Aylardır bas bas bağırıyoruz ama birçoğu tik-toktan geri gelmiyordu ki!
Bakınız halk sıkıntılı bilhassa emeklilerin durumu hiç iyi değil, kiralar almış başını gidiyor ev sahipleri emlakçılığa bile soyundu, kendi alacakları kiraya eş olarak bir de emlakçı bedeli koydular. Ya kendi adlarına emlak işi yapan yerleri var; ya da anlaşmalı olarak sözde emlakçılarla çalışıyorlar. Elbette bu da kesmedi ve bir de depozito olayını çıkardılar. Yarın vatandaşın cebine attıkları ellerine ne gelir bilinmez.
Bugün Erzurum gibi bir yerden ev değiştirmek için cebinizde en az 50 bin tl niz olması gerekiyor.
Yoksa bir yere canlanamazsınız…
Kimin umurunda?
Sesimiz kısıldı; zincir marketler, yerel marketler Ramazanıda bahane ederek yapmadıklarını bırakmadılar.
Al bir türlü-alma bir türlü…
Bıyık altından gülerek ve hatta alay ederek “indirim yaptık”, bir ay boyunca fiyatlarımızı sabitledik derken bile arka planda etiketçi elemanları ha bire rafların arasında rakamlarla boğuşup duruyordu ve halen daha da bu durum devam etmektedir.
Ama kimin umurunda?
Başkan adayları, buldukları ilk kamera karşısında tik-toka başlayıp vatandaşların sorunlarını dile getireceklerine, kendilerini bu dünyanın tek kurtarıcısı olarak görme mantığıyla halka bir şeyler yollama merakında olduklarından, kimseler sandığa oy atmaya gidecek olanların durumunu merak dahi etmedi.
Başta iktidar olmak üzere; hemen herkesler, var oldukları halde, aramızda oldukları halde ve bizden, bizim insanımız oldukları halde onları kimseler görmedi görmek istemedi. Emeklilerden bahsediyorum. Hani 10 bin lira maaş ile yine 10 bin lira ev kirası vermeye çalışan ve arta kalan parasıyla da gül gibi geçinip giden ve maliye bakanına bile yük olarak görünen bu ülkenin “tek bir gerçeği” olan emeklilerden bahsediyorduk.
Tik-tokçu başkanlarımız okumamışlar bile.
Dedik ya, kimin umurunda?
Halkın yorumlarını kaleme aldık, aylar öncesinden ve muhataplarına dedik ki geminiz su almış batması an meselesi.
Mahallenin delisi gibi kendimiz söyledik, kendimiz işittik ve yine yazdıklarımız bir yerlerde kaldı gitti.
Muhatap alınmadık vesselam.
Tik-tok yapmak ve 3-5 kişilik takip averajıyla yaşamak varken, hayal dünyasında bugünü perdeleyip makama kurulma senaryolarıyla uğraşmak varken, kimin umurunda üç beş ihtiyar.
Hanlar yaptıracaklardı, hamamlar. Yoları olmayan dağlara gidilecekti, ovalara inilecekti şen şakrak.
Ve
Hatta yoldan gelip geçenlere bahşiş dağıtılacaktı.
Tüh yazık olmadı.
Halkın arasındayız ve halk sizin için şunları söylüyor, dedik. Birileri kalkıp “listemizde yoklar” o yüzden bu serzenişleri gibi akla abes laflarla karşımıza çıktı. İnadına uyaralım dedik, yanlarına bile gittik… Yalandan telefonla konuşarak “çok uzun sürecek” gibi laflarla bizi başlarından savuşturanların, telefon açıp randevu istedikçe “size uğrayacağım” sallamalarının, denk geldiğimizde bakışlarını kaçırıp muhatap dahi olmamalarının ve biz sorulduğumuzda “hı hı tanıyorum” geçiştirmelerinin sessizliği bizde kaldı vesselam…
Muhalefetin başarısı değil bu; muhalefete dâhil edilemeyecek kadar farklı bir gerileme durumu bu. Gerçi asıl muhatabın kendisi, gece yarısı açıklamasında “mesajın farkındayız” dedi ama ayaklarına dolanan ve kayıplarında pay sahibi olan bu kibir abidelerini yanlarından ivedi olarak silkelemedikten sonra, tümden bitişlerini görmemeleri mümkün değil.
Kaldı ki; Ankara’da canla-başla çalışan ve bu davaya ömrünü adamış olanların emeklerinin nasıl da çamura atıldığının hezeyanını yaşadık kaç defa ama yine olmadı.
Sonuç koskocaman bir hezimet…
İster muhalefet, ister ise iktidar kanadı olsun müsebbip aramayın hiç boşuna, siz ve kılavuz tuttuklarınız olmuştur.
Başarı halkın kendisine aittir, bugün rastgele dağıttığı ve kimselere doruk noktasını göstermediği bu oy sonuçlarını, yarın başka bir sandıkta her hangi bir partiye toptan yön vermesini de bilir. Yeter ki kendisi “yok” sayılmasın. Yeter ki var olduğu unutulmasın ve birilerinin gözünde “sırtımızda yük” olarak anılmasın. Bugün oturmuş olduğu o koltuğu ona verenlerin derdine derman olacağı yerde böyle bir ifade de bulunup “sırtımızda yük” diye anılır ise kimse altında koltuk bulamaz.
31 Martı iyi tahlil etmek gerekir.
Ve bu durumun hesabının elbet verileceğinin de umarız ki farkındasınız!
İşte bu yüzden günaydın diyerek, kameraya doğru boynunuz uzatarak Nisan 1 demenin şimdi tam vaktidir.
Nisan 1
Gazeteci/Yazar
Hakan Dikmen
Anasayfa
Yazarlar
Hakan Dikmen
Yazı Detayı
Bu yazı 1298+ kez okundu.
Nisan 1
Aylardır bas bas bağırıyoruz ama birçoğu tik-toktan geri gelmiyordu ki!
Bakınız halk sıkıntılı bilhassa emeklilerin durumu hiç iyi değil, kiralar almış başını gidiyor ev sahipleri emlakçılığa bile soyundu, kendi alacakları kiraya eş olarak bir de emlakçı bedeli koydular. Ya kendi adlarına emlak işi yapan yerleri var; ya da anlaşmalı olarak sözde emlakçılarla çalışıyorlar. Elbette bu da kesmedi ve bir de depozito olayını çıkardılar. Yarın vatandaşın cebine attıkları ellerine ne gelir bilinmez.
Bugün Erzurum gibi bir yerden ev değiştirmek için cebinizde en az 50 bin tl niz olması gerekiyor.
Yoksa bir yere canlanamazsınız…
Kimin umurunda?
Sesimiz kısıldı; zincir marketler, yerel marketler Ramazanıda bahane ederek yapmadıklarını bırakmadılar.
Al bir türlü-alma bir türlü…
Bıyık altından gülerek ve hatta alay ederek “indirim yaptık”, bir ay boyunca fiyatlarımızı sabitledik derken bile arka planda etiketçi elemanları ha bire rafların arasında rakamlarla boğuşup duruyordu ve halen daha da bu durum devam etmektedir.
Ama kimin umurunda?
Başkan adayları, buldukları ilk kamera karşısında tik-toka başlayıp vatandaşların sorunlarını dile getireceklerine, kendilerini bu dünyanın tek kurtarıcısı olarak görme mantığıyla halka bir şeyler yollama merakında olduklarından, kimseler sandığa oy atmaya gidecek olanların durumunu merak dahi etmedi.
Başta iktidar olmak üzere; hemen herkesler, var oldukları halde, aramızda oldukları halde ve bizden, bizim insanımız oldukları halde onları kimseler görmedi görmek istemedi. Emeklilerden bahsediyorum. Hani 10 bin lira maaş ile yine 10 bin lira ev kirası vermeye çalışan ve arta kalan parasıyla da gül gibi geçinip giden ve maliye bakanına bile yük olarak görünen bu ülkenin “tek bir gerçeği” olan emeklilerden bahsediyorduk.
Tik-tokçu başkanlarımız okumamışlar bile.
Dedik ya, kimin umurunda?
Halkın yorumlarını kaleme aldık, aylar öncesinden ve muhataplarına dedik ki geminiz su almış batması an meselesi.
Mahallenin delisi gibi kendimiz söyledik, kendimiz işittik ve yine yazdıklarımız bir yerlerde kaldı gitti.
Muhatap alınmadık vesselam.
Tik-tok yapmak ve 3-5 kişilik takip averajıyla yaşamak varken, hayal dünyasında bugünü perdeleyip makama kurulma senaryolarıyla uğraşmak varken, kimin umurunda üç beş ihtiyar.
Hanlar yaptıracaklardı, hamamlar. Yoları olmayan dağlara gidilecekti, ovalara inilecekti şen şakrak.
Ve
Hatta yoldan gelip geçenlere bahşiş dağıtılacaktı.
Tüh yazık olmadı.
Halkın arasındayız ve halk sizin için şunları söylüyor, dedik. Birileri kalkıp “listemizde yoklar” o yüzden bu serzenişleri gibi akla abes laflarla karşımıza çıktı. İnadına uyaralım dedik, yanlarına bile gittik… Yalandan telefonla konuşarak “çok uzun sürecek” gibi laflarla bizi başlarından savuşturanların, telefon açıp randevu istedikçe “size uğrayacağım” sallamalarının, denk geldiğimizde bakışlarını kaçırıp muhatap dahi olmamalarının ve biz sorulduğumuzda “hı hı tanıyorum” geçiştirmelerinin sessizliği bizde kaldı vesselam…
Muhalefetin başarısı değil bu; muhalefete dâhil edilemeyecek kadar farklı bir gerileme durumu bu. Gerçi asıl muhatabın kendisi, gece yarısı açıklamasında “mesajın farkındayız” dedi ama ayaklarına dolanan ve kayıplarında pay sahibi olan bu kibir abidelerini yanlarından ivedi olarak silkelemedikten sonra, tümden bitişlerini görmemeleri mümkün değil.
Kaldı ki; Ankara’da canla-başla çalışan ve bu davaya ömrünü adamış olanların emeklerinin nasıl da çamura atıldığının hezeyanını yaşadık kaç defa ama yine olmadı.
Sonuç koskocaman bir hezimet…
İster muhalefet, ister ise iktidar kanadı olsun müsebbip aramayın hiç boşuna, siz ve kılavuz tuttuklarınız olmuştur.
Başarı halkın kendisine aittir, bugün rastgele dağıttığı ve kimselere doruk noktasını göstermediği bu oy sonuçlarını, yarın başka bir sandıkta her hangi bir partiye toptan yön vermesini de bilir. Yeter ki kendisi “yok” sayılmasın. Yeter ki var olduğu unutulmasın ve birilerinin gözünde “sırtımızda yük” olarak anılmasın. Bugün oturmuş olduğu o koltuğu ona verenlerin derdine derman olacağı yerde böyle bir ifade de bulunup “sırtımızda yük” diye anılır ise kimse altında koltuk bulamaz.
31 Martı iyi tahlil etmek gerekir.
Ve bu durumun hesabının elbet verileceğinin de umarız ki farkındasınız!
İşte bu yüzden günaydın diyerek, kameraya doğru boynunuz uzatarak Nisan 1 demenin şimdi tam vaktidir.
Nisan 1
Gazeteci/Yazar
Hakan Dikmen
Ekleme
Tarihi: 01 Nisan 2024 - Pazartesi
Nisan 1
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.