Dünyanın hemen her coğrafyasında kadınlar “sırf kadın oldukları için” evde, sokakta, mahallede, köyde, kentte, iş yerinde aslında hayatın her alanında şiddetin farklı türlerine (fiziksel, cinsel, psikolojik, dijital, ekonomik...) uğramaktadır. Bu nedenle, kadına karşı şiddet politiktir. Toplumsal cinsiyet eşitliği sağlanmadan da kadına şiddetin sona ermesi mümkün değildir.
Kadınlar Tesadüfen Yaşıyor!
Pandeminin görünmeyen yüzü olan kadına karşı şiddet aslında “Gölge Pandemi” etkisi yarattı. Bir diğer ifadeyle, pandemi koşullarında şiddet tırmandı. Kuşkusuz bu durum sürpriz değildi. Çünkü, kadınlar şiddete en çok hanede ve birinci derece tanıdıkları (eş, baba, erkek arkadaş, abi gibi) tarafından uğruyor. Temelinde evde başlayan eşitsiz güç ilişkileri yani toplumsal cinsiyet eşitsizlikleri bulunuyor.
Küresel Eşitlik ve Kapsayıcılık Ağı tarafından hazırlanan “Pandemi Gölgesinde Kadına Karşı Şiddet İzleme Raporu”na;
- Kadınların temel bir hakkı olan “sağlıklı yaşama” hakkının gasp edildiği,
- Kadınların %60’a yakınının anne, baba, erkek kardeş, eş, eski eş ve diğer aile büyükleri tarafından şiddete uğradığı,
- En yaygın şiddet türünün “psikolojik şiddet” olduğu,
- Psikolojik şiddete uğrayanların büyük bölümünün bekar kadınlardan oluştuğu,
- Evlerin kadınlar için güvenli alanlar olmadığı ve kadınların evin içinde daha fazla şiddete maruz kaldığı tespit edilmiştir.
Kadına karşı şiddet başta bakanlıklar (Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, Adalet Bakanlığı) olmak üzere, büyükşehir ve ilçe belediyeleri ile kolluk kuvvetlerinin koordinasyonu ile çözülebilir. Kamu kurumları kadına karşı şiddetle mücadeleye yönelik politika geliştirirken (önleyici, koruyucu ve destekleyici/güçlendirici) sivil toplum kuruluşları ile iş birliği içerisinde olmalıdır.
Artık CİNSKIRIM!
Kadın olmak her coğrafyada zordur. Ancak, Türkiye’de kadın olmak daha zordur. Çünkü, Türkiye’de kadına karşı şiddet artık bir “CİNSKIRIM”. Her yerde kadın cinayeti. Türkiye’de kadınlar cinsiyetinden dolayı yani “kadın” olduğu için öldürülüyor.
Bakınız Samuray kılıcıyla genç kadını öldüren Can Göktuğ Boz ifadesinde “Birini öldürmem gerekiyordu, savunmasız olduğu için bu kadını seçtim. Düşündüm ki kadın direnemez o yüzden onu öldürdüm” demişti.
Pınar Gültekin’in katili Cemal Metin Avcı’nın “canavarca hisle, eziyet çektirerek ve tasarlayarak öldürme” suçundan müebbet hapis cezası “haksız tahrik” indirimi ile 23 yıla indirildi. Aslında bu ülkede “adalet” çoktan öldü!
İstanbul Sözleşmesi Yaşatır!
Türkiye’de kadınların yaşam güvencesi olan Kadına Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye Dair Avrupa Konseyi Sözleşmesinin (kısaca İstanbul Sözleşmesi) hukuksuz feshinin yankıları devam ederken, kadınların yaşamı her geçen gün daha fazla tehdit altında!
Bu durum ve daha niceleri…
Özgür ve eşit bir yaşam için yasalar etkin uygulansın.
Ezcümle “Yasalar Uygulansın, Kadınlar Yaşasın”.