Yakın çevrem ve öğrencilerim dâhil ısrar ederim; ‘Türk Siyasal Hayatı’ üzerine bol bol okumalar yaparak, kıymetli gördüğünüz büyüklerimizden de “Türkiye Siyaseti” üzerine farklı görüşler, yorumlar ve düşünceler edinin. 100 yıllık Türkiye’de hangi siyasi partiler yok olup gittiler. Yani, tarihin tozlu sayfalarında kaldılar; Demokrat Parti, Adalet Partisi, Cumhuriyetçi Köylü Millet Partisi, Milli Selamet Partisi, Refah Partisi, Doğru Yol Partisi, Sosyal Demokrat Halkçı Parti, Anavatan Partisi ve daha niceleri bunların hepsi ‘Türk Siyasal Hayatı’ içerisinde yer alarak, yok olup gittiler. Bundan dolayıdır ki, Türkiye’de siyasal dengelerin ne zaman ve nasıl değişim göstereceği kestirmek zordur. Ancak bu zorluk, daha çok milletini hiç saymakla, bunun neticesinde kibirli, üstenci ve “ben-merkezci” siyasal saiklerin kendilerini üstün görmesinden kaynaklı olmaktadır. Bu da ‘Türk Siyasal Hayatı’ üzerine deruni okumalar, çalışmalar, yazılar yazmak ve farklı görüşleri dinlemekle olur.
Türkiye Cumhuriyeti’nde ‘yüz’ yıldır, birçok siyasi ideolojilerle ve saiklerle siyasi partiler kuruldu, bunların kimi iktidar oldu ülke yönetiminde uzun yıllar, kimi kısa sürelerle yönetimde yer aldı, kimi muhalefette yer aldı, kimi de isimleri tabeladan ibaret oldu. Ancak bunlar içerisinde Türkiye’de iktidar olup süreklilik yaşayanlar bile, miatlarını doldurup yok olup gittiler. Aslında bu devinim ve değişim ‘siyaset’in doğasında muhakkak vardır ki, milletin tercihleri doğrultusunda en iyi tercihlerini yapabilmek ve ülke siyasetine soluk olabilmek açısından da. Türkiye’deki seçmenlerin genel ekseriyeti unutkan olduğuna dair kanılar olsa bile, öyle bir düşünce ve tasavvurda olan bir milletimizin olduğunu düşünmüyorum! Keza, Türkiye siyasetinde geçmişten günümüze ‘kırılma noktası’ olan ve yaşanan tarihler vardır(!), bu doğrultuda milletin gerekeni ‘siyasal partilere’ yansıttığını görebilmek mümkündür.
Türkiye’de siyasal yüzleşmenin gerek ülke yönetiminde, gerekse ülke yönetimine talip olanlarda ‘zoraki’ bir değişimi zaruri kılmaktadır. Çünkü bunları sadece iç politikaların zorunluluğu olarak görmek yüzeysel kalacağı kadar, diğer bir tabirle ‘at gözlü’ bakmakla eş değer olacaktır. Zira ‘uluslararası sistem’in hala iki yüzyıl (20’inci ve 21’inci) oturmayarak bir arayış ve belirsizlik içerisinde olmasından kaynaklıdır ki, Türkiye Cumhuriyeti’nin kendi içerisindeki ‘siyasi dinamikleri’ bilmekten geçmektedir. Ve bu bir ezber değildir, 2025 ve sonrasında ‘dünya’nın farklı siyasalara tabii olacağı aşikârdır. Bundan dolayıdır ki, ‘yüz’ yıllık ‘Türk Siyasal Hayatı’ üzerine düşünmek kadar, yapılacak çıkarımlarla necip milletimizin her şeyi gördüğü kadar, bunun icaplarını yerine getirmek üzere gelecek nesillere aktarımıdır.
Sonuç olarak, ‘Türk Siyasal Hayatı’ okumasını farklı veçhelerden iyi analiz edenler Türkiye’nin siyasal yüzleşmesini kavrayacak olanlardır. Bu tahlil, tahayyül ve tasavvurda, ‘yegâne’ olan milletin teveccühüne mazhar olanlar kadar, ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin dinamiklerinin nereye ve nasıl evirildiğini görmek, takip etmekledir. Türkiye’nin ‘yüz’ yıllık meşru siyasal zemin ve düzleminde hangi siyasi ‘kişi’lerin zamanın beyhudesinde yitip gittiğini görmemek körlük olur, diğer bir deyişle ‘’Halep oradaysa arşın burada’’, yani açıp bakınız ‘Türk Siyasal Hayatı’ size ne anlatıyor? ‘Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ nice siyasi şahsiyetleri milletine mazhar olacak şekilde geçmişte çıkardığı gibi, gelecekte de çıkaracak ‘kadim(!)’ kodlara sahiptir.
Akademisyen Güney Ferhat BATI