,, ,

Mahmut Arslan:" (EYT) 8 Eylül 1999'dan önce işe girmiş bütün emekçiler, eski mevzuata göre emeklilik haklarını kullanmalı"

Gündem 22.10.2022 - 15:39, Güncelleme: 22.10.2022 - 15:39 3659+ kez okundu.
 

Mahmut Arslan:" (EYT) 8 Eylül 1999'dan önce işe girmiş bütün emekçiler, eski mevzuata göre emeklilik haklarını kullanmalı"

Mahmut Arslan:" (EYT) 8 Eylül 1999'dan önce işe girmiş bütün emekçiler, eski mevzuata göre emeklilik haklarını kullanmalı"
HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan , Amasra 'da 41 işçinin yaşamını kaybettiği maden ocağındaki patlamaya ilişkin, "Taş kömürünün çıkarılmasını savunuyoruz ama bunu yaparken insan hayatını da ötelemeyelim, daha çok kömür diye insanların hayatlarını tehlikeye atmayalım. Kimseyi suçlamak için söylemiyorum ama maden kazalarının yüzde 95'i önlenebilir. Bunun farkında olarak nerede hata, eksiklik var tespit etmemiz gerekiyor." dedi. Arslan, konfederasyonun 47'nci kuruluş yıl dönümü dolayısıyla bir otelde düzenlenen "Başkanlar Kurulu ve Genişletilmiş Başkanlar Kurulu" toplantısına katıldı. Buradaki konuşmasında HAK-İŞ'in tarihsel süreci ve darbe dönemlerinde yaşadığı zorluklara, verdiği mücadelelere dikkati çeken Arslan, 28 Şubat "postmodern darbe"nin Türkiye demokrasisine vurulmuş çok ağır bir darbe, "darbecilere taşeronluk yapan" bazı sivil toplum ve sendikalar açısından da karanlık bir dönem olduğunu vurguladı. Arslan, bu karanlık dönemi asla unutmayacaklarının ve unutturmayacaklarının altını çizerek, bu karanlık dönemin aktörlerinin yeni karanlık senaryolar karşısında aynı rolleri üstleneceğinden endişe duyduklarını söyledi. 15 Temmuz darbe girişiminde de büyük bir mücadele verdiklerini belirten Arslan, demokrasiye, milli iradeye her daim sahip çıkacaklarını dile getirdi. Arslan, "Ülkemizin demokrasisine yönelik bundan sonra gelebilecek her türlü içeriden ve dışarıdan saldırılara karşı daha güçlü bir birliktelik oluşturmak istiyoruz. Bunun için geçmişte yaşananlardan, demokrasi sınavında sınıfta kalanlardan bile geçmişle bir hesaplaşma yapmalarını, öz eleştiri geliştirmelerini ve bundan sonra şartlar ne olursa olsun demokrasiye sahip çıkacaklarını ifade etmelerini bekliyoruz. Bu bizim en temel talebimizdir." diye konuştu. - "Kamuda çalışan bütün arkadaşlarımızın kadro alması için mücadele ediyoruz" Arslan, sendikaya üyeliklerde noter şartının kaldırılması, 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamuda ve yerel yönetimlerde taşeronlar yanında çalışan işçilerin kamu kurum ve kuruluşlarının sürekli işçi kadrolarına geçirilmesi gibi düzenlemelerde mücadele verdiklerine, öncü olduklarına dikkati çekti. Geçici ve mevsimlik işçilerin kadro sorununun çözümü konusunda da bir takvim oluşturulduğuna işaret eden Arslan, bu sorunun kökünden çözülmesini beklediklerini vurguladı. Arslan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin ile yapılan görüşmeler sonucunda 696 sayılı KHK ile kadro alan kamu işçilerinin özlük haklarındaki bazı eksikliklerin giderilmesine yönelik bir çalışmanın da yapıldığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü: "Sayın Bakanımızla bir mutabakatımız var, Kamu Çerçeve Protokolü'nde 696 sayılı KHK ile kadro alamayan, başta KİT'lerde çalışan bütün arkadaşlarımıza kadrolarının verilmesi konusunda bir mutabakatımız var. Bu mutabakatla bu sorunların çözümü konusunda inşallah yeni bir başlangıcı yapmış olacağız." - "8 Eylül 1999'dan önce işe girmiş kişilerin haklarının iade edilmesini istiyoruz" Emeklilikte yaşa takılanlar ( EYT ) sorununun da çözülmesi gerektiğine vurgu yapan Arslan, bu durumun Türkiye'nin demokratik süreçlerinin güçlendirilmesine hiçbir fayda sağlamadığını aksine yeni tartışmaları beraberinde getirdiğini anlattı. Arslan, bu sorunun çözümünde önemli düzenlemeleri, gelişmeleri beklediklerini ifade ederek, "Talebimiz şu, 8 Eylül 1999'dan önce işe girmiş bütün emekçiler, eski mevzuata göre emeklilik haklarını kullanmalı. Getirilen bundan sonraki düzenlemelerin yeni işe girenler için olmasını biz de kabul ediyoruz ama 8 Eylül 1999'dan önce işe girmiş insanların haklarının iade edilmesini istiyoruz. Bu konuda ciddi bir kararlılık gösteriyoruz. Bunu her platformda anlatmaya devam edeceğiz." dedi. - "Hayat pahalılığı normalleşene kadar bütün vergi oranları yüzde 10'la sınırlandırılmalı" Verginin adaletli bir şekilde alınması konusunda da taleplerinin olduğunu ve bu konuda bir rapor hazırladıklarını anımsatan Arslan, "Türkiye'nin vergi konusunda bir reforma acilen ihtiyacı var. Ancak yüksek enflasyon, yüksek döviz ve buna bağlı yaşadığımız hayat pahalılığı normalleşene kadar bütün vergi oranlarının yüzde 10'la sınırlandırılmasını istiyoruz." ifadelerini kullandı. Daha önce asgari ücret tutarındaki bütün gelirlerden vergi alınmaması için başlatılan çalışmada bazı çevrelerin, "Eğer bunu yaparsanız Türkiye 60 milyar lira kaybeder" diye kıyameti kopardığını ama gerçeğin böyle olmadığının anlaşıldığını ve düzenlemenin çıktığını anlatan Arslan, ücretlilerin vergi meselesinin toplam bütçe gelirleri içerisindeki payının da söylendiği kadar büyük olmadığını söyledi. - "Türkiye kendi güvenliği için Ada'ya sahip çıkmak zorunda" Arslan, konuşmasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) durumuna da değinerek, şu değerlendirmelerde bulundu: "KKTC'deki kardeşlerimizin özgür, bağımsız, dünya tarafından tanınmış bir devlette yaşama hakları var. Kıbrıs Türklerinin ekonomik, sosyal, siyasal anlamda da vatanlarını terk etmeyecekleri çözümleri bulmak zorundayız. Kıbrıslı Türk gençlerinin çözümü, Avrupa'da, İngiltere'de görmelerinin önüne geçmemiz gerekiyor. Bunun için KKTC'ye daha çok destek, katkı vermeliyiz. KKTC'ye devlet desteklerini sanki Türkiye'nin bir borcuymuş gibi algılamak son derece yanlış. Türkiye'nin güvenliği Ada'dan geçiyor, Mavi Vatan'ın geleceği Ada'dan geçiyor. Bu yüzden Türkiye Cumhuriyeti devleti kendi güvenliği, geleceği için Ada'ya sahip çıkmak, destek olmak zorunda." - Amasra'da maden ocağındaki patlama İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili yapılan tüm mevzuat düzenlemelerine karşın en son Bartın'ın Amasra ilçesindeki maden ocağında meydana gelen patlamada 41 işçinin hayatını kaybettiğini anımsatan Arslan, şunları kaydetti: "Hayatlarının baharında gencecik evlatlarımızı, kardeşlerimizi toprağa vermek zorunda kaldık. Bu gerçekten Türkiye'ye yakışmıyor, Türkiye bu sorunu çözmeli. 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' diyen bir geleneğin mensupları olarak insanı yaşatmak esas olmalı. Elbette üretim, istihdam, kar önemli ama her şeyden önce insan, insan hayatı gelir. Bunu ne yazık ki başaramadık, hala iş kazaları konusunda abartılı rakamları bir kenara koyup, kamunun rakamlarına baktığımızda dünya sıralamasında yukarılardayız. Bütün önlemlere rağmen bu sorunu çözemedik, sorunun çözümü sadece mevzuat değil bir zihniyet değişimine de ihtiyaç var. İş verenlerin 'kanunun arkasından nasıl dolanırız da sorumluluklarımızı yerine getirmeyiz' yaklaşımını terk edip, çalışanların hayatlarını nasıl güvence altına alırız kaygısı ve temennisi olmalı. Çalışanlarımız da 'bize bir şey olmaz' diyerek davranmamalı. Hep beraber bu sorunun üstesinden gelmeliyiz." - "Dünya grizu patlamaları sorununu çözdü" Arslan, 1990'lı yıllarda iş kazalarıyla anılan Çin'in bütün maden ocaklarını kapatıp, yeni teknolojilerle ocaklar açtığını ve gereken tedbirleri aldığını anımsatarak, Türkiye'nin toprak, jeolojik yapı açısından zor bir maden bölgesi olduğuna değindi. Metan gazı konusundaki sorunun çözülebileceğine dikkati çeken Arslan, "Dünyada metan gazlarını bir kısım yöntemlerle toprak üstüne çıkarıp hatta onu da mutfaklarda kullanacak şekle getiriyorlar. Bu yolla grizu patlaması ortadan kaldırılıyor. Yüzde 5'in üzerinde olduğu zaman patlama oluyor, yüzde 1-2'lik oranlar yanıyor ama patlamıyor. Dünya bunu çözmüş." diye konuştu. - "Bu kazaların olması kabul edilebilir değil" Türkiye Taş Kömürü İşletmesi'nin önemli bir işletme ve taş kömürünün de özellikle demir-çelik fabrikalarının olmazsa olmaz ürünü olduğunun altını çizen Arslan, şöyle konuştu: "Taş kömürünün çıkarılmasını savunuyoruz, destekliyoruz ama bunu yaparken insan hayatını da ötelemeyelim. Daha çok kömür diye insanların hayatlarını tehlikeye atmayalım. Amasra'da yaşadığımız maden kazası hepimizin yüreklerini yaktı, 41 madenci şehidimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Kimseyi suçlamak için söylemiyorum ama şunu biliyoruz ki maden kazalarının yüzde 95'i önlenebilir. Bunun farkında olarak nerede hata, eksiklik var, bunu görmemiz, tespit etmemiz gerekiyor. Bir iş yerinde sendika varsa iş kazalarının ciddi şekilde azaldığını biliyoruz ama Amasra'da sendika olmasına rağmen bu kazaların olması, 41 kardeşimizi şehit vermemiz kabul edilebilir değil. Bunun bütün yönleriyle araştırılması, kimin sorumluluğu, ihmali varsa gereğinin yapılmasını istiyoruz. Yeni Ermenekleri, Somaları, Amasraları yaşamamak için buna ihtiyacımız var. Cumhurbaşkanımızın 'bu kazaların bundan sonra olmaması için ne gerekiyorsa yapacağız' iradesini önemli bir adım, bir teminat olarak görüyoruz. Umarım bunu kısa zamanda gerçekleştirmiş oluruz." Arslan, bütün iş kazalarında hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır diledi.
Mahmut Arslan:" (EYT) 8 Eylül 1999'dan önce işe girmiş bütün emekçiler, eski mevzuata göre emeklilik haklarını kullanmalı"

HAK-İŞ Genel Başkanı Mahmut Arslan , Amasra 'da 41 işçinin yaşamını kaybettiği maden ocağındaki patlamaya ilişkin, "Taş kömürünün çıkarılmasını savunuyoruz ama bunu yaparken insan hayatını da ötelemeyelim, daha çok kömür diye insanların hayatlarını tehlikeye atmayalım. Kimseyi suçlamak için söylemiyorum ama maden kazalarının yüzde 95'i önlenebilir. Bunun farkında olarak nerede hata, eksiklik var tespit etmemiz gerekiyor." dedi.

Arslan, konfederasyonun 47'nci kuruluş yıl dönümü dolayısıyla bir otelde düzenlenen "Başkanlar Kurulu ve Genişletilmiş Başkanlar Kurulu" toplantısına katıldı.

Buradaki konuşmasında HAK-İŞ'in tarihsel süreci ve darbe dönemlerinde yaşadığı zorluklara, verdiği mücadelelere dikkati çeken Arslan, 28 Şubat "postmodern darbe"nin Türkiye demokrasisine vurulmuş çok ağır bir darbe, "darbecilere taşeronluk yapan" bazı sivil toplum ve sendikalar açısından da karanlık bir dönem olduğunu vurguladı.

Arslan, bu karanlık dönemi asla unutmayacaklarının ve unutturmayacaklarının altını çizerek, bu karanlık dönemin aktörlerinin yeni karanlık senaryolar karşısında aynı rolleri üstleneceğinden endişe duyduklarını söyledi.

15 Temmuz darbe girişiminde de büyük bir mücadele verdiklerini belirten Arslan, demokrasiye, milli iradeye her daim sahip çıkacaklarını dile getirdi.

Arslan, "Ülkemizin demokrasisine yönelik bundan sonra gelebilecek her türlü içeriden ve dışarıdan saldırılara karşı daha güçlü bir birliktelik oluşturmak istiyoruz. Bunun için geçmişte yaşananlardan, demokrasi sınavında sınıfta kalanlardan bile geçmişle bir hesaplaşma yapmalarını, öz eleştiri geliştirmelerini ve bundan sonra şartlar ne olursa olsun demokrasiye sahip çıkacaklarını ifade etmelerini bekliyoruz. Bu bizim en temel talebimizdir." diye konuştu.

- "Kamuda çalışan bütün arkadaşlarımızın kadro alması için mücadele ediyoruz"

Arslan, sendikaya üyeliklerde noter şartının kaldırılması, 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile kamuda ve yerel yönetimlerde taşeronlar yanında çalışan işçilerin kamu kurum ve kuruluşlarının sürekli işçi kadrolarına geçirilmesi gibi düzenlemelerde mücadele verdiklerine, öncü olduklarına dikkati çekti.

Geçici ve mevsimlik işçilerin kadro sorununun çözümü konusunda da bir takvim oluşturulduğuna işaret eden Arslan, bu sorunun kökünden çözülmesini beklediklerini vurguladı.

Arslan, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Bilgin ile yapılan görüşmeler sonucunda 696 sayılı KHK ile kadro alan kamu işçilerinin özlük haklarındaki bazı eksikliklerin giderilmesine yönelik bir çalışmanın da yapıldığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Sayın Bakanımızla bir mutabakatımız var, Kamu Çerçeve Protokolü'nde 696 sayılı KHK ile kadro alamayan, başta KİT'lerde çalışan bütün arkadaşlarımıza kadrolarının verilmesi konusunda bir mutabakatımız var. Bu mutabakatla bu sorunların çözümü konusunda inşallah yeni bir başlangıcı yapmış olacağız."

- "8 Eylül 1999'dan önce işe girmiş kişilerin haklarının iade edilmesini istiyoruz"

Emeklilikte yaşa takılanlar ( EYT ) sorununun da çözülmesi gerektiğine vurgu yapan Arslan, bu durumun Türkiye'nin demokratik süreçlerinin güçlendirilmesine hiçbir fayda sağlamadığını aksine yeni tartışmaları beraberinde getirdiğini anlattı.

Arslan, bu sorunun çözümünde önemli düzenlemeleri, gelişmeleri beklediklerini ifade ederek, "Talebimiz şu, 8 Eylül 1999'dan önce işe girmiş bütün emekçiler, eski mevzuata göre emeklilik haklarını kullanmalı. Getirilen bundan sonraki düzenlemelerin yeni işe girenler için olmasını biz de kabul ediyoruz ama 8 Eylül 1999'dan önce işe girmiş insanların haklarının iade edilmesini istiyoruz. Bu konuda ciddi bir kararlılık gösteriyoruz. Bunu her platformda anlatmaya devam edeceğiz." dedi.

- "Hayat pahalılığı normalleşene kadar bütün vergi oranları yüzde 10'la sınırlandırılmalı"

Verginin adaletli bir şekilde alınması konusunda da taleplerinin olduğunu ve bu konuda bir rapor hazırladıklarını anımsatan Arslan, "Türkiye'nin vergi konusunda bir reforma acilen ihtiyacı var. Ancak yüksek enflasyon, yüksek döviz ve buna bağlı yaşadığımız hayat pahalılığı normalleşene kadar bütün vergi oranlarının yüzde 10'la sınırlandırılmasını istiyoruz." ifadelerini kullandı.

Daha önce asgari ücret tutarındaki bütün gelirlerden vergi alınmaması için başlatılan çalışmada bazı çevrelerin, "Eğer bunu yaparsanız Türkiye 60 milyar lira kaybeder" diye kıyameti kopardığını ama gerçeğin böyle olmadığının anlaşıldığını ve düzenlemenin çıktığını anlatan Arslan, ücretlilerin vergi meselesinin toplam bütçe gelirleri içerisindeki payının da söylendiği kadar büyük olmadığını söyledi.

- "Türkiye kendi güvenliği için Ada'ya sahip çıkmak zorunda"

Arslan, konuşmasında Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nin (KKTC) durumuna da değinerek, şu değerlendirmelerde bulundu:

"KKTC'deki kardeşlerimizin özgür, bağımsız, dünya tarafından tanınmış bir devlette yaşama hakları var. Kıbrıs Türklerinin ekonomik, sosyal, siyasal anlamda da vatanlarını terk etmeyecekleri çözümleri bulmak zorundayız. Kıbrıslı Türk gençlerinin çözümü, Avrupa'da, İngiltere'de görmelerinin önüne geçmemiz gerekiyor. Bunun için KKTC'ye daha çok destek, katkı vermeliyiz. KKTC'ye devlet desteklerini sanki Türkiye'nin bir borcuymuş gibi algılamak son derece yanlış. Türkiye'nin güvenliği Ada'dan geçiyor, Mavi Vatan'ın geleceği Ada'dan geçiyor. Bu yüzden Türkiye Cumhuriyeti devleti kendi güvenliği, geleceği için Ada'ya sahip çıkmak, destek olmak zorunda."

- Amasra'da maden ocağındaki patlama

İş sağlığı ve güvenliğiyle ilgili yapılan tüm mevzuat düzenlemelerine karşın en son Bartın'ın Amasra ilçesindeki maden ocağında meydana gelen patlamada 41 işçinin hayatını kaybettiğini anımsatan Arslan, şunları kaydetti:

"Hayatlarının baharında gencecik evlatlarımızı, kardeşlerimizi toprağa vermek zorunda kaldık. Bu gerçekten Türkiye'ye yakışmıyor, Türkiye bu sorunu çözmeli. 'İnsanı yaşat ki devlet yaşasın' diyen bir geleneğin mensupları olarak insanı yaşatmak esas olmalı. Elbette üretim, istihdam, kar önemli ama her şeyden önce insan, insan hayatı gelir. Bunu ne yazık ki başaramadık, hala iş kazaları konusunda abartılı rakamları bir kenara koyup, kamunun rakamlarına baktığımızda dünya sıralamasında yukarılardayız.

Bütün önlemlere rağmen bu sorunu çözemedik, sorunun çözümü sadece mevzuat değil bir zihniyet değişimine de ihtiyaç var. İş verenlerin 'kanunun arkasından nasıl dolanırız da sorumluluklarımızı yerine getirmeyiz' yaklaşımını terk edip, çalışanların hayatlarını nasıl güvence altına alırız kaygısı ve temennisi olmalı. Çalışanlarımız da 'bize bir şey olmaz' diyerek davranmamalı. Hep beraber bu sorunun üstesinden gelmeliyiz."

- "Dünya grizu patlamaları sorununu çözdü"

Arslan, 1990'lı yıllarda iş kazalarıyla anılan Çin'in bütün maden ocaklarını kapatıp, yeni teknolojilerle ocaklar açtığını ve gereken tedbirleri aldığını anımsatarak, Türkiye'nin toprak, jeolojik yapı açısından zor bir maden bölgesi olduğuna değindi.

Metan gazı konusundaki sorunun çözülebileceğine dikkati çeken Arslan, "Dünyada metan gazlarını bir kısım yöntemlerle toprak üstüne çıkarıp hatta onu da mutfaklarda kullanacak şekle getiriyorlar. Bu yolla grizu patlaması ortadan kaldırılıyor. Yüzde 5'in üzerinde olduğu zaman patlama oluyor, yüzde 1-2'lik oranlar yanıyor ama patlamıyor. Dünya bunu çözmüş." diye konuştu.

- "Bu kazaların olması kabul edilebilir değil"

Türkiye Taş Kömürü İşletmesi'nin önemli bir işletme ve taş kömürünün de özellikle demir-çelik fabrikalarının olmazsa olmaz ürünü olduğunun altını çizen Arslan, şöyle konuştu:

"Taş kömürünün çıkarılmasını savunuyoruz, destekliyoruz ama bunu yaparken insan hayatını da ötelemeyelim. Daha çok kömür diye insanların hayatlarını tehlikeye atmayalım. Amasra'da yaşadığımız maden kazası hepimizin yüreklerini yaktı, 41 madenci şehidimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Kimseyi suçlamak için söylemiyorum ama şunu biliyoruz ki maden kazalarının yüzde 95'i önlenebilir. Bunun farkında olarak nerede hata, eksiklik var, bunu görmemiz, tespit etmemiz gerekiyor.

Bir iş yerinde sendika varsa iş kazalarının ciddi şekilde azaldığını biliyoruz ama Amasra'da sendika olmasına rağmen bu kazaların olması, 41 kardeşimizi şehit vermemiz kabul edilebilir değil. Bunun bütün yönleriyle araştırılması, kimin sorumluluğu, ihmali varsa gereğinin yapılmasını istiyoruz. Yeni Ermenekleri, Somaları, Amasraları yaşamamak için buna ihtiyacımız var. Cumhurbaşkanımızın 'bu kazaların bundan sonra olmaması için ne gerekiyorsa yapacağız' iradesini önemli bir adım, bir teminat olarak görüyoruz. Umarım bunu kısa zamanda gerçekleştirmiş oluruz."

Arslan, bütün iş kazalarında hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır diledi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.