Bugün bir yazıda okudum. "Fakirlikten bıkan köyü terketti." Düşündürücü bir cümle.
Yaşadığımız coğrafya Anadolu'nun zengin, verimli, bereketli topraklarında fakirlik köyün kaderi değildir.
Köylü fakir ise sorumlusu dağın, taşın, kurdun, kuşun, tarlanın, toprağın ve insanın kıymetini bilmeyenlerdir.
"Köylü milletin efendisidir" diyen büyük Ata'nın yolundan gidiyorsak, ekonominin, sağlıklı gıdanın, sağlığın temelinin tarım olduğunu artık idrak etmeliyiz.
Basit teşviklerle köylüyü ayakta tutamayız. Kırsal kalkınma bir bütündür. Tarım liseleri, kırsal turizm, tıbbi aromatik bitkiler ile sağlık ve turizm, tarımsal ürün işleme atölyeleri, aile işletmeciliğin güçlendirilmesi, SGK destekleri, otlak mera sorununun çözümü, küçükbaş hayvancılığı destekleyen ormancılık, kooperatifçilik, üretici birlikleri gibi üzerinde onlarca makale yazılabilecek konuyu düşünmemiz gerekiyor.
Tarım meselesinin sadece üretim ve parasal değer olmadığını, sosyolojik temelinin olduğu, köy sosyolojisini unutmadan ekonomik analizler yapılması gerektiğini, büyük bir nüfusun tarım ile uğraştığını, İstihdam sağladığını ve nüfusun dengeli dağılımı için büyük önem taşıdığını unutmamamız gerekiyor.
Köy ürünü verimsiz, aile işletmeciliği rantabl değil, ekonomik değeri az diyenlerin kentlerde oluşan yığılmanın oluşturduğu işsizlik, gecekondulaşma, sağlıksız kentleşme, mutsuzluk gibi kalabalıklaşma maliyetlerini dikkate almadıklarını, tarımı çok boyutlu düşünmediklerini hatırlatmak isterim
Hep birlikte düşünelim, çare bulalım.
Köylerimizde artık fakirlik değil, bereket olsun, zenginlik olsun, mutluluk olsun.
Doç.Dr. Devrim Alkaya
İnş. Yük. Müh. & Kamu Yöneticisi & Tarımcı