2022’nin bütün Dünya için hayli zor bir yıl olduğunu tüm göstergeler doğrultusunda söyleyebiliyoruz. Enflasyonun yükselmesi, ekonomik büyümelerin düşmesi, Rusya-Ukrayna savaşının etkileri, enerji krizi derken zorlu bir yılı geride bıraktık. Tüm bunlar yaşanırken Türkiye 254 milyar dolarlık ihracat performansı ile dikkat çekse de 2023 için ihracatçılar bu performansın yakalanmasının zor olacağı düşüncesinde. Gelelim konunun detaylarına.
Öncelikle geçen hafta gerçekleştirilen ve Merkez Bankası ile ihracatçıların bir araya geldiği toplantıya göz atmak istiyorum. İhracatçıların talebi üzerine gerçekleşen toplantının ardından MB Başkanı Kavcıoğlu, “Türkiye Ekonomi Modeli içerisinde aldığımız tedbirler, kararlar sonuçlarını olumlu anlamda veriyor. Dolayısıyla kur da istikrarlı şekilde devam edecektir. Orada bir sıkıntı yok” açıklamasını yaparak Merkez Bankası’nın her hangi bir kur politikası bulunmadığının mesajını verdi. Ancak bu mesaj ihracatçılar tarafından pek de olumlu karşılanmadı. Çünkü kur politikasının bu şekilde devam etmesinin ihracatı olumsuz yönde etkileyeceği hakkında ortak bir kanı mevcut.
Bu kanının ortaya çıkmasında ise maliyetlerin yükselmesi ve rekabetçi fiyat politikasının izlenememesi yatıyor. Türkiye hem enerji hem de işçilik maliyetlerinde fiyat avantajını kaybetmiş durumda. İşçilik maliyetlerinin 600 doların üstüne çıkması, enerji maliyetlerinin ise 2022 yılında rekor seviyelere ulaşması imalat sanayinde ürünlerin fiyatında önemli düzeyde artışı beraberinde getirmektedir. Bunların dışındaki tüm maliyetlerin de enflasyon sebebiyle hayli artması sonucu kur politikasının ihracatı olumsuz etkilemesine kesin gözüyle bakılıyor.
Türkiye ihracatının %50’sinin Avrupa ülkelerine yapıldığı göz önüne alındığında, ihracatçılara göre Euro kurunun 24-25 TL olması gerekiyor. Bu rakamlar ise ihracatçılar için sadece zararının önüne geçilmesi anlamına geliyor. Özellikle ihracat gelirlerinin %40’ının Merkez Bankasına satıldığını ifade eden ihracatçılar en azından bu işleme karşılık gelen kur politikasının farklılaşması gerektiğini düşünüyor.
Ekonomik göstergeler ve kısa vadeli program dahilinde ihracatçıların bu sorunlara karşın bazı beklentileri mevcut. Öncelikli olarak ihracatçıya özel ve daha rekabetçi bir kur politikasının izlenmesi, sektörlere özel enerji tasarruflarının oluşturulması, daha kolay finansman erişimi ve bazı ülkeler ile yeni STA’ların yapılması gibi önemli talepler mevcut. Bu taleplerin pozitif etkileri düşünüldüğünde ihracatın beklentilerin üzerine çıkmamasında bir engel gözükmüyor.
Toparlamak gerekir ise, Türkiye’nin kronik sorunu haline gelen dış ticaret açığının kapanması ve ihracatın artırılması, ülke ekonomisi için en önemli adımların başında gelmektedir. Bu noktada ihracat yapan tüm sektörlerin fikirleri büyük önem arz etmektedir. Ortak görüşte toplanıldığında ve politikalar reel sektörlere göre şekillendiğinde atılacak adımlar ve alınacak önlemler gerek ülke ekonomisini gerekse ihracatı fazlasıyla rahatlatacak gibi duruyor.
Son olarak belirtmek isterim ki her yıl üzerine koyarak büyüyen ihracat pazarının ülke ekonomisine katkısının artması adına ihracatçının sesine kulak vermekte fayda olduğunu düşünüyorum. Yeni hedeflerimizin daha ileriye konması ve bu hedefler doğrultusunda birlik halinde hareket edilmesi olumlu sonuçlar doğuracaktır.