Küresel veriler gösteriyor ki Avrupa’nın kapısında bir enerji krizi mevcut. Rusya ile gündemde olan gerilim, Avrupa’nın Rusya’dan enerji satın almamaktaki ısrarı konuyu üretimde yavaşlamaya kadar götürecek. Bu da üretimi Türkiye’ye kaydırmasının önünü açacak gibi duruyor. Uzun bir aradan sonra beklenen fırsat kapımıza geliyor olabilir. Ancak bu fırsatı değerlendirmek için doğru adımları atmak gerekiyor.
Bilindiği üzere Avrupa emek-yoğun üretimden uzak bir sürecin içerisinde. Tekstil, ayakkabı, tüketim malları gibi ürünlerin imalatı uzakdoğu ülkelerinde gerçekleşiyor. Navlun maliyetlerindeki yüksek artışlar ise bu tarz ürünlerin tedariki için Avrupa’yı arayışa sürüklüyor. Üstüne bir de enerji sorununun ortaya çıkması Türkiye’yi üretimde birinci alternatif haline getiriyor. Bu fırsatı kullanmak için işgücü, kalite, teknoloji, altyapı gibi önemli hususlarda öne çıkmamız gerekiyor.
Çin ve diğer uzakdoğu ülkelerinin Avrupa’ya toplam ihracatı 250 milyar dolar seviyelerinde. Türkiye ise toplam ihracatının neredeyse yarısını Avrupa’ya gerçekleştiriyor. Bu durum da bizi uzakdoğu ile ciddi bir rekabet içine sokuyor. Bu konumu korumak ve ihtiyaç duyulan üretimleri gerçekleştirmek için hızlı adımlar atmalıyız. Türkiye’nin Avrupa için kalıcı tedarikçi olması tabi ki imkansız değil ancak bugün ki şartlarda biraz zor. Lojistik avantajımızın yanında fiyat ve kalite sürekliliğini de sağlamamız gerekiyor.
Çin’de öngörülen finans krizi ve çevre ülkeler ile yaşadığı sıkıntılar sebebi ile hamle fırsatımız doğacak. Bu fırsatı doğru değerlendirmek için hızlıca kısa dönem ekonomi ve üretim politikaları izlenmelidir. Türkiye için ortada olan enflasyonist ortam bir nebze olsun yavaşlayabilir. Bu yavaşlama sonrasında doğru politikalar ile uzun vadeli bir rahatlama yaşayabiliriz. Ancak önceliklerimizi ve politikalarımızı doğru belirlemeliyiz.
Covid 19 pandemisinde ortaya koyduğumuz esnek üretim hamlelerimiz, küresel tedarik zinciri krizinde konumumuzun da avantajı ile önemli fırsatlar doğurdu. İhracatın birçok sektörde durma noktasına geldiği günlerde Türkiye pandemi ürünleri olarak adlandıracağımız maske, tulum, önlük, dezenfektan gibi önemli ürünlerin yüksek miktardaki imalatıyla iyi bir ihracat ivmesi ve yeni pazarlar yakalamayı başardı. Şimdi benzer bir fırsatı daha geniş çerçevede değerlendirme vakti.
Tabi bu sürecin doğru yönetilmesi en önemli husus. Hali hazırda karşı karşıya olduğumuz kur krizi, hammadde krizi, global enerji krizi gibi ciddi sorunlarımız mevcut. Bu fırsatın doğuracağı sonuçlar ile istihdam, ihracat, yeni pazarlar gibi “sorun” olarak gözüken konuların üstesinden gelebiliriz. Böylelikle katma değerli ürünlere yönelme, döviz geliri kazanma, dış ticaret açığının kapanması gibi kronikleşmiş sorunlarımıza da çözüm yaratmış olacağız.
Öncelikle Avrupa ile diplomatik düzeyde görüşmelerin başlaması, sektör STK’ları ve ihracatçılar ile görüşmeler, Avrupa’nın ihtiyaçlarının belirlenmesi ve ihracatımızın yönlendirilmesi ile doğru yatırımlar yaparak bu krizi fırsata çevirebiliriz. Bunların kısa zamanda ve hızlı bir planlama ile gerçekleşmesi önümüzdeki yıl ve devam eden beş yıl için başlıca hedefimiz olarak belirlenebilir. Sürecin kalıcı hale getirilmesi ise tamamen bizim ellerimizde. Doğru kalite ve sürdürülebilir politikalar ile Avrupa için bir numaralı tedarikçi olmamız kaçınılmaz bir sonuç olacaktır.