Türkiye'de seçim sandığına gitmeyen %15, bazen daha da fazla seçmen var. Birçok seçmen de partisine kerhen oy veriyor. Yani partisinin politikasından hoşnut değil. Oy kullanmayanların sayısı yaklaşık 8,5 milyon kişi. Bu 8,5 milyonun da en az 4,5-5 milyonu CHP küskünü. Geri kalan 4 milyon ise diğer muhalif partiler ve iktidar partilerine (Ak Parti - MHP ) paylaştırılabilir.
Peki! bu oy kullanmayanlar sadece şezlong tutkunu ve tembellikten yazlığını bırakıp büyük şehirlere gelmeğe üşenenler mi? Eğer bu kara propagandaya inanmak sizi rahatlatıyorsa sizlere Allah rahatlık versin demekten başka bir şey söyleyemeyiz. Ancak sandığa gitmeyen 8 milyondan fazla seçmenden 4 ila 5 milyonunun CHP'nin politikalarına güvenmediği ve vatana kurulan tezgâhların farkında oldukları için sandığa gitmeyenler olduğunu görmek gerekiyor. Bize göre öncelikle bu seçmenlerin sahip oldukları farkındalığın ve sandığa gitmemelerinin en az oy kullananlar kadar erdemli bir duruşa sahip oldukları kabul edilmelidir. Onlar, CHP'nin bugünkü yönetimiyle sorunların üstesinden gelmeyi bırakın, durumu daha da kötüye götüreceğine inanmaktadırlar.
Bu arada oy kullanmak mutlak gereksizliktir anlamı da ortaya çıkmasın. Sonuçta herkesin tercihi bu ülke için olacaktır. Burada vurgulanan nokta, sandığa gitmeyenlerin farkındalık düzeyinin daha ileri bir noktada olabileceği ihtimali hesaba katılmalı ve onlara hiç bir işe yaramayacak olan "vatan haini" suçlaması yapılmamalıdır.
Oy kullanmayan 4 milyon kişinin oyu alınabilse, bu demektir ki CHP'nin oy oranı %35-40 bandına yükselebilecektir. Bu da iktidar oylarını %35'in altına çekecektir. Öyleyse CHP'nin hedef kitlesi takım ruhuyla oy kullananlar değil, bu sandık ve parti küskünü 5 milyon kişi olmalıdır. Eğer bu kitleye doğru hitap edilecek olur ve güvenleri kazanılırsa hem iktidara gelmek hem de memleketin önünü açmak işten bile değildir.
Pekâlâ, sandık küskünleri ne istiyor da bir türlü oylarını CHP'ye veremiyorlar? Birkaç örnek maddeyle sıralayalım:
- Bu erdemli ve vatansever kitle öncelikle partinin Atatürk'ün koyduğu 6 ok ilkelerinden uzaklaştığını ve bu ilkelerin yerine sosyal demokrat ilkelerin benimsendiğini düşünüyor.
- Bu kitle, Kılıçdaroğlu'nun seçim bildirgelerinde AYYÖŞ (Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı) maddelerinin birçoğuna Avrupa devletlerinin dahi çekince koymasına rağmen maddeler üzerinde Türkiye'nin koymuş olduğu çekincelerin tamamının kaldırılacağını beyan etmesi. Yani Cumhuriyet rejiminin federasyona dönüştürülmesinin parçalanmaya bir ön adım olacağı endişelerini taşımakta.
- Partinin dış politika anlayışı da oy kullanmayan kesimi oldukça rahatsız etmektedir. Türkiye'nin Libya'daki askerlerini çekerek, tüm dünyaya (Birleşmiş Milletlere) kabul ettirdiği MEB alanı anlaşmasının bozulmasını parti yönetiminin göze alması, Mavi Vatan sınırlarımızı reddetmesi, S-400'leri iade etmek suretiyle hava savunmasını ABD ve Yunanistan saldırılarına açık hale getirmek istemesi, Suriye'den geri çekilmek suretiyle ABD destekli PKK-YPG saldırılarını yeniden ülke içlerine çekme ve terörist gruplarla masada pazarlıklara girişilmesi eğilimleri oy vermeyen kitleyi çok rahatsız etmektedir. Görünüşte CHP ve Millet İttifakının milli bir politikasının bulunmadığı izlenimi verilmektedir.
- An itibarıyla Ak Parti 'nin terk etmiş veya rafa kaldırmış göründüğü "Şehir Devletleri" projesini CHP'nin üstlendiği izlenimi vermesi,
- Kapalı kapılar ardında diğer parti ve mahfillerle anayasanın tamamen kaldırılarak içinde değiştirilemez ilk 4 maddenin bulunmayacağı yeni bir anayasa hazırladığına dair beyan, görsel ve haberlerin dolaşması ve Kılıçdaroğlu'nun doğuda düzenlediği her mitingde Kürtlere özerklik vereceğini açıklaması,
- Gerek "Şehir Devletleri" projesini gerçekleştirebilmek, gerekse bazı bölgelere "özerklik" verebilmek amacıyla 6'lı masa mutabakat metninde, cumhuriyetin kurulmadığı, laikliğin olmadığı, bazı vilayetlere "muhtariyet" tanındığı bir savaş anayasası süreci olan 1921 dönemi vurgusu oy kullanmayacak kesimi rahatsız etmektedir.
- Parti içinde CİA ajanlarının, Fetö'cülerin ve hatta dinci muhafazakâr yapıların gerek yönetim organlarında, gerek milletvekili olarak gerekse danışman olarak istihdam edilmiş olması,
- Yine partiyi emekten yana gösterip sosyal demokrat politikalar gereği hem dünya sermayesine hem de bunun Türkiye uzantılarından biri olan en güçlü sermaye derneğine (TÜSİAD) uygun liberal politikalar üretmesi,
- Partinin cumhuriyetçi kimliğinin hilafına parti içi demokrasinin ortadan kaldırılması ve kurultay delegelerinin dahi çeşitli manipülasyonlarla belirlenmesi ve demokratik tartışma ilkesinin işletilmemesi,
- Devamlı pahalılık ve ekonomik bunalımdan bahsedilerek karşılığında iktidar olunduğunda sorunların nasıl çözüleceğinin halka anlatılmaması...
Bunlar küskünlerin oy vermeyişinin çarpıcı nedenlerinden bazılarıdır. Bu kitleyi devamlı AKP'den şikâyet eden kör bir düşmanlıkla kazanamazsınız. Yani iktidar eleştirilerinde mantıksız yaklaşımlardan medet umulmamalıdır. Sözün kısası seçimlerde iktidar olmak isteniyorsa partinin seçmene ikna edici açıklamalarda bulunması ve hiç bir dış merkezle bir ilişkisinin bulunmadığını anlatması gerekmektedir.
Ancak şimdiye dek bu güven kırıcı ilkelerle söylem oluşturan ve oy kullanmayan küskün CHP'li, seçmeni yok sayan bu parti yönetimi değişmeden ikna olması mümkün görülmemektedir. Bu yönetim AKP politikalarına gerek geçmişte türban konusunda, gerek müftü nikâhı meselesinde, bugün de Aya Sofya'nın açılmasına ses çıkartmamış, hatta desteklemiştir. Dahası, pek çok konuda tepkisiz kalınarak iktidara örtülü bir şekilde yol verilmiştir.
Bizce, seçmenin ve partililerin inisiyatifi ele alarak derhal erken bir kurultaya gitmesi ve yönetimi kuruluş ayarlarına döndürmesi gerekmektedir. Bu konuda her birey üzerine düşeni yapmalı ve "Eh ne yapayım ben 4 senede bir partime oy veriyorum ve görevim bu kadardır dememelidir. Unutulmamalıdır ki, demokrasi seçimden seçime oy vermek demek değildir.
Faik Kurtulan
Sosyolog Araştırmacı Yazar