Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bütün anketlerde “önümüzdeki seçimlerde kaybedeceği” ön plana çıkınca ABD ve müttefiklerinin canını sıkmayacak ama Rusya Federasyonu ile birlikte hareket edeceği bir konuma yerleşmesi yanlış bir strateji olmayabilir. Erdoğan; sondaj gemisi arama operasyonları ile hem Yunanistan’ı mutlu etmiş hem de kamuoyunda Ekim ayına işaret ederek “hareketsizliğe karşı umut” pompalamıştır. Putin ile işbirliği Türkiye’nin Rusya Federasyonu’nun dünya ticaret üssü şekline dönüştürmüştür. Böylece enerji konusunda Rusya Federasyonu’na AKKUYU NÜKLEER SANTRALİ  -ÜSSÜ- ve enerji vesayetinin kamuoyunda kabul edilmesini de sağlamıştır. Cumhurbaşkanı; tahıl koridoru girişimi ile dünya kamuoyunun takdirini toplamakla kalmamış, kendisine bağlı marketler zincirleri aracılığıyla yarından -15 AĞUSTOS 2022- itibaren indirim kampanyası da başlatmıştır.  “… Cumhurbaşkanı Erdoğan; dünyanın en büyük sorunu olarak gördüğü enerji ve gıda konularında en azından kısa vadede kararsız seçmenleri tekrar kendi tarafına doğru hareketlendirmiştir…” Suriye konusundaki açılım sinyalleri Suriye’li muhalifler ve sığınmacıların tepsisini çekse de vatandaşlık kapısının açık tutulması hem ABD ve müttefiklerinin hem de Rusya Federasyonu’nun destek ve takdirini kazanacaktır.  Diğer taraftan kredi derecelendirme kuruluşlarının kredi notumuzu negatife düşürmesi ve B3 seviyesine indirmesi seçmen kitlesinin umurunda bile değildir. Çünkü, kredi notumuz düşse de ABD ve müttefiklerinin ambargosu masaya gelmeyecektir. Bu tablonun Cumhurbaşkanı Erdoğan’a açık destek anlamına geldiğini görmezden gelemeyiz. Peki bu olumlu atmosfer erken veya zamanında seçimin kazanılmasını sağlayacak matematiksel sağlam bir zemin midir? Rusya Federasyonu’dan gelen ve kaynağı belirsiz girdilerin miktarı 20 milyar dolara ulaşmasına rağmen cari açık ve Merkez Bankasının net rezervindeki sorunların çözümü konusunda neden umudumuz kırıktır?  DEVAM EDECEK