TMMOB ZMO 48. Dönem ı. Danışma kurulu sonuç bildirgesi
Ülkemiz ekonomiden siyasete kadar her alanda büyük bir kriz içerisindeyken krizin sorumlusu olanlar, halkın acil sorunlarına çözüm üretmek yerine toplumsal muhalefeti susturarak başarısızlıklarının üstünü örtmeye çalışıyor.
Aralarında TMMOB Yönetim Kurulu Üyemiz Mücella Yapıcı, Şehir Plancıları Odamız İstanbul Şubesi`nin eski Başkanı Tayfun Kahraman ve Mimarlar Odamızın Hukuk Müşaviri Can Atalay`ın da bulunduğu arkadaşlarımıza verilen cezalar akabinde Canan Kaftancıoğlu davasında verilen mahkûmiyet kararının, hukukun gereği olarak değil, iktidarın toplumsal muhalefeti sindirme siyasetinin bir sonucu olduğunu biliyoruz.
Türkiye`de sadece hukuk değil emeğimiz, alın terimiz de yok sayılıyor!
Açlık sınırının altında maaşlarla geçinmeye çalışan emeklilerin, borçlarla dükkanını çevirmeye çalışan esnafın, sahte enflasyon rakamlarına dayalı ücret zamlarıyla her yıl daha da yoksullaşan kamu emekçilerinin, günler aşan yoğun mesai saatleri boyunca emeğinin karşılığını alamadan çalışmak zorunda kalan sağlık çalışanlarının, tarlasına ekecek tohum, atacak gübre bulamayan üreticilerin, artan hayat pahalılığı, işsizlik, güvencesizlik ortamında iş bulmaya çalışan mühendis, mimar, şehir plancılarının, ziraat, su ürünleri, su bilimleri, balıkçılık teknolojisi, biyosistem ve tütün teknolojisi mühendislerinin ve "geçinemiyoruz" diyen milyonların taleplerine kulak tıkanmış durumdadır. Türkiye`nin getirildiği bu koşullar altında, Gezi Davası`nda ceza alan arkadaşlarımızı, uğruna bedeller ödediğimiz değerlerimizi ve kamusal faydayı savunmaya devam edeceğiz. Meslektaşlarımızın taleplerinin taşıyıcısı, emeğiyle geçinen tüm toplumsal kesimlerin gür sesi olmaya devam edeceğiz.
Tarım sektörümüz yıllardır uygulanan yanlış ve özelleştirmeci neoliberal tarım politikaları nedeniyle yapısal sorunlarını çözememiştir. Dünya ile birlikte ülkemizi de yoğun olarak etkileyen korona virüs salgın sürecinin gevşemesinin ardından Rusya-Ukrayna savaşı, küresel tarım ürünleri ve tarımsal girdi ticaretinde fiyat artışları, arz daralması, ihracatçı ülkelerin koruma önlemleri, kur ve enflasyon artışına ilişkin radikal önlemler alınmaması kamusal alana, çiftçi ve kırsal bölgelere yönelik herhangi bir tedbirin alınmaması sonucunda tarım sektöründe hayati sorunların devam etmesine neden olmaya devam etmektedir.
Bu hayati sorunlar ile birlikte enflasyondan işsizliğe, yoksullaşmadan ekonomik durgunluğa kadar hayatlarımızı her alanda olumsuz etkileyen ekonomik kriz giderek daha da derinleşmeye devam etmiş ve etmektedir. Yaşanan krizden kurtulabilmek için ithalat kolaycılığına dayalı neoliberal ekonomi politikaları yerine üretim ekonomisini, sermayenin öncelikleri yerine kamusal çıkarları, kamu harcamalarında lüks ve savurganlığa dayalı yönetim anlayışı yerine tasarrufları, gündelik politikalar yerine planlı kalkınmayı hedefleyen anlayış bir an önce benimsenmeli, tarım sektörüne yönelik kısa, orta ve uzun vadeli tarımda yapısal sorunlarını gideren planlamalar acil olarak gündeme alınmalıdır.
Giderek derinleşen olumsuz iklim koşulları karşısında tüm yurttaşlarımızın içme suyu ve çiftçilerimiz tarafından tarımsal sulamada kullanılan su varlıkları korunmalı, su hizmetleri ücretsiz verilmeli, çiftçi su borçları silinmeli ya da faizsiz ertelenmelidir. Sulamada kullanılan enerji, destekleme kapsamına alınmalı ve borçlu çiftçilere uygulanan haciz ve takipler durdurulmalı, kamu idaresi tarafından karşılanmalıdır.
Üretim için gübre, tohum, ilaç, yem, mazot, elektrik gibi temel girdileri üreten tarımsal KİT`lerin özelleştirilenleri kamulaştırılmalı, kapatılanlar yeniden açılmalı ve işlevsizleştirilenlere işlev kazandırılmalı, özerkleştirilerek çiftçi örgütlerinin aktif katılımı sağlanmalıdır. Bu yapısal dönüşüm sürecinde çiftçilerin girdi maliyetlerini düşürecek destekleme programları acilen yapılmalıdır. Girdi temininde KDV muafiyetleri ivedilikle sağlanmalıdır.
Bazı İllerde "hobi bahçeleri" adı altında tarımsal niteliği korunacak arazi vasfı taşıyan araziler zaman içinde tarım dışına çıkarılmakta, parçalanarak küçülmelerine yol açılmaktadır. Kırsalda yapılan hobi bahçeciliği yeni imar alanları yaratmanın yeni bir yolu olmaya başlamıştır. Hobi bahçeciliği kentsel bir kavramdır. Denetlenerek ve belirli kurallar çerçevesinde, kent içinde uygun arazilerde yapımına izin verilmelidir. Tarım arazileri ise tarımsal üretim yapmak için kullanılmalıdır.
Gıda egemenliği, gıda güvenliği ve gıda güvencesi ülke gündemindeki yerini almalı, kendine yeter üretim için planlamalar hemen yapılmalıdır. Kamu sağlığını gözetmeyen merdiven altı ve riskli katkı ve kalıntılar taşıyan gıda ham maddeleri ile yapılan üretim, stokçuluk ve fahiş fiyatlar, doğru, etkin ve hızlı şekilde denetlenmeli, gerekli cezalar verilmelidir.
Tarımsal üretimin artırılması ve devamlılığının sağlanması için üretim, işleme, depolama ve tüketim aşamalarında bitki koruma önlemleri olmazsa olmaz koşuldur. Bitki koruma ürünlerinin üretimi, toptan ve perakende satışı, tanıtımı ve fiili uygulanmasının bu konuda eğitim almış uzman kişilerce yapılması bir zorunluluktur. Bitki koruma uygulamaları sadece tarım ilaçlarının kullanıldığı kimyasal mücadele uygulamaları ile de sınırlı değildir. Ülkemizdeki mevcut bitkisel ilaç satış bayilerinin çözülemeyen sorunları arasında; reçete sorunu, pestisitlerin ruhsatlandırma alanları ve dozları, gübre ruhsatı ile satılan pestisitler, etiket fiyatı, denetim, sahte ve kaçak ilaçlar, üreticinin eğitim ve gelir seviyesi düşüklüğü, mesai saatleri, kâr marjının düşüklüğü, uzun vadeli satış ve tahsilat zorluğu, sermaye yetersizliği, ürün fiyatlarının belirsizliği, ilaçların kullanım süreleri, fide, gübre, tohum satışları gibi bugün de yaşanan birçok ciddi sorunları mevcutken bitkisel ilaç satış bayiliklerinin bitki koruma konusunda hiç bir yeterliliği olmayan diğer meslek disiplinleri dahil, Orman Mühendisi ve Orman Endüstri Mühendislerine verilmesi yanlıştır. Bu yanlış ivedilikle düzeltilmelidir.
Bitki koruma, gübre, tohum, tarım alet ve makinası gibi girdileri satan Tarımsal Bayilere yönelik halk sağlığının korunması ve haksız rekabet ortamı oluşmaması için Tarım ve Orman Bakanlığı`nca ülke düzeyinde ortak uygulama başlatılmalı ve süreç sıkı bir şekilde denetlenmelidir.
Sağlık Bakanlığı`nca yürürlüğe konulan "Biyosidal Ürünler Yönetmeliği" değişikliği yeniden değerlendirilmeli, biyosidal ürün veya aktif maddelerin imalinden sorumlu olacak meslek grupları içerisinde eskiden olduğu gibi yine Ziraat Mühendisleri de olmalı, halk sağlığı açısından biyosidal uygulaması yeterli eğitim almamış her meslek grubuna açılmamalıdır.
Adalet Bakanlığı`nca planlanan Bilirkişi Eğitimleri yeniden açılmalı, ODA`mızca verilen bilirkişilik temel ve yenileme eğitimlerine ivedilikle izin verilmelidir. Bilirkişilik uzmanlık ve alt uzmanlık alanlarında meslektaşlarımızı mağdur eden düzenlemeler ve uygulamalar derhal düzeltilmelidir. Yerel yönetimlerle kamusal eğitim programları ve uygulamalarına ilişkin ortak çalışma olanakları üzerinde çalışılacaktır.
Tarımsal üretimde önemli bir işgücü konumunda bulunan geçici, gezici olarak çalışan kadın ve erkek mevsimlik tarım işçilerinin karşılaştıkları sosyal güvenlik, emeklilik vb. sorunlar ile tarımda çocuk işçiliğinin önlenmesine yönelik kalıcı çözümler geliştirilmeli, şehirlerarası nakil ve barınma koşulları dahil üretim sezonu öncesi gerekli önlemler alınmalı, çalışma ve sosyal hayatları ivedilikle iyileştirilmelidir.
Öncelikle tarımsal ilaç, gübre, tohum olmak üzere yerli girdi üretimine ve ıslah çalışmalarına yönelik gerekli Ar-Ge çalışmaları hızlandırılmalı ve süreç koşulsuz desteklenmelidir.
"Tohumculuk Yasası" ekosistem, tarımsal varlıklarımız, çiftçiler ve kamuoyu çıkarları gözetilerek bir an önce yeniden düzenlenmelidir.
Gıda arzının sürekliliği, verim ve üretici gelirinin artması için sulamaya uygun tarım alanları bütçeden yeterli kaynak ayrılarak ivedilikle sulu tarıma açılmalı, su tasarrufu sağlayan basınçlı/kontrollü sulama yöntemleri uygulanmalı, sulanan alanlarda eşgüdümlü olarak arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetleri tamamlanmalıdır.
AB ve diğer pazarlara ihraç ettiğimiz yaş sebze, meyve ürünleri ve tarım ürünlerindeki pestisid kalıntıları sorunlarını kalıcı olarak çözmek için AB ülkelerinin kullandığı ortak Maksimum Rezidü Limitleri (MRL) ne göre uygulama, control, planlama ve organizasyonlar yapılmalıdır.
Hayvancılığın gelişmesi sağlanarak, üreticinin gelir artışı yanında, vatandaşın sağlıklı et, süt ve süt ürünleri tüketmesi için kalıcı özel önlemler alınmalıdır. Beyaz et ve yumurta sektörü salgın boyunca desteklenmelidir. Kırmızı et sorununun giderilmesi için dönemsel olarak açılan tarife kontenjanlarıyla dışalım yolu tercih edilmemeli, devlet üretim çiftlikleri yoluyla üreticiye teknik destek sağlanmalı, yem, ilaç, aşı desteği verilmeli, meraların amaç dışı kullanımı önlenmelidir. Yem fiyatlarındaki aşırı artış ile süt fiyatlarının maliyetin altında olması dişi sığırların kesime gönderilmesine neden olmaktadır. Et-yem ve süt-yem paritesinin uluslararası değerlere çıkarılması için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. Endüstriyel hayvancılık çok boyutlu değerlendirilmeli, agroekolojik hayvancılığa geçiş özendirilmelidir.
Artan gıda ihtiyacının karşılanmasında önemli bir besin kaynağı olan su ürünleri halkın beslenmesinde gerektiği kadar yer almamaktadır. Kişi başına tüketim 5-6 kilogramlar civarında olup gelişmiş ülkelerin tüketiminin oldukça gerisindedir. Ekolojik özellikleri birbirinden farklı 3 deniz, 1 iç deniz ve 25 farklı akarsu havzasına sahip olan Türkiye zengin balık biyoçeşitliliğine sahiptir. Sahip olduğu büyük potansiyele rağmen bu kaynakları doğru ve sürdürülebilir bir şekilde değerlendirememektedir. Pelajik ve bentik balık stokları yenilenme oranlarını aşan bir şekilde sömürülmekte, kirlilik, kaçak avcılık, av yasaklarına uyulmaması gibi etkenler ise stoklara geri dönülmez zararlar vermektedir. Stoklarımız üzerindeki av baskısının azaltılması, kaçak avcılığın önlenmesi, av yasaklarına uyulmasının sağlanması için kamu kurumlarının denetimlerini artırması gerekmektedir. Su Ürünleri Mühendisleri, Su Bilimleri ve Mühendisleri ile Balıkçılık Teknolojisi Mühendislerinin kamuda istihdam edilmesi ile denetimler yetkin mühendisler tarafından yapılacaktır. Bu meslek gruplarının planlama ve denetimlerde etkin görevler alması sağlanmalıdır.
Eğitim ve istihdam politikaları birlikte planlanmalı, eğitimde altyapı ve kalite sorunu dikkate alınmalı, işsizlik sorununun çözümüne yönelik kamuda istihdam ve özel sektörde çalışma olanakları ile tarımsal eğitimin kalitesi artırılmalıdır. Odamız Ziraat Mühendisliği akademik eğitiminde kalitenin yükseltilmesi için Ziraat Fakülteleri Eğitim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon çalışmalarına destek vermeye devam edecektir.
Meslektaşlarımız ve üyelerimizin İşçi Sağlığı İş Güvenliği eğitimleri, ZMO olarak içinde bulunduğumuz İSİG komisyonlarında ki uzmanlarımız üzerinden devam ettirilecek emeğin sağlığı ve güvenliği standartlarının çağdaş demokratik standartlara ulaşabilmesi için gerekli mücadele sürdürülecektir.
Bakanlık teşkilat yapısında "Çiftçi Yayım ve Eğitim Şubeleri" tekrar açılıp eğitim ve yayımda birlik sağlanmalıdır. Tarım Danışmanlığı kamu dışında da etkin hale getirilmeli, tarımda özel sektör ve gelişen tarımsal üretim ve tüketim kooperatifçiliği için de zorunlu olmalıdır. Tarım Danışmanlarının ücreti yeterli düzeye çıkarılmalıdır.
Kamuda çalışan veya emekli meslektaşlarımızın mali ve özlük sorunları ve iyileştirmeler için sendikalar ile ortak mücadele, kamuoyu ve hükümet nezdinde girişimler ve çalışmalar yapmaya devam edilecektir.
Kadın hakları mücadelesi kapsamında cinsiyet ayrımcılığına, toplumsal rollere, dayatılan yaşam biçimine, kültürel kabullere, dinsel referanslara bağlı olmadan özgür ve bağımsız bir birey olarak toplumda yer alma, toplumsal yaşamın her alanında eşit olarak var olma mücadelesinde taraf olmak ve üzerimize düşen tüm sorumlulukları yerine getirmek konusunda gereken mücadele ve cinsiyet eşitliği eğitim çalışmalarına devam edilecektir.
Yaklaşık 25 milyon kişinin yaşadığı ve sanayinin %60`ının bulunduğu Marmara Bölgesindeki yoğun sanayileşme ve yerleşimin dünya da uygulanmayan derin deniz deşarjı uygulaması ve yüksek enerji maliyetleri nedeniyle biyolojik arıtma yapmayan sanayi ve yerel yönetimlerin eksikliklerinden kaynaklanan evsel ve endüstriyel nitelikli atıkların ve insan faaliyetleri kökenli tüm kirleticilerin oluşturduğu kirlilik, yaşanan iklim krizinin etkisiyle yaklaşık 1,5-2 C0 ısınan Marmara denizinin de ve tüm etki alanında ekosistemi bütünü ile bozacak şekilde kıyı ve su kirliliğine sebep olarak çevre felaketi Müsilaj oluşumuna yol açtığı daha önce yayımladığımız rapor ve basın açıklamalarında belirtilmiştir. İnsan kaynaklı Endüstriyel ve evsel atıklarla oluşan bu çevre kirliliğini önlemek için planlama çalışmalarına katılmak meslek örgütümüz ve meslektaşlarımızın görevlerindendir. Bu kapsamda meslek alanımızı ilgilendiren tarımda kullanılan zirai ilaçların kontrolsüz kullanımına bağlı oluşan kirletici yükünü azaltmak açısından gerekli önlemleri almak hem insani hemde mesleki açıdan vicdani bir sorumluluktur. Karbon emisyonunun azaltılması ve tüm sularımıza deşarj edilen evsel, sanayi ve tarımsal kirliliğin önlenmesi için sürdürdüğü çalışmalara devam edecektir.
Bugün iklim değişikliği kapsamında yaşanmaya başlanan sert rüzgarlar, hortumlar, kuraklık, seller ve sıcaklık dalgaları üretimimizi, üreticimizi ve tüm halkımızı olumsuz etkilemektedir. Rant uğruna ortaya çıkan çarpık kentleşme, yeterince inceleme ve değerlendirme yapılmadan inşa edilen enerji yapıları ve madencilik faaliyetleri, doğal varlıklar üzerinde yıkım derecesinde tahribata yol açmakta ve iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini tetiklemektedir. Doğal varlıklarımız gelecek nesillerimize miras olarak bırakacağımız yaşam kaynaklarıdır. Yapılacak yatırımlarda mutlaka meslek odalarının ve yöre halklarının görüşü alınmalıdır. ODA`mızın bu konudaki haklı mücadelesi her zaman olduğu gibi bundan sonra da devam edecektir.
5403 sayılı Yasa kapsamında İllerde kurulan Toprak Kuruma Kurullarının kararları topraklarımızı ve verimli tarım arazilerimizi korumaya yönelik olmalıdır. ODA`mız kamu yararı, alternatif alan dahil çeşitli gerekçelerle kurulda alınan yanlış kararlara itiraz ederek, süreci takip etmeye ve gerekirse yargıya taşımaya devam edecektir.
Yerel yönetimlerde Kırsal alanlarla ilgili daire başkanlıkları ya da müdürlüklerin oluşturulması, yapılanmada kırsal kesimi geliştirme, tarımsal üretimi ve etkinliğini artırma amaçlı Ziraat Mühendislerinin görevlendirilmesi, yerel tarımın yerel yönetimlerce destekleme modellerinin geliştirilmesi ve tarım ve mera arazilerinin korunması için gerekli yapılanmayı sağlamaları konusunda ortak planlama ve etkinlikler gerçekleştirilecektir.
Ülkenin tamamını ekonomik, demografik ve ekolojik olarak etkileyecek olan toplumun geniş kesimlerinin özellikle de İstanbul`da yaşayan halkın yoğun itirazlarına, bilimsel gerçeklere ve kamu yararı ilkesine aykırı olmasına rağmen ilerlemeye devam eden Kanal İstanbul Projesi kapsamında kanalın çevresindeki tarım ve mera arazilerinin katledilmesine yönelik 1/100000 Çevre Düzeni Planı Değişikliğinin iptaline, tarım ve mera arazilerinin vasıf değiştirilme kararlarına yönelik üzerimize düşen görevleri hukuki olarak yerine getirmekteki kararlılığımız devam edecektir.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası olarak diyoruz ki;
Üretimdeki yapısal sorunlara kalıcı çözüm getirilmeli, üretim maliyetleri düşürülmeli, çiftçimizin kazandığı, tüketicinin makul fiyatlarla ürüne ulaşabildiği bir sistem kurgulanmalıdır. Ülke ve bölgeler düzeyinde büyük ova koruma alanları başta olmak üzere korunan ve sulanabilecek olan tarım arazilerimizin artırılarak üretim miktarı artışı, ürün çeşitliliği, üretim sürekliliğini sağlayacak ve Tarım Kanunu`na göre belirlenen zamanında ödenecek somut desteklerle yönlendirilecek "Planlı Tarımsal Üretim"e geçilmelidir. 2001 yılından beri yapılmayan tarım sayımı bir an önce yapılmalıdır. Meralar korunmalı ve mera islahları hızla yapılmalıdır. "Tarımsal Üretim Seferberliği" ilan edilmeli, girdi maliyetleri düşürülmeli, ucuz kredi olanakları oluşturulmalı, artırılacak ürün ve girdi destekleri üretime ve üretene verilmelidir. Yerli üretimi ve üreticiyi koruyan "Kamucu Tarım Politikaları" ivedilikle yaşama geçirilmelidir.
Tarımsal kamu yönetimi güçlendirilmeli, ilgili yönetsel birimlere meslek dışı atamalardan vazgeçilmeli liyakat sahibi Ziraat Mühendisleri atanmalıdır. Kamuya yeterli sayıda yeni mühendis alımı hızla gerçekleşmelidir. Tarım ve gıda sektörü özel sektörün inisiyatifine bırakılmamalı, çiftçilerin ve tarım kesiminin satın alma, eğitim, üretim ve ürün satış konularında güçlenmesi için kooperatifleşmesi desteklenmelidir.
Ülkemizdeki açlık ve yoksulluk sınırları gözetilerek genelde kamu emekçisi mühendis, mimar ve şehir plancılarının, özelde ziraat, su ürünleri, su bilimleri, balıkçılık teknolojileri, biyosistem ve tütün teknolojisi mühendislerinin maaşları insanca yaşayacakları bir düzeye yükseltilmeli ve ek göstergeleri 4800-6400 arasında yükseltilmelidir.
Meslektaşlarımızın ve üreticilerin mağduriyetini engellemek ve tarım sektörüne yönelik olumsuz sonuçların önüne geçebilmek için çalışarak, araştırarak ilgili kurumları ve kamuoyunu bilgilendirerek görevimizi yerine getirmeye devam ediyoruz ve edeceğiz.
Mesleğimizin itibarsızlaştırılması, mesleki yetkilerimizin elimizden alınması, meslek örgütümüzün işlevsizleştirilmesi ve bölünmesine izin vermeyeceğiz.
Yaşasın TMMOB
Yaşasın ZMO
Yaşasın ZMO Örgütlülüğü