,, ,
Güneş Altuner
Köşe Yazarı
Güneş Altuner
 

Bakmak ile Görmek

Bakmak ile görmek arasındaki ince farklardan bazıları şunlardır, bakmak şahitliği görmek derinliği yani bakmak gözle görmek ise akıl, kalp ve gözün bir arada algılanması ile gerçekleşir. Bakmak fiil iken görmek şuurdur. Kısacası hepimiz fiziksel olarak bir sıkıntımız yoksa etrafımızda yaşananları görürüz ancak gördüklerimizi anlamlandırmamız ayrı bir yetenektir. Yalnızca bakan bir insan olayların derinliklerini göremez; ancak gören insan yaşanan gelişmelerin ardından neler olacağını tahmin ederek gerekli önlemleri alır. Bakan insan yüzeysel bir değerlendirme yaparken, gören insan yaşadıklarından ders çıkarır. Bununla ilgili Hz. Musa ile Hızır Aleyhisselam’ın kıssası en iyi örnek teşkil edecektir. Hızır yolculukta karşılaşacakları olaylara Musa peygamberin sabredemeyeceğini kendisine hatırlatmış ve O'ndan sabır için söz almıştır Önce deniz sahilinde, yolculuk için bir gemiye binmişlerdi. Hızır bir balta ile gemiyi delince kaptan tamir için geri dönmek zorunda kalmıştır. Musa sabredemeyip söyle demiştir: "Gemiyi, yolcularını boğmak için mi deldin? Doğrusu çok kötü bir iş yaptın" Yolculuğun sonunda, ilk bakışta görünmeyen ve perde arkası bilgi niteliğindeki sebebi Hızır şöyle belirtir: "O, deldiğim gemi, denizde çalışan birkaç yoksulundu. Onu kusurlu yapmak istedim. Çünkü gemi yolculuğa devam ederse, ileride her sağlam gemiye el koyan bir kral (deniz korsanları) vardır" Yolculuk sırasında, diğer çocuklarla oynamakta olan bir çocuğu öldürdü. Musa (a.s.): "Kısas olmadan, masum bir cana nasıl kıyarsın? Doğrusu çok kötü bir iş yaptın, dedi" Küçük çocuğun bu erken yaşta vefat ettirilme sebebi Hızır tarafından şöyle açıklandı: "Öldürdüğüm erkek çocuğa gelince; onun anne ve babası mü'min kimselerdi. ileride onları isyan ve inkâra sürüklemesinden korktuk istedik ki, Rableri bu ölen çocuk yerine kendilerine ondan daha temiz ve daha merhametli birini versin". Burada Cenâbı Hak\"kın, anne-babanın hayırlı kimseler olması sebebiyle, ileride kendilerini üzecek, büyük sıkıntılara sokacak bir çocuğu erken yasta vefat ettirip, onun yerine daha hayırlı bir evlâdın verilmesinin, gerçekte o aile için " hayır" olduğuna işaret ediliyor. "Musa ve salih kul yollarına devam ettiler. Sonunda bir köye varıp, halkından yiyecek istediler. Halk ise onları misafir etmek istemedi. Musa ve salih kul, orada yıkılmak üzere olan bir duvar gördüler, Salih kul hemen onu doğrultuverdi. Bunun üzerine Musa: "isteseydin buna karşılık bir ücret alırdın, dedi. Salih kul şöyle dedi: işte bu seninle benim aramızın ayrılması demektir. Sabredemediğin şeylerin içyüzünü sana anlatacağım" Evi, ücretsiz tamir etmesini salih kul (Hızır) söyle açıklar: "Bu ev, şehirde iki yetim çocuğun idi. Duvarın altında kendilerine ait bir hazine vardı. Bunların babaları salih bir kimseydi. Rabbin, onların rüştlerine erip, hazinelerini bizzat kendilerinin çıkarmalarını istedi. Bu Rabbinden bir rahmettir. Ben bunları kendiliğimden değil, Allâh'ın emriyle yaptım. işte, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur" Bu yolculuktan, insanların günlük hayatta karşılaştıkları bir takım olayların, bazan büyük felaketlerin bir görünen yüzünün bir de asıl perde arkasının bulunduğu anlaşılmaktadır.  Bazen şer olarak görülen olayların arkasından büyük hayırların ortaya çıktığı görülmektedir. O yüzden bakmak ile görmek arasında aslında büyük bir fark vardır. Ancak bakmadan da görmek mümkün değildir.
Ekleme Tarihi: 18 Mayıs 2022 - Çarşamba

Bakmak ile Görmek

Bakmak ile görmek arasındaki ince farklardan bazıları şunlardır, bakmak şahitliği görmek derinliği yani bakmak gözle görmek ise akıl, kalp ve gözün bir arada algılanması ile gerçekleşir. Bakmak fiil iken görmek şuurdur. Kısacası hepimiz fiziksel olarak bir sıkıntımız yoksa etrafımızda yaşananları görürüz ancak gördüklerimizi anlamlandırmamız ayrı bir yetenektir.
Yalnızca bakan bir insan olayların derinliklerini göremez; ancak gören insan yaşanan gelişmelerin ardından neler olacağını tahmin ederek gerekli önlemleri alır. Bakan insan yüzeysel bir değerlendirme yaparken, gören insan yaşadıklarından ders çıkarır. Bununla ilgili Hz. Musa ile Hızır Aleyhisselam’ın kıssası en iyi örnek teşkil edecektir.
Hızır yolculukta karşılaşacakları olaylara Musa peygamberin sabredemeyeceğini kendisine hatırlatmış ve O'ndan sabır için söz almıştır Önce deniz sahilinde, yolculuk için bir gemiye binmişlerdi. Hızır bir balta ile gemiyi delince kaptan tamir için geri dönmek zorunda kalmıştır. Musa sabredemeyip söyle demiştir: "Gemiyi, yolcularını boğmak için mi deldin? Doğrusu çok kötü bir iş yaptın" Yolculuğun sonunda, ilk bakışta görünmeyen ve perde arkası bilgi niteliğindeki sebebi Hızır şöyle belirtir: "O, deldiğim gemi, denizde çalışan birkaç yoksulundu. Onu kusurlu yapmak istedim. Çünkü gemi yolculuğa devam ederse, ileride her sağlam gemiye el koyan bir kral (deniz korsanları) vardır" Yolculuk sırasında, diğer çocuklarla oynamakta olan bir çocuğu öldürdü. Musa (a.s.): "Kısas olmadan, masum bir cana nasıl kıyarsın? Doğrusu çok kötü bir iş yaptın, dedi" Küçük çocuğun bu erken yaşta vefat ettirilme sebebi Hızır tarafından şöyle açıklandı: "Öldürdüğüm erkek çocuğa gelince; onun anne ve babası mü'min kimselerdi. ileride onları isyan ve inkâra sürüklemesinden korktuk istedik ki, Rableri bu ölen çocuk yerine kendilerine ondan daha temiz ve daha merhametli birini versin". Burada Cenâbı Hak\"kın, anne-babanın hayırlı kimseler olması sebebiyle, ileride kendilerini üzecek, büyük sıkıntılara sokacak bir çocuğu erken yasta vefat ettirip, onun yerine daha hayırlı bir evlâdın verilmesinin, gerçekte o aile için " hayır" olduğuna işaret ediliyor.
"Musa ve salih kul yollarına devam ettiler. Sonunda bir köye varıp, halkından yiyecek istediler. Halk ise onları misafir etmek istemedi. Musa ve salih kul, orada yıkılmak üzere olan bir duvar gördüler, Salih kul hemen onu doğrultuverdi. Bunun üzerine Musa: "isteseydin buna karşılık bir ücret alırdın, dedi. Salih kul şöyle dedi: işte bu seninle benim aramızın ayrılması demektir. Sabredemediğin şeylerin içyüzünü sana anlatacağım" Evi, ücretsiz tamir etmesini salih kul (Hızır) söyle açıklar: "Bu ev, şehirde iki yetim çocuğun idi. Duvarın altında kendilerine ait bir hazine vardı. Bunların babaları salih bir kimseydi. Rabbin, onların rüştlerine erip, hazinelerini bizzat kendilerinin çıkarmalarını istedi. Bu Rabbinden bir rahmettir. Ben bunları kendiliğimden değil, Allâh'ın emriyle yaptım. işte, sabredemediğin şeylerin içyüzü budur"
Bu yolculuktan, insanların günlük hayatta karşılaştıkları bir takım olayların, bazan büyük felaketlerin bir görünen yüzünün bir de asıl perde arkasının bulunduğu anlaşılmaktadır. 
Bazen şer olarak görülen olayların arkasından büyük hayırların ortaya çıktığı görülmektedir. O yüzden bakmak ile görmek arasında aslında büyük bir fark vardır. Ancak bakmadan da görmek mümkün değildir.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.