Bir yılı daha geride bırakmak üzereyiz -sayılı günler kaldı- ve dış politikada, ayrıca uluslararası siyasette 2023 yılında yaşanan siyasi, ekonomik, sosyolojik, askeri ve jeopolitik başlıkların çok olduğunu vurgulamak gerekir. Öncelikle genel bir uluslararası siyasete göz attığımızda, herhalde son iki-üç aydır devam etmekte olan İsrail’in Filistin’e gerçekleştirdiği zulüm ve zalimliğin unutulmayacak olmasıdır! Keza, bu zulüm Avrupa’nın ortasında geçmişte yaşanan ve Sırplar tarafından gerçekleştirilen ‘Srebrenitsa’ soykırımını çağrıştırmakta ve bundan daha ileriye giden ise dünya insanlık tarihinin bir kara lekesi olmasıdır. Bundan dolayıdır ki, 2023’ün dünya siyasetinde akıllarda kalacak olan İsrail’in ve yönetiminin barbarlığıdır. Savaşın da bir uluslararası hukuk çerçevesinde gerçekleşmesi gerekliliktir. Bu aynı zamanda ‘insani, vicdani ve ahlaki’ olmanın devlet sorumluluğudur. Ne var ki, konu İsrail’in yaşam alanını genişletmek olduğunda ‘Batı’lı devletler vicdani olarak kördürler. Bu bağlamda, 2023’ün girişini böylelikle Yakın Doğu’dan yapmış ve yazmış olduk. Aslında Yakın Doğu üzerine yazılacak çok şeyler olduğunun bilincinde ve farkındayız, ancak dünyamızın diğer kıtalarında ve jeopolitiğinde yaşanları yazabilmek elzemdir.   Kıta Avrupa’sında ve bizim ülkemizin kuzeyinde yani ‘Karadeniz Jeopolitiğinde’ 2022 Şubat ayından bu yana devam etmekte olan Rusya-Ukrayna savaşı kesilmemiş olmakla birlikte, devam etmektedir. ABD’nin ‘vekâlet’ savaşına soktuğu Ukrayna hali hazırda topraklarının beşte birini kaybetmiştir, bunun yanında Avrupalı devletlerin bu savaşın son bulmasını, gerekirse Ukrayna topraklarının dörtte birini Rusya’ya bırakması gerektiğini ifade etmekteler. Bunu da Avrupa Birliği’nin (AB) ve NATO’nun üst düzey yetkilileri/görevlileri söylemektedir. Doğu Avrupa hatta Doğu Balkanları ilgilendiren Rusya-Ukrayna savaşı her ne kadar Rusya’ya diz çökertme –daha doğrusu Rusya’yı parçalamak- üzerine projelendirildi ise de, maalesef öyle olmadı. Ve bu daha çok Rusya’nın Sovyetler Birliği döneminde kaybettiği toprakların bir kısmını elde etmesine neden oldu. Ki, buna Kırım Yarımadası dâhildir. AB genişleme politikası, NATO’nun genişleme politikasıdır, son olarak AB’nin Ukrayna, Moldova ve hatta Gürcistan’ı AB Aday ülke konumuna getirmesi yakın bir zamanda (Ayı’nın) Rusya’nın Moldova ve Gürcistan üzerine farklı planlarını tetikler, bu kaçınılmaz olarak da bizim ülkenin ‘Mavi Vatan’ doktrinini ilgilendir, yani Karadeniz!   Türk Dış Politikası’nın 2023 muhasebesine baktığımızda, burada en önemli stratejik hamle ve gelişim ‘’Türk Devletleri Teşkilatı’’ olmuştur, teşkilatın hızla bölgesel olmaktan, uluslararası olmaya doğru evirilmesi ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin (KKTC) teşkilat içerisinde gözlemci üye olarak kazandırılmasıdır. Hakeza, Asya’nın uçsuz bucaksız bozkırlarından Doğu Akdeniz’e ve buna Macaristan dâhil edildiğinde Orta Avrupa’ya kadar uzanan bir coğrafyada etkin ve etken olmanın önemidir. Burada ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ‘’kadim ve stratejik’’ aklının devreye girmesini görmek mümkündür. Bir parantezde ‘Dış Politika’  çalışan ve uzmanlık alanı olan biri olarak söylemek isterim; ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne birçok Dışişleri Bakanlarımız saygın ve üstün hizmetlerde bulunmuşlardır. Ne var ki, gerek yurtiçinde gerekse yurtdışında özellikle kırk yıldır terörü besleyen ve terörizm illetini emperyalizm maşası olarak kullanan malum başkentlerde, onların kamuoyuna doğrudan doğruya gereken cevapları veren, bunu da sözde değil argümanlarıyla gerçekleştiren ‘Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı’na bir vatandaş olarak da teşekkür ederim.   Sonuç olarak, 21’inci yüzyılın ilk çeyreğini -yani 2025- bitirmeye az kaldı, takvimler 2024’ü gösterecektir. Burada şunu özellikle belirtmek isterim Birinci Dünya Savaşı sonrasından günümüze kadar iki yüzyıldır dünya’ya hükmeden ‘Amerikan (ABD) İmparatorluğu’nun sonuna gelinmektedir. Her ne kadar ABD ve mevcut/gelecek yönetimi bunu kabullenmese bile, uluslararası sistemin gerçeğiyle çoktan yüzleştiler. Pekâlâ, ABD’siz bir uluslararası siyaset mümkün olacak mıdır? Bunu Asya-Pasifikte Çin’in yükselişi, mevcut Rusya’nın gücünü devam ettirmesi, Hindistan ve Brezilya gibi başat unsurların öne çıkmasından görebiliriz. Çok kutuplu dünya gerçeğini gören ABD her zaman büyük savaşlardan nemalanmış ve güç bulmuştur, her ne kadar Çin’in askeri gücü 2030 yılını bulur denilse bile ABD, Çin’den çekinmektedir, zira karşısında ezeli düşmanı nükleer başlıklı füzelere dünyada en çok sahip olan bir ülke (Rusya) var. ABD, dünya’daki gücünü ve üstünlüğünü korumak için birçok yolu seçecektir. Ancak karşı tarafın da gücü dikkate alındığında kendini de yok edebilecek bir yola girecek midir? Ve 2024’ün dünyamıza barış ve huzur getirmesini temenni ederim. Hakeza, insanlığın savaşlardan olduğu kadar, afetlerden ve göç gibi unsurlardan, dahası iklim kriziyle yaşananlardan bıkkınlık derecesine geldiğini söylemek mümkündür. ‘’İyi ve güzel bir dünyamız olsun, yaşanılır ve insancıl!’’