,, ,
Aylin Koç
Köşe Yazarı
Aylin Koç
 

Hayal-İ Kelebek

Hiçbir şeye küsmedim, hiçbir şeyden vazgeçmedim ama hevesim vardı. Bir zamanlar ışıl ışıl koşardım her şeye. Hâlâ koşar gibi yapıyorum, yılgınım birçok şeye. Bir yetişkin günde ortalama 5 kez gülüyormuş. Bir çocuk ise 400 kez.  Neler gitmiş hayatımızdan koştuğumuz yollarda, herkeste biraz gülüş bırakmışız. Verseler şimdi hepsini geri, toplayayım desem ne mümkün. Hepsi mutlu olmak için değil miydi oysa? Mutluluk sandığım o yollarda neden eksildi tebessümlerim? Hayatım boyunca burnumdan soluyarak oturamam ki! Kimin gülüşlerini çalmalıyım şimdi? Yapmam gerekenleri zamanımda yapmadığım için şimdi arkadan itilen oluyorum. Yanlış yolda olduğunu fark ettiğin an yolunu değiştirdiğinde herkes sana bakıyor gibi hissedersin ya, tam da öyleyim. Hep o yolun yanlış olduğunu fark ettiğim andayım. Çok mutsuz olmasına rağmen gülebilen insanlara hayranım. Bu berbat hayatın içinde, yanında olan insanların da canını sıkmamak için fedakârca davranıyor. Onlara pozitiflik katsın umut bulaştırsın diye uğraşıyor. Yalnız kaldığında prizmadan geçen ışık gibi dağılan insanlar bunlar. Her gece öldürüyor gömüyorlar kendilerini. Her zaman hayatımı iyileştirmenin bir yolunu bulmaya çalışıyorum. İnsanların anlamadıkları şeyleri sevmediğini öğreneli uzun zaman oldu. Herkesin vicdanı olduğunu varsaymayı da bıraktım, çünkü her zaman birbirlerini suçlama ihtiyacı hissediyorlar. Hayatım boyunca gizlediğim sakladığım her şey beni güçlü değil korkak yaptı, artık açık olmaya çaba gösteriyorum. Başkasının yaktığı sigarayı içmiyor, başkasına ait duygulara bile göz değdirmiyorum. Gördüğüm rüyalar pullarına ayrılıyor, rüyamın balığının peşinden gitmiyorum. Hep geç kalma telaşıyla deneyimledim bunu. Olgunlaşıp sakinleştiğimi sanıyordum, meğer boş vermişim. Gülümserse, gülümser zaman Tüm siyahlara inat! Gül. Gülümsersen… Gülümser zaman. Tüm siyahlara inat!   Oyun oynamayı severim ama kiminle oynayacağımı kendim tercih ederim. Kiminle oynayacağıma çok dikkat ederim. Oyun başlar. Devam ederken sadece gözlemlerim, çünkü girdiğim her oyunu aslında kazançlı bitiririm. Karşımdaki insanın hal ve tavrına göre oyunun şekli değişir. Ya devam eder ya da bitiririm. Oyunun nasıl biteceğini karşımdaki insan kendisinin belirlediğini sanır oysa öyle değildir. Üzülmesini istemiyorsam yenilir, üzülmesini umursamıyorsam yenerim. Kimi nereye koyacağını seçtirtiyor insana her düşüş. Her düşüş kırbaçlıyor egomuzu, kazanım! Kalkarken başını bir yere çarpma yeter ki. Gözlerine renk veren ne var ise onun arkasından gitmeli belki. Doğruysa doğrumuz, yanlışsa yanlışımız olsun. Yeter ki bizim kararımız, bizi o an mutlu eden olsun. Yolun sonu nereye varır bilinmez, ya yine düşer kalkarız ya da en huzurlu olarak kendimize varırız. Yolculuk ne zaman dersek, o bizi bulur herhalde.             Çıktığımız her yol bizi değiştirir biz fark etmeden. Öyle güzel yumuşak değişiriz ki, ne kendimiz ne de etrafımızdakiler fark etmeyiz. Vardığımız noktada önceki biz değilizdir. Buna sanatta “tematik” denir, başlangıçtaki karakter halinin değişmesidir. Dönüşürüz hepimiz, hepimiz tematiğiz. Her birimiz kendi dünyamızın yaratıcı yaratıcıyız bir yandan, aldığımız her adım bizi yeni şeylere hazırlar. Biz bilmeden biriktiriyor, birikiyor, çoğalıyoruz. Sonra kötüyse kader, iyi ise şans olarak adlandırıyoruz. Milyarlar arasında bir zerreyiz aslında, kendimiz dışında kimsenin umurunda değiliz. İşlerine yaradığımız kadar, yarıyorsak varız. Gerisi hikâye, gerisi bahane. Sevgisinin büyüklüğüne güvenip kırıp döktüğümüz kim varsa sizden vazgeçecektir. Birisini hem itip hem de aynı yerde kalmasını beklemek aptallıktır. Her vazgeçişe bir isim koyulur, sadece başlık atması zordur. Sonra yeni hayatlara yeni şahıslara alışırız merakla. İnsanoğlu bu ya, merak başına bela.             Zaaflarla doluyuz, zaaflarımız köreldikçe güçleniyoruz aslında. Dünyada hayal kurabilen iki canlı vardır. Bunlardan biri insan diğeri tırtıldır. Tırtılların %70 inin yapısında hayalci genler bulunur. Sadece hayalci genleri olan tırtıllar kelebeğe dönüşebilir. Bazen düşünüyorum da genimde yoktur belki kelebek olmak. Hangi hayale dalsam ben değil, hayaline daldıklarım başkalarına kelebelek oluyor sanki.             En son öğrendiğim ders ise şu: Yanlarındayken kıymet bilmeyenler gideceğini öğrendiği zaman değer gösterir ve gitmemen gerektiğini söylerler. İşte o an, asıl gitmen gereken andır. Arkana bakma ve hızla uzaklaş.             
Ekleme Tarihi: 29 Nisan 2023 - Cumartesi

Hayal-İ Kelebek

Hiçbir şeye küsmedim, hiçbir şeyden vazgeçmedim ama hevesim vardı. Bir zamanlar ışıl ışıl koşardım her şeye. Hâlâ koşar gibi yapıyorum, yılgınım birçok şeye.

Bir yetişkin günde ortalama 5 kez gülüyormuş. Bir çocuk ise 400 kez.  Neler gitmiş hayatımızdan koştuğumuz yollarda, herkeste biraz gülüş bırakmışız. Verseler şimdi hepsini geri, toplayayım desem ne mümkün. Hepsi mutlu olmak için değil miydi oysa? Mutluluk sandığım o yollarda neden eksildi tebessümlerim? Hayatım boyunca burnumdan soluyarak oturamam ki! Kimin gülüşlerini çalmalıyım şimdi?

Yapmam gerekenleri zamanımda yapmadığım için şimdi arkadan itilen oluyorum. Yanlış yolda olduğunu fark ettiğin an yolunu değiştirdiğinde herkes sana bakıyor gibi hissedersin ya, tam da öyleyim. Hep o yolun yanlış olduğunu fark ettiğim andayım.

Çok mutsuz olmasına rağmen gülebilen insanlara hayranım. Bu berbat hayatın içinde, yanında olan insanların da canını sıkmamak için fedakârca davranıyor. Onlara pozitiflik katsın umut bulaştırsın diye uğraşıyor. Yalnız kaldığında prizmadan geçen ışık gibi dağılan insanlar bunlar. Her gece öldürüyor gömüyorlar kendilerini.

Her zaman hayatımı iyileştirmenin bir yolunu bulmaya çalışıyorum. İnsanların anlamadıkları şeyleri sevmediğini öğreneli uzun zaman oldu. Herkesin vicdanı olduğunu varsaymayı da bıraktım, çünkü her zaman birbirlerini suçlama ihtiyacı hissediyorlar.

Hayatım boyunca gizlediğim sakladığım her şey beni güçlü değil korkak yaptı, artık açık olmaya çaba gösteriyorum. Başkasının yaktığı sigarayı içmiyor, başkasına ait duygulara bile göz değdirmiyorum. Gördüğüm rüyalar pullarına ayrılıyor, rüyamın balığının peşinden gitmiyorum. Hep geç kalma telaşıyla deneyimledim bunu. Olgunlaşıp sakinleştiğimi sanıyordum, meğer boş vermişim.

Gülümserse, gülümser zaman

Tüm siyahlara inat!

Gül.

Gülümsersen… Gülümser zaman.

Tüm siyahlara inat!

 

Oyun oynamayı severim ama kiminle oynayacağımı kendim tercih ederim. Kiminle oynayacağıma çok dikkat ederim. Oyun başlar. Devam ederken sadece gözlemlerim, çünkü girdiğim her oyunu aslında kazançlı bitiririm. Karşımdaki insanın hal ve tavrına göre oyunun şekli değişir. Ya devam eder ya da bitiririm. Oyunun nasıl biteceğini karşımdaki insan kendisinin belirlediğini sanır oysa öyle değildir. Üzülmesini istemiyorsam yenilir, üzülmesini umursamıyorsam yenerim.

Kimi nereye koyacağını seçtirtiyor insana her düşüş. Her düşüş kırbaçlıyor egomuzu, kazanım! Kalkarken başını bir yere çarpma yeter ki. Gözlerine renk veren ne var ise onun arkasından gitmeli belki. Doğruysa doğrumuz, yanlışsa yanlışımız olsun. Yeter ki bizim kararımız, bizi o an mutlu eden olsun. Yolun sonu nereye varır bilinmez, ya yine düşer kalkarız ya da en huzurlu olarak kendimize varırız. Yolculuk ne zaman dersek, o bizi bulur herhalde.

            Çıktığımız her yol bizi değiştirir biz fark etmeden. Öyle güzel yumuşak değişiriz ki, ne kendimiz ne de etrafımızdakiler fark etmeyiz. Vardığımız noktada önceki biz değilizdir. Buna sanatta “tematik” denir, başlangıçtaki karakter halinin değişmesidir. Dönüşürüz hepimiz, hepimiz tematiğiz.

Her birimiz kendi dünyamızın yaratıcı yaratıcıyız bir yandan, aldığımız her adım bizi yeni şeylere hazırlar. Biz bilmeden biriktiriyor, birikiyor, çoğalıyoruz. Sonra kötüyse kader, iyi ise şans olarak adlandırıyoruz. Milyarlar arasında bir zerreyiz aslında, kendimiz dışında kimsenin umurunda değiliz. İşlerine yaradığımız kadar, yarıyorsak varız. Gerisi hikâye, gerisi bahane.

Sevgisinin büyüklüğüne güvenip kırıp döktüğümüz kim varsa sizden vazgeçecektir. Birisini hem itip hem de aynı yerde kalmasını beklemek aptallıktır. Her vazgeçişe bir isim koyulur, sadece başlık atması zordur. Sonra yeni hayatlara yeni şahıslara alışırız merakla. İnsanoğlu bu ya, merak başına bela.

            Zaaflarla doluyuz, zaaflarımız köreldikçe güçleniyoruz aslında.

Dünyada hayal kurabilen iki canlı vardır. Bunlardan biri insan diğeri tırtıldır. Tırtılların %70 inin yapısında hayalci genler bulunur. Sadece hayalci genleri olan tırtıllar kelebeğe dönüşebilir. Bazen düşünüyorum da genimde yoktur belki kelebek olmak. Hangi hayale dalsam ben değil, hayaline daldıklarım başkalarına kelebelek oluyor sanki.

            En son öğrendiğim ders ise şu: Yanlarındayken kıymet bilmeyenler gideceğini öğrendiği zaman değer gösterir ve gitmemen gerektiğini söylerler. İşte o an, asıl gitmen gereken andır. Arkana bakma ve hızla uzaklaş.           

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.