Prof. Dr. Nevzat Tarhan: “Amacı olmayan insan hayat yolculuğunda kaybolur”
İnsan ruhunda tatmin bekleyen bir boşluk olduğunu, bu boşluğun ise bir hedefle, anlam ve amaçla dolduğunu kaydeden Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Tatmin bekleyen ruhumuzdaki o boşluğu, anlam ve amaç veya bir neden bulamazsak dolduramıyoruz. Bu durumda da yaşamanın bir anlamı yok diyen kişiler, intihar olayları, depresyonlar ve birçok vakalar bu şekilde ortaya çıkıyor.” dedi. Tarhan, yaşamak için bir nedeni olan kimsenin, hayatına anlam kattığını belirterek “O neden hayata anlam katıyor.” dedi. Tarhan, bir amacı olmayan insanın hayat yolculuğunda kaybolacağını da söyledi.
Üsküdar Üniversitesi Kurucu Rektörü, Psikiyatrist Prof. Dr. Nevzat Tarhan, amaç ve anlam ilişkisine dair değerlendirmede bulundu.
İnsanı diğer canlılardan ayıran: Anlam arayışı
Hayatın anlamı açısından insanın bir amacı olmasının çok önemli olduğunu belirten Prof. Dr. Nevzat Tarhan, insanı diğer canlılardan ayıran en önemli farkın da burada ortaya çıktığını söyledi. Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir hastamız intihar kararı vermişti. Ben, neden intihar etmek istiyorsunuz, hayattaki anlam ve amacını neden kaybettin diye sorduğumda ‘Şu anda yaşamak için bir nedenim yok ki’ yanıtını vermişti. Kişi yaşamak için nedeni yoksa 10 sene sonra öleceğime şimdi öleyim kurtulayım diye düşünüyor. Yaşamak için bir nedeni olan kimse, hayatına anlam katıyor, işte o neden anlam katıyor hayata. İnsanla diğer canlılar arasında çok önemli fark var. Diğer canlılar, yemek, içmek, üremek, barınmak için yaşar. Hayatın anlamı budur onlar için. Onlarda anlam arayışı yok.” dedi.
İnsanda yeniliği arama ve ölümü algılama geni bulunuyor
İnsanda dört alanda soyut anlam olduğunu buna metakognitif algılar denildiğini kaydeden Tarhan, “Buna metakognitif istekler de deniliyor. Bununla ilgili gen araştırılıyor. Genetik kodlar vardır. Anlam arzusu geni, anlam arayışı ile ilgili genetik kod araştırılıyor. İkincisi, yeniliği arama geni. Yeniliği arama geni insanda vardır. Hiperaktif kişilerde bu gen daha aktif bu oluyor. Üçüncü bir gen de ölümü algılama genidir. İnsan dışında hiçbir canlı öleceğini bilmiyor. İnsan dışında hiçbir canlıda ölüm korkusu yoktur. Diğer canlılar yiyor, içiyor, ürüyor, yaşıyor, ölüyor. Ama insan öleceğini biliyor. Dördüncüsü de zaman algısıyla ilgili olan gen. İnsan dışında hiçbir canlı geçmiş ve geleceği düşünmüyor bugünü düşünüyor, karnının doymasını düşünüyor.” dedi.
Psikiyatrist Frankl, anlam terapiyi geliştirdi
Ölüme anlam yüklemedikçe bir işkence haline dönüştüğünü ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Ünlü yazar Tolstoy’un ölüm gerçeğini değiştiremeyince anlam arayışına girdiği söylenir. Anlam arayışıyla ilgili psikiyatride bir psikoterapi ekolü oluşturmuş Victor Emil Frankl var. Frankl, bireylerin zorluklara katlanmalarının ancak yaşamda anlam ve amaç arayışı yoluyla olduğuna dair bir teori olan logoterapiyi geliştirdi. Logoterapi kelimesindeki logo “anlam” demektir. Frankl, Yahudiler soykırıma uğradığı zaman Holokost’tan ailesiyle kaçabilmiş ve müthiş acı çekmiş. Daha sonra psikiyatrist oluyor ve Amerika’ya yerleşiyor. Geliştirdiği logoterapi teorisinde, ‘İnsan hayatı değerli kılacak özlere ulaşabilmek için mücadele etmek zorunda’ diyor. Hayatın anlamı budur, anlam arayışı bu. Hayatı değerli kılacak öze ulaşabilmemiz lazım diyor. İnsanın içerisinde bu öz var işte, anlam arzusu bu” dedi.
İnsan ruhunda tatmin bekleyen bir boşluk var…
İnsan ruhunda tatmin bekleyen bir boşluk olduğunu, bu boşluğun ise bir hedefle, anlam ve amaçla dolduğunu kaydeden Tarhan, “Yani tatmin bekleyen ruhumuzdaki o boşluğu anlam ve amaç veya bir neden bulamazsak dolduramıyoruz. Bu durumda da yaşamanın bir anlamı yok diyen kişiler, intihar olayları, depresyonlar ve birçok vakalar bu şekilde ortaya çıkıyor.” dedi. Günümüzde modernizmin insanın elinden hayatın anlamını aldığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Modernizm insana ‘Sen dünyaya bir defa geldin’ diyor. İnsanlar bencilleşiyor, gençler evlenmek istemiyor.” dedi.
Amaçlar hayata anlam katıyor
Amaç ve anlamın bir arada olduğunu kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Bir kimsenin vizyon olabilecek şeyleri hayal etmesidir. Kişi ‘Ben 10 sene sonra şurada olacağım, 10 sene sonra şu hedefim var’ demelidir. Çünkü amaçla anlam bir aradadır. O vizyon kişinin yaptığı işe anlam katıyor çünkü hedefi oluyor. O hedefe ulaşmak için bir şeyler yapıyorsun. Hayatın sonunda nasıl bir insan olmak istiyorsun? Mesela bu bir hedeftir. Hayatının sonunda hayata nasıl bir iz bırakmak, imza atmak istiyorsun, nasıl anılmak istiyorsun? Mezar taşına ne yazılmasını istiyorsun? Bunlar bir hedeftir. Bunlar hayata anlam katıyor. Öldükten sonra ne olacağını önemsemiyorsan o zaman anlam kaosu oluşuyor. Entelektüel bunalım oluşuyor.”dedi.
Anlam ve amaç kişinin seçimiyle gelişiyor
İnsanın hayal dünyasının kişiye özel olduğunu ve her insana özgü olduğunu kaydeden Prof. Dr. Tarhan, “O nedenle anlam ve amaç bireye özgüdür. Özgür irademizle oluşuyor ve bizim seçimlerimize bağlı. Biz neyi seçersek ona göre gelişiyor. İnsanın psikolojik sermayesi vardır, entelektüel sermayesi vardır. Kişinin entelektüel sermayesi bugünü taşımaya, çözmeye, rahatlamaya, aynı zamanda başarılı ve üretken olmasını sağlar. Bazı kişiler geçmişi ya da geleceği düşünerek bugünki zihinsel sermayesini, entelektüel sermayesini geçmiş ve geleceğe dağıtıyor ve bugünü zayıflıyor. Onun için bazı filozoflar ‘bugün’ diye yazmışlar ve masalarına koymuşlar. Geçmiş ve geleceğe dalıp giderse bugünü kaçırmamak için…Hemen bugüne yönelmek için.. Çok kullanılan ‘anı yaşayın’, anı yaşa değil de anda yaşa olması lazım aslında.”dedi.
Amaçsız insan kaybolur
Prof. Dr. Nevzat Tarhan, geleceğini hayal edebilen insanın hayatına bir hedef koymuş olacağını söyledi. Tarhan, “Kişinin ego ideali vardır. O ego idealine yönelik beklentileri oluşturup o beklentileri yöneterek, kişi daha doğru kararlar verir. Amaçsız insan, limandan çıkmış gemi gibi nereye gideceğini bilmiyorsa pusulası yoksa, rüzgar ne tarafa götürse oraya gider ve en sonunda ya kaybolur ya devrolur. İnsanın amacı yoksa bir yol haritası oluşamaz, pusulası yok demektir. Olaylar onu sürükler. Bir gün öyle davranır, bugün böyle davranır ve yarın farklı davranır. Halbuki amacı olan bir kimse, hayır demeyi bilir, fırsatları yakalayabilir, ona doğru yönelebilir. İnsana belli bir amacının verilmemesi, insana özgür iradesinin verilmesiyle ilgilidir. İnsan kendisi seçecek. Yaratılıştan gelen bir şey bu. İnsanı diğer canlılardan farklı kılıyor. İyi yolu da seçebiliyorsun kötü yolu da seçebiliyorsun. Suça becerikli birisi de olabiliyorsun, kanunlara kurallara saygılı birisi de olabiliyorsun. Hayat tercih aslında.” dedi.
Kararlı, tutarlı ve devamlı davranabilen güçlüdür
İnsanın hayatında soyut bir hedef piramidi olması gerektiğini ifade eden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Hedef piramidinin en tepesinde soyut hedefler vardır. Ondan sonra maddi hedefler yer almalıdır. İnsanın güçlü olmasının bir tanımı vardır. Maddi varlıklar ya da fiziksel yapıya göre güçlü tanımı yapılır oysa psikolojik anlamda güçlü ve kararlı olan güçlüdür. Kararlı, tutarlı ve devamlı davranabilen güçlüdür. Bir gün öyle bir gün böyle davranan kimse güçlü değildir. Hedefleri olmayan kişiyi manipülatif olaylar yönetir ama diğerinin hedefi vardır. Hedefe giderken kullanılamaz, doğru kararlar vererek ilerler. O nedenle kararlı, tutarlı ve devamlı olan kişi güçlüdür. Hayatta en büyük güç istikrardır. Bir insan istikrarlı davranmayı başarırsa birçok zorlukları daha kolay yeniyor ve hedefi de varsa hedefine çok kolay ulaşıyor.” dedi.
Başarı için kararlılık çok önemli
“Dünyada hiçbir şey kararlılık kadar başarıda etkili değildir” diyen Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Yetenek tek başına etkili değildir. Başarıya götüren en etkili şey kararlılıktır. Bir insan neden başarılı olmadığını düşünüyorsa yeterince kararlı değildir, istikrar yoktur. O nedenle hayattaki başarı için kararlılık çok önemlidir. Başarı da hayatta bir amaçtır ama başkasını mutsuz ederek başarılı olmak kötülüktür. Bir insan başarıyı sadece kendi mutluluğuna indirgiyorsa o da kötücül bir insandır. Onun için iyicil olup başarılı olabilmek demek böyle durumlarda insan sosyal sermaye sahibi olmuş oluyor. Çevresinde güven oluşturuyor. Sosyal sermaye de parasal sermaye kadar önemlidir.” dedi.
Güçlü ve zayıf yönler bilinmeli
Kişinin hayat yolunda ilerlerken güçlü ve zayıf yönlerini bilmesinin de önemli olduğunu söyleyen Tarhan, “Hayata anlam verebilmek için kendimize SWOT analizi yapacağız. SWOT analizini iktisatçılar çok kullanır, biz pozitif psikolojide de kullanıyoruz. Kendinin güçlü yönlerini bilecek, kötü yönlerini bilecek. Kişi hedefini belirledikten sonra hedefe ilerlerken tehditleri bilecek, fırsatları bilecek. Bu durum tıpkı bir komutanın savaş alanında en iyi harekat tarzını belirlerken istihbarattan bilgi alıp değerlendirme yapmasına benzetilebilir. Hem kendi hem de düşmanın zayıf ve güçlü yönünü anlamaya çalışır.” dedi.
İstiklal savaşı da aynı taktikle kazanıldı
İstiklal savaşının da bu taktikle kazanıldığını kaydeden Prof. Dr. Nevzat Tarhan, “Çok güzel bir strateji oluşturuldu. İstiklal savaşında Kazım Karabekir, Fevzi Çakmak, Rauf Orbay müthiş kurmaylardı, Osmanlı paşasıydılar. Çok iyi yetişmişlerdi. Bütün askeri bilgilerini kullandılar.
Orada askeri lider olarak Mustafa Kemal’in cesareti çok büyük etken oldu. Hatta Afyon’da harp planı konuşulurken harp akademisinde öğretmen olan bir albay diyor ki ‘Paşam eğer bu harekat planını uygularsak meclis hepimizi idam eder’ diyor. Onun üzerine Mustafa Kemal’in kendi hocasına söylediği bir şey var ‘Eğer idam edilecek bir kişi varsa o da benim merak etmeyin, ben bunu göze alıyorum harekat planını uygulayalım’ diyor. Bu kararlılıkttır işte. Onun için İstiklal Savaşındaki bu liderlik çok önemlidir. Bu liderlik olmasa, korkak, çekingen bir liderlik olsa ‘Ya İstiklal Ya Ölüm’ demeyen bir lider olsa kazanamazdık o savaşı. Bu nedenle kararlı, tutarlı, devamlı bir liderlik çok önemli. 9 Eylül İzmir’in kurtuluşunu da bu vesileyle anmış olduk. Türkiye 100 sene önce çok önemli bir tarihi bir dönüm noktasını yaşadı. O günün anlamını bilmeyen bir kişi, bugünü coşkuyla yaşayamaz, bugünün hakkını veremez, değerlendiremez. Kurucu liderimiz Mustafa Kemal Atatürk, bütün silah arkadaşları ve Anadolu’daki herkese bizim bir borcumuz var, bunu unutmamamız gerekiyor.”dedi.