,, ,
Güney Ferhat Batı
Köşe Yazarı
Güney Ferhat Batı
 

Uluslararası Güvenlik ve Savunma Sanayi’nde Türkiye’nin Millileşme Aktörlüğü

Türkiye Cumhuriyeti, ‘’yüz’’ yılına girerken yaşadığı iki yüzyıl dâhil olmak üzere, jeopolitik konumu gereği tarihsel bir perspektiften bakıldığında birçok önemli olaylarla karşı karşıya kaldı ve birçok badireleri şöyle veya böyle kendi dinamikleri neticesinde atlatarak dünya siyasi tarihinde yer(ini) aldı ve alacaktır da. Özellikle ‘Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında yeni kurulan bir ülke/devlet olmanın zorluklarını tüm sektörlerde tüm veçheleriyle yaşayan Türkiye vardı. Bunun zorluklarını belli ülkelerle –özellikle Sovyetler Birliği- iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinden teminlerle ve yardımlarla sağlandı. Ne var ki, güvenlik ve savunma sanayi’nde millileşmenin kaçınılmaz olduğu bir gerçeklik olmakla beraber, Türkiye’nin jeopolitik anlamda etrafında da cereyan eden İkinci Dünya Savaşı’nın ayak sesleri geliyorum ve geldim, diyordu. Bu süreçler de dikkate alındığında, Vecihi Hürkuş tarafından üretilen ve Nuri Demirağ’ın ürettiği ilk milli uçakların devamının gelmemesi –daha doğrusu engellenmeleri- ülkemiz ve milli sanayimiz içinde kayıp yıllardan öte yüzyıllar olmuştur. 21’inci yüzyıla girmemizle birlikte ‘’Türkiye Cumhuriyeti’’ geçmişinden acı deneyimler çıkartırcasına –Anka Kuşu gibi- küllerinden doğarak yılları üst üste koyarak ‘Milli Güvenlik ve Savunma’ alanında kamu başta olmak üzere, özel teşebbüslerin gerçekleştirdiği projelerle ve üretimlerle dünyada ses getiren önde gelen firmalar arasında yer almaya başladı. Ve bunun devamının geldiğini farklı kıtalardan birçok ülkeler ile gerçekleşen ikili antlaşmalar ve uluslararası örgütler üzerinden gelen olumlu izlenimlerle görmekteyiz. Şahsım düzenli olarak yıllardır katılmaya özen gösterdiğim, farklı kurumlar/kuruluşlar tarafından da davet aldığım ve bu yıl gerçekleşen IDEF’23 Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı’nda birkaç izlenimlerimi aktarmak isterim. Öncelikle TGC Anadolu’nun maketini incelerken çok fonksiyonlu ve hakikaten çok değerli milli bir gemi projesi olduğunu, ondan sonra TGC Anadolu’nun İstanbul-Büyükçekmece’nin karşısında demirleyen halini birde uzaktan gözlemledim. Milgem deyince ise tam bir milli gemi olması ve bu projenin başrolünde yer alan Amiralleri de rahmetle anmak isterim. Vecihi Hürkuş anısına üretilen ‘Hürkuş’ ve ‘Hürjet’ uçaklarının performans tablolarını okuduğunuzda ve çıplak gözle incelendiğinde önemli bir üretim olduğunu görebiliyorsunuz.     Sonuç olarak, IDEF’23 gerek kamu gerekse özel teşebbüs şirketleriyle gittikçe büyümekte ve gelişmektedir, daha önceki fuarlarla karşılaştırdığımda ABD, İngiltere, Almanya, İtalya, Fransa, Çin, Rusya, Japonya ve diğer ülkelerin güvenlik ve savunma sanayi üretimlerini görürdük. Ve böylesine önemli bir fuarın ülkemiz vatandaşları kadar, yabancı vatandaşlardan (yurtdışı) talep görmesi, ilgiyle takip edilmesi ülkemiz adına uluslararası alanda Türkiye’nin kazanımlarının göstergesidir. Fuar’da birçok antlaşmaya da şahit oldum, Hindistan, Pakistan ve Doğu Avrupa ülkeleri ile satışlar ve buradaki şahsiyetler basından da tanınan üst düzey kişilerdi. Savunma Sanayi Başkanlığı verileri aslında Türkiye’nin uluslararası güvenlik ve savunma sanayi konusunda nerelere geldiğini göstermektedir. Toplam Savunma Havacılık cirosu; (milyon dolar) 2002’de ‘1.062’ 2022’de ’12.196’ ve Savunma ve Havacılık ihracatı (milyon dolar) 2002’de ‘248’ 2022’de ‘4.395’ ve Ar-Ge Harcaması (milyon dolar) ise 2006’da ‘90’ 2022’de ‘2.061’ rakamlar-sayılar her şeyin tezahürüdür.   Günümüz yüzyılında Türkiye’nin millileştirmenin altın çağını yaşadığına dair söylemler haklı gerekçelere dayanmaktadır. Her yıl ülkemizde düzenlenen güvenlik ve savunma sanayi fuarı bu alandaki tüm şirketlerimizin envanterlerini çoğaltarak, uluslararası anlamda bu fuarı fazlasıyla domine etmekte ve ülkemiz için fevkalade önemli bir caydırıcılık içermektedir. Türkiye’nin bölgesel bir aktör olması, uluslararası alanda ‘’millileşen’’ aktör olma yolunda güvenlik ve savunma sanayindeki gelişmeleri ve teknolojileri büyütmesi zaruridir. Keza, sadece bölgesel anlamda Rusya-Ukrayna savaşı, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Kuzey Afrika-Sahra Altı, Kafkasya, Balkanlar, Irak ve Suriye’nin kuzeyi ve şu anda veyahut yakın bir gelecekte Karadeniz olarak sıralandığında neden kamu ve özel teşebbüslerin güvenlik, elektronik-harp ve savunma gibi alanlarda üretimlerini artırmasının elzem olması açısından da ortadadır.     
Ekleme Tarihi: 28 Temmuz 2023 - Cuma

Uluslararası Güvenlik ve Savunma Sanayi’nde Türkiye’nin Millileşme Aktörlüğü

Türkiye Cumhuriyeti, ‘’yüz’’ yılına girerken yaşadığı iki yüzyıl dâhil olmak üzere, jeopolitik konumu gereği tarihsel bir perspektiften bakıldığında birçok önemli olaylarla karşı karşıya kaldı ve birçok badireleri şöyle veya böyle kendi dinamikleri neticesinde atlatarak dünya siyasi tarihinde yer(ini) aldı ve alacaktır da. Özellikle ‘Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında yeni kurulan bir ülke/devlet olmanın zorluklarını tüm sektörlerde tüm veçheleriyle yaşayan Türkiye vardı. Bunun zorluklarını belli ülkelerle –özellikle Sovyetler Birliği- iyi komşuluk ilişkileri çerçevesinden teminlerle ve yardımlarla sağlandı. Ne var ki, güvenlik ve savunma sanayi’nde millileşmenin kaçınılmaz olduğu bir gerçeklik olmakla beraber, Türkiye’nin jeopolitik anlamda etrafında da cereyan eden İkinci Dünya Savaşı’nın ayak sesleri geliyorum ve geldim, diyordu. Bu süreçler de dikkate alındığında, Vecihi Hürkuş tarafından üretilen ve Nuri Demirağ’ın ürettiği ilk milli uçakların devamının gelmemesi –daha doğrusu engellenmeleri- ülkemiz ve milli sanayimiz içinde kayıp yıllardan öte yüzyıllar olmuştur.

21’inci yüzyıla girmemizle birlikte ‘’Türkiye Cumhuriyeti’’ geçmişinden acı deneyimler çıkartırcasına –Anka Kuşu gibi- küllerinden doğarak yılları üst üste koyarak ‘Milli Güvenlik ve Savunma’ alanında kamu başta olmak üzere, özel teşebbüslerin gerçekleştirdiği projelerle ve üretimlerle dünyada ses getiren önde gelen firmalar arasında yer almaya başladı. Ve bunun devamının geldiğini farklı kıtalardan birçok ülkeler ile gerçekleşen ikili antlaşmalar ve uluslararası örgütler üzerinden gelen olumlu izlenimlerle görmekteyiz. Şahsım düzenli olarak yıllardır katılmaya özen gösterdiğim, farklı kurumlar/kuruluşlar tarafından da davet aldığım ve bu yıl gerçekleşen IDEF’23 Uluslararası Savunma Sanayi Fuarı’nda birkaç izlenimlerimi aktarmak isterim. Öncelikle TGC Anadolu’nun maketini incelerken çok fonksiyonlu ve hakikaten çok değerli milli bir gemi projesi olduğunu, ondan sonra TGC Anadolu’nun İstanbul-Büyükçekmece’nin karşısında demirleyen halini birde uzaktan gözlemledim. Milgem deyince ise tam bir milli gemi olması ve bu projenin başrolünde yer alan Amiralleri de rahmetle anmak isterim. Vecihi Hürkuş anısına üretilen ‘Hürkuş’ ve ‘Hürjet’ uçaklarının performans tablolarını okuduğunuzda ve çıplak gözle incelendiğinde önemli bir üretim olduğunu görebiliyorsunuz.

 

 

Sonuç olarak, IDEF’23 gerek kamu gerekse özel teşebbüs şirketleriyle gittikçe büyümekte ve gelişmektedir, daha önceki fuarlarla karşılaştırdığımda ABD, İngiltere, Almanya, İtalya, Fransa, Çin, Rusya, Japonya ve diğer ülkelerin güvenlik ve savunma sanayi üretimlerini görürdük. Ve böylesine önemli bir fuarın ülkemiz vatandaşları kadar, yabancı vatandaşlardan (yurtdışı) talep görmesi, ilgiyle takip edilmesi ülkemiz adına uluslararası alanda Türkiye’nin kazanımlarının göstergesidir. Fuar’da birçok antlaşmaya da şahit oldum, Hindistan, Pakistan ve Doğu Avrupa ülkeleri ile satışlar ve buradaki şahsiyetler basından da tanınan üst düzey kişilerdi. Savunma Sanayi Başkanlığı verileri aslında Türkiye’nin uluslararası güvenlik ve savunma sanayi konusunda nerelere geldiğini göstermektedir. Toplam Savunma Havacılık cirosu; (milyon dolar) 2002’de ‘1.062’ 2022’de ’12.196’ ve Savunma ve Havacılık ihracatı (milyon dolar) 2002’de ‘248’ 2022’de ‘4.395’ ve Ar-Ge Harcaması (milyon dolar) ise 2006’da ‘90’ 2022’de ‘2.061’ rakamlar-sayılar her şeyin tezahürüdür.

 

Günümüz yüzyılında Türkiye’nin millileştirmenin altın çağını yaşadığına dair söylemler haklı gerekçelere dayanmaktadır. Her yıl ülkemizde düzenlenen güvenlik ve savunma sanayi fuarı bu alandaki tüm şirketlerimizin envanterlerini çoğaltarak, uluslararası anlamda bu fuarı fazlasıyla domine etmekte ve ülkemiz için fevkalade önemli bir caydırıcılık içermektedir. Türkiye’nin bölgesel bir aktör olması, uluslararası alanda ‘’millileşen’’ aktör olma yolunda güvenlik ve savunma sanayindeki gelişmeleri ve teknolojileri büyütmesi zaruridir. Keza, sadece bölgesel anlamda Rusya-Ukrayna savaşı, Doğu Akdeniz, Kıbrıs, Kuzey Afrika-Sahra Altı, Kafkasya, Balkanlar, Irak ve Suriye’nin kuzeyi ve şu anda veyahut yakın bir gelecekte Karadeniz olarak sıralandığında neden kamu ve özel teşebbüslerin güvenlik, elektronik-harp ve savunma gibi alanlarda üretimlerini artırmasının elzem olması açısından da ortadadır.     

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.