11 Eylül 2001 ile birlikte terör/terörizm kavramları dünyada değişecek ve uzun yıllar tüm kıtalara terörü ve teröristleri kanalize eden ABD, bu defa kendi vatandaşlarını ve şehirlerini hedefe koyacaktır. Amaç mı? Yıllardır dünyaya terör belasını enjekte eden ABD bu defa mağdur rolünü oynayacaktı, hem de sırf dünyada ki menfaatleri için vatandaşlarından vazgeçecek kadar büyük ve sansasyonel bir terör saldırısı ile bunu yapacaktı. Yeni bir yüzyıla girerken bu tarih ve sözde terör saldırısı bizlere ‘’uluslararası terörizm’’ uzantısı olacak yeni kavramlar getirecekti, getirdi. Ve hala 11 Eylül’ün üzeri sır perdesi gibi kapanmış duruyor ve ne yazık ki, Amerikan halkına bir senaryo çizildi ve izletildi. ABD’nin kendi menfaatleri için yapmayacağı hiç bir şey yoktur; aynı şekilde kendi başkanlarını John F. Kennedy’i öldürdükleri gibi. ABD’nin Birinci Dünya Savaşı sonrasında yayımlanan ünlü ‘’Wilson İlkeleri’’ne bakılmalıdır, o yüzyıldan günümüz yüzyılına kadar değişen ne oldu? Değişen sadece ABD Başkanları oldu, ülkemize, vatanımıza ve milletimize karşı olan hedefleri hiç mi hiç değişmedi, ABD ile birlikte Avrupa/AB ortaklığı ne Sevr’den ne de Sykes-Picot’tan vazgeçmedi(ler).   Türkiye Cumhuriyeti, kuruluşunun 100’üncü yılına doğru ilerlerken ‘’ulusal güvenliği’’ne karşı tehditler, şer cepheler ve terörist saldırılar artacaktır, zira dünyada bağımsızlığının yüz yılını doldurmuş ülke/devlet az denecek kadar vardır. Uluslararası terörizm ve destekçilerinin Türkiye’yi hedef seçmelerinde muhakkak ki tarihsel anlamlar yüklediklerini biliyoruz, dünyanın sayılı medeniyetlerine sahiplik yapmış Anadolu üzerindeki projeleri geçmişte sürdü, şimdi sürüyor ve gelecekte de sürecektir. Ne var ki, bu topraklar üzerinde yaşamakta olan milletin geçmişten geleceğe gelen feraseti ve Türkiye’nin kadim ‘’devlet aklı’’ kurdukları terör projelerine izin vermeyecek kadar bir kudrete sahiptir. 1990’lı yıllarda Türkiye sınırlarının içerisinde terör eylemlerini gerçekleştirenler, şimdi de sınırlarımızın dışında aynı şekilde eylemlerine ve taşeronluklarına devam etmekte ve ülkemiz hedef alınmaktadır. Uluslararası terörizm ve onları besleyen devletlerin/ülkelerin son yıllardaki en büyük sorunları ise bölgesel güç konumu ile belirleyici siyaset güden ‘’Türkiye Cumhuriyeti Devleti’’nin kazandığı imtiyazları bertaraf etmektir.   Türkiye’ye karşı işlenen terör saldırıları salt bir terör eylemlerinden ibaret değildir. Bu terör saldırıları Doğu Akdeniz, Ege Adaları, Kıbrıs ve Yunanistan gibi birçok faktörden ayrı düşünülemez. Yunanistan, ABD’nin 51’inci eyaleti konumundadır, Türkiye Cumhuriyeti ulusal güvenliği ve milleti için, bağımsız bir ülkenin gereği olarak Suriye’nin kuzeyine hava operasyonu gerçekleştiriyor ve ilginç olan ise yankısı Yunanistan Genelkurmay Başkanından geliyor! İki yüzyıldır Yunanistan ülkesindeki adalarda terörizmi besliyor ve eğitiyor, bunu ABD, AB ve NATO’da biliyor hatta göz yumuyor. Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyindeki teröristleri destekleyen Yunanistan ve siyasetçileri ancak ‘’piyon’’ olabilir ve tarihin garabetinde bir ‘’hiç’’ olarak kaybolacaklar. Nihayetinde Yunanistan ve yetkililerinin Libya’da, Kıbrıs’ta, Doğu Akdeniz’de, Ermenistan, Irak ve Suriye’deki terör örgütleri dâhil olmak üzere Türkiye’nin karşısına çıkması herhalde tesadüf ile açıklanamaz ve kimseleri de kandıramazlar. Ezcümle; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, geçmişte nasıl Irak’ın ve Suriye’nin kuzeyine kara operasyonlarını gerçekleştirdi ise ulusal güvenliği için yakın zamanda bu operasyonu icra edecektir. Irak’ın kuzeyinden Suriye’ye, buradan Doğu Akdeniz’e ve Kıbrıs’a kadar uzanan bir terör koridoruna kim ve hangi devletler olursa olsun Türkiye Cumhuriyeti’nin dinamikleri ve mekanizmaları izin vermeyecektir.