Makro düzeyde alınan kararlar, aile ekonomisinden tutunda şirketlerin radikal kararlar almasına kadar her noktayı etkilemeye başladı. Her yeni tedbirde doları bir miktar kontrol edebilsek de kalıcı çözümü henüz bulmuş değiliz. BDDK yılbaşından bu yana kullanabileceği neredeyse bütün büyük enstrümanları kullandı ancak etkili bir sonuç alamadı. Özellikle firmaların ellerindeki dövizi bozdurmaları yönünde alınan kararlar fark edilmese de ekonomiyi ciddi anlamda zorlamaya başladı.
Şu döviz bozdurma konusuna değinecek olursak, Türkiye’de faaliyet gösteren firmaların önemli bir çoğunluğu ithalat yapmaktadır. İthalat yapan firmaların mal karşılığı ödeme yaptığı paraların tamamı döviz cinsinden. Henüz TL ile ithalat yapmamız mümkün olmuyor. Bu nedenle de küçük, orta, büyük ölçekli tüm firmalar ellerinde döviz tutmak zorunda. BDDK kararı ne diyordu? Eğer ki hesaplarınızda 15 milyon TL karşılığından fazla döviz var ise size kredi vermeyeceğiz. Bu önemli bir sorun çünkü ülkemizde birçok firma ticaretini günlük veya kısa vadeli kredilerle yürütmektedir. Bugün ki kurla bakıldığında 15 milyon TL yaklaşık olarak 900 bin USD tekabül etmekte. Bu rakam bizim ülkemiz içerisinde önemli bir miktar olsa da ithalat yapan firmalar için maalesef o kadar da haddi yüksek bir miktar değil. Doğal olarak 900 bin USD sonrasını yurtiçi ticaretinizi döndürebilmeniz için alacağınız kredilere istinaden bozdurmalısınız.
Gelelim bu konunun etkilerine. 2021’in son günlerinde karşımıza çıkan kur korumalı mevduat hususunun tıkandığı bir hal aldık. Nasıl mı? Alınan karar doğrultusunda paramızı dolarda tutmak yerine TL’ye çevirmemiz, bunun karşılığında da dolar artışı kadar faiz alacağımız söylenmişti. Bu tedbir ilk etapta doları bir nebze bastırdı ancak bu sefer ödenen faizler çok ciddi rakamlara ulaştı. Ödenen faizlerin hazine kasasından ödendiğini de belirtecek olursak sarmalın ne denli karmaşıklaştığı daha net anlaşılacaktır. BDDK birbirine paralel kararlar alsa da maalesef alınan her karar işletmeler için ciddi bir risk oluşturmakta.
İhracat karşılığında gelen ödemelerin %40’ını bozdurma zorunluluğu Merkez Bankası’nın piyasaya dolar sürmesini kolaylaştırsa da bu konu başlıca bir sorun. MB hem kendi rezervinden hem de ihracatçılardan gelen dövizleri kuru baskılamak için piyasaya sürmekte. Ancak bu da diğer tedbirler gibi maalesef nafile bir çaba gibi gözükmektedir.
Sonuç olarak, ülke ekonomisini makro düzeyde stabil hale getirmek, fiyatlarda normalleşmeye gitmek, enflasyonu düşürmek, hane halkını rahatlatmak, firmaları alternatif ve korkutucu çözümlerden uzaklaştırmak için ivedilikle modern kararlar alınmalıdır. Türkiye her duruma hızlıca cevaplar verebilen, kaslarını bu yönde geliştirmiş bir ülke. Bugün isyanların çıkmaması, halkın idare etme bakış açısı, milli duruşumuz ve sağlam alt yapımız ile ayakta durabiliyoruz. Ancak durumun ciddiyeti bir an önce kanun yapıcılar tarafından ekranın en önüne koyulması gereken madde. Bu ciddiyet doğrultusunda geçici çözümlerin değil uzun vadeli planların devreye alınması gerekmektedir.
Cumhuriyet tarihimizin zorlu dönemlerinden birinde olduğumuz aşikar. Ancak uzun vadeli ve kalıcı planlar ile bu dönemi atlatmamız pek tabi ki mümkün. Katma değerli ürün imalatı, devlet destekleri, kambiyo kararları, döviz kazandırıcı işlemler, ihracatı artırma gibi hali hazırda yürürlükte olan ancak uygulamasında sekte olan hususları bir an evvel daha fazla devreye sokmalıyız. Bu durumda bile ekonomik göstergelerimizin büyüme ivmesinde olduğunu hatırlatmakta fayda görüyorum. Lakin bu göstergeler hane halkı ve şirketlerimize nefes aldıracak bir kompozisyon halini almalıdır.
Alınan ekonomik tedbirlerin reel bir karşılığı olmalı. Dolar için bir hedef belirlenmeli ve ekonominin en önemli unsuru güven dahilinde bu hedefe doğru adımlar atılmalıdır. Bu ilk adımı attıktan sonra ithalatın azaltılması, hammadde ihtiyacının giderilmesi, enerji bağımlılığımızın azaltılması, jeopolitik konumumuz ile enerji üretimimiz arasında bağ kurulması ve fosil yakıt kullanımının azaltılması gerekmektedir. Enerjide dışa bağımlı olduğumuz sürece ve ayakları yere basan tedbirler alınmadığı sürece makro düzeydeki büyümemiz maalesef yurtiçindeki dalgalanmalardan bir hayli uzak kalacaktır.