Ulan desem, yanlış anlayacak bu herifler!
Adam desem, değmez bilirim; katı açılmamış küfürlerime inat, kendilerince değer zannederler sonra. Sonrasında kanunlar bile adam sayar da altından kalkamayız bu sürünün, kibrinin…
Ne poyrazlarda göğsümüzü gererek dolaştık; üşümedik, nemlenmedik de, bu yüzsüzlerin yüzünden sırılsıklam kaldık iyi mi yaz ortasında.
Sinirimizden hararet yapmaya başladık, hayırlısı artık kime patlayacaksak…
Hani eskilerin lafı vardır “it araba gölgesinde yatar, yatar da kendi gölgesi zannedermiş” misali…
Hangi birisini alalım ki kaleme.
Kalemin suçu yok gerçi ama bize de kurban lazım…
Başkasının heybesindekilerle kendisini ağa zanneden çulsuzları mı?
Başkasının arabasında çevresine hava atan görgüsüzleri mi?
Başkasının emanetiyle düğün dernek havasına girip, gerdek hazırlığında olan beyinsizleri mi?
O kadar çok ki!
Hiç mi akıllarına gelmez; ya heybenin sahibi bir gün beni gözden çıkarırsa diye…
İçerisinde bulunduğum ve çevremdekilere kibir deryasının doruklarından seyrettiğim bu arabanın sahibi, bir gün beni de en yakın bir kenarda içinden atarsa diye…
İşte o zaman adama veya bu adam gibi görünen zevzeklere sormazlar mı, emanet ile girdiğin gerdeğin meyvesi kimin? Diye…
Kendi yüreğinin ekmeğini yiyemeyen zavallılar, elbet bir gün başkalarının azığında katık olur. Bu durum dünyanın ilk kurulduğu günden bu yana hep aynı olmuştur. Değişen hiçbir şey olmadığı gibi eli boş içki sofrasına oturup, sofra ağası gibi görünenleri de bir gün meze yaptıkları unutulmamalıdır.
Kime mi diyorum?
Kime diyeceğim;
Bu şehirde kendisini bir şey zanneden ve bulunduğu her ortamda küçük dağları ben yarattım edasıyla insanlara kibir atından bakan, bir damla su atığından geldiğini unutanlara diyorum!
Ne cebinizdeki para size ait, ne altınızdaki araba, ne de oturduğunuz o kucaklar, pardon koltuklar. Nasıl olsa birazdan oyun biter ve sahne boşalmaya başlar ve sizlerde ışıklar sönünce bir halt olmadığınızı ve biraz önce duyduğunuz şakşakların geçici olduğunu anlar ve inersiniz o sahneden aşağı.
Yalnızlığınızın pişmanlığında kendinizi paralarken, altında serinlediğiniz ve size ait olduğunu zannettiğiniz gölgenin başka safları kullanmaya doğru hareket ettiğini görürsünüz.
Ne diyelim, geçmiş olsun…
Gazeteci/Yazar
Hakan Dikmen
Anasayfa
Yazarlar
Hakan Dikmen
Yazı Detayı
Bu yazı 1427+ kez okundu.
Ne diyelim, geçmiş olsun…
Ulan desem, yanlış anlayacak bu herifler!
Adam desem, değmez bilirim; katı açılmamış küfürlerime inat, kendilerince değer zannederler sonra. Sonrasında kanunlar bile adam sayar da altından kalkamayız bu sürünün, kibrinin…
Ne poyrazlarda göğsümüzü gererek dolaştık; üşümedik, nemlenmedik de, bu yüzsüzlerin yüzünden sırılsıklam kaldık iyi mi yaz ortasında.
Sinirimizden hararet yapmaya başladık, hayırlısı artık kime patlayacaksak…
Hani eskilerin lafı vardır “it araba gölgesinde yatar, yatar da kendi gölgesi zannedermiş” misali…
Hangi birisini alalım ki kaleme.
Kalemin suçu yok gerçi ama bize de kurban lazım…
Başkasının heybesindekilerle kendisini ağa zanneden çulsuzları mı?
Başkasının arabasında çevresine hava atan görgüsüzleri mi?
Başkasının emanetiyle düğün dernek havasına girip, gerdek hazırlığında olan beyinsizleri mi?
O kadar çok ki!
Hiç mi akıllarına gelmez; ya heybenin sahibi bir gün beni gözden çıkarırsa diye…
İçerisinde bulunduğum ve çevremdekilere kibir deryasının doruklarından seyrettiğim bu arabanın sahibi, bir gün beni de en yakın bir kenarda içinden atarsa diye…
İşte o zaman adama veya bu adam gibi görünen zevzeklere sormazlar mı, emanet ile girdiğin gerdeğin meyvesi kimin? Diye…
Kendi yüreğinin ekmeğini yiyemeyen zavallılar, elbet bir gün başkalarının azığında katık olur. Bu durum dünyanın ilk kurulduğu günden bu yana hep aynı olmuştur. Değişen hiçbir şey olmadığı gibi eli boş içki sofrasına oturup, sofra ağası gibi görünenleri de bir gün meze yaptıkları unutulmamalıdır.
Kime mi diyorum?
Kime diyeceğim;
Bu şehirde kendisini bir şey zanneden ve bulunduğu her ortamda küçük dağları ben yarattım edasıyla insanlara kibir atından bakan, bir damla su atığından geldiğini unutanlara diyorum!
Ne cebinizdeki para size ait, ne altınızdaki araba, ne de oturduğunuz o kucaklar, pardon koltuklar. Nasıl olsa birazdan oyun biter ve sahne boşalmaya başlar ve sizlerde ışıklar sönünce bir halt olmadığınızı ve biraz önce duyduğunuz şakşakların geçici olduğunu anlar ve inersiniz o sahneden aşağı.
Yalnızlığınızın pişmanlığında kendinizi paralarken, altında serinlediğiniz ve size ait olduğunu zannettiğiniz gölgenin başka safları kullanmaya doğru hareket ettiğini görürsünüz.
Ne diyelim, geçmiş olsun…
Gazeteci/Yazar
Hakan Dikmen
Ekleme
Tarihi: 11 Haziran 2024 - Salı
Ne diyelim, geçmiş olsun…
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(0)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.