,, ,
Baybora Kök
Köşe Yazarı
Baybora Kök
 

Daralma Endişesi

2020 yılında başlayan ve günümüzde devam eden Covid 19 pandemisi insan hayatının tamamını olumsuz yönde etkiledi. Ciddi bir krize dönüşen bu süreci birkaç noktada fırsata çevirmemiz ülke ekonomisi açısından fazlasıyla değerliydi. Pandemi etkisiyle küresel tedarik zincirinin çeşitlenmesinden önemli fırsatlar yakalayan Türkiye, bu gelişme ile yüksek bir ihracat hacmi yakalamış oldu. Öyle ki Türkiye bu sayede küresel ticaretteki payını yüzde 1’in yukarısına taşımayı başarmıştı. Ancak 2021 yılında başlayan global ekonomik kriz bu başarının sürdürülebilirliğini zora sokmuş gözüküyor. Son günlerde ihracat çevrelerinde resesyon endişesi ile birlikte siparişlerde yaşanan azalmanın etkileri konuşuluyor. Hammadde tedarikinde yaşanan sıkıntılar, yüksek emtia fiyatları, Euro’daki güç kaybı gibi konular ihracatçının sürekli gündeminde. Farklı sektörlerde benzer sorunların ve endişelerin baş göstermesi ihracatın önümüzdeki aylarda hedefinden uzaklaşabileceğini işaret ediyor. Her ne kadar tüm zorluklara rağmen üretim devam etse de ihracatta beklenen taleplerin gelmemesi ve fiyatlandırmanın yapılamaması ihracatçı için bir hayli zor. Bu sorunlar bütününden en az düzeyde etkilenmek için yol haritamızda yeni pazarlar ve katma değerli ürünlere yönelme var. Sektör liderleri ve bazı STK’lar bu konuda fikir birliğine varmış durumda. Dolar/Euro paritesindeki yaklaşma esnasında da konuyu ele alan ihracatçılarımız çıkış yolunu yeni pazarlara açılmakta ve daha yüksek katma değere sahip ürünleri ihraç etmekte buluyorlar. Küresel piyasalarda gözlenen olumsuz etkilerin tamamı bize de yansıyor. Resesyon beklentisi ve finansal durgunluk ihracatta bir talep daralması yaratıyor. Rusya-Ukrayna savaşının devam etmesi ile Avrupa’da beklenen enerji krizi tüketimi yavaşlatmış durumda. İhracatımızın %50’sini Avrupa’ya gerçekleştirdiğimizi göz önüne alırsak yaşanacak kriz ortamının ihracatçı firmalarımızı ve doğrudan ekonomimizi olumsuz yönde etkileyeceğini söyleyebiliriz. İstanbul Sanayi Odası (İSO) Türkiye İmalat Sektörü İhracat İklimi Endeksi, temmuz ayında 50 düzeyinde gerçekleşerek ihracat talep koşullarının değişmediğine işaret etti. Endeks haziran ayında 51,8 seviyesinde gerçekleşmişti. Bir önceki aya göre yüzdd 1,8 azalarak ihracat ikliminde Şubat 2021’den bu yana devam eden iyileşme dönemini sona erdirmiş oldu. Asıl sorun ise sorunun sadece ihracatla kısıtlı kalmaması. Son açıklanan veriler doğrultusunda istihdam, yeni siparişler, satın alma stokları, üretim stokları, fabrika çıkışları gibi bir dizi göstergenin de olumsuz seyretmesi tehlikenin büyüklüğünü ifade ediyor. Bu göstergelere göre başlayan daralmanın önümüzdeki dönemde derinleşmesi söz konusu olabilir. Tabi ki bu daralma küresel ekonomilerin tamamında endişe yaratıyor. Bu daralma endişesine karşın iyi olan yönlerimizi de konuşmadan geçmeyelim. Türkiye’nin yüksek ve esnek üretim kabiliyeti, lojistik avantajı, uygun fiyata kaliteli ürün elde edebilmesi gibi birçok avantajı mevcut. Resesyon döneminde dahi bu avantajları kullanarak beklentinin üstünde bir ihracat performansı sergilememiz mümkün olabilir. Tabi bu doğru ticaret ve destek politikaları ile mümkün olabilecek bir kompozisyon. Bürokratik ilişkiler, ülke masalarının çalışmaları, istihdamın artırılması, yeni pazar araştırmalarına verilecek destekler gibi hassas dengeleri barındıran bir acil durum planı yapılırsa bu kriz ortamında da fırsat yaratma şansımız olacaktır. Küresel ve yerel göstergelere resesyonun kaçınılmaz olduğunu gösterse de bu dönemi atlatabilecek güce sahip olduğumuzu belirtmeden geçmeyelim. Pandemi sürecinde elde ettiğimiz başarıları tekrar etme fırsatımız olacaktır. Katma değerli ürünler ve yeni pazarlarında etkisiyle bu daralma dönemini en az hasarla atlatmak umuduyla.
Ekleme Tarihi: 09 Ağustos 2022 - Salı

Daralma Endişesi

2020 yılında başlayan ve günümüzde devam eden Covid 19 pandemisi insan hayatının tamamını olumsuz yönde etkiledi. Ciddi bir krize dönüşen bu süreci birkaç noktada fırsata çevirmemiz ülke ekonomisi açısından fazlasıyla değerliydi. Pandemi etkisiyle küresel tedarik zincirinin çeşitlenmesinden önemli fırsatlar yakalayan Türkiye, bu gelişme ile yüksek bir ihracat hacmi yakalamış oldu. Öyle ki Türkiye bu sayede küresel ticaretteki payını yüzde 1’in yukarısına taşımayı başarmıştı. Ancak 2021 yılında başlayan global ekonomik kriz bu başarının sürdürülebilirliğini zora sokmuş gözüküyor.

Son günlerde ihracat çevrelerinde resesyon endişesi ile birlikte siparişlerde yaşanan azalmanın etkileri konuşuluyor. Hammadde tedarikinde yaşanan sıkıntılar, yüksek emtia fiyatları, Euro’daki güç kaybı gibi konular ihracatçının sürekli gündeminde. Farklı sektörlerde benzer sorunların ve endişelerin baş göstermesi ihracatın önümüzdeki aylarda hedefinden uzaklaşabileceğini işaret ediyor. Her ne kadar tüm zorluklara rağmen üretim devam etse de ihracatta beklenen taleplerin gelmemesi ve fiyatlandırmanın yapılamaması ihracatçı için bir hayli zor.

Bu sorunlar bütününden en az düzeyde etkilenmek için yol haritamızda yeni pazarlar ve katma değerli ürünlere yönelme var. Sektör liderleri ve bazı STK’lar bu konuda fikir birliğine varmış durumda. Dolar/Euro paritesindeki yaklaşma esnasında da konuyu ele alan ihracatçılarımız çıkış yolunu yeni pazarlara açılmakta ve daha yüksek katma değere sahip ürünleri ihraç etmekte buluyorlar.

Küresel piyasalarda gözlenen olumsuz etkilerin tamamı bize de yansıyor. Resesyon beklentisi ve finansal durgunluk ihracatta bir talep daralması yaratıyor. Rusya-Ukrayna savaşının devam etmesi ile Avrupa’da beklenen enerji krizi tüketimi yavaşlatmış durumda. İhracatımızın %50’sini Avrupa’ya gerçekleştirdiğimizi göz önüne alırsak yaşanacak kriz ortamının ihracatçı firmalarımızı ve doğrudan ekonomimizi olumsuz yönde etkileyeceğini söyleyebiliriz.

İstanbul Sanayi Odası (İSO) Türkiye İmalat Sektörü İhracat İklimi Endeksi, temmuz ayında 50 düzeyinde gerçekleşerek ihracat talep koşullarının değişmediğine işaret etti. Endeks haziran ayında 51,8 seviyesinde gerçekleşmişti. Bir önceki aya göre yüzdd 1,8 azalarak ihracat ikliminde Şubat 2021’den bu yana devam eden iyileşme dönemini sona erdirmiş oldu.

Asıl sorun ise sorunun sadece ihracatla kısıtlı kalmaması. Son açıklanan veriler doğrultusunda istihdam, yeni siparişler, satın alma stokları, üretim stokları, fabrika çıkışları gibi bir dizi göstergenin de olumsuz seyretmesi tehlikenin büyüklüğünü ifade ediyor. Bu göstergelere göre başlayan daralmanın önümüzdeki dönemde derinleşmesi söz konusu olabilir. Tabi ki bu daralma küresel ekonomilerin tamamında endişe yaratıyor.

Bu daralma endişesine karşın iyi olan yönlerimizi de konuşmadan geçmeyelim. Türkiye’nin yüksek ve esnek üretim kabiliyeti, lojistik avantajı, uygun fiyata kaliteli ürün elde edebilmesi gibi birçok avantajı mevcut. Resesyon döneminde dahi bu avantajları kullanarak beklentinin üstünde bir ihracat performansı sergilememiz mümkün olabilir. Tabi bu doğru ticaret ve destek politikaları ile mümkün olabilecek bir kompozisyon. Bürokratik ilişkiler, ülke masalarının çalışmaları, istihdamın artırılması, yeni pazar araştırmalarına verilecek destekler gibi hassas dengeleri barındıran bir acil durum planı yapılırsa bu kriz ortamında da fırsat yaratma şansımız olacaktır.

Küresel ve yerel göstergelere resesyonun kaçınılmaz olduğunu gösterse de bu dönemi atlatabilecek güce sahip olduğumuzu belirtmeden geçmeyelim. Pandemi sürecinde elde ettiğimiz başarıları tekrar etme fırsatımız olacaktır. Katma değerli ürünler ve yeni pazarlarında etkisiyle bu daralma dönemini en az hasarla atlatmak umuduyla.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.