Türk siyasetinde yeni dengeler nasıl olur, olur mu olmaz mı bunu zaman gösterecek. Ancak biz de bu konuda acizane bir değerlendirme yapmak istedik.
Ekonomiden bahsetmek ne mümkün, yerlerde sürünüyoruz. İktidar verdiği sözü tuttu, gereken gruplara gereken desteği sağladı, diyecek söz yok. Ama şunu da söylemek lazım, Allah var, sihaları da gördük, ihaları da. Dünya rekorunu gördük, maşallah.
Ülke işgalde olsa bu kadar zulüm olur muydu, bilemedim. Zulüm üstüne zulüm, hırsızlık ayyuka çıkmış, tık yok. Ya umut diye yola çıkanlar, beş koyuna davasını satanlar.
Muhalefete bakıyorsun, tık yok, havlu atmış güreşçi misali ter atıyor.
Pekala, ne olacak? Olacak bir şey var, yeni bir ruha, yeni bir kadroya ihtiyaç var. Küllerinden doğmak gibi samimiler. Sahaya inecek, beş koyun hesabı yapmayan insanlara ihtiyaç var. Kıyıda köşede beklemeyle bu sorunlar çözülmez. Öyle dernek kurma ile, sokakta sitem etme ile bu sorunlar bitmez.
Hadi beyler, görev başına! Önümüz kış.
Önceki yazımda söylediğim gibi, eskiler evine, torun sevin.
Yeter artık millete gına geldi, bitirdiniz ülkeyi. Nedir sizden çektiğimiz? Ne din bıraktınız, ne iman, ne umut? Ne hedef, ne hayal bile kuramaz olduk.
Ayakta bile duracak takatiniz yok, hâlâ makam peşinde koşan sizlere söylüyorum, öldüğünüzde bile kimse gelmez. Uyanın derin uykudan lütfen.
Yetmedi mi, ne kadarla doyacaksınız? Söyleyin, toplayalım, gözünüzü toprak doyursun. Bu millet buna layık değil.
Bir Laz sözü ile bitirelim yazıyı.
Çocuğunu İstanbul’dan evlendiren bir babanın evladına yazdığı bir mektup.
"Babayı köpek ettin, karıyı çiçek etin. Epeyi iyi çocuk idin, nam unu kayıp etin. Gidip ta dönemesin, malımı haram ettim."