Karaciğer Nakline Kadar Götürebilen Yağlanma Yeterince Tanınmıyor
Karaciğer yağlanmasının erken dönemde bulgu vermediğini fakat hastalığın erken teşhisinin hayat kurtardığını söyleyen Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Kemal Peker , “Günümüzde, karaciğer nakilleri sebepleri arasında yağlanma ikinci sırada yer alıyor. 20-30 yıl içinde ise karaciğer nakillerinin en sık sebebinin karaciğer yağlanmasının olacağı tahmin ediliyor” dedi. Prof. Peker, son derece önemli olan bu sorunun yeterince tanınmadığına işaret etti.
Karaciğer yağlanmasının ciddiye alınması gereken son derece önemli bir sorun olmakla birlikte yeterince bilinmediğini söyleyen Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Kemal Peker , Non Alkolik Yağlı Karaciğer Hastalığının yani alkole bağlı olmayan karaciğer hastalığının günümüzde karaciğerin en yaygın hastalıklarından biri olduğunu belirtti. Prof. Dr. Peker, “Bu sorunun tüm toplumda yaklaşık olarak yüzde 30 oranında görülmekle birlikte önümüzdeki süreçte karaciğer sirozunun ve buna bağlı karaciğer naklinin en sık nedeni olacağı düşünülmektedir” dedi.
Karaciğer yağlanmasının ciddiye alınması gereken bir sorun olduğunun altını çizen Prof. Dr. Peker, “Hastalık erken dönemde semptom vermediği için hastalar, doktorlara müracaat etmeyebilir ve geç kalabilir. Karaciğer yağlanması tespit edilen hastaların yakın takip edilmesi, diyet ve aktivite programlarının erkenden ayarlanması gerekiyor. Aksi durumda, tablo tamamen kronikleştiğinde yapılacak tek şey karaciğer naklidir” diyerek hastaları erken teşhis konusunda uyardı.
OBEZİTE ÖNEMLİ BİR ROL OYNUYOR
Prof. Dr. Peker, karaciğer yağlanmasının belirtileniyle ilgili şu bilgileri verdi: “100 karaciğer hücresinden 5 tanesinin ya da karaciğerin ağırlığının yüzde 5’inin yağlanmasına karaciğer yağlanması diyoruz. Karaciğer yağlanması, alkole bağlı ya da alkol dışı sebeplerle oluşan klinik bir tablodur. Alkole bağlı sebeplerle gelişen karaciğer yağlanmasında kadın için günlük 20 gram, erkek için ise 30 gram ve üstü alkol tüketiminin gerçekleşmesi gerekiyor.”
Karaciğer yağlanmasında obezitenin önemli rol oynadığının altını çizen Prof. Dr. Peker, sözlerine şöyle devam etti: “Günümüzde obezitenin çok ciddi bir problem olmasıyla karaciğerdeki yağlanma oranları artmış durumda. Non alkolik karaciğer yağlanması oranı popülasyonlara göre değişmekle birlikte ortalama yüzde 30 civarındadır. Tüm karaciğer yağlanmaları siroz ile sonuçlanmaz ama hastaların erken tanı ve takibi bu anlamda büyük önem arz ediyor. Kronik bir hastalık olan obezite devam ettiği müddetçe karaciğerde yağlanma devam edecek. Diğer bir yandan; hiperlipidemi dediğimiz kandaki liflerin arttığı tablolar, hipertansiyon hastalıkları, kronik hepatit taşıyıcıları, obezite cerrahisi sonrası ve diğer başka birçok nedenle karaciğerde yağlanma oluşabilmektedir. Bu nedenle hastaların tanı ve takipleri önem taşıyor.”
"ÇOCUKLAR İÇİN DE RİSK VAR”
Karaciğer yağlanmasının çocuklarda da önemli bir noktaya geldiğine işaret eden Prof. Dr. Peker, “Bahsi geçen yaş aralığında obezitenin artması karaciğer yağlanmalarındaki artışı da beraberinde getirdi. Vücut, bu tablo ile ne kadar erken karşılaşırsa karaciğer hücrelerinde harabiyet daha erken başlayacak, ardından fibriozis (karaciğerde nedbe) ya da siroz gelişecektir” diye konuştu.
“KARACİĞER YAĞLANMASI ÜST AŞAMAYA ÇIKTIĞINDA BELİRTİLER BELİRGİNLEŞİR”
Karaciğer yağlanmasının erken dönemde herhangi bir bulgu vermediğine dikkat çeken Prof. Dr. Peker, sözlerine şöyle devam etti: “Bununla birlikte nadir de olsa hastalar sağ üst kadranında dolgunluk hissedebiliyor. Bazen de karaciğerin gerilmesine bağlı olarak sağ üst kadranda ağrı hissedebilir. Tablo ilerledikçe fibrozis ve sirozun geliştiği aşamalarda bulgular daha belirginleşir; erkeklerde tüylerde dökülme, ciltte birtakım değişikler olabilir. Hastalık bir üst aşamaya ulaştığında ise karın boşluğunda sıvının birikmesine bağlı asit gelişimi, ciltte ve venöz ağda değişiklikler ile kendisini gösterir.”
“HASTALARIN ÇOĞU KARACİĞERLERİNDE YAĞLANMA OLDUĞUNUN FARKINDA DEĞİL”
Yağlanmanın çoğunlukla bulgu vermeden seyrettiğini söyleyen Prof. Dr. Peker, “Bu yüzden hastaların büyük bir çoğunluğu karaciğerlerinde yağlanma olduğunun farkında değil. Bu hastalık, çoğunlukla başka bir hastalık araştırılırken tespit edilir. Karaciğer yağlanmasının tespiti, ultrasonagrafi ya da batın tomografileri ile yapılabilir. Yağlanma oranı hafif bir şekilde olabileceği gibi zamanla karaciğerdeki hepatosit dediğimiz hücrelerin fonksiyonunu yitirmesine neden olabilir. Devamında fibrozis, siroz hatta kansere kadar gidebilecek bir süreci de beraberinde getiriyor” dedi.
“KARACİĞER YAĞLANMASI TESPİT EDİLEN HASTALAR YAKINDAN TAKİP EDİLMELİ”
Karaciğer yağlanmasının toplumda çok önemsenmediğini ve bu algının değişmesi gerektiğini belirten Yeditepe Üniversitesi Koşuyolu Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Kemal Peker, karaciğer yağlanması tedavisi için yapılması gerekenleri de şöyle aktardı:
“Karaciğer yağlanmasının günümüzdeki tedavisi, tanıyı koymak, hastaların diyetini ayarlamak ve günlük aktivitelerini artırmaktır. İleri evre karaciğer yağlanması olan hastalar için bazı medikal tedavi yöntemleri var. Basit karaciğer yağlanması gibi durumlarda herhangi bir cerrahi tedaviye gerek yok. Fibrozis ve sirozun oluştuğu aşamalarda medikal tedavilerde devam edilebilir. Fakat, siroz son döneme ulaştığında ya da siroz zemininde kanser geliştiği aşamalarda cerrahi yapmak gerekiyor. Son dönem siroz aşamasında yapılması gereken tedavi, karaciğer naklidir. Dolayısıyla hastalar karaciğer yağlanmasının önemli bir tablo olduğunu unutmamalı. Karaciğer yağlanması tespit edilen hastaların yakın takip edilmesi, diyet ve aktivite programlarının erkenden başlanması gerekiyor. Aksi durumda, tablo tamamen kronikleştiğinde dönüşümsüz bir aşamaya gelinir ki, bu aşamadan sonra yapılacak tek şey karaciğer naklidir.”