Denizli Serinhisar ilçemizde Yatağan mahallemizi gördünüz mü? Yatağan büyükşehir kanunu öncesi belediyesi olan, kendi yağıyla kavrulan bir güzel bir beldemizdi. Şimdi mahalle demek biraz garip gelse de Yatağan kutlu bir yer. Yatağan kurtuluş savaşında cepheye barut yapıp gönderen gizli kahraman bir beldedir. Yatağan babanın ışığı hala yanmaktadır.
Teke Mütelsim camiinden tutun, Arif Akşit Vakfının el yazması kitapları, sancağına kadar çok özel bir yerdir Yatağan.
Sultan Alparslan'nın şanlı Malazgirt zaferinden 9 yıl sonra Denizli-Yatağan beldesi Türkler tarafından fethedilmiştir. 1090 yılına kadar sıkça düşman saldırılarına uğrayan Yatağan Kazıkbeli Savaş'ından sonra tamamen Türk himayesine geçmiştir. Beldeye ve kılıca Yatağan ismi Oğuz Türklerin'de yerleşmek anlamına gelen "yatuk" kelimesinden almıştır. Konya Sultanı tarafından bölgenin hakimiyetini sağlamak amacıyla gönderilen Osman Bey ise sonradan "Yatağan Baba" ismini almıştır. Yatağan'ın hakimiyeti için çarpışan Yatağan Baba ve Selçuklu Şehzadesi Abdi Bey'in türbeleri beldede bulunmaktadır.
Yatağan 1429 yılında Osmanlı topraklarına katılmıştır. Bölgede yapılan kılıç ve barut gibi malzemelere teşvik veren Osmanlı Devleti İstanbul'un fethinde bu malzemeleri kullanmıştır.
Fethedildiği günden itibaren Türklerin girdiği bir çok savaşa kılıç ve barut yollayan beldenin en önemli ürünü Yatağan kılıcıdır. Birçok Osmanlı Sultanı'nın kullandığı kılıç aynı zamanda Yeniçeri Ocağı'nda bulunan askerler tarafından kullanılmıştır. Savaşlarda düşmanın korkulu rüyası olmuş Yatağan kılıcı bugün dünyada kılıç denilince akla gelen ilk modellerden biridir.
Kanuni Sultan Süleyman için yapılan Yatağan kılıcı bugün New York Metropolitan Müzesi'nde sergilenmektedir.
Hacı Bektaş-ı Veli'nin tavsiyesi üzerine Türkmen ustalar tarafından yapılan Kılıcın en önemli özelliği sadece tek tarafının keskin olması ve aman diyen, teslim olan düşmana yaşama şansı vermesidir.
Yatağan, pek çok doğu kılıcı gibi kavislidir, ancak keskin ağzı içe gelecek biçimde, ters kavislidir. Çarpışma anında yüksek strese maruz kalan Yatağanların ağızları çelikten, sırtları ise esneklik kazanması için demirden yapılırdı. Sapındaki kulaklar, bileği kavrayarak, içe doğru kavislenmesi nedeniyle savrulması zor olan yatağanın kullanımını kolaylaştırmıştır. Bu kulaklar sayesinde, halk arasında "kulaklı" diye de bilinir. Genelde sapından sırtına doğru uzanan bir kemer, darbe anında kırılması muhtemel olan bu bölgeyi destekler. Yatağanların çoğu, sapında ve kabzasında işlemeler taşır. Kabzaya sedef kakma, inci ve değerli taşlarla süslemeler yapılır. Yanaklara ise ustanın adı, "Allah", "Muhammed", "Ali" gibi kakmalar yapılır veya Kur'an'dan ayetler yazılırdı.
Avrupalılar bu Yatağan'ın şekline istinaden, bir çift yatağana "kelle makası" demişlerdir.
Kısa bir kılıç olması dolayısıyla, hem sivil kullanımına uygun, hem de askerlerin yan silah olarak taşıyabileceği bir silahtı. Birçok hançer ve kısa kılıca göre daha ölümcül olması da Yatağan'a olan ilgiyi arttırmıştır. Yatağan, yeniçerilerin olduğu gibi, 18 ve 19. yüzyıllarda pek çok Balkan ordusunun sembolüydü.
Atalarımızın geleneğini devam ettirerek ürettilen Yatağan kılıçları bugün hala büyük ilgi görmektedir. Yapan ustaların eline sağlık
Yatağanı mutlaka gidip görün. Kılıç, bıçak atelyeleri yanında sizi büyük bir tarihi kültür karşılayacak . Müftü M. Arif Akşit vakfinda el yazmasi kitap koleksiyonu var. Eski camisi gezmeye görmeye değer.
Yatağan sancagını görebilirseniz kendinizi çok şanslı hissedin. Yatağan'da her türlü bıçak, satır, makas gibi ihtiyaçlarınızı karşlayabileceğiniz satış mağazaları var. Benim önerim hediyelik kılıç almanız. O çevrede görecek çok şey var. Camisini, Yatağan babayi , Abdi bey türbesini ziyaret edin. Vakfa uğrayın. Kefe yaylasına çıkın. Serinhisar'dan leblebi ve meşhur kasaplarindan et alın . Kalan tek toprak bardak, testi yapan ustaya uğrayın.
Yerel çiftlik ürünlerinin satıldığı bir dükkan var merkezde. Gerisini Serinhisarlilar anlatsın.