,, ,
Baybora Kök
Köşe Yazarı
Baybora Kök
 

Yılı Bitirirken

2020 yılından bugüne kadar kaleme aldığım yazıları gözden geçirirken bir detaya takıldım. Her aralık ayında yazılarıma aynı cümle ile başlamışım, “Zorlu bir yılı daha geride bırakıyoruz”. 2023 yılı da geçmiş iki yıldan farklı değil. Hatta fazlası var eksiği yok desek yeridir. Hadi başlayalım. Öncelikle 2023’ten bahsederken 6 Şubat Depremi’ni unutmak olmaz. Belki de bu yılın hatta son yılların ülkemiz için en acı veren, en üzücü, en hüzünlü anlarına şahit olduk. Depremin yarattığı yıkıcı etkiyi unutmamak adına rakamlarla sizlere hatırlatmak istiyorum. Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı tarafından hazırlanan rapordaki rakamlara göre depremden en çok etkilenen beş şehrimizdeki 232.632 binada yer alan 651.416 konutun yıkıldığı veya ağır hasarlı olduğu tespit edilmiş. 100 m2 bir dairenin 2023 yılındaki ortalama maliyetinin 60.000 USD olduğu varsayıldığında sadece yıkılmış ve ağır hasarlı konutları yeniden yapmak için 39 milyar dolara ihtiyaç olduğu öngörülmektedir. (Kaynak: Prof. Dr. Selva Demiralp, Türkiye’deki Depremlerin Ekonomik Etkileri ve Politika Önerileri) Ancak bu konuda esas kaybımızın ağır hasarlı veya yıkık binalardan önce ölen ve yaralanan yurttaşlarımız olduğunun da altına kalın çizgiler çekmek istiyorum. Bu depremin acıları uzun yıllar unutulmamalı, bu defa gereken dersler çıkarılmalı ve önlemler alınmalıdır. Konumuza dönecek olursak, depremin ekonomik olarak değerlendirilmesi açısından bazı bilgileri de sizinle paylaşalım. Bölgenin GSYH’deki payının yüzde 7,5 olduğu belirtilmektedir. Tarımsal üretimin de yüzde 15’i bu bölgeden elde edilmekteydi. Ve buna ek olarak son yıllarda tekstil ve demir-çelik yatırımlarının da hayli fazla olduğu düşünüldüğünde depremin ekonomik anlamdaki yıkıcılığı ülkemizi daha da zorlu bir döneme soktu demekten çekinmeyeceğim. Pek tabi ki 6 Şubat Depremi’ne kadar da her şey güllük gülistanlık değildi. 2020 yılında yaşanan Covid 19 Pandemisi ile birlikte global piyasalarda baş gösteren daralma ülkemizi de hayli etkilemekteydi. Ve bu negatif etki bugün hala zorlayıcı bir şekilde kendini göstermeye devam ediyor. 2023 yılı özelinde konuşacak olursak, ekonomik olarak en büyük sorunun enflasyon olduğu gerçeğinden uzaklaşamıyoruz. TÜİK’e göre kasım ayının enflasyon rakamı yüzde 61,98 olarak açıklandı. Aynı tarihte ENAG ise enflasyonu yüzde 129,27 olarak belirledi. Hal böyle olunca konuya hem işveren hem de hane halkı tarafından bakmakta fayda var. Üretim maliyetlerinin enflasyonist ortamda kontrol altında tutulması pek mümkün olmadığından hem ihracatta hep iç piyasada büyük bir fiyatlandırma sorunu yaşanmaktadır. Buna karşılık çalışan kesimin ücretlerinde artık stabil bir çizelge çıkarmak pek mümkün değil. Yani herhangi bir meslek dalında ortalama maaş budur kavramı artık önemini yitirdi. İşveren açısından baktığımızda konu daha da derinleşiyor. Hem üretilen malın maliyetleri hem çalışan maliyetleri hem de genel giderler o kadar hızlı değişiyor ki, uzun vadeli planlama yapmak neredeyse imkansıza yakın hale geldi. Tabi bu durumların tamamı konuşulurken kur, faiz ve dış ticaret rakamlarını da biraz incelememiz gerekecek. Kurdaki hareketlenmeyi özetlemek gerekir ise 2020 şubat ayı dolar kuru 6,16 TL olarak değerlendirilirken bugün dolar 28,99 TL’den değer görmekte. TL’nin bu istikrarsız gidişatı özellikle imalatçı-ihracatçı kimliğe sahip sanayici firmalar için büyük risk barındırmaktadır. Bir de hammadde ve enerji ithalatçısı konumunda bir ülke olmamızın verdiği riskleri unutmayalım. Enflasyon, kurdaki hareketlilik ve faiz kararları çerçevesinde dış ticaretimizin seyrinde de değişimler elbette mevcut. Henüz yılı bitirmediğimiz için ocak-ağustos verileri üzerinden yapılan resmi değerlendirmeyi sizlere sunacağım. 2023 yılı ocak-ağustos döneminde gerçekleşen ihracat bir önceki yılın aynı dönemine oranla yüzde 0,4 oranında azalarak 164 milyar 907 milyon dolar olarak gerçekleşmiş. Aynı dönem için ithalat ise yüzde 3,5 artarak 247 milyar 321 milyon dolar olarak kayıtlara geçmiş. Toplam dış ticaret hacmimiz yüzde 1,9 oranında artış göstermiş ancak bu veriler doğrultusunda 82 milyar dolarlık bir dış ticaret açığımız olduğunu belirtmeden geçmeyelim. Daha derin bir değerlendirmeyi yılı bitirdikten sonra yapmakta fayda var. Ancak Türkiye için büyük önem arz eden iki konuyu daha yazımıza taşıyalım. Birincisi tüketimde yaşanan inanılmaz patlama, ikincisi ise Ponzi sistemi kurarak kara para aklama olayları. Öncelikle tüketim konusuna değinelim. Bu noktada Mahfi Eğilmez’in nokta atışı tespitini sizlerle paylaşmak istiyorum. “Bunun başlıca nedeni faiz düşüşüdür. Ulusal parası dünyada tanınmayan (rezerv para kabul edilmeyen) bir ülkede faizi, enflasyonun altında belirleyince her şey bozuluyor. Çünkü kapitalist sistemde tüketim harcamalarının, tasarrufların, yatırımların en önemli iki belirleyicisi gelir düzeyi ve faizdir. Faiz reel olarak negatif olduğunda insanlar tasarruf etmeyi bırakıp satın alma gücünü daha da kaybetmeden bir an önce ellerindeki parayı harcamaya yöneliyorlar (paradan kaçış).” Hal böyleyken iki yıldır planlı bir şekilde düşürülen ve ekonomiye neredeyse kalıcı hasarlar vermiş faiz politikasından bir anda vazgeçmek ve salt olarak faizi artırmak hiçbir yaraya merhem olmayacaktır. Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik girdaptan çıkması ve sürdürülebilir ekonomik politikalar edinmesi için orta ve uzun vadeli planları sağlam temeller atarak devreye alması gerekmektedir. Gelelim halkın büyük kısmı zorluklarla mücadele ederken refah içinde yüzen aklayıcılara. Bir ülkede noksan kalemi olması elbette mümkün. Yani nereden gelip nereye gittiği belli olmayan para. Yıllık 700 milyar dolar üzerinde dış ticaret hacmine sahip bir ülkenin de bu noktada ufak da olsa bir toleransı elbette mevcut. Ancak 2023 yılı bizlere gösterdi ki, Türkiye’nin noksan kalemini sadece yurtdışında bekleyen dövizler oluşturmuyor. Mantar gibi türeyen bazı işletmelerin meğerse mafyanın ve uyuşturucu madde tacirlerinin kılıfı olduğuna şahit oluyoruz. Tanınmış sosyal medya fenomenleri vasıtasıyla sözde aklanan paranın miktarıysa hayrete düşürür cinsten. Yani birileri geçinme derdindeyken birileri şatafat içinde bir hayat sürüyor. Nitekim 2023 zorlu başladı ve zorlu devam ediyor. Daha bahsedeceğimiz çok konu var. Yılı bitirmeden önce ekonomiyi her noktasıyla ele almaya çalışacağız. Umuyoruz 2024 daha normal bir yıl olur.  
Ekleme Tarihi: 09 Aralık 2023 - Cumartesi

Yılı Bitirirken

2020 yılından bugüne kadar kaleme aldığım yazıları gözden geçirirken bir detaya takıldım. Her aralık ayında yazılarıma aynı cümle ile başlamışım, “Zorlu bir yılı daha geride bırakıyoruz”. 2023 yılı da geçmiş iki yıldan farklı değil. Hatta fazlası var eksiği yok desek yeridir. Hadi başlayalım.

Öncelikle 2023’ten bahsederken 6 Şubat Depremi’ni unutmak olmaz. Belki de bu yılın hatta son yılların ülkemiz için en acı veren, en üzücü, en hüzünlü anlarına şahit olduk. Depremin yarattığı yıkıcı etkiyi unutmamak adına rakamlarla sizlere hatırlatmak istiyorum. Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığı tarafından hazırlanan rapordaki rakamlara göre depremden en çok etkilenen beş şehrimizdeki 232.632 binada yer alan 651.416 konutun yıkıldığı veya ağır hasarlı olduğu tespit edilmiş. 100 m2 bir dairenin 2023 yılındaki ortalama maliyetinin 60.000 USD olduğu varsayıldığında sadece yıkılmış ve ağır hasarlı konutları yeniden yapmak için 39 milyar dolara ihtiyaç olduğu öngörülmektedir. (Kaynak: Prof. Dr. Selva Demiralp, Türkiye’deki Depremlerin Ekonomik Etkileri ve Politika Önerileri)

Ancak bu konuda esas kaybımızın ağır hasarlı veya yıkık binalardan önce ölen ve yaralanan yurttaşlarımız olduğunun da altına kalın çizgiler çekmek istiyorum. Bu depremin acıları uzun yıllar unutulmamalı, bu defa gereken dersler çıkarılmalı ve önlemler alınmalıdır.

Konumuza dönecek olursak, depremin ekonomik olarak değerlendirilmesi açısından bazı bilgileri de sizinle paylaşalım. Bölgenin GSYH’deki payının yüzde 7,5 olduğu belirtilmektedir. Tarımsal üretimin de yüzde 15’i bu bölgeden elde edilmekteydi. Ve buna ek olarak son yıllarda tekstil ve demir-çelik yatırımlarının da hayli fazla olduğu düşünüldüğünde depremin ekonomik anlamdaki yıkıcılığı ülkemizi daha da zorlu bir döneme soktu demekten çekinmeyeceğim.

Pek tabi ki 6 Şubat Depremi’ne kadar da her şey güllük gülistanlık değildi. 2020 yılında yaşanan Covid 19 Pandemisi ile birlikte global piyasalarda baş gösteren daralma ülkemizi de hayli etkilemekteydi. Ve bu negatif etki bugün hala zorlayıcı bir şekilde kendini göstermeye devam ediyor.

2023 yılı özelinde konuşacak olursak, ekonomik olarak en büyük sorunun enflasyon olduğu gerçeğinden uzaklaşamıyoruz. TÜİK’e göre kasım ayının enflasyon rakamı yüzde 61,98 olarak açıklandı. Aynı tarihte ENAG ise enflasyonu yüzde 129,27 olarak belirledi. Hal böyle olunca konuya hem işveren hem de hane halkı tarafından bakmakta fayda var.

Üretim maliyetlerinin enflasyonist ortamda kontrol altında tutulması pek mümkün olmadığından hem ihracatta hep iç piyasada büyük bir fiyatlandırma sorunu yaşanmaktadır. Buna karşılık çalışan kesimin ücretlerinde artık stabil bir çizelge çıkarmak pek mümkün değil. Yani herhangi bir meslek dalında ortalama maaş budur kavramı artık önemini yitirdi. İşveren açısından baktığımızda konu daha da derinleşiyor. Hem üretilen malın maliyetleri hem çalışan maliyetleri hem de genel giderler o kadar hızlı değişiyor ki, uzun vadeli planlama yapmak neredeyse imkansıza yakın hale geldi.

Tabi bu durumların tamamı konuşulurken kur, faiz ve dış ticaret rakamlarını da biraz incelememiz gerekecek. Kurdaki hareketlenmeyi özetlemek gerekir ise 2020 şubat ayı dolar kuru 6,16 TL olarak değerlendirilirken bugün dolar 28,99 TL’den değer görmekte. TL’nin bu istikrarsız gidişatı özellikle imalatçı-ihracatçı kimliğe sahip sanayici firmalar için büyük risk barındırmaktadır. Bir de hammadde ve enerji ithalatçısı konumunda bir ülke olmamızın verdiği riskleri unutmayalım.

Enflasyon, kurdaki hareketlilik ve faiz kararları çerçevesinde dış ticaretimizin seyrinde de değişimler elbette mevcut. Henüz yılı bitirmediğimiz için ocak-ağustos verileri üzerinden yapılan resmi değerlendirmeyi sizlere sunacağım. 2023 yılı ocak-ağustos döneminde gerçekleşen ihracat bir önceki yılın aynı dönemine oranla yüzde 0,4 oranında azalarak 164 milyar 907 milyon dolar olarak gerçekleşmiş. Aynı dönem için ithalat ise yüzde 3,5 artarak 247 milyar 321 milyon dolar olarak kayıtlara geçmiş. Toplam dış ticaret hacmimiz yüzde 1,9 oranında artış göstermiş ancak bu veriler doğrultusunda 82 milyar dolarlık bir dış ticaret açığımız olduğunu belirtmeden geçmeyelim.

Daha derin bir değerlendirmeyi yılı bitirdikten sonra yapmakta fayda var. Ancak Türkiye için büyük önem arz eden iki konuyu daha yazımıza taşıyalım. Birincisi tüketimde yaşanan inanılmaz patlama, ikincisi ise Ponzi sistemi kurarak kara para aklama olayları. Öncelikle tüketim konusuna değinelim. Bu noktada Mahfi Eğilmez’in nokta atışı tespitini sizlerle paylaşmak istiyorum. “Bunun başlıca nedeni faiz düşüşüdür. Ulusal parası dünyada tanınmayan (rezerv para kabul edilmeyen) bir ülkede faizi, enflasyonun altında belirleyince her şey bozuluyor. Çünkü kapitalist sistemde tüketim harcamalarının, tasarrufların, yatırımların en önemli iki belirleyicisi gelir düzeyi ve faizdir. Faiz reel olarak negatif olduğunda insanlar tasarruf etmeyi bırakıp satın alma gücünü daha da kaybetmeden bir an önce ellerindeki parayı harcamaya yöneliyorlar (paradan kaçış).

Hal böyleyken iki yıldır planlı bir şekilde düşürülen ve ekonomiye neredeyse kalıcı hasarlar vermiş faiz politikasından bir anda vazgeçmek ve salt olarak faizi artırmak hiçbir yaraya merhem olmayacaktır. Türkiye’nin içinde bulunduğu ekonomik girdaptan çıkması ve sürdürülebilir ekonomik politikalar edinmesi için orta ve uzun vadeli planları sağlam temeller atarak devreye alması gerekmektedir.

Gelelim halkın büyük kısmı zorluklarla mücadele ederken refah içinde yüzen aklayıcılara. Bir ülkede noksan kalemi olması elbette mümkün. Yani nereden gelip nereye gittiği belli olmayan para. Yıllık 700 milyar dolar üzerinde dış ticaret hacmine sahip bir ülkenin de bu noktada ufak da olsa bir toleransı elbette mevcut. Ancak 2023 yılı bizlere gösterdi ki, Türkiye’nin noksan kalemini sadece yurtdışında bekleyen dövizler oluşturmuyor. Mantar gibi türeyen bazı işletmelerin meğerse mafyanın ve uyuşturucu madde tacirlerinin kılıfı olduğuna şahit oluyoruz. Tanınmış sosyal medya fenomenleri vasıtasıyla sözde aklanan paranın miktarıysa hayrete düşürür cinsten. Yani birileri geçinme derdindeyken birileri şatafat içinde bir hayat sürüyor.

Nitekim 2023 zorlu başladı ve zorlu devam ediyor. Daha bahsedeceğimiz çok konu var. Yılı bitirmeden önce ekonomiyi her noktasıyla ele almaya çalışacağız. Umuyoruz 2024 daha normal bir yıl olur.

 

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.