‘’30 Ağustos’’ bir milletin kadim topraklar üzerinde yüz yıllardır yaşayışıyla birlikte, ‘milli uyanış’ ve ‘zafer’inin tezahürüdür.
‘’30 Ağustos’’ Anadolu’nun dört bir yanından var olan kıt kaynaklar ve engellemeler nedeniyle kağnılarla, hayvanlarla ve insanların sırtında cephane ve silahların taşındığı ‘zafer’in adıdır.
‘’30 Ağustos’’ vatanı işgalden, düşmanların (Yunan, Rum ve Ermeni) vicdandan yoksun olarak zulüm yapmalarından, köyleri ve kentleri yakıp yıkarak onlardan kurtulmasının ‘zafer’idir.
‘’30 Ağustos’’ düşmanın en üst düzey komutanını ve kurmaylarını tutsaklıklarına rağmen, onlara ve tüm dünyaya onlar gibi zalim olmayarak insani (savaşta bile) davranmanın ‘zafer’idir.
‘’30 Ağustos’’ bir coğrafya’yı (Anadolu) kurtaran büyük ‘zafer’in başlangıcı olmakla beraber, tüm dünya’daki emperyalistlere/emperyalizme karşı bağımsızlık ve milletinin özgürlük mücadelesini veren mazlum/mağdur ülkelere cesaret veren tarihi ‘an’dır.
‘Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘’yüz’’ yılına kavuşmanın heyecanını ve gururunu milletçe gerek içeride, gerekse dışarıda yaşamaktayız. Dünya’nın kadim medeniyetlerinin üzerinde yaşadığı topraklarda, atalarımızın emanetlerinin olduğu bu özel ve önemli coğrafya da ‘’yüz’’ yılına erişmiş devlet/ülke olmak kolay olmamakla birlikte, bunu sürdürmekte Türkiye’nin birçok dinamiklerinin ve gücünün tezahürüdür. Dünya siyasi tarihinde ve 20’inci yüzyılda ‘’30 Ağustos’’ günü Türkiye Cumhuriyeti’nin en önemli mihenk taşlarından biridir! ‘’30 Ağustos’’un anlam ve önemine binaen sözlerimi Türkiye Cumhuriyeti Kurucu Cumhurbaşkanı Mustafa Kemal Atatürk ’ün şu sözleriyle sonlandırmak isterim: ‘’Büyük ve necip (soylu) Türk milleti, Anadolu’nun halası zaferini tebrik ederken sana İzmir’den, Bursa’dan, Akdeniz ufuklarından ordularının selamını da gönderiyorum.’’
BDU Uluslararası İş İnsanları ve Diplomatlar Birliği Başkan Yardımcısı
Akademisyen Güney Ferhat Batı