İnsanlığın varlığından bugüne çıkan tüm savaşlar insanın arzu ve isteklerinin önlemeyen hırs, öfke, nefret gibi kötü duygularını üstün tutarak masumlara zulmetme potansiyellerini maksimum düzeyde orantısıza kullanması sonucudur.
Güce sahip olma, üstünlük hissi ile arzu ve isteklere boyun eğen zayıf karakterli insanoğlu bilinen en eski tarihten, bugüne kendilerini güçlü ve üstün kılacak tüm materyalleri ve üzerindeki hâkimiyetin kontrolünü sağlamak adına aklın vicdanın alamayacağı boyutlara taşımışlardır.
Soykırımlar, insanlık suçları, bir yana doğaya ve varlığa da açılan savaşlar da iyilik ve kötülük kutuplarının çatışmasında oransız şiddette tesirlerini yaşatmıştır.
Emperyalizmin, kapitalizmin ve dahi varolan tüm _izm’lerin ortak hedefi güce ulaşmak suretiyle hükmetmektir. İnsanoğlu hükmetme hissi ile var olmuş, aidiyetlik hissinin huzurunu aramıştır.
Günümüzde yaşadığımız tüm problemlerin kaynağı yine hükmetme, var olma çabaları neticesinde meydana gelen savaşlar zincirinin bir parçasıdır. İnsanlığın varlığından itibaren dedik, bilinen en eski çağlardan, gerek ilk gerek ortaçağ gerekse yeni ve yakın çağda değişmeyen tek hedef odağı güce ulaşmak adına kaynakların yönetimini ele geçirmektir.
Toprak, su, yeraltı ve yerüstü doğal kaynaklar doğrultusunda enerji ve en nihayetinde bilim ve teknoloji… Saldırı ve Savunma şartları da bu doğrultuda çeşitlenmiş ve değişmiştir.
Yaşadığımız bu çağın da aynı şekilde şartları ve araçları değişmiş olmasına rağmen amaç yine aynıdır. Her yaşanılan çağda yapılanlar karşıt güçler adına farklıdır.
Bu çağda saldırı veya savunma halinde olanlar yeterli donanım ve bilgiye ne kadara sahip olurlarsa olsunlar yaptıkları seçimlerin sonuçlarını ödeyecek veya ödüllendirileceklerdir.
İşte bu vaziyet dâhilinde ortak amaç olan Güç için nice medeniyetler var olmuş niceleri yine bu sebepten yok olmuştur.
Gerçek Güç, Medeniyetlerin varlığında, birlik ve beraberliğin sağlanmasında birleştirici rol oynarken, yok oluşlarında zorbalığı orantısız halde güç sayanlar gerçek gücün birleştiriciliği ile yok olmuşlardır.
Güç’ün tanımı olarak, “Elinde imkân varken kötülük yapmamaktır dedik. Elinde her türlü öldürme imkânı varken bağışlayabilme becerisidir.
Gerçek güç merhamettir. İyi ile kötüyü ayıran ölçüt de, sahip olunan gücün kullanımıdır. Yani iyilik, kötülük yapmaya muktedir iken bunu yapmamayı seçebilme erdemidir. Erdemli insan iyidir ve ahlakın bireyde işleyişinin doğru bir örneği hatta timsalidir.” (1)
Tam da bu noktada hâkimiyetin gerçek sahibi, gerçek gücün sahibidir diyebiliriz. O halde Birliği, zorbalıkla, adaletsizce yok saymanın hâkimiyetine aldanmış her medeniyet ve dahi insan kaybetmeye mahkûmdur.
Gerçek güce ulaşmak adına yapılacak tüm çalışmalar gerçek gücün yani iyiliğin ve sevginin merkezi dâhilinde kalmaktan geçmelidir.
Peki, bu iyiliğin gücüne ulaşmak için, iyi insanlardan olabilmek ki; iyi insan olmak için çaba göstermek kadar insana huzur ve mutluluk veren bir şey olmadığından sayıca her zaman daha üstün olacağımıza inanırız.
Gerçek Güce ulaşmak için gerekli olan donanımlardan İlim ve Bilim her çağda gerekli fakat tam yeterli değildir, inanmak da gerekir. Bununla birlikte ilim ve bilim konularında üstün olanlar kazanmaya en yakın olanlardır.
Ülkemiz açısından bilim ve teknolojik çalışmalar gelişmekte olup, toplum olarak algılarımız okumaktan çok dinlemek ve izlemek üzerine olduğundan ne yazık ki yeterli düzeyde değildir.
Umudumuz elbette yeni nesil gençlerimizde bu yüzden açık hedef olarak saldırıya maruz kalmaları da olağandır. Yapılması gereken ilk hamlelerden bir tanesi toplumsal algılarımızı bireysellikten “Bir”liğe, toplumsal bir uyanışa yönlendirmektir.
Bizler bir “an” ile bir araya gelebilecek duyarlılığa sahip bir millet olmanın şansını anlıyoruz bu günlerde. İş bu halde Birlik ve Beraberliğimizin pozitif haliyle yönlendirmelerini gelecek nesillerimize doğru bilgi ve birikimlerle aktarmalıyız.
Gerçek güce ulaşmak adına yapılabilecek en doğru ilk adımlardan birisi olması sebebiyle, daha fazla vatandaşımıza fikri ve hissi olarak ulaşmak zorundayız.
Çağımızın bilişim, iletişim, bilim ve teknoloji cephelerinde yürütülen savaşında, diğer sahalarda yürütülenlere nazaran, daha fazla halkın kontrolündedir.
İşte bu nedenle günlerdir işaret ettiğimiz gibi birlik ve beraberlik çağrısı yaparken, mevcut şartlar dâhilinde elimizde bulunan materyallerle (cep telefonu, bilgisayar, internet – sosyal medya – arama motorları vs.) “BİZ” de varız diyebilmeliyiz.
Yukarıda bahsettiğim, diğer tüm sahalarda da gelecek nesillerimizi fikri ve hissi olarak yetiştirmeli, ilmi ve bilmi olarak eğitmeliyiz.
Unutmayın ancak gerçek güce sahipseniz tüm gönüllerde hüküm sürersiniz…
Dip not (1)
Kaynak: GBH - Muasır Medeniyet Rehberi (Komisyon Metni)