Aşıkları bir zincirin iç içe geçmiş halkaları gibi birbirlerine bağlardı sevda diyarı Bodrum. İstanbul’da kavuşan Zehra ve Mehmet’in ilişkileri her geçen gün daha da güçleniyordu. Ama bu sırada Zehra, Mehmet’in evlenip boşanan bir erkek olduğu takıntısını silemiyordu. Mehmet, Zehra’nın bu saplantısının farkındaydı aslında. Ama Zehra ile bu konuyu konuşmaya cesaret edemiyordu. Zehra’yı çok seviyordu, yitirmek istemiyordu ve bu konuyu zamana bırakmaya karar vermişti.
Mehmet’in Zehra’ya yaptığı küçük sürprizler ilişkilerini daha da renklendiriyordu. Bir gün Mehmet bir animasyon firması ile anlaşmış, Zehra’nın çalıştığı hukuk bürosuna Don Juan kostümü ile bir animatör ve kemancı göndermiş, Zehra’ya olan aşkını bir serenat haline getirmişti. Başka bir gün Zehra’nın beğendiği ve oldukça pahalıya satılan bir çantayı almış, hediye paketini Zehra’nın evinin kapısına bırakmış, zili çalmış ve hemen kaçmıştı. Kapıyı açan Zehra’nın tek gördüğü içinde beğendiği çantanın olduğu hediye paketi ve üzerinde Mehmet’in yazdığı nottu.
Nihayet Mehmet, Zehra’ya son sürprizini yaptı. Bir akşam elinde sarı, kırmızı ve beyaz güllerden oluşan bir buket ile Zehra’nın evine geldi.
“Sevgilim, bu güllerin anlamını biliyor musun?” diye sordu Zehra’nın gözlerinin içerisine bakarak.
Zehra şaşkın bir şekilde cevapladı:
“Güllerin her birinin kendi içinde anlamı olduğunu biliyorum ancak bunlar birleşince…” duraksadı ve sabırsızlıkla sordu:
“Ne demekmiş bunlar? Haydi söyle çabuk.”
Mehmet oturduğu koltukta arkasına yaslandı ve söze başladı:
“Sarı gül verdiğin kişiden, bir dilekte bulunursun. Beyaz ve kırmızı güller ayrı ayrı olduklarında farklı anlamlar içerseler de bir araya geldiklerinde birliktelik isteği ifade ederler.”
“Eee…Yani?” diye sordu Zehra. Kafası karışmıştı.
Mehmet cevapladı:
“Yanisi şu…Senden bir şey dileyeceğim. Benimle evlenir misin aşkım?”
Zehra tepkisiz kaldı, hiçbir şey diyemedi, şaşkındı. Neden sonra ağzından tek bir cümle çıktı:
“Çılgınsın sen!”
Mehmet yaptığı evlenme teklifine kesin bir yanıt alamamıştı. Evlilik konusunu ne zaman açsa Zehra konuyu değiştiriyordu. Kendisini sevdiğinden emindi Zehra’nın. Ancak aklında da kafasını bulandıran ve cevap vermesini zorlaştıran bir şeylerin olduğu belliydi. Mehmet bu kafa bulandıran şeylerin ne olduğunu biliyordu aslında.
Mehmet evlilik teklifinden bir hafta sonra çıktıkları bir akşam yemeğinde daha fazla dayanamayacağını düşünüp sormaya karar verdi:
“Aşkım, her şey iyi, güzel ve hoş da…Sen benim teklifime henüz cevap vermedin galiba. Yoksa dolaylı olarak yanıtladın da ben mi anlayamadım? Merak ediyorum…Seni çok seviyor ve tüm kalbimle yapmış olduğum teklifime cevap bekliyorum.”
Zehra başını öne eğdi. Bir süre düşündükten sonra cevapladı:
“Mehmet, canım…İnan bana ben de seni çok seviyorum ve beni mutlu etmek için de her şeyi yapacağına eminim. Ama…”
Mehmet “Bu ama sözünün peşinden herhalde benim boşanmış biri olduğum gelecek, değil mi?” dedi ve bakışlarını Zehra’dan kaçırdı. Hayal kırıklığına uğramıştı ve yine de Zehra’yı değil kendini suçluyordu. Acaba Zehra’yı çok sevdiği konusunda ikna edici olamamış mıydı? Farkında olmadan Zehra’ya karşı eski karısını hatırlatan, ikisini kıyaslayan davranışlarda mı bulunmuştu?
Zehra, Mehmet’in üzgün haline dayanamadı:
“Öyle bakışlarını kaçırma benden. Bu konuda suçlu sen değilsin. Ben baştan beri biliyordum. Bana evlenip ayrıldığını daha ilişkimiz başlamadan söylemiştin. Bu konuda hep dürüst oldun bana karşı.”
Mehmet bu sefer Zehra’nın gözlerinin içine baktı ve kararlı bir şekilde “Öyleyse sorun ne Zehra? Bir evlilik yaşamış olabilirim ama kapandı o konu. Sana olan sevgim farklı. Bana şimdiye kadar hayatımda yaşamadıklarımı yaşattın. Aşkın en güzel ve doyumsuz anlarını birlikte soluduk. Bir kere bile eski evliliğimden kopamadığımı hissettiren duygular yaşattım mı sana?” diye sordu.
Zehra hayır anlamında başını sallayarak söze devam etti:
“Hayır aşkım sorun sen değilsin, benim. Boşanmış olman benim rahatsızlığım. Biliyorsun ben tek çocuğum. Yalnız büyüdüm. Bütün ilgi benim üstümdeydi. Bu yüzden ikinci bir kadın olmaya tahammülüm yok benim. Kimseyi kimseyle paylaşamam ve kendimi de kimseyle paylaştırmam.”
“Benim seni kimseyle paylaşmaya niyetim yok Zehra…Seni seviyorum ve hayatımın tek kadını olmanı istiyorum.”
Zehra fazlasıyla duygulanmıştı. Kendisine aşık olan ve şimdi karşısında acı çeken bu adama daha fazla haksızlık yapma niyetinde değildi. Evlilik teklifi aldığı günden beri düşündüğü ve çözüm olarak gördüğü fikri açmaya karar verdi:
“Bir süre birlikte yaşayalım” dedi ve devam etti: “Deneyelim, ama sevgimizi değil, sadece duygularımızı sınayalım. Ben evimi kapatayım. Senin yanına geleyim. Böylesi daha doğru. Ne dersin?”
Mehmet ne cevap vereceğini bilmiyordu. Kısa bir süre sessiz kaldıktan sonra cevapladı:
“Senin huzurun ve mutluluğun için her fedakarlığı yapmaya hazırım Zehra.”
…Devam edecek…