Kılıçdaroğlu: “hiç kimse unutmasın. Gemiyi Limana Sağlam Götürmek, Yine Kaptanın Görevidir.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu , “Ben bir genel başkan olarak partimin sadece bugününü ve yakın geleceğini değil, uzun hedefli yapısını da düşünüyorum ve düşünmek zorundayım. Hiç kimse unutmasın. Gemiyi limana sağlam götürmek, yine kaptanın görevidir. Kaptan olarak gemiyi limana sağlam götüreceğimi herkes bilsin. Benim CHP kültüründen öğrendiğim, aldığım en büyük derslerden birisi de budur” dedi. Kılıçdaroğlu, “Hiçbir zaman değişimin önünü tıkayan bir kişi değil, değişimin önünü sonuna kadar açacağım. Bu ülkenin gençlerine, kadınlarına siyaset yapma hakkını daha da güçlendirerek, yolumuza devam edeceğiz. Bütün bu mücadelelerin sonunda, hiç kimse endişe etmesin. Mutlaka kazanacağız” diye konuştu.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, bugün TBMM 'de; grup toplantısında konuştu. Kılıçdaroğlu, şu mesajları verdi: 

“İki şehidimiz var. Şehitlerimizin; bizim gönlümüzde, bizim yüreğimizde, 85 milyonun yüreğinde ayrı bir yeri vardır. Siyasi görüşlerimiz farklı olabilir. Ama bu vatan için kanını döken, canını veren herkese; bu ülkenin 85 milyonu minnet duyar. Onlar bizim yüreğimizde hep yaşarlar. İki şehidimize Allah’tan rahmet diliyorum, milletimizin başı sağ olsun.

MKE’de, Ankara’da bir patlama meydana geldi. Beş kardeşimiz, emekçimiz, işçimiz hayatını kaybetti. Allah’tan rahmet diliyoruz. Bu olayın takipçisi olacağız. Hangi gerekçeyle nasıl bir facia gerçekleşti; ayrıntılarını takip edeceğiz ki hak sahipleri haklarını alıncaya kadar.

Sanatı en iyi bizler biliriz; sanatın ve kültürün bir toplum için ne kadar değerli olduğunu biliriz. Önemli bir keman sanatçımızı, Suna Kan’ı kaybettik. Allah’tan rahmet diliyorum. Sanat dünyamızın başı sağ olsun. Bütün hedefimiz; yeni Suna Kan’ları yetiştirmek ve onları dünyanın her tarafında görünüz kılmaktır.

Rize’de, eski Kadın Kolları Başkanımız hayatını kaybetti, bir felaket sonucu. Allah’tan rahmet diliyoruz. Sevenlerine baş sağlığı diliyoruz, hepimizin başı sağ olsun.

“O MİLLETVEKİLİNİN DERHAL HAPİSTEN ÇIKIP, GELMESİ VE PARLAMENTODA YEMİN ETMESİ GEREKİYOR”

Bu bizim ilk grup toplantımız. Yemin törenini gerçekleştirdik. TBMM, organlarını seçti. Yönetimimiz seçildi. TBMM Başkanı da seçildi. Ama bu seçim döneminde demokrasi konusundaki kaygılarımızı haklı kılan gelişme oldu. Bir milletvekili arkadaşımız, partilimiz değil, başka bir partiden. Şu anda tutuklu. Yüksek Seçim Kurulu’na başvurdu ve ‘Ben milletvekili adayı olmak istiyorum’ dedi. Yüksek Seçim Kurulu’ndaki hakimlerin tamamı ‘Evet, milletvekili adayı olabilirsin’ dedi, onayladı. Seçime girdi ve kazandı. Yargıçlar mazbatasını verdiler, ‘Evet, artık milletvekilisin, TBMM’ye gidebilirsin’ diye. Mazbatayı aldığı tarihten şu ana kadar, bu arkadaşımız hala tutuklu. Biz CHP olarak, bu ülkeye demokrasiyi getiren bir partiyiz. Nerede bir haksızlık ve hukuksuzluk varsa, o haksızlığın giderilmesi için mücadele eden bir partiyiz. Kişinin bizim partiden olup olmamasının önemi yok, önemli olan bu milletin iradesi ile seçilen bir milletvekilinin hala yasalara ve anayasaya aykırı olarak hapishanede tutulmasıdır. TBMM’nin onurunu, şerefini, haysiyetini koruyacak olan bir numaralı isim TBMM Başkanı’dır. Bu konuda suskun davranamaz. O milletvekilinin derhal hapisten çıkıp, gelmesi ve parlamentoda yemin etmesi gerekiyor. Demokrasinin erdemi de budur. Demokrasinin güzelliği de budur. Keşke böyle bir konuşmayı hiç yapmasaydık. Anayasanın gereği olarak, seçilen bir milletvekili gelseydi.

“DAHA ACI OLANI İSE ADALET BAKANI’NIN TUTUKLU İLE HÜKÜMLÜYÜ AYIRAMAYACAK POZİSYONDA OLMASI”

Daha acı olanı ise Adalet Bakanı’nın tutuklu ile hükümlüyü ayıramayacak pozisyonda olmasıdır. Mahkûm edilmedi ki, hakkında bir mahkeme kararı yok ki. Ama bunu hükümlü kabul ediyor. Bunlar doğru değil. Biz CHP’liler olarak neden diyoruz; bu ülkenin temel taşıyız, bu ülkenin geleceğidir, demokrasinin güvencesidir, insan haklarının güvencesidir, düşünceyi ifade etme özgürlüğünün güvencesidir diye. İşte bunun için. Bizden olsun veya olmasın bir kişi haksızlık ile karşı karşıya kalıyorsa; ona sahip çıkmak, onun sesi soluğu olmak hepimizin ortak görevidir. Biz bunu yapıyoruz, bunu yapmaya da devam edeceğiz.

“YOLU DOĞRU OLANIN YÜKÜ AĞIR OLUR.’ YOLUMUZ DOĞRUDUR VE YÜKÜMÜZ AĞIRDIR”

Bir seçim dönemini geçirdik; artısıyla, eksisiyle. Elbette oturup değerlendireceğiz. Elbette her değerlendirmenin kendine göre, artıları ve eksileri olacaktır. Bunun üzerinde soğukkanlı, aklımızı kullanarak değerlendirme yapacağız. Güzel bir atasözümüz var: ‘Yolu doğru olanın yükü ağır olur.’ Yolumuz doğrudur ve yükümüz ağırdır. Bizim yükümüz sadece bize özgü bir yük de değil. 85 milyonun yükünü çeken bir partiyiz biz. Az önce ifade ettim, seçildiği halde parlamentoya gelemeyen… Anayasaya, yasaya aykırı davranan bir yönetime karşı da biz demokrasi mücadelesi veriyoruz biz. O nedenle yolumuz doğru ise yükümüzün ağır olduğunu da herkesin bilmesini isterim.

Biz; her zaman ve her yerde haksızlığa uğrayanların yanında olduk. Mazlumların yanında olduk. Düşüncesini ifade etmek isterken, şiddet görenlerin yanında olduk. Aklını kullananların yanında olduk. Fakirin, fukaranın; kendisini kimsesiz hissedenlerin yanında olduk. Çünkü Gazi Mustafa Kemal’in bir sözü vardı: ‘Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir’ diye. Biz, kendisini kimsesiz hisseden; 85 milyonun içinde kim hissediyorsa onun yanında olduk. Yanında olmaya devam ettik. Sorunlarını çözmek için aklımızı kullandık… Biz, tüyü bitmemiş yetimin hakkını koruduk. Buna özen gösterdik. Çünkü biz CHP’yiz, ahlak ve erdemden, bilgiden, birikimden yanayız. Çünkü biz insandan, insanlıktan yanayız. Çünkü biz düşünceden, düşünce özgürlüğünden yanayız. Çünkü biz farklı düşünenin de dinlenilmesinden yanayız. Aksi halde bu ülkeye demokrasiyi getiremeyiz. O nedenle diyorum; CHP demokrasinin temel taşıtır, diye. O nedenle diyorum ki, bize oy vermeyen vatandaşın bile hakkı, hukukunu savunan bir parti geleneğini her zaman sürdürdük ve bundan sonra da sürdüreceğiz. Partili olsun, olmasın; kim haksızlığa uğradıysa onların yanında olduk.

“ELEŞTİRİLERİN TAMAMINI SAYGIYLA KARŞILIYORUM”

Bize oy veren 25 milyonu aşkın vatandaşımız da aynı duygularla sandığa gitti. Bir değişim yapacaktık. Ülkemize demokrasiyi getirecektik ve otoriter yönetimi dünya siyaset tarihine armağan edeceğimiz bir başarı ile demokratik yollarla yolcu edecektik. Beklediğimizi alamadık, açıkça ifade etmek gerekirse kazanamadık. Arkasından elbette ki eleştiriler gelecekti. Bu eleştirilerin tamamını da saygı ile karşılıyorum. Ama kalemi eline alıp da önyargı ile hareket edenlerin gazeteciliğini sorgulamak da benim görevimdir. Kalemini satmayan, onurlu gazetecilik yapan, haklı eleştirilerini her zaman yazan bütün gazetecilere saygım vardır. Ama kalemini satan ve onurlu davranmayan, kendisini bir anlamda savcı, yargıç yerine koyup karar veren gazetecinin gazeteciliğini sorgulamak da benim görevimdir. Ben bunu yapmak zorundayım.

“BU ÜLKEYE DEMOKRASİYİ GERÇEK ANLAMLA GETİRİNCEYE KADAR YOLUMUZA DEVAM EDECEĞİZ”

Bize oy veren 25 milyonun hayali ile bizim hayalimiz aynıydı. Demokrasiyi getirecektik. Yaşanabilir bir Türkiye’yi inşa edecektik. Kinden, öfkeden arınmış bir siyaset anlayışını bu ülkeye getirecektik. Bize oy vermeyen vatandaşların hakkını, hukukunu da savunacaktık. Hiç kimseyi ötekileştirmeyecektik. Yeni bir anlayışı, yeni bir kültürü bu ülkeye getirecektik. Kimsenin inancından ötürü, kimsenin yaşam tarzından ötürü, kimsenin kimliğinden ötürü ötekileştirilmediği güzel bir Türkiye’yi inşa edecektik. Peki bu idealimizden vazgeçtik mi, asla vazgeçemeyiz. Tarihin bize verdiği temel bir sorumluluktur bu. Bundan sonra da vazgeçmeyeceğiz. İnançla, kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz. Bu ülkeye demokrasiyi gerçek anlamla getirinceye kadar yolumuza devam edeceğiz.

“AYNI HÜZÜN VE AYNI DUYGULARI YAŞIYORUZ”

25 milyon vatandaşıma şunu söylemek isterim. Aynı hüzün ve aynı duyguları yaşıyoruz. Bu coğrafyanın neresinde yaşarsanız yaşayın. Aynı duygular ve aynı hüzünleri yaşıyoruz. Hedefimiz ve amacımız birdi, çünkü bu ülkeye bütün güzellikleri getirmek istiyoruz. Ama sakın ola ki bu bizi umutsuzluğa mahkûm etmesin. İnsanlık tarihi, adalet mücadelesi tarihidir. İnsanlık tarihi hak mücadelesi tarihidir. İnsanlık tarihi zulümle, zalime karşı mücadele tarihidir, insanlık tarihi bir demokrasi tarihidir. Bu ülkede o demokrasinin mihenk taşı da CHP’dir.

“25 MİLYONU 30 MİLYON YAPMAK DA CHP’LİLERİN BOYNUNUN BORCUDUR”

Onlar sadece Kemal Kılıçdaroğlu’nu desteklemediler. Bize oy veren 25 milyon vatandaşımız sadece bana destek vermedi. Onlar ortaya koyduğumuz Türkiye idealini, Türkiye’yi yönetme irademizi, demokratların ve vatanseverlerin ittifakını, kardeşliği, barışı, huzuru ve adil bölüşümü desteklediler. Onlar yalan siyasetinin karşısında, hakikatin yanında oldular. Onlar her türlü iftiraya karşı gerçeklerden ayrılmadılar. Onlar kimseye iftira atmadılar ve kimseyi ötekileştirmediler. 25 milyon bu ülkenin temel taşıdır artık. Yeni kazanacağımız gençlerle, kadınlarla 25 milyonu 30 milyon yapmak da CHP’lilerin boynunun borcudur. Demokratik yollar ve inançla bunu yapmak zorundayız.

Saraya ve sözcülerine de seslenmek isterim. Siz bu iradeyi teslim alamayacaksınız; demokratların iradesini, insan haklarını savunanların iradesini, kötülüklere karşı iyiliği savunanların iradesini asla teslim alamayacaksınız.

Biz değişeceğiz, yenileneceğiz, biz güçleneceğiz; memleketin bu yalan ve iftira siyaseti içinde olmasına asla izin vermeyeceğiz. Beraber, birlikte olacağız ve yalanlara karşı birlikte mücadele edeceğiz. Çünkü Türkiye Cumhuriyeti en olmaz denilen anlarda küllerinden yeniden doğmasını bilmiştir, yeniden doğacaktır, yine doğacaktır. Bunu da bütün vatandaşlarımın bilmesini isterim.

“BİTMEYEN İSTİBDAT DÖNEMİ YOKTUR”

Bizim vatandaşlarımızı kendi öz vatanında garip, öz vatanında parya yapan bu saraylıları elbette göndereceğiz. Beraber ve birlikte göndereceğiz. Bitmeyen istibdat dönemi yoktur. Çünkü karşısında hürriyet diyenler daima vardır ve daima var olacaklardır. Biz hep beraber Türkiye’yi, bu Duyun-u Umumiye hükümetinden bu ülkeyi kurtaracağız. Bunun sözünü veriyoruz, beraber vermek zorundayız bu sözü.

"KIZGIN VE KÜSKÜN DEĞİLİZ"

Biz hiçbir vatandaşımıza kızgın ya da küskün değiliz. Bahane bulmuyoruz ve bahane üretmiyoruz. Benim için Türkiye Cumhuriyeti vatandaşını başımın üstünde yeri vardır. Çünkü benim için yandaş değil vatandaş esastır. Tercihleri, iradesi, kararı ne olursa olsun hepimiz aynı ülkenin vatandaşları, aynı memleketin evlatlarıyız. Bizi ayrı kılmaya çalıştılar. Bin bir yalanla, iftira ve montajlarla, karalamalarla aramıza nifak sokmaya çalıştılar. Devleti kuran partiyi, terör örgütleri ile bir arada gösterme cüretini, utanmaz sahtekarlar oldu ve bunu gösterdiler. Kavga ile, çalıp çırpma ile, korku iklimi ile biz yıldırabileceklerini düşünenler oldu. Devleti beşli çetelere soyduranlar, dünyalıklarını yurt dışına kaçıranlar, dokunulmazlık dosyaları ile bizi tehdit eder oldular. Ama onlar şunu asla unutmasınlar, biz Kuvayi Milliye geleneğinden geliyoruz. Hiçbir zalimin karşısında diz çökmedik ve diz çökmeyeceğiz.

“MESELE BİR FANİ OLARAK, BİR KEMAL KILIÇDAROĞLU OLAYI DEĞİLDİR”

Omuzlarımızdaki yükün farkındayız. Mesele bir fani olarak bir Kemal Kılıçdaroğlu olayı değildir. Kemal Kılıçdaroğlu bu büyük mücadelenin sadece ve sadece bir neferidir. Yüz yıllardır bu topraklarda verilen mücadelenin bir parçası, bir neferi olmuşsam ne mutlu bana. Ben CHP’nin bir üyesi olma şerefini, bu partinin genel başkanı olma şerefini ömrüm boyunca taşıyacağım. Bu şeref benden aileme kalacak olan en kıymetli mirastır.

“BİZ CEPLERİNDE İDAM FERMANLARI İLE VATAN MÜCADELESİ YAPAN BİR GELENEKTEN GELİYORUZ”

Ben bugün partimize yeni üye olan bir genç kardeşim ile aynı heyecanı yaşıyorum, aynı hüzün ve duyguyu yaşıyorum. Ben milletvekillerimle, belediye başkanlarımla, gençlik ve kadın kollarımla, tüm üyelerimiz ve seçmenlerimizle aynı heyecan ve duyguyu yaşıyorum. Hiç kimse unutmasın. Biz ceplerinde idam fermanları ile vatan mücadelesi yapan bir gelenekten geliyoruz. Biz sıradan bir parti değiliz. Biz avukat odalarında dilekçe ile kurulan bir parti değiliz. O nedenle dokularımız çok farklıdır. İnançlarımız çok farklıdır. Gelecek hayallerimiz, gelecek dünyamız çok farklıdır. İnsanı ve doğayı seven bir gelecekten, gelenekten söz ediyoruz.

Ben bir genel başkan olarak partimin sadece bugününü ve yakın geleceğini değil, uzun hedefli yapısını da düşünüyorum ve düşünmek zorundayım. Hiç kimse unutmasın. Gemiyi limana sağlam götürmek, yine kaptanın görevidir. Kaptan olarak gemiyi limana sağlam götüreceğimi herkes bilsin. Benim CHP kültüründen öğrendiğim, aldığım en büyük derslerden birisi de budur.

Sevgili halkım, değerli arkadaşlarım, ben önderimiz, devletimizin ve partimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal’in koltuğunda oturuyorum. Göreve başladığım günden beri; bu emanete halel gelmemesi için, bu mücadeleye haram bulaşmaması için, bu ideallerin kirlenmemesi için her türlü çabayı göstermeye özen gösterdim. Bunu yaşamımın her aşamasında bir borç bildim.

"DEV BİR ÇINAR"

Ben; genel başkan olarak dev bir çınar ama aynı zamanda yeni bir filiz olan CHP’yi ve değerlerini her zaman korudum ve kolladım. Çınar ve filiz derken, dev bir çınar. Tarihsel kökleri var. Ama filiz derken, değişim, dönüşüm ve yenilenmeye açık bir çınar olarak ifade ediyorum. Asla statik ve durağan bir yapımız olmadı. Çınarımız var ama o çınar sürekli yeni filizlendi. O filizler bizi 100 yıldır ayakta tutuyor. Bundan sonraki yüzyıllarda da ayakta tutacaktır.

“ÜSTÜME DÜŞENİ GÖZÜMÜ KIRPMADAN YAPTIM. ÇÜNKÜ BİR CHP’Lİ OLMAK BUNU GEREKTİRİYOR. BEN BUNU YAPTIM”

CHP’nin değerlerini, her zaman korudum ve kolladım. Bunu yapmaya, bu partinin bir neferi olarak devam edeceğim. Sıradan bir neferi, sıradan bir üyesi olarak da aynen devam edeceğim. Çünkü ben kendimi Kuvay-ı Milliye geleneğinin devamı olan bir siyasi hareketin neferi olarak gördüm ve görmeye de devam edeceğim. Bir an olsun namerde boyun eğmedim. Bir tek kere bile olsa haramzadelerin sofrasına oturmadım. Majestelerinin muhalefeti olmadım. Sarayın sofrasına diz kırmadım. Sırça köşklere tamah etmedim. Doğru ve hak bildiğimi söylemekten asla geri adım atmadım. Üstüme düşeni gözümü kırpmadan yaptım. Çünkü bir CHP’li olmak bunu gerektiriyor ve ben bunu yaptım.

"SIKILI YUMRUKLARLA TOKALAŞTIM"

Kuş uçmaz, kervan geçmez yerlerde nasıl bir memleket istediğimi anlattım. Cumhuriyeti anlattım. Mücadelemizi anlattım. Yeri geldi, tepkiler gördüm. Asla, tepkilere kızmadım. Dinledim ve muhataplarımı imkân ettim. Sıkılı yumruklarla tokalaştım, onları mücadelemize sonunda ortak ettim. Asla bir araya gelemezler denen kim varsa, onları Halil İbrahim Sofrasında buluşturdum. Bu ülkedeki vatan severleri, demokratları, yüreği iyilik ve güzellikten yana atanları, aynı mücadelenin neferi yaptım.

Biz vatan toprağını düşmanlara bırakıp kaçanlardan değiliz. Biz vatan toprağını dişi ve tırnağı geri alanlardanız. O kültürden geliyoruz biz. Yeri geldi, bölücü terör örgütünün saldırılarına, yeri geldi provoke edilen kitlelerin saldırılarına uğradım. Her türlü kötülüğe karşı, örgütlü kötülüğe karşı; korkmadan yürüdüm. SADAT’çıların kapılarına dayandım. Milletin cebine el uzatanlarla, gençlerimizi zehirleyen uyuşturucu baronları ile mücadele ettim. Beşli çetelerle mücadele ettim. Türkiye’yi para ile sığınmacılarla oy deposu olsun diye satanlarla mücadele ettim ve etmeye de devam edeceğim.

“BİR ADIM BİLE GERİ ADIM ATAMADIM VE ATMAYACAĞIM”

Yıllarımı verdiğim demokrasi, adalet, barış ve huzur dolu bir Türkiye davamızdan; hayatımı adadığım Atatürk ve bağımsız Türkiye Cumhuriyeti uğruna mücadele azmimden bir adım bile geri adım atamadım ve atmayacağım.

Şimdi köklü bir çınarın altında, yeni filizler ve yeni kadrolarla her şey ve daha da önemlisi mücadelemize omuz veren aziz milletimizle birlikte yürüyeceğiz… Gençlerimiz olacak, kadınlarımız olacak, yeni arkadaşlarımız olacak. Görev yapan arkadaşlarımız olacak. Onlarla beraber bu çınarı büyüteceğiz. Ve yeni filizler gelecekler.

“ÖNCE BİREYSEL BEKLENTİLERDEN TAMAMEN ARINMAK ZORUNDAYIZ”

Sarayın ve yandaşların değil; milletin ve vatandaşlarımızın kazanacağı, tüm eleştirileri dikkate aldığımız ve alacağımız yeni bir süreci hep birlikte inşa etme zamanıdır. Ben bu değişimin ve yenilenmenin parçası olmak istiyorum diyen bütün vatandaşlarıma, yoldaşlarıma, arkadaşlarıma seslenmek istiyorum:

Bir, önce bireysel beklentilerden tamamen arınmak zorundayız. Altını bir kez daha çiziyorum. Önce ülkemiz ve partimizi seviyorsak, gelecek idealleri peşinde koşacaksak, bireysel beklentilerden tamamıyla arınmak zorundayız. Çünkü yine bize öğrettiler. Söz konusu vatansa, gerisi teferruattır. Asıl hedefimiz budur.

“AHLAKİ MEŞRUİYETİNİ KAYBETMİŞ BU İKTİDARA KARŞI SAFLARIMIZI SIKLAŞTIRALIM”

Gençlere seslenmek istiyorum. Gelin CHP’ye üye olun, gelin köklü mücadelenin bir parçası olun. Gelin ahlaki meşruiyetini kaybetmiş bu iktidara karşı saflarımızı sıklaştıralım. Gelin sarayın iktidarının kurduğu, Londra’daki tefecilerden medet uman Duyun-u Umumiye kabilesinden bu milleti kurtaralım. Gelin yıkılmayan son kale olan CHP’ye omuz verin. Görüşlerinizi anlatın, katkı verin ve çalışın. Kapımız her aydınlığa açıktır, her aydınlığın bizim için önemi ve değeri vardır.

"DEĞİŞİMİN ÖNÜNÜ SONUNA KADAR AÇACAĞIM"

Kimse unutmasın, gerçeği her yerde anlatmakla görevliyiz. Eleştirilere saygı, evet. Eksiklerimizi bize hatırlatanlara, evet. Partinin yenilenmesine, partinin güçlenmesine; evet. Bütün bunların önünü açacağım, hiç endişe etmeyin. Bu partiyi gerçek anlamda çağdaş ve uygar bir parti yapacağız. Kurultay kararımızın temelinde de bu yatar. Hiçbir zaman değişimin önünü tıkayan bir kişi değil, değişimin önünü sonuna kadar açacağım. Bu ülkenin gençlerine, kadınlarına siyaset yapma hakkını daha da güçlendirerek, yolumuza devam edeceğiz.

“MUTLAKA KAZANACAĞIZ”

Bütün bu mücadelelerin sonunda, hiç kimse endişe etmesin. Mutlaka kazanacağız. Nazım’ın dediği gibi. Ne diyor Nazım? Eğer hak, haksızlıktan yüce, sevgi nefretten üstün, aydınlık karanlıktan güçlü ise çaresi yok usta. Biz kazanacağız ve mutlaka kazanacağız.”