Tutarlı ve dengeli bir para politikasının, ekonomik istikrarı sağlama ve enflasyonun kontrol altına alınması açısından ne kadar önemli olduğunu yadsımak mümkün değildir. Para Politikası Kurulu'nun son kararı da, bu yönde atılmış bir adım olarak değerlendirilebilir.
Kurul, politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranını yüzde 42,5'ten yüzde 45'e yükseltme kararı aldı. Bu adımın, finansal koşullara yansımasıyla birlikte yurt içi talepteki dengelemeyi destekleyeceği öngörülüyor. Aynı zamanda, dezenflasyon sürecini hedefleyen politikalara da uyumlu bir şekilde ilerleniyor.”
Son dönemdeki ekonomik göstergeler, parasal sıkılaştırmanın finansal koşullara yansımasının yanı sıra yurt içi talepteki dengelenmenin de beklenildiği gibi seyrettiğini gösteriyor. Bu da, ekonomik istikrarın sağlanmasında ve enflasyonla mücadelede önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Kurul'un aldığı kararın, ekonomideki dengelerin korunmasına katkı sağlaması bekleniyor.
Bu kararın bir diğer olumlu etkisi de, enflasyon beklentilerini yönetmek ve fiyat istikrarını sağlamak açısından önem taşımasıdır. Tutarlı bir para politikası, enflasyonu kontrol altında tutma konusunda büyük bir öneme sahip olduğundan, Kurul'un aldığı bu kararın enflasyonla mücadelede etkili olacağı düşünülebilir.
Her kararın olduğu gibi, Para Politikası Kurulu'nun politika faizinde yaptığı yükseltme kararının da olumlu yanları olduğu gibi, potansiyel olumsuz etkileri de değerlendirilmelidir. Bu kararın piyasalarda olumsuzluklara neden olabileceği noktaları aşağıda belirtiyorum:
1. Kredi Faizlerinde Artış: Politika faizindeki yükseltme, kredi faizlerinin de genellikle artmasına neden olur. Bu durum, tüketici ve işletmelerin kredi alma maliyetlerinin yükselmesine sebep olabilir. Özellikle krediye dayalı harcamaları olan bireyler ve işletmeler olumsuz etkilenebilir. Harcamaların azalması, talebin düşmesiyle de ekonomide durgunluğa yol açabilir.
2. Gelecek Beklentileri: Politika faizinde yapılan yükseltme kararı, gelecek döneme dair beklentileri olumsuz yönde etkileyebilir. Yüksek faiz oranları, gelecek dönemde enflasyonun daha yüksek olabileceği endişelerini artırabilir. Bu durum da tüketici ve işletmelerin harcamalarını kısıtlayarak ekonomik büyümeyi olumsuz etkileyebilir.
3. Finansal Piyasalarda Dalgalanma: Yüksek faiz oranları, finansal piyasalarda dalgalanmalara yol açabilir. Özellikle hisse senedi ve tahvil piyasalarında dalgalanmalar yaşanabilir. Bu durum yatırımcıların risk algısını etkileyerek piyasalarda volatiliteye neden olabilir.
4. İhracatçıların Rekabetçiliği: Politika faizindeki yükseltme, genellikle ülkenin para biriminin değerinin artmasına yol açar. Bu da ihracatçılar için rekabetçilik açısından zorlu bir dönem yaratabilir. Daha yüksek döviz kuru, ihracatçıların ürünlerini daha pahalı hale getirerek ihracatlarını olumsuz etkileyebilir.
Bu olumsuzluklara rağmen, tutarlı bir para politikası izlenmesi ve enflasyonun kontrol altına alınması ekonomik istikrar için önemlidir. Ekonomik etkilerin yönetilmesi ve uyumlu politikaların uygulanmasıyla beraber, bu tür olumsuzlukların etkileri azaltılabilir ve ekonomik toparlanma süreci hızlandırılabilir.
Sonuç olarak, Para Politikası Kurulu'nun politika faizinde yaptığı yükseltme kararı, ekonomideki dengelerin korunması ve enflasyonla mücadelede önemli bir adım olarak değerlendirilebilir. Yurt içi talepteki dengelenmenin sağlanması ve dezenflasyon sürecine katkı sağlaması beklenen bu karar, ekonomik istikrarı ve fiyat istikrarını destekleyecektir.
Sibel Arslan İKTİSATÇI