TEBLİĞ, TEBLİGAT VE BİLDİRİM KAVRAMLARI
Tebliğ, Arapça bir sözcük olup “Be-la-ğa” sülasi mücerred kökünden türetilmiştir. Sözlük anlamı itibarıyla, yetiştirmek, ulaştırmak, eriştirmek, duyurmak, bildirmek, anlamlarına gelmektedir. Türkçe’de ise bildiri veya bildirim anlamında kullanılmaktadır ki Tebliğ’in hukuki değeri ve önemi 7201 sayılı Tebligat Kanunu ile düzenlenmiştir. Tebligat, tebliğin çoğul halidir. Tebligat her ne kadar tebliğ kelimesinin çoğulu olsa da tekil anlamda kullanılmakta olup, Türk Dil Kurumu tarafından, “açıklamanın yapıldığı kâğıt, ihbarname” anlamında “bildirim” olarak tanımlanmıştır. Söz konusu Tebligat Kanunu’na göre Tebliğ, hukuki işlemlerin kanunda öngörüldüğü şekilde muhatabına veya muhatabı adına kanunen yetkili şahıslara yazılı olarak bildirimi ve bu bildirimin yapıldığının belgelendirilmesidir. Demek; tebliğ, hukuki anlamı itibarıyla, kendilerine hukuki sonuçlar bağlanmış olan, muhatabını bir takım hukuki sorumluluklar, yükümlülükler ve müeyyideler ile karşı karşıya bırakan bildirimlerdir. Dolayısıyla genel anlamda hukuki sonuçlar doğmasına sebep olan ve hukuk alanında kabul edilebilir bir işlemin varlığını teşkil eden tebliğ işlemi ve eylemi, bir kavramdan ziyade hukuki bir işlem olarak değerlendirilir.
Tebliğ eyleminin önemi, doğurmuş olduğu sonuçlardan kaynaklanmaktadır. Genellikle her işlem tebliğ ile hukuki sonuç doğurur. Yani tebliğ, hakların doğumunu veya son bulmasını ya da bir işlemin başlangıcı veya sonucunu muhataba bilgilendirmeyi amaçlayan bir şekil işlemidir.
Tebliğ eylemi; tefhim, tezkir, tefsir şeklinde herhangi bir düşüncenin, olayın veya olgunun başkalarına masum bir şekilde izah edilmesi değildir. Tebliğ, davet, çağrı, reklam ve propaganda da değildir. Tebliğ; durumu ve doğruluğu hükme bağlanmış bir olgunun ve olayın, sonuçları ile birlikte taraflarına bildirilmesidir. Hukuksal bir önemi ve değeri bulunan Tebliğ’in İslam şeriatındaki anlamı bunlardan daha ileri düzeydedir ki zaten tam da bu sebepten cihat kurumunun ilk aşaması olarak İslam dininde yerini almıştır.
HİNTLİLERİ 7.YÜZYIL ARABİSTAN KÜLTÜRÜNE EKLEMLEMEK ÜZERE TEBLİĞ CEMAATİ KURULDU.
20.Yüzyılın başlarında Hindistan’da Muhammet İlyas Kandahlevi adlı bir kişi tarafından kurulan Tebliğ Cemaati, Hindistan’da yaşayan insanların, 7.yüzyılda Arabistan Yarımadasında var olan “islamoarap” inanç kültürüne uygun yaşamadığını gerekçe göstererek Hintlileri “islamoarap” inanç kültürüne uygun olarak değiştirip dönüştürmeyi amaçlamıştır. Bu amaca dönük olarak da şehir şehir, köy köy, sokak sokak, ev ev, kapı kapı dolarak insanlara islamoarabizm’i anlatmayı kendilerine tanrısal bir görev bellemişlerdir. İngilizlerin Hindistan’daki koloni yönetiminden de etkilenip güç alan Tebliğ Cemaati, daha sonra Tebliğ çalışmalarını Hindistan dışına çıkarıp uluslararası bir niteliğe büründürmüştür.
Tebliğ Cemaatinin teşkilat yapısında ilk dikkat çeken şey emirlik sistemidir. Aynı zamanda cemaatin en üstünde bir şura heyeti vardır. İlk dönemlerde emirlik konumunun ön planda olduğu görülmektedir. Cemaatin ilk emiri Muhammed İlyas Kandahlevi, ikinci emiri oğlu Muhammet Yusuf Kandahlevi, Üçüncü emiri ise İnam el-Hasan’dır. İnam el-Hasan döneminden sonra şura heyetinin ön plana çıktığı ifade edilebilir. İnam el Hasan vefat etmeden önce Yüksek Şura Heyeti teşkil edilmiştir. İnam el-Hasan’dan sonra emir atanmamıştır. Ancak cemaatin tebliğ eylemlerini Muhammet Yusuf Kandahlevi’nin torunu Saad Kandehlevi ve İnam el Hasan’ın oğlu Zübeyr el-Hasan birlikte yürütmüşlerdir. Son dönemlerde ise cemaatin idaresinde Yüksek Şura Heyetinin etkili olduğu ifade edilebilir.
Genel olarak Tebliğ Cemaati eylemleri yerel olarak organize edilmektedir. Güney Delhi’deki Nizamüddin Merkez Mescidi genel merkez olarak kabul edilmektedir. Pakistan’da Raiwand ve İngiltere‟de Dawsbury Dârululûm olarak bilinen Merkezi Mescid cemaatin genel merkez kadar büyük ve işlevsel olan yerleridir. Özellikle Pakistan, Hindistan’dan ayrıldıktan sonra Raiwand Mescidi cemaatin etkili merkezlerinden biri konumuna gelmiştir. Türkiye’deki merkezleri İstanbul Sultangazi ilçesindeki Mescid-i Selam Camisidir.
“Masum bir şekilde sadece ve sadece İslam’ın güzelliklerini anlatıyoruz.” şeklinde bir söylem geliştirerek küresel ölçekte kendisine destekçi sağlayan cemaat, bugün dünyanın en büyük dinsel güdülenimli cemaati konumuna gelmiştir.100 milyonu aşkın üyesi ile bütün dünya ölçeğinde Tebliğ eylemlerini sürdüren cemaat, İslam şeriatındaki “cihat” kurumunun ilk aşaması olan Tebliğ ibadetini yerine getirmektedir.
YUMUŞAK KADİFE GÖRÜNÜMLÜ CİHATÇILIK
Tebliğ Cemaati, iman tazelemeyi, tebliğ ruhu aşılamayı, İslâmî bilgi elde etmeyi ve yaymayı, iyiliği emredip kötülükten sakındırmayı ve karşılıklı sevgiyle birlikte çalışmayı vurgular görünmektedir. Cemaat üyeleri, çalışmalarını sistematik bir şekilde yürütebilmek için altı temel prensip üzerinde hareket etmektedir. Bunlar;
- Kelime-i tevhid ve tayyib
- Namaz.
- İlim ve zikrullah
- İkrâm-ı müslimîn ve ihtirâm-ı müslimîn
- İhlâs-ı niyet
- Tefrik-i vakit
Arapça ve farsça sözcük ve tamlamalar ile ortaya koydukları bu ilkelere uygun etkin bir eylemsellik sergileyen cemaat üyeleri, kâfirleri ve müşrikleri İslam’a davet etmektedir. 7.Yüzyıl Arabistan’ında yaşanmış Asr-ı Saadet dönemini ve toplumsal kurallarını birebir insanlara anlatarak onların da benimseyip “islamoarap” bir kişiliğe sahip olmaları ve ona uygun yaşam sürdürmeleri için çalışmayı, Allah’ın bir farzı kabul etmektedirler. Şiddete başvurmamaları sebebiyle de hükümetler tarafından görmezden gelinmekte veya zaman zaman desteklenmektedirler. İslam’ı anlatarak insanların şeriatı öğrenmeleri ve bu bağlamda da cihat kavram ve ibadetini de öğrenmelerinin yolunu açmaktadırlar. Kendileri doğrudan şiddet uygulamasa da insanların şiddete dayalı cihadı öğrenmelerine imkân sağlamaktadırlar. İslam şeriatına derinlemesine vakıf olmayan insanlar da böylesi bir algı tuzağına kolayca düşmektedirler. Tebliğ cemaatinin yaptığı şey, özü itibarıyla “yumuşak cihatçılık”tan ibarettir.
BÜROKRASİ VE RESMİ KAYITLILIKTAN KAÇINMAKTADIRLAR.
Tebliğ Cemaatinin görünürde resmî bir üyelik sistemi ve bürokratik organizasyona sahip değildir. Çalışma merkezleri genelde cami ve mescitler olup ayrıca bir çalışma ofisi ya da büroları yoktur. 6 çalışma ilkesinden birisi olan tefrîk-i vakit ilkesi gereğince Cemaat üyelerinden Tebliğ Eylemi için özel bir vakit ayırıp özgülemeleri beklenmektedir. Bu vakti ayırmayı yükümlenmeyenler cemaate kabul edilmemektedir. Bu yükümlülüğü üstlenen cemaat üyesi, tebliğ çalışmaları için kırk gününü ayırarak kapı kapı, şehir şehir, ülke ülke dolaşıp zamanından, parasından ve rahatından özveride bulunarak Hz. Muhammet’in izinden gitmiş olacak ve hizmetlerinin karşılığını almayı da öteki dünyaya bırakacaktır. Yaklaşık onar kişiden oluşan tebliğ grupları oluşturulup kâfir ve müşrik toplumların üstüne gönderilmektedir. Her tebliğ grubunun üyeleri, aralarından İslamoarap bilgisi en fazla olanı “muallim”, idarecilik yeteneği olanı da “emir” olarak saptarlar. Tebliğ görevine “çille” veya “mihnet” derler. Tebliğ ibadeti gerçekleştirmek üzere kâfir ve müşrikler üzerine gönderilecek Tebliğcilerin kimler olduğu, nereye gittikleri, nerede kaldıkları, nasıl kaldıkları hakkında resmi bir kayıt ve raporlama sistemleri bulunmamaktadır. Kayıtdışı çalışmayı ve kalmayı bir yöntem olarak belirlediklerinden haklarında bir yasal takip yapılmak istendiğinde belge ve bulguya ulaşmak zorlaşmaktadır. Cemaatin kendi içinde son derece kapalı, ciddi ve ağır bir bürokrasinin olduğu, cemaatin büyüklüğü ve eylemselliğinden kolayca çıkarsanabilir. Bürokrasi ve örgütlenme olmadan 100 milyonluk bir kitleyi yönetmek ve yönlendirmek mümkün değildir. Yaptıkları eylemlerin akla, ahlaka, bilime, kültüre, yasaya aykırılığının farkında olan cemaat yöneticileri, özenle ve titizlikle resmi bir bürokratik örgütlenme ve kayıtlılıktan uzak durmaktadırlar. Yazılı olmayan ama sıkı sıkıya uyguladıkları disiplin kuralları bulunmaktadır.
MEDYADA AZ, SOKAKTA ÇOK GÖRÜNÜRLER.
Tebliğ Cemaati modern bilimin ve teknolojinin ürünlerinden yararlanarak tebliğ yapmayı tercih etmemektedir. 7.Yüzyıl Arabistan’ında Hz. Muhammet nasıl tebliğ yaptı ise aynı yöntemleri 21.yüzyılda da kullanarak bütün insanlığı islamoarap kültüre entegre etme çabası içindedirler. Muhammet İlyas’ın 1920’li yıllarda ortaya koyduğu tebliğ metotlarının 2000’li yıllarda da aynen korunmaktadır. Cemaatin imamları medya organlarında görünmekten kaçınmakta, dergi veya akademik yayınların tebliğ aracı olarak kullanılmasına da taraftar değildirler. Cemaat imam ve müritleri medyaya çıkmayarak medyatik olma taktiğini kullandıkları söylenebilir. Cemaat, medyayı kullanmasa da medya organlarında sık sık gündeme gelmektedir. Zira teknoloji çağında sokakta görünüp de medya görünmemek olası değildir.
ZANLAR VE SANRILAR ÜSTÜNDEN BAŞKALARINI RAHATSIZ ETMEK
Tebliğ Cemaati imam ve müritleri Allah’ın kendilerini Tebliğ Vazifesi ile görevlendirdiğini zannetmektedirler. 7.Yüzyıl Arabistan’ındaki sosyal yaşamı ve toplumsal kurallarını dünyanın dört bir yanındaki günümüz insanlarına anlatıp benimsemelerini sağlamanın Allah tarafından kendilerine verilmiş ilahi bir görev olduğu zannı içindeki cemaat üyeleri, ev ev dolaşarak insanları taciz ve aciz ederek ibadet ettiklerini sanmaktadırlar. Kendi zan ve sanrılarını kâfir ve müşrik olduğunu düşündükleri insanların da kabul edip yaşamaları için örgütlü bir biçimde çalışmaktadırlar.
Cemaat üyeleri "Psikoloğa gitmeyin buraya gelin. Yeryüzünde böyle bir tebliğ çalışması var ve yıllardır devam ediyor. Medyada akşama kadar tebliğ etsen de kimseye bir faydası olmaz. Ama sokakta birine bir cümle ediyoruz, o cümle adamın kalbine işliyor. İddialı olarak söylüyoruz, herkes psikoloğa, psikiyatra gidiyor. Onlar buraya gelseler, burada biraz otursalar bu 50 terapiye bedel. Buralar aslında dünyalık hastalıkların tedavi yeri. Buraya şeyhler de gelse cumhurbaşkanı da gelse tedavi olacak.” şeklinde konuşmalar yaparak kendilerini psikolog, psikiyatr ve doktor yerine koymaktadırlar. Almadıkları eğitimleri almış gibi göstererek psikolojik rahatsızlıkları iyileştirdiklerini savlamaktadırlar.
Afganistan’daki Taliban rejiminin ve İran’daki molla rejiminin uyguladığı ve Arapçası “emri bil maruf, nehyi anil münker” olan uygulamayı, Tebliğ Cemaati de kendisine güdüleyici faktör olarak benimsemiştir. Türkçe tercümesi “iyiliği emretmek ve kötülüğü yasaklamak” olan bu uygulama ile Tebliğ Cemaati, iyiliğin ve kötülüğün ne olduğunu ve olmadığını, iyiliğin ve kötülüğün standartlarının kendilerine Allah tarafından bildirildiğini ve insanlara da iyilik yaptırmak ve kötülükten men etmek şeklinde kendilerine ilahi bir görev verildiğini sanmaktadır. İnsanlara iyilik yaptırmak ve insanları kötülükten uzak tutmak güdülemesi, islamoarap şeriatta da cihat kavramının da gerekçesidir. İkna ederek, ekonomik yaptırım uygulayarak ve fiziksel şiddet uygulayarak insanlara iyilik yaptırmak ve kötülükten yasaklamak cihat eyleminin gereği ve aşamalarıdır. Tebliğ Cemaati, ikna yoluyla insanlara iyilik yaptırmak ve kötülükten uzak tutmak şeklinde islamoarap cihat yapmaktadır. Fiziki şiddeti henüz kullanmıyor olması onları cihadın dışında tutmaz. Kaldı ki uzun sakal, sarık, cübbe gibi ortaçağlardan fırlayıp gelmiş canlılar gibi insanların kapılarında peyda olup onlara 7.yüzyıl Arabistan’ı toplumsal yaşam biçimi ve kurallarını anlatmak, onları aciz ve taciz etmektir. İnsanlara dayak atıp silah çekmeseler de istemedikleri şeyleri dinlemeye zorlamak da şiddetin bir türüdür. Tebliğ Cemaati üyelerinin iyiliği ve kötülüğü tanımlayıp insanlara dayatma yetkisini kendilerinde görmesi bile başlı başına hadsizliğin ve haksızlığın göstergesidir.
TEBLİĞ CEMAATİNİN TÜRKİYE ŞUBESİ MERKEZİ, İSTANBUL SULTANGAZİ’DEKİ MESCİD-İ SELAM CAMİSİ VE KÜLLİYESİDİR.
Tebliğ Cemaati, Türkiye’nin birçok ilinde tebliğ eylemleri yapmaktadır. 30 kadar ilde davet işine gönül vermiş davetçilerin çalışmaları devam etmektedir. Sakarya, Düzce, Malatya, Şanlıurfa, Rize, Kütahya bu illerden bir kısmıdır. 30 kadar ilin haricinde diğer illere de teşkil grupları tebliğ eylemleri yapmak üzere sefere çıkmaktadır. Türkiye’deki tebliğ elemanları yurt dışında da tebliğ eylemleri yürütmektedirler. Yurt dışına çıkacak olan tebliğ teşkil grupları Mescid-i Selam Camisinde oluşturulmaktadır. Yurt dışına tebliğ seferine çıkamaya niyet eden davetçiler çıkacakları vakit, Mescid-i Selam Camisinde toplanmaktadır. Davetçilerin teşkil için hangi ülkeye gidecekleri kendi iç görüşmeleri ile belirlenmektedir. Ancak yurt dışına çıkan teşkil gruplarının genellikle çalışmanın güçlü olduğu Pakistan, Bangladeş ve Hindistan’a gittiği görülmektedir. Hindistan, Bangladeş, Pakistan, Afganistan, Katar, Avusturya, Avusturalya, Almanya, Moritanya, Arnavutluk, Afrika, Solomon Adaları, İsrail, İtalya, Suudi Arabistan, İran, Irak, Suriye, Karadağ, Moldova, Kanada, Amerika gibi ülkeler günümüze kadar tebliğ için sefere çıkılan ülkelerden bazılarıdır. Rusya, Tacikistan vb. gibi bazı ülkeler haricinde cemaat, devletler tarafından herhangi bir engellemeye maruz kalmamaktadır. Aksine, birçok ülkede devlet desteklemektedir.
İstanbul Sultangazi’deki Mescid-i Selam Camisi ve külliyesi kurulu olduğu bölgeyi dönüştürmeye başlamıştır. Tebliğ Cemaatinin varlığı ve eylemleri ilçeye sirayet etmiştir. İlçe merkezinde dolaşıldığında genel olarak kadınların çarşaf ağırlıklı olmak üzere Arabistan usulü tesettürlü olduğu, erkeklerin ise sarık, sakal, cübbe ve şalvar ile başka bir yüzyılda yeni bir kamusal alan yarattıkları gözlenmektedir.
Mescid-i Selam Camisi ve külliyesi çok büyük bir alan üzerine kurulmuştur. Caminin içinde ücretli olarak hizmet veren bir otopark bulunmaktadır. Caminin avlusuna girişte sol tarafta Tebliğ Cemaati’ne ait bir medrese bulunmaktadır. 2007 senesinde ilk öğrencilerini mezun eden medrese, merdiven altı eğitim faaliyetlerine aralıksız devam etmektedir. Çoğu küçük yaştaki medrese öğrencilerinin de Arabistan arabı kıyafetleri ve başlarındaki takkeler ile caminin avlusunda dolaşmaları dikkat çekmektedir. Caminin girişinde sağ tarafta tebliğci davetçilerin caminin iç güvenliği için nöbet tuttukları küçük bir kulübe bulunmaktadır. Nöbet kulübesinin arkasında ise tuvaletler ve büyükçe bir şadırvan mevcuttur. Camiye doğru biraz ilerledikçe ayakkabınızı nereye koyduğunuzu unutabileceğiniz sağlı sollu devasa bir ayakkabılık bulunmaktadır. Caminin iç giriş kısmında ise “İstikbal” adı verilen bir bölüm mevcuttur. Burada da düzenli olarak bir tebliğci davetçi beklemekte ve gelen misafirler karşılanmaktadır. Mescid-i Selam Camisinde mescidin dışında konukları ve tebliğcileri ağırlama bölümleri bulunmaktadır. Bu bölümlere giriş için kartlı bir sistem bulunmaktadır ki buraya yalnızca kart okutturularak girilebilmektedir. Bu bölümde 22 adet oda bulunmaktadır.
Tebliğ Cemaati iki adet medrese adını verdikleri merdiven altı eğitim birimi işletmektedir. Bu birimlerden birisi Suriye medresesi diğeri ise Türk medresesi olarak ifade edilmektedir. Suriye medresesi, caminin ilk girişinde sağ tarafta bulunmaktadır. Burada, Suriye’de süren savaştan dolayı Türkiye’ye göç eden Suriyeli çocuklar endoktrine edilmektedir. Türk Medresesi ise yaklaşık olarak 12 yıldır işletilmektedir. 2007 senesinde ilk mezunlarını vermiştir. İlahiyat fakültelerinde verilen derslerin çoğu buralarda da verilmektedir.
Tebliğ Cemaatinde kadın ve kızlara yönelik bir eğitim çalışması bulunmamaktadır. Bütün islamoarap yapılanmalarda görülen kadını toplumdan, toplumsallıktan ve üretimden uzak tutma uygulaması, Tebliğ Cemaatinde de güçlü bir şekilde gözlemlenmektedir.
Tebliğ Cemaati Türkiye’de resmi kabulü, kurmuş olduğu Mescidi Selam İlim ve Hayrat Vakfı ile sağlamaktadır.
GRAHAM FULLER VE TEBLİĞ CEMAATİ
Tebliğ Cemaati küresel ölçekte Tebliğ Eylemleri yaparken kendilerinin siyasal bir amacının olmadığını savlıyorlar. Bu savı destekleyen ünlü kişilerden birisi, CIA'nın Türkiye ve Ortadoğu Masası'nın eski şefi Graham Fuller’dir. Fuller, 2002’de Foreign Affairs’e yazdığı “The Future of Political Islam” başlıklı makalede Tebliğ Cemaatinin “barışçıl ve apolitik” olduğunu yazmıştı. Aynı yazıda Fuller, Fethullah Gülen Örgütü için de “apolitik” ifadesini kullanmıştı.
2011’de yayımlanan WikiLeaks belgelerinde, El Kaide militanlarının seyahat belgeleri elde etmek ve barınmak için Tebliğ Cemaati’ni kullandığı yazıyordu. Voice of America’da yayımlanan “Are Conservative Muslim Tablighi Jamaat Pacifists or Extremists?” başlıklı haberde FBI Direktör Yardımcısı Michael Heimbach tarafından ifade edildiğine göre, “ABD’de önemli bir Tebliğ Cemaati varlığı” söz konusuydu ve yine Heimbach’a göre El Kaide, Tebliğ Cemaatini eleman toplamak için kullanmıştı.
The Guardian Gazetesi 2016’da Tebliğ Cemaati’ni konu ettiği yazısında, 7 Temmuz 2005’te Londra’da düzenlenen bombalı eylemi hatırlatıp bombalı eyleme katılanlardan ikisinin Tebliğ Cemaatinin bir camisine gittiğini yazdı. Hapisteki bir bomba eylemcisinin de Tebliğ Cemaati çalışmalarına katıldığını belirtmişti.
Tebliğ Cemaatinin günümüzde en etkili merkezlerinden birisinin İngiltere’de olması ve cemaatin İngiliz devleti ile olan ilişkileri ciddi kuşkular ve korkular uyandırmaktadır. İngilizlerin islamoarap kişi ve örgütleri küresel ölçekte İngiliz çıkarları için kullanma deneyimi ve becerisi, Tebliğ Cemaatinin eylemlerinin de bu bağlamda değerlendirilmesi gereğini ortaya koyuyor.
TÜRK SOYLU BİR HALK OLAN KIRGIZLAR ARASINDA TEBLİĞ CEMAATİ BÜYÜK BİR ETKİ VE GÜÇ KAZANMIŞTIR.
Tebliğ Cemaati, Kırgız halkı arasında “Davatçılar” olarak bilinmektedir. Kırgızistan’da faaliyet gösteren en güçlü ve en yaygın dini grup olan Tebliğ Cemaati, ülkenin kuzeyinde dinsel bir propaganda çalışması yürütmektedir. Zira ülkenin güneyine kıyasla kuzey tarafta arap dinselliğine ilgi oldukça zayıftır. Hâlihazırda Tebliğ Cemaati ülkenin tamamında en yaygın dinsel hareket konumundadır. Ülkeye gelen ilk kuşak tebliğcilerin /davetçilerin tamamı Sri Lanka, Pakistan ve Hindistan’dan gelen yabancılardan oluşmuştur. Yabancılar Kırgızca veya Rusça bilmedikleri için yanlarında tercüman bulundurmuşlardır. Daha sonra Tebliğ Cemaatine Pakistan ve Hindistan’da din eğitimi alan kırgız yurttaşı öğrenciler de katılmaya başlamışlardır. Tebliğ eylemlerinin kırgız dili üzerinden yürütülmesiyle cemaat üyelerinin sayısı da artmıştır. Gelinen noktada Tebliğ Cemaati diğer dinsel gruplar gibi dışarıdan gelen bir hareket olmasına rağmen ülkedeki tebliğ, islamoarap propaganda, eğitim ve diğer eylemler itibarıyla tamamen yerli bir yapıya ve kadroya kavuşmuştur.
Kırgızistan’da din eğitimi, daha ziyade okul dışında, isteyenlerin katıldığı cami kurslarında veya medrese adıyla faaliyet gösteren kurumlarda verilmektedir. Dolayısıyla medreseler devletten izin alarak açılmış olup, yaygın eğitim alanında faaliyet gösteren ve din özgürlüğünden yararlanmak isteyen bireylerin bu gereksinimini karşılayan önemli kurumlar durumundadır. Tebliğ Cemaatinin ortaya çıktığı Hindistan’da olduğu gibi, Kırgızistan’daki cemaate ait medreselerde de genellikle sadece islamoarap toplumsal kurallar endoktrine edilmektedir. Söz konusu medreselerin programlarında genellikle XVIII.-XIX. asırlarda okutulan müfredat öğretilmektedir. Cemaatin medreselerinde, arapça ve belagat, tefsir ve usulü, hadis ve usulü, fıkıh ve usulü dersleri okutulmaktadır. Dolayısıyla başta cemaate ait medreseler olmak üzere, ülkedeki çoğu medresenin öğretim programlarının çağdaş sorunlara cevap verecek nitelikte olmadığı görülmektedir.
Kırgızistan’da Tebliğ Cemaati, ülkenin başsavcılığı tarafından 2009 yılında mahkemeye başvurulup takibe alınmış komşu ülkelerdeki gibi bir tehdit unsuru olduğu kabul ettirilmeye çalışılmıştır. Ancak daha derin ve ayrıntılı bir araştırma yapmak amacıyla başvuru mahkemeden geri çekilmiştir. Günümüzde Tebliğ Cemaati Kırgızistan’da Müftülüğün bir bölümü olarak kendi eylemlerine devam etmektedir. 16 Şubat 2003 tarihinden itibaren davet işleri ancak Kırgızistan Müslümanları Din İşleri Başkanlığı tarafından verilen izin çerçevesinde yürütülebilmektedir. 10 Şubat 2009 tarihinden başlayarak KMDİB tarafından davete çıkacak kişiler için gerekenler tespit edilip Davet bölümü için özel kurallar oluşturulmuştur. Dolaysıyla ancak KMDB tarafından çizilen şartlara uygun kişiler tebliğ çalışması yapabilmektedirler.
Kırgızistan Müslümanları Din İşleri Başkanlığını, başkan ve baş müftü olarak uzunca bir süre Tebliğ Cemaati liderlerinden biri olan Maksat Toktomuşev yürütmüştür. Resmi bir kurumun bu cemaat tarafından yönetiliyor olması Kırgızistan ve civar ülkeler için ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. Tebliğ Cemaati eylemlerinin Afganistan islamoarap aşırılıkçıları ile işbirliği olasılığı göz ardı edilemez. Demek, Kırgızistan, tüm Orta Asya bölgesinin radikalleşmesine yol açabilecek kilit bir konumda yer alıyor.
Bu cemaatin ülkedeki varlığı ve gücü uluslararası yatırımcıları da tehdit eder bir niteliğe bürünmüştür. Doğrudan yabancı yatırım yapan ülkeler arasında Çin, Türkiye, Hollanda, İngiltere ve Almanya yer almaktadır. Bu ülkelerin yatırımları aleyhine sık sık gösteri düzenlenmesi ülkedeki Tebliğ Cemaati eylemlerini gündeme getiriyor.
TEBLİĞ EYLEMİ DİN ÖZGÜRLÜĞÜ KAPSAMINDA DEĞERLENDİRİLEMEZ.
Tebliğ Cemaatinin eylemleri, din özgürlüğü kapsamında değerlendirilemez.7.Yüzyıl Arabistan toplum düzeni ve kurallarını bütün dünyaya egemen kılmayı, Allah’ın kendilerine verdiği bir ibadet görevi olduğunu sanan söz konusu cemaat, insanlığın barışına, esenliğine, erincine ve gönencine hiçbir katkı sunmamaktadır. Dünyanın ve insanın barış ve kardeşliğine, insanların zenginleşmesine, üretime ve kalkınmaya yönelik en küçük bir amacı, çalışması ve çabası bulunmamaktadır. Bu cemaatin insanları götüreceği yer Arabistan çölü, zaman ise 7.yüzyıl cahiliye dönemidir.
Tebliğ Cemaati üyeleri, davet edilmedikleri ve çağrılmadıkları halde insanların kapılarına dayanmakta ve insanlara duymayı istemedikleri şeyleri söylemektedirler. İnsanlara 7.yüzyıl çöl arabı olmanın faziletlerini anlatarak onları taciz ve aciz etmektedirler. Sözlü şiddetin bir türünü uygulamaktadırlar ki bu durum toplumun emniyet, asayiş ve huzurunu bozmak anlamına gelir.
Tebliğ Cemaatinin eylemleri, hedef kişilerin ve toplumların biyolojik, genetik ve kültürel yapılarını bozup eşyanın tabiatına aykırı bir şekilde onların araplaştırılması sürecine evrilmektedir. Bu tür eylemler, ulusa ihanet suçunu oluşturur. Söz gelimi, Rusya’da Tebliğ Eylemleri ile rusların 7.Yüzyıl Arabistan araplarının kültürünü benimseyip araplaşmalarını sağlamaya çalışmak rus ulusunu yok etmek anlamına geleceği için vatana ve millete ihanet suçunu oluşturacaktır. Benzer durum Türkiye, Kazakistan, Türkmenistan, Özbekistan için de geçerlidir.
Tebliğ Cemaati amacı itibarıyla cihat yoluyla bütün insanlığı araplaştırmayı hedeflediğinden bu cemaatin eylemleri din özgürlüğü kapsamında görülemez. Zira başkalarını ikna ya da zorla islamoaraplaşatırma amacı, başkalarının özgürlüğünü yok etme amacını da taşıyor demektir. Başkalarını yok etmek, din özgürlüğü olamaz.
Tebliğ Cemaati eylem ve söylemleri itibarıyla bu dünya için vaat ettiği yararlı ve faydalı hiçbir önerisi olmadığı gibi silahlı cihada giden yolun taşlarını döşemektedir. İyiliğin ve kötülüğün standardını kendileri saptayarak kendi keyiflerine göre insanlara cennet ve cehennem önerisi veya tehdidi suretiyle manevi zorlama yapmaktadırlar.
Tebliğ, islamoarap şeriat literatüründe genel olarak kamuoyunda anlaşıldığı üzere basit bir bilgi verme süreci değildir. Reklam ve propaganda değildir. Açıklama ve beyan etme değildir. Tebliğ, mutlak doğru bir hükmün sonuçları hakkında kişilerin bilgilendirilmesidir.
Peki, Tebliğ Cemaati hangi mutlak doğru bir durumu ve hükmü insanlığa bildirmektedir?
KAYNAKÇA
Abdildaev, K. (2017). Tebliğ Cemaatinin Kırgızistan’daki faaliyetleri - III. Uluslararası Öğrenci Sempozyumu’nda Sunulan Bildiri, İstanbul.
Ahsan, M. (1993). Cemâat-i Teblîğ. DİA, 7, 293-294.
Alimova, K. T. (2016). Kırgız respublikasının mamlakettik din sayasatı, Vestnik KNU, 3(87), 131-145.
Barbara, M. D. (2002). Traditionalist: Islamic activism: deoband, tablighis and Talibs, Leiden ISIM, 1-24.
Bayram, A. (2015). Büyük Britanya’daki İslami akımlar. İslam Medeniyeti Araştırmaları Dergisi, 1(3), 390-415.
Bozbey, İ. A. (2011). Quo vadis Kırgızistan?: Sovyet sonrası Kırgızistan’da İslami hareketler, OAKA, 6(11) ,18-50.
Bugubaev, K. (2013). İslam’ın Orta Asya ve Kırgızistan’daki Dinamikleri, Uluslar Arası Stratejik Bakış Enstitüsü Dergisi, 1-15.
Cebeci, S. (2016). Kırgızistan’da Dini Durum ve Sovyet Sonrası Dini Gelişmeyi Besleyen Etkenler, Manas Sosyal Araştırmalar Dergisi, 5(3), 103-117.
Cusubaliyev, Ali. (2016). Kırgızdardın Musulmandaşuu Tarıhı, Türkiya Diyanet Fondunun jana Oşmunun Teologiya Fakultetinin Basılmaları-14, Bişkek.
Efe, F. (2002). Cemaat-i Tebliğ, doğuşu ve kendisine yöneltilen eleştiriler. İslam Araştırmaları Dergisi, 8, 110-118.
Heyat, F. (2004). Re-islamization in Kyrgyzstan: Gender, New Poverty and the Moral Dimension, Central Asian Survey, 23(3-4).
Kozukulov, T. (2015). “Kırgızistan’da Dini Kurumsallaşma ve Toplum”, Ağrı İbrahim Çeçen Üniversitesi, Sosyal Bilimler Dergisi, 177-209.
Sağlık, F. (2010). “Kırgızistan’da Dini Hayat”, Avrupa Diyanet Aylık Dergisi, S. 136, ss. 13-16.
Uyanık, M. (2007). “Kırgızistan’da Dini Hayat ve İlahiyat Öğrenimin İşleri”, Uluslararası Globalleşme Sürecinde Kırgızistan’da Din Bilimleri ve Ahlak Bilgisi Öğretiminin Meseleleri Sempozyumu 21-22 Mayıs Bişkek, 193-204.
Ünal, M. (2010). Şemsettin, “Kırgızistan Tarihi”, Avrupa Diyanet Aylık Dergisi, 136, 5-9.
Efe, F. (2002). Cemaat-i Tebliğ, Doğuşu ve Kendisine Yöneltilen Eleştiriler, İslami Araştırmalar Dergisi, (8), 101-121.
Efe, F. (2004). Cemaat-i Tebliğ‟in Davet, Tebliğ ve Eğitim Yöntemi, İslami Araştırmalar Dergisi, 17 (3), 216-234.
https://www.aksam.com.tr/dunya/pakistan-teblig-cemaatinin-mallarina-el-koydu/haber716860, Pakistan, Tebliğ Cemaati‟nin mallarına el koydu, (Erişim tarihi: 18 Ocak 2019).
https://www.dunyabulteni.net/orta-asya/kazakistanda-teblig-cemaatine-operasyonh319947.html Kazakistan‟da Tebliğ Cemaati‟ne operasyon.
https://tr.sputniknews.com/rusya/201701191026847760-fsb-teblig-cemaati-uyesi2terorist-gozaltina-alindi/, FSB: Tebliğ Cemaati üyesi iki terörist gözaltına alındı.
https://tr.sputniknews.com/rusya/201612221026453008-rusya-fsb-halifelik-tebligcemaati/, Rusya‟da „halifelik‟ kurmak isteyen Tebliğ Cemaati üyeleri Moskova‟da yakalandı.
Ullah, R.(2018). Güney Asya‟dan Ortaya Çıkan Tebliğ Cemaati ve Cemaat-i İslami‟nin Karşılaştırılmalı Analizi, Aksaray Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi,10 (3),31-38.
Mumtaz Ahmad, “Islamic Fundamentalism in South Asia: The Jamaat-i Islami and the Tablighi Jamaat”, Fundamentalism Observed (ed. M. E. Marty – R. S. Appleby), Chicago 1991, s. 451-530.