,, ,
Hakan Dikmen
Köşe Yazarı
Hakan Dikmen
 

Haydi buyurun cenaze namazına, niyetini varın siz getirin…

Pandemi bitti gibi görünse de bıraktığı çamurun sıkıntısını, daha çok çekeriz gibime geliyor.  Kaybettiğimiz samimiyetimizin, dostluğumuzun, akrabalık ilişkilerimizin, birbirimize olan güven duygularımızın, inanç noktasında farkına dahi varamadığımız onlarca ve hatta yüzlerce madde ile birlikte, dini değerlerimizde baş gösteren derin kırılmalar sadece ele alabileceğimiz birkaç madde olarak zavallı beynimizde yer eden haller olarak görülmektedir…  Ahlak değerlerimizin ayakları altında dolaştığını izlemek nasıl bir duygu diye kendimi sorguladım ama bir yerlere varamadım ki başkalarının da varmasını bekleyeyim; dedim, kendi kendime.  Zannımca, güzellik ile güzel olmaya çalışmayı birbirine karıştıran zihniyetlerle uğraştık hep. Güzel olmak için tek şartın doğal olduğunu hatırlatmaya kalksak, zaten sıkıntıya o zaman bulaşırız. Hem zaten kanunlarımız iyilik ve uyarı yapmaya müsait olmadığı için sanık olarak, suçlu olarak aylarca ve hatta yıllarca demir parmaklıklar ardında tutulmamız içten bile değil. Pandeminin bize en büyük etkisi “kimseye iyilik etmeyeceksin” noktasında oldu. İyilik yapar isen ya ölürsün, ya da mahkûm olursun prensibi şu an çatır çatır işliyor. Kimin umurunda yüzyıllardır seni ayakta tutan kültür mozaiğin. Komşusu açken, kendisi tok yatan bizden değildir diyen kutsiyet dahi sorgulanır olmuş şu an.  Ne diyor vatandaş “niye vereyim kardeşim, benimle mi kazandı?”  Kısa ve öz…  Battık ki ne battık.   Kardeşin kardeşe mantık hesabıyla ve hatta muhasebe hesabıyla baktığı bu günlerde, karındaş hesabıyla bakmasının umut etmek aptallıktan başka bir şey değildir. Kazancın bölüşülmesi, paylaşılması ve hatta hatta teklif edilmesi dahi hayalden öte bir durumdur artık. Allah rahmet eylesin demekten başka bir çare yoktur gayrı… Dostluklar kurulan menfaat pazarlarında satılır olmuş, kimin ederi kaç para tezgâhlarda bellidir zaten. “Benim kazancın ne olacak?” Soruları ayyuka çıkmış ve birçoğumuz aynada gördüklerine bile yabancılaşmış farkında değil. Züğürt tesellisi olarak ta aynada gördüğüne “niye ben keriz miyim?” diyerekten arıyor.  Eyvah ki ne eyvah! İyiliği, dostluğu, samimiyeti, kardeşliği, muhabbeti, insanlığı kerizlik olarak görmeye başladık iyi mi?   Allah sonumuzu hayır eyleye ne diyelim. Hatalar karşısında o kadar normalleştik ki; başkalarının attığı adımı yanlış sayıp, dedikodusunu yapmaktan çekinmediğimiz gibi aynı adımı kendimiz attığımız da “ne var bunda” diyebilecek kadar da aymazlığımız oluştu.  Sağ olasın pandemi! Pandeminin en büyük kazığıdır bize kalan;  “ZAM”… Allah aşkına; her gün bilerek, isteyerek ve hatta inadına inadına zam yaptığınız ve kazanç olarak kasanıza attığınız o kadar haramı nasıl yemeyi düşünüyorsunuz, hiç düşündünüz mü? Haram, zıkkım olsun… Hatta hatta yemek nasip olmasın İnşallah… Allah aşkına; üç kuruşluk maliyeti olan bir ürünü, bir hizmeti, bir faaliyeti binlerce katına nasıl satabiliyorsunuz? O satıştan aldığınız karşılığın, aslında yok hükmünde olduğunu ve size her hangi bir fayda getirmediğine ve asıl olan bir bereket kaybı yaşadığınıza, ne zaman inanıp ta farkına varacaksınız? Bir tas çorbanın 200 tl yi bulduğu bir ortamda, içilemeyecek derecede berbat bir çayın sırf fincanda olması münasebetiyle 50 tl leri bulduğu bir ortamda, tadı berbattan öte bir kâğıt bardak kahvenin sırf adı var diye 100 tl lerde alıcısının olması bizim zengin olduğumuzun, kaliteli olduğumuzun ve modern olduğumuzun göstergesi olabilir mi?  Ne olduğumuzu yazmak dahi istemiyorum! Sağ olasın pandemi! Oysaki bizler ölmüşüz de ağlayanımız dahi yoktur.  Hani o pandemi döneminde yanına dahi gidemediğimiz ve hatta son kez bile sarılamadığımız, yalnız başına birileri tarafından gömülenlerimiz vardı ya?  Pandemide kaybettiklerimiz. Onlardan daha beter olmuşuz, insan olmayı unutmuşuz. İnsanlığımızı unutmuşuz gözümüz aydın. Ne diyelim; Er kişi mi olur, hatun kişi mi olur, yoksa bu sıralar pandemi marifeti olan ve sonumuzu getirecek rengârenk bir özellik mi olur bilemem ama gittiğimiz yerde kimlerin ve nasıl bir karşılamanın olacağını çok iyi biliyorum. Haydi buyurun cenaze namazına, niyetini varın siz getirin… Gazeteci&Yazar Hakan Dikmen
Ekleme Tarihi: 15 Mayıs 2024 - Çarşamba

Haydi buyurun cenaze namazına, niyetini varın siz getirin…

Pandemi bitti gibi görünse de bıraktığı çamurun sıkıntısını, daha çok çekeriz gibime geliyor.
 Kaybettiğimiz samimiyetimizin, dostluğumuzun, akrabalık ilişkilerimizin, birbirimize olan güven duygularımızın, inanç noktasında farkına dahi varamadığımız onlarca ve hatta yüzlerce madde ile birlikte, dini değerlerimizde baş gösteren derin kırılmalar sadece ele alabileceğimiz birkaç madde olarak zavallı beynimizde yer eden haller olarak görülmektedir… 
Ahlak değerlerimizin ayakları altında dolaştığını izlemek nasıl bir duygu diye kendimi sorguladım ama bir yerlere varamadım ki başkalarının da varmasını bekleyeyim; dedim, kendi kendime. 
Zannımca, güzellik ile güzel olmaya çalışmayı birbirine karıştıran zihniyetlerle uğraştık hep. Güzel olmak için tek şartın doğal olduğunu hatırlatmaya kalksak, zaten sıkıntıya o zaman bulaşırız. Hem zaten kanunlarımız iyilik ve uyarı yapmaya müsait olmadığı için sanık olarak, suçlu olarak aylarca ve hatta yıllarca demir parmaklıklar ardında tutulmamız içten bile değil.
Pandeminin bize en büyük etkisi “kimseye iyilik etmeyeceksin” noktasında oldu. İyilik yapar isen ya ölürsün, ya da mahkûm olursun prensibi şu an çatır çatır işliyor. Kimin umurunda yüzyıllardır seni ayakta tutan kültür mozaiğin.
Komşusu açken, kendisi tok yatan bizden değildir diyen kutsiyet dahi sorgulanır olmuş şu an. 
Ne diyor vatandaş “niye vereyim kardeşim, benimle mi kazandı?” 
Kısa ve öz… 
Battık ki ne battık.  
Kardeşin kardeşe mantık hesabıyla ve hatta muhasebe hesabıyla baktığı bu günlerde, karındaş hesabıyla bakmasının umut etmek aptallıktan başka bir şey değildir. Kazancın bölüşülmesi, paylaşılması ve hatta hatta teklif edilmesi dahi hayalden öte bir durumdur artık. Allah rahmet eylesin demekten başka bir çare yoktur gayrı…
Dostluklar kurulan menfaat pazarlarında satılır olmuş, kimin ederi kaç para tezgâhlarda bellidir zaten. “Benim kazancın ne olacak?” Soruları ayyuka çıkmış ve birçoğumuz aynada gördüklerine bile yabancılaşmış farkında değil.
Züğürt tesellisi olarak ta aynada gördüğüne “niye ben keriz miyim?” diyerekten arıyor. 
Eyvah ki ne eyvah!
İyiliği, dostluğu, samimiyeti, kardeşliği, muhabbeti, insanlığı kerizlik olarak görmeye başladık iyi mi?  
Allah sonumuzu hayır eyleye ne diyelim.
Hatalar karşısında o kadar normalleştik ki; başkalarının attığı adımı yanlış sayıp, dedikodusunu yapmaktan çekinmediğimiz gibi aynı adımı kendimiz attığımız da “ne var bunda” diyebilecek kadar da aymazlığımız oluştu. 
Sağ olasın pandemi!
Pandeminin en büyük kazığıdır bize kalan;
 “ZAM”…
Allah aşkına; her gün bilerek, isteyerek ve hatta inadına inadına zam yaptığınız ve kazanç olarak kasanıza attığınız o kadar haramı nasıl yemeyi düşünüyorsunuz, hiç düşündünüz mü?
Haram, zıkkım olsun…
Hatta hatta yemek nasip olmasın İnşallah…
Allah aşkına; üç kuruşluk maliyeti olan bir ürünü, bir hizmeti, bir faaliyeti binlerce katına nasıl satabiliyorsunuz? O satıştan aldığınız karşılığın, aslında yok hükmünde olduğunu ve size her hangi bir fayda getirmediğine ve asıl olan bir bereket kaybı yaşadığınıza, ne zaman inanıp ta farkına varacaksınız? Bir tas çorbanın 200 tl yi bulduğu bir ortamda, içilemeyecek derecede berbat bir çayın sırf fincanda olması münasebetiyle 50 tl leri bulduğu bir ortamda, tadı berbattan öte bir kâğıt bardak kahvenin sırf adı var diye 100 tl lerde alıcısının olması bizim zengin olduğumuzun, kaliteli olduğumuzun ve modern olduğumuzun göstergesi olabilir mi? 
Ne olduğumuzu yazmak dahi istemiyorum!
Sağ olasın pandemi!
Oysaki bizler ölmüşüz de ağlayanımız dahi yoktur. 
Hani o pandemi döneminde yanına dahi gidemediğimiz ve hatta son kez bile sarılamadığımız, yalnız başına birileri tarafından gömülenlerimiz vardı ya? 
Pandemide kaybettiklerimiz.
Onlardan daha beter olmuşuz, insan olmayı unutmuşuz.
İnsanlığımızı unutmuşuz gözümüz aydın.
Ne diyelim;
Er kişi mi olur, hatun kişi mi olur, yoksa bu sıralar pandemi marifeti olan ve sonumuzu getirecek rengârenk bir özellik mi olur bilemem ama gittiğimiz yerde kimlerin ve nasıl bir karşılamanın olacağını çok iyi biliyorum.
Haydi buyurun cenaze namazına, niyetini varın siz getirin…
Gazeteci&Yazar
Hakan Dikmen

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.