARKADAŞIMIZIN, AK PARTİ’NİN BÜTÜN GRUPLARI YENİDEN ZİYARET EDECEĞİ YÖNÜNDE BİR İFADESİ OLDU: (Kılıçdaroğlu, anayasa değişikliği teklifine nasıl oy kullanır) Görüşeceğiz. Verilen teklifin çok sorunlu bir teklif olduğunu biliyoruz, zaten. Bu değişik şekillerde de yansıdı. Bugün sabahleyin grup başkanvekili arkadaşımız, AK Parti'nin tekrar bütün grupları ziyaret edeceği yönünde bir ifadesi oldu. Geldikleri zaman kendi düşüncelerimizi ile onlarla paylaşacağız.
F-35 SAVAŞ UÇAKLARININ BAZI PARÇALARINI TÜRKİYE'DE ÜRETİLMESİNİ YENİDEN SAĞLAYABİLİRSEK BUNDAN MEMNUN OLACAĞIZ: (İktidara geldiklerinde S-400 ve F-35 ile ilgili ne yapılacağı) Türkiye, NATO ittifakının bir parçası, zaten. Dolayısıyla o ittifakın gerekleri çerçevesinde hareket etmek, ittifakı oluşturan her ülkenin zaten görevi. O çerçevede hareket etmek gerekiyor Türkiye'nin F-35 savaş uçaklarının bazı parçalarını Türkiye'de üretilmesini yeniden sağlayabilirsek bundan memnun olacağız. Çünkü katma değeri yüksek ürün üretme konusunda Türkiye'nin biraz yol alması gerekir. Var olan sorunların; sadece Amerika'yla değil diğer ülkelerle de var olan sorunların çözülmesi gerekiyor Suriye, Orta Doğu, Mısır, Libya, Avrupa Birliği ile olan sorunların çözülmesi gerekiyor. Biz çözümden yanayız, barıştan, huzurdan yanayız. Dolayısıyla o çerçevede yol aldığımız takdirde Türkiye hem kendi ülkesinde hem de yurt dışında daha saygın bir konuma oturacaktır.
KURAL İSTİYORUZ, KRAL DEĞİL. KRAL KİM OLURSA OLSUN: Sistemi niye tartışmıyoruz. ‘Cumhurbaşkanı kim olacak’ diye… Altı lider diyor ki… Demokrasiyi getireceğiz. Siz demokrasiyi istiyor musunuz? Kimi belirlerse biz hepimiz onun arkasında duracağız. Bitti. Ali mi olsun, Veli mi olsun; tartışmasından kesinlikle bunu çıkarmamız gerekiyor. Zamanlama, az önce söyledim Erdoğan ve onun yakın çevresi olayı kişi ekseninde götürmek istiyor. Anketler o çerçevede yapıyor, tartışmalar, konuşmalar televizyon programları. Ali mi olsun, Veli mi olsun; hep bunun üzerinden yapıyor. Bunun bilinçli bir yönlendirme olduğuna inanıyorum. Bilinçli bir yönlendirme var. Yani kendimize bir kral arıyoruz. Kurallardan vazgeçtik. Bir kral var onu beğenmiyoruz. Yerine yeni bir kral arıyoruz ya biz kural istiyoruz kral değil… Kral kim olursa olsun. Kurallarına göre çalışan bir devlet yapısı istiyoruz. Demokrasi olmasını istiyoruz. Bunun geniş kitlelere ulaştırılması lazım. Tamam biz söylüyoruz ama sonuçta yorum yapacak olan, eleştirilecek olan, olması gerekeni nasıl olması gerektiğini anlatacak olan sizlersiniz. Bizler sizlere saygı duyacağız. Yani bizim görevimiz bu zaten. Onun dışında başka bir şey yapamayız. Bir yanlış olursa biz ancak telefon açarız; ya burada bir yanlışlık var… Onun dışında düşüncelerinize saygı duymak bizim görevimiz. Şimdi toplum doğal olarak bu noktaya itildi. Sürekli olarak, sürekli. Hangi kanalı açarsanız, yani ben sadece x kanalı, y kanalı değil… Hangi kanalı açarsanız bu yönlendirmeyle… Üzülerek görüyorum ama görüyorum yani. Bunlar tartışılıyor.
KURTARICI ARAMIYORUZ: Memleket batmış gitmişiz, biz bir kralı nereden bulabiliriz… Biz kurtarıcı aramıyoruz, demokrasi arıyoruz. Demokrasiyle… Birisi gelecek bizi kurtaracak; ya kurtarmazsa ne olacak? Demokrasi olduğu zaman, sistem olduğu zaman biz kurtarıcı aramayacağız. Belçika’da… İki, iki bucuk yıl hükümet kurulmadı. Bir Allah’ın kulu çıkıp da ‘mahvolduk, nerede hükümet’ demedi. Devlet çalışıyor, sistem çalışıyor; mesele yok. Amacımız, böyle bir sistemi kurmak istiyoruz.
(Ekmeleddin İhsanoğlu) Niye geçmişe takılıp kalıyoruz da geleceği düşünmüyoruz. Kaygıyı yaratan, sürekli olarak kral arayışı. Ekmeleddin İhsanoğlu (aday olduğu) döneminde biraz yargı vardı, biraz demokrasi vardı. Şimdi hiçbir şey yok. Yeni bir evrede artık Türkiye. Yeni evre içinde düşünmemiz lazım.
LONDRA MAHKEMELERİ, DEVLETİN SOYULMASI İÇİN GÜVENCE DEĞİL: (Kamucu politikalar konusunda ısrarcı olacak mısınız) Bizim İkinci Yüzyıla Çağrımız, partinin kendi vizyonu. Diğer partiler de kendi vizyonlarını açıkladılar. Her parti kendi bağımsız düşüncesini açıklar. Daha önceki altı liderin bildirisinde de var. Türkiye’nin soyulmasına yol açan, Yap İşlet Devret’ler… Onlarla ilgili gerekli çalışmayı yapacağız. Altı lider o konuda çok kararlıyız. Hiçbir uluslararası mahkeme, bir devletin soyulmasına evet demez. Bu konuda çok örnek var, yazılmış kitaplar, yetkin hukukçular var. Londra Mahkemeleri, devletin soyulması için güvence değil. Önyargı ile değil, hukuk içinde davranırsak; bu ülkenin hak ve hukukunu korumuş oluruz. Burada, altı lider arasında bir tereddüt yok.
ERDOĞAN’IN DEMOKRASİ ALANINI DARALTTIĞINI BİLİYORUZ: (Adil bir seçime yönelik soru üzerine) Demokrasi bandı daralıyor. Erdoğan’ın, kamu bürokrasisini ve kamu yargısını kullanarak demokrasi alanını daralttığını biliyoruz. Tek merkezden talimat alan bir yargı, bürokrasi var. Bugün valiler ve kaymakamlar; AK Parti’nin il ve ilçe başkanları gibi davranıyorlar. Erdoğan'ın vatandaşlara yazdığı mektubu, devletin bürokratları evlere dağıtıyorlar. Çünkü AK Partililer artık evlere giremiyorlar. Ne derlerse desinler. Yeteri kadar giremiyorlar. Çünkü tepkiyle karşılaşacaklarını da gayet iyi biliyorlar.
SEÇİM GÜVENLİĞİ İÇİN GERÇEKTEN ÇOK İYİ HAZIRLIKLAR YAPIYORUZ: Ama biz bütün bunların hepsinin farkındayız. Seçim güvenliği için gerçekten çok iyi hazırlıklar yapıyoruz. İllerden ve ilçelerden gelen sandık görevlileri için gönüllülerden oluşan bir ekibimiz var. Diyelim ki Şırnak’ın bir ilçesinde, bize liste gönderilmiş sandık görevlileri diye… Her birisi tek tek aranıyor. Görevli olduğu sandığı biliyor mu, bilmiyor mu diye… Görevli olduğunu biliyorsa yanına bir artı koyuyoruz. ‘Hayır bilmiyorum diyorsa, haberim yok’ diyorsa; yanına eksi koyuyoruz ve ilçe başkanı arıyoruz yeni bir kişi bulacaksın diye. Dolayısıyla bunun yaklaşık yüzde 76’sı bitti. Tamamlayacağız. Onları eğitime alıyoruz. Tutanakları ne zaman imzalamaları gerektiğini, elektrikler söndüğü zaman ne yapmaları gerektiğini… Büyük kentlerde, barolar ile de ortak bir çalışma yaptık. Her okulda bir gönüllü avukat olacak sorun çıktığı zaman avukat hemen müdahale edecek olaya böyle bir çalışmamız da bu sadece bizim diğer partiler de benzer çalışmaları yapıyorlar. Son sandık başındaki arkadaşımız tutanağı imzaladıktan sonra cep telefonuyla fotoğrafını çekip bize gönderecek. Bitti. Ondan sonra zaten bir sorunumuz olmayacak. İstanbul sonuçlarını böyle yaptık ve asıl başarıyı oradan elde ettik. Çünkü biz Yüksek Seçim Kurulu’na güvenmiyoruz. Malum, İstanbul seçimlerinde bir ara tuttular yayını kestiler, açıklamadılar. Ama bizim elimizde bütün tutanaklarının fotoğrafları vardı. Dolayısıyla ne yaparlarsa yapsınlar biz sonucu önceden zaten biliyorduk.
ERDOĞAN SEÇİME BİLE GİRMEYEBİLİR: Hem Cumhurbaşkanlığı’nı hem de parlamentoyu çoğunlukla alacağız. Tereddüdümüz yok. Bütün seçeneklerde biz bunu görüyoruz. Erdoğan da görüyor. Parlamentoda çoğunluğunu kaybedeceğini Erdoğan da biliyor. Onun bütün hedefi Cumhurbaşkanlığı. Onu da kaybedecek. Ve ben Erdoğan’ın seçimi kaybedeceğine dair inancı güçlenirse, Erdoğan seçime bile girmeyebilir. Diyebilir ki; ‘Ben girecektim ama…’ YSK’dan kendi arzu ettiği kararı çıkarabilir. ‘Siz, seçime giremezsiniz’ diye… Arzu ettiği kararı çıkarabilir.
SEÇİMİ KAYBETTİĞİNİ ANLADIĞI AN, ‘BEN SEÇİME GİRECEKTİM AMA YSK İZİN VERMEDİ’ DİYECEK: Seçim kaybetmek istemez. Seçimi kaybettiğini anladığı an, ‘Ben seçime girecektim ama YSK izin vermedi’ diyecek. Ama mağduriyet yaratamayacak çünkü YSK’nın onun emrinde olduğunu hepimiz biliyoruz, sadece ben değil bu ülkede yaşayan herkes bilir. Adaylık sürecinin öncesinde bakacak, görecek, yüzde 100 kaybettiğini gördüğü takdirde aday olmayacaktır. Bunu sadece ben değil yakın çevresi de dillendiriyor.
(Sansür yasası) Demokrasinin öngördüğü bütün özgürlükleri sağlayacağız. İktidar rahatlıkla eleştirilebilecek. Gazeteciler rahatlıkla eleştirilerini yapabilecekler. Medyanın özgürce eleştiri yapması; bir siyasi iktidar için aslında akıllı bir iktidar için bir nimettir aslında. Yanlışını görme, eksiğini görme imkânı; gazetecinin kaleminden dökülen satırlarla öğrenir. Veya bir yerde bir olay olduğunda biz olayı değil gazeteciler olayı çok daha önceden öğrenip yazabilirler. Dolayısıyla medya özgürlüğü bizim açımızdan çok önemli.
BU KONUDA BİR MEKTUP HAZIRLIYORUM ANAYASA MAHKEMESİ BAŞKANLIĞI’NA GÖNDERİLMEK ÜZERE: (sansür yasası… RTÜK…): Yüksek mahkemenin demokratik standartlarla ilgili açılan davalara öncelik vermesi lazım insan hakkı ihlallerine öncelik vermesi lazım öncelik vermiyorsa o zaman yüksek mahkeme görevini yapmıyor demektir parlamentodan yolsuzluk yapanlar hakkında soruşturma ve kovuşturma yapılamaz diye kanun çıktı aklın alacağı şey değil. Bu konuda bir mektup hazırlıyorum Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na gönderilmek üzere. Bir rezalet ya bir de diyorlar Gazi Meclis… Hangi Gazi Meclis? Yolsuzluğun üstünü kapatan Meclis, Gazi Meclis mi olur? 15 Temmuz gazilerinin paralarını alıp yiyenler Gazi Meclis mi olur?
EĞER BUGÜN TÜRKİYE KISMEN AYAKTAYSA O NİTELİKLİ YARGIÇLARIN YÜZÜNDEN AYAKTA: Bunlar üzerinde duracağız zaten duruyoruz da zaten yargıda ciddi bir çürüme var onu biliyorum ama yargıda son derece nitelikli insanlar olduğunu da biliyorum. Eğer bugün Türkiye kısmen ayaktaysa o nitelikli yargıçların yüzünden ayakta. Parlamento vesayet altında, yasama organı vesayet altında, yürütme zaten bir kişiden oluşuyor yani bir kişi koskoca Türkiye Cumhuriyeti devletini teslim almış vaziyette. Bizim tarihimizde hiç yok böyle bir garabet ve biz bunu değiştirmekte kararlıyız ve değiştireceğiz. Toplum da görüyor zaten….RTÜK…O kadar çok kurum var ki biz bir sürü kurum var yine böyle sözde demokratik standartları bir ombudsman kurumları falan var kamu denetçiliği falan bunların hepsi hikaye, hepsi saraya bakıyor oradan gelecek yönlendirmeye bakıyor ve o çerçevede hareket ediyor. Biz bunları biliyoruz, ne olması lazım? Avrupa Birliği’nin öngördüğü bütün demokratik standartları kendi ülkemize getireceğiz.
CİDDİ ÖNLEMLER ALIYORUZ: (Seçim Güvenliği) Şöyle seçim güvenliği konusunda 2014’te doğru bu konuda ben çok iyi olduğumuzu söylemedim zaten eksiğimiz vardı doğru. Bu biraz bizden kaynaklandı biraz da bizim dışımızda. Mesela biz Şanlıurfa'nın bazı ilçelerde giremedik arkadaşlar. Valilik gitmeyin dedi can güvenliği sağlanamadı. Şimdi her yerine rahatlıkla gidebiliyoruz her yerine dolayısıyla seçim güvenliği açısından geçmişe göre güzel bir çalışma yapıyoruz. Geçmişte şöyle bir örnek verebilirim, yaklaşık 10 bin sandıkta, görevli arkadaşların görevlerine gitmediklerini saptadık. O hata bir daha tekrarlanmasın diye. Onların tamamının parti ile ilişkilerini kestik, partili değiller artık. Ciddi önlemler alıyoruz.
BİZİM OY ALMAK İSTEDİĞİMİZ KESİMİN O TARTIŞMALARLA HİÇBİR İLGİSİ YOK: (Anketler, tarafsız seçmen, HDP seçmeni…): CHP’nin anket çalışması yok. Anketçiler geliyor, bizim de abone olduklarımız var, gelirler onları Fethi (Açıkel) hocaya gönderiyorum, o bakıyor ama özel olarak yapılan bazı anketler var, bize sunuş yapmak istiyorlar. Millet İttifakı’nın başarısı konusunda hiçbir sorunumuz yok. Biz altı lider beraber olduğumuz sürece hiçbir sorun yok. Medyada Ali mi olsun Veli mi olsun diye bir tartışma var. Gereksiz ve yersiz buluyoruz bu tartışmaları. Vatandaş bu kadar perişan haldeyken onların değerli varken onların dertlerini kim nasıl çözüm üretecek bunların tartışılması gerekirken Cumhurbaşkanı adayı kim olacak diye. Bence biraz daha sarayın desteklemesiyle onların yönlendirmesiyle böyle tartışmalar oluyor. Bu tartışmalar tabii niye oluyor diye bizim sormaya hakkımız yok yani onlar kendileri bu tartışma zemini hazırlıyorlar ve tartışılıyor bir cümleyi alıyor veya bir sözcüğü alıyor size diyelim ki bir televizyon kanalında oturuyorlar 6 kişi hep beraber niye bu böyle bu ne anlama geliyor diye tartışalım ne anlama gelip gelmediğini tartışacak başka bir şey yok mu? Bu tabii televizyon izleyen vatandaşın kafasında soru yaratıyor ama şunu ifade edeyim bizim oy almak istediğimiz kesimin o tartışmalarına hiçbir ilgisi yok. Onlar günlük yaşamını sürdürmeye çalışıyor, bizim asıl ulaşmak istediğimiz kesim o.
BU PROGRAMLARI HİÇ İZLEMEYEN AMA BİZİM ULAŞMAK İSTEDİĞİMİZ BİR KESİM VAR: Öbür kişi ya televizyon kanallarını izleyenler daha çok siyasal bilinci daha fazla gelişmiş ve ülkenin geleceği konusunda endişe duyan bir kesim. Onlar biraz televizyondan haber kanallarını izliyorlar tartışmaları izliyorlar, tartışmalardan bir şeyler çıkarmaya çalışıyorlar, sonuçları bize yansıtıyorlar ama bir de bunların dışında bu programları hiç izlemeyen ama bizim ulaşmak istediğimiz bir kesim var. Onlar daha derin yoksulluk yaşayan bir kesim. Mesela dün ben orman köylüleri ile bir araya geldim. 7,5 milyon civarında orman köylüsü var bunlar bizim ulaşmamız da zor onların da dertlerini anlatabilecek bir mecra bulmaları çok zor. Dolayısıyla orman köylüleri 15 madde halinde onların sorunlarını nasıl çözeceğimizi anlattım. Ne olursunuz bu 15 maddeyi bize verir misiniz gidip köyde anlatalım diye ifade ettiler. Buraya neden ulaşmak zor çünkü orman köylüleri orman içinde de nüfusu çok kalabalık değil bunlar dağınık Türkiye coğrafyasında. Dün 6 sendika bir araya geldi ve onlarla beraber bir organizasyon yapıldı ve biz orman köylülerine öyle ulaşabildik orman mühendislerinin birlikte bunu gerçekleştirdik.
Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme geçişle ilgili olarak tabii Sayın Babacan kendi görüşlerini söyleyebilir ve biz de saygı duyacağız o görüşlere henüz daha bu netleşmedi. Parlamenter sisteme geçişin yol haritası ve takvimim netleşmedi. Netleştikten sonra burada kamuoyuyla paylaşacağız hangi zaman dilimi içinde güçlenmiş parlamenter sisteme geçeceğiz, o zaman 6 liderde aynı şeyi o zaman söyleyeceğiz. Bugün netleşmediği için her lider kendi görüşünü ifade eder.
Demokrasiden yana mısın yoksa tek adamdan yana mısın demokrasiden yana olanlar gelip oy verecekler demokrasiden yana hayır biz demokrasiyi değil de tek adam rejimini istiyoruz bizim kralımız da çok iyi diyorlarsa gidip oylarını öbür tarafa verebilirler.
DİĞERİ ERKEN SEÇİM OLMUYOR Kİ : (6 Nisan’dan sonraki tarihte seçim) Gayet açık söyledik zaten ondan sonra bir şey kalmıyor ki mayıs, geriye kaldı haziran zaten. Oturacak kendisi karar verecek o zaman. Biz kendi irademizi söyledik ifade ettik bunu gayet açık ve gayet net söyledik. Öbür türlü diğeri erken seçim olmuyor ki erken seçim olmuyor beyefendinin arzu ettiği tarihte seçim olacak. Biz ona katılmıyoruz.
BENİM ADALET BAKANLIĞI’NIN ÖNÜNE YÜRÜMEMDEN SONRA DEVLET NEFES ALMAYA BAŞLADIYSA BİR ADALETSİZLİK VAR DEMEK Kİ. : (HDP’nin tecrit eylemi, Selahattin Demirtaş’ın ‘muhalefetle görüşmeye hazırız’ açıklaması… Uyuşturucu baronları…) Adalet arayışı sadece HDP’de değil yani bu ülkede 85 milyon insan yaşıyorsa AK Partililer de dahil adaletin bu ülkede olmadığını kabul ediyorlar. Aklı başında olan birisi zaten ‘bu ülkede adalet vardır’ demez. Yoktur adalet. Bir kişiye teslim edilen bir devlet yapısına da adaletin zaten olmayacağını hepimiz kabul ederiz çünkü adaletin olması için yargıcın hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre karar vermesi lazım. Hukukun üstünlüğü ve vicdani kanaatine göre değil de sarayın iradesine göre karar veriyorsa adalet olmaz. Dolayısıyla HDP'nin de bu çerçevede Adalet Bakanlığı önünde nöbet tutup adalet arayışında olması yani gayet doğaldır. Bir şekilde bu ülkede adaletsizlikleri görüyoruz. 6 yaşındaki bir çocuğa sistematik tecavüz yapıldığı bilindiği halde 2 yıl bilindiği halde ses çıkarmayıp devleti durdurmuşlar, devletin nefes alamaz hale getirmişler ise benim Adalet Bakanlığı’nın önüne yürümemden sonra devlet nefes almaya başladıysa bir adaletsizlik var demek ki. Bu bize yansıyan yansımayan kim bilir daha neler var.
SAYIN DEMİRTAŞ'IN SÖYLEDİKLERİNİ DİKKATLE İZLİYORUZ: Sayın Demirtaş'ın söylediklerini dikkatle izliyoruz. Yaptığı açıklamaları dikkatle izliyoruz. Sayın Demirtaş'ın da Osman Kavala’nın da haksızlığa uğradığını biliyoruz, haksızlıkların giderilmesi gerektiğini hemen hemen her ortamda dile getiriyorum, ifade ediyorum. Uyuşturucu baronları gücü siyasal iktidardan alıyor. Gayet açık gayet net söylüyorum. Siyasal iktidarın gücü alıyorlar çünkü siyasal iktidardan bazılarının büyük bir olasılıkla ve bazı elde ettikleri paralarla bazılarını finanse ediyorlar. Yoksa adamlar gelecek bu uyuşturucuyu satacaklar burada krallar gibi yaşayacaklar yasa çıkarıyor uyuşturucu paralarını Türkiye'ye getirin diye, yasa çıkarıyorsun ve parayı getirenlerin paranın kaynağını sormayacağım diyor. Kovuşturma da yapmayacağım soruşturma da yapmayacağım diyor. Kim çıkarıyor? Türkiye Büyük Millet meclisi çıkarıyor yani onların bugünkü Meclis’e Gazi Meclis dedikleri, uyuşturucu baronlarından medet uman bir parlamento olur mu Allah aşkına? İşlevsiz bir parlamento şu anda gördüğümüz görevini yapmayan bir parlamento. Bir kişi tarafından iradesi ipotek altına alınmış bir parlamento. AK Parti ve MHP açısından söz söylüyorum, ikisi iradelerini saraya ipotek etmiş vaziyette, milletvekilleri iradelerini saraya ipotek etmiş vaziyetteler.
EKREM BEYE SAHİP ÇIKILDI: (Saraçhane mitingi…Meral Akşener…Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş…) Bunu daha önce de yanıtladım sayın Akşener ile Ekrem bey arasında zaten eski bir dostluk da var. Sayın İmamoğlu Akşener’e ‘abla’ diye hitap eder. Dolayısıyla böyle bir olay karşısında Akşener'in oraya gitmesi bizim açımızdan hiçbir sorun değil hiçbir sorun da yaratmaz, niye sorun yaratsın ki? Bir tepkimiz de olmadı. Ekrem beye sahip çıkıldı. Belediye başkanı arkadaşlarımız zaten sadece CHP’nin değil millet ittifakının belediye başkanlarısınız diye ben mitingler de söylüyorum yani sadece İstanbul'da değil, Adana'da söyledim Mersin'de de söylediğim, her yerde ifade ettim.
KAYGIYI YURTTAŞA YARATIYORLAR BİZDE KAYGI YOK: (Altılı masanın seçme giderken yol kazasına uğramaması için iletişimi, güveni artıracak yeni bir mekanizmaya ihtiyacı var mı?): Doğal olarak gazeteciler şu cümleyi alalım şu sözü alalım şunu öne çıkaralım diye düşünebilirler. Benim bu konuda yapacağımız bir şey yok. Bizim havuz medyası olarak tanımladığımız medyanın altılı masayı dağıtmak için elinden gelen bütün çabayı gösterdiklerinin farkındayız, halk da farkında. Gittiğimiz her yerde onlar şöyle bir endişeleri oluyor, ‘Sakın bozmayın, çünkü onlar bozmaya çalışıyorlar siz sakın bozmayın diyorlar’ sakın 6 lider beraber oldu beraber hareket edelim diye. Kaygıyı yurttaşa yaratıyorlar bizde kaygı yok. Konuşuyoruz zaten biz birbirimize yani diyelim ki 15 günde bir toplanıyoruz, biz de konuşuyoruz Genel başkan yardımcıları konuşuyor, her gün neredeyse bir araya geliyorlar.
ERDOĞAN, OMURGASI ÇOK ESNEK OLAN BİR KİŞİDİR, BUGÜN KIZDIĞINA ERTESİ GÜN MERHABA DİYEBİLİR: (Baş örtüsü teklifi…Erdoğan-Esad görüşmesi…) Baş örtüsü konusunda kendi kalemize gol attığımız gibi bir düşüncemiz söz konusu değil, kanun teklifi gayet açık. Bu kanun teklifi 1935 yılında CHP kurultayında alınan kararın paraleli bir tekliftir. Erdoğan, bunu yeniden baş örtüsünü istismar edecek bir sürece sokmak istiyor, ona izin vermeyeceğiz.
Erdoğan, omurgası çok esnek olan bir kişidir, bugün kızdığına ertesi gün merhaba diyebilir. 180 derece dönüş yapma konusunda olağanüstü güzel bir omurgaya sahip. Düne kadar hakaret ettiğine koşa koşa gidip kucaklayabilir, onun için önemli olan paradır ülkenin onuru ve itibarı Erdoğan için önemli değildir. Onun için sarayın itibarı söz konusudur. Arjantin devlet başkanı yaşadığı sorunlar için maç izlemeye gitmezken bu uçağına binip kafileler halinde pekâlâ gidebiliyor, gezebiliyor görebiliyor. Erdoğan gerçeklikten kopan bir liderdir artık. Türkiye gerçekleri onu fazla ilgilendirmiyor.
GERÇEKLİKTEN TÜMÜYLE KOPMUŞ VE YALAN SÖYLEDİĞİNİ DE BİLMİYOR: Söylediği şeyler de enteresan mesela geçen şunu söylemiş; ‘CHP’liler gelirse bizim yaptıklarımızı yıkacaklar’ diye akıl alacak şey değil. Biz yolu köprüyü niye yıkalım? Dediğim gibi gerçeklikten tümüyle kopmuş ve yalan söylediğini de bilmiyor, farkında bile değil ama söylediklerinin yüzde 90’nı gerçek dışı. Ona göre ülkede herkes güllük gülistanlık herkes böyle huzur içinde yaşıyor çünkü saraya bakıyor sarayı öyle ama Türkiye öyle değil. Erdoğan bir kahveye gidip oturamaz tarlaya gidip çiftçinin derdini dinleyemez, derin yoksulluk yaşayan bir ailenin yaşadığı dramı Erdoğan bilemez, göremez Erdoğan gerçeklikten kopan bir kişidir. Erdoğan'ın eleştirilerinin büyük bir tebessümle ve biraz da üzülerek, acıyarak okuyorum.
UMARIM BİZİM BÜTÜN ELEŞTİRİLERİMİZİ GİDERECEK ÖNLEMLERİ ALIRLAR: Erdoğan hayatın gerçeğinden koptuğu için, biz o gerçekleri hatırlatınca önlem almaya çalışıyorlar. Bu asgari ücret de düşük tutuldu. Ama asgari ücretle buna benzer emekli aylıklarında benzer çalışmalar, en son beslenme çantalarıyla ilgili çocuklara niye vermiyorsunuz diye, vermeniz lazım diye… Bizim belediye başkanlarının başlattığı çabalar. Bunların hepsi var. Gerçeklikten koptu, bizim söylemlerimizi artık o da kabul etmeye başladı. Ağır ağır. Umarım bizim bütün eleştirilerimizi giderecek önlemleri alırlar, özellikle demokrasi konusunda. Arzumuz o zaten.
İL BAŞKANLARINA İSTİFA ET VEYA ETME DİYE BİR DÜŞÜNCE İFADE ETMEDİM: (İl ve ilçe yönetimlerinin milletvekili adaylığı için istifası) Bugün, galiba son. Dolayısıyla seçim sürecinde arkadaşların istifa etmeleri örgütün biraz boş kalmasına yol açacak ya da başka tartışmalara yol açacak. Bugünden önlem almak gerekiyor. Arkadaşların hangileri istifa eder, etmez bilmiyorum. Ama şu ilke kararını aldım, onu da söyleyeyim. Hiçbir il başkanına istifa et veya istifa etme diye bir düşünce hiç ifade etmedim. O arkadaşlar kendi özgür iradeleriyle, arzu edenler ayrılacaklar. Arzu ederlerse yerlerinde kalacaklar.
DEMEK Kİ BİR ANLAMI YOK YANİ PARTİ KAPATMANIN: (HDP’nin kapatılmasına yönelik dava) Biz siyasi partilerin kapatılmasını doğru bulmuyoruz. Sadece HDP’nin değil herhangi bir siyasi partinin de kapatılmasını doğru bulmuyoruz. İzin verildikten sonra siyasi partileri kapatacak olan halktır. Çok sayıda siyasi parti var. Ama halktan gereken desteği almamışlar. Dolayısıyla yasal yollarla kapatmak ya da yargıyı kullanarak kapatmanın demokrasi açısından sorun yaratacağını düşünen birisiyim. Geçmişte de çok sayıda siyasi parti kapatıldı. Ama başka isimlerle tekrar kuruldu. Demek ki bir anlamı yok yani kapatmanın.
YURT DIŞINDA DÜŞÜNDÜĞÜM BİR YER VAR: Yurt dışı gezileri… ortam uygun olduğunda elbette gideceğim. Daha düşündüğüm bir yer var tekrar, Almanya'ya yarım kaldı zaten özellikle bu endüstri 4.0 oluşturulduğu merkezlere gidecektir fakat İstanbul olayı çıkınca geri dönmek zorunda kaldık. Yarım gün ancak kullanabildik orada. Diğer ülkenin ismini söylemeyeyim şimdi.
İKTİDAR HAMLE YAPARSA ADAYLAR İMAMOĞLU VE SALMAN: (İktidar Yalova ve İstanbul için hamle yaparsa adaylarınız Vefa Salman ve Ekrem İmamoğlu mudur?) Evet, gayet tabii.
YARGILANIRIZ, NE OLACAK YANİ?: İktidarın yani Erdoğan’ın; iktidarda kalmak için her türlü çabayı göstereceğini, harcayacağını biliyoruz. Her türlü koltuğumu koyayım da ne olursa olsun. Çünkü iktidarı kaybetmekten korkuyor ve çekiniyorlar. Çünkü Türkiye’de bir soygun düzeni var ve bu soygun düzeninin sona ermesi, halktan soyulan paraların alınıp tekrar halka verilmesi gibi bir iddiamız var. Bu iddiayı gerçekleştirmek istiyoruz, o nedenle benimle ilgili birçok fezleke var. Hiç çekinmiyoruz, benim fezlekem de gelse. Evet yargılanırız. Ne olacak yani? İYİ Parti ile ilgili de gizli tanık vesaire buldular, ama benim fezlekemin uygulamaya konulması da, savcılığın Adalet Bakanlığı’nın talebini kabulü halinde de… Ne olacak yani? Meral Hanımın dokunulmazlığı yok zaten. Gizli tanıkla Meral Hanımın üzerine geliyorlar. Çekinecek ve korkacak bir şey yok. O da aynı şekilde mücadelesini yapar.
HER SEFERİNDE YENİ BİR TARİH VERİYORLAR: (Ekonomide şubat ayında düzelme olacağı?) 6 ay önce de olacaktı, 3 ay önce de olacaktı, 15 gün önce de olacaktı. Her seferinde erteliyorlar, her seferinde yeni bir tarih veriyorlar. Ekonomiyi yönetemiyorlar aslında, yönetme güçlerini kaybettiler, yönetme iradeleri yok. Sürüklenen bir ekonomi var, sürüklenen bir siyasal iktidar var, hiçbir şeyi kontrol edemiyorlar. Herkes başına buyruk, kendisini kurtarmaya çalışıyor, büyük sermayeden esnafına kadar. Herkes bu selden nasıl kurtulurum, diyor. Bir sel geliyor, buradan nasıl kurtulabilirim; arayış içinde. İktidar ise masalları anlatarak, ekonomiyi düzeltecek vesaire diyorlar ama ekonomik düzelmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Aklı başında olan herkes görüyor.”
Haber: MANSUR ÇELİK