“Sanatın Tanrısı” sizce çok mu iddialı bir başlık olmuş? Lev Nikolayeviç Tolstoy hakkında, başlıkta kullandığım bu niteleme bana ait değil. Aynı zamanlarda yaşamış olmalarına rağmen, Tolstoy’la hiç tanışmamış olan Dostoyevski’nin yaptığı bir niteleme bu. Dostoyevski’nin St.Petersburg sokaklarında elinde Tolstoy’un Anna Karenina romanı ile koşarken aynı zamanda “Bu adam var ya bu adam… Bu adam sanatın tanrısıdır” diye bas bas bağırdığı çok bilinen bir anekdottur.
Yakınlarda kaybettiğimiz ünlü edebiyat eleştirmeni George Steiner’in de belirttiği gibi Tolstoy, “karakterlerinin ağzına tıpkı tanrı gibi hayat üfler.” O takdirde başlıktaki niteleme yerli yerine oturmuş durumda, değil mi?
Tolstoy “Hacı Murat” adlı eserini 1896 yılında yazmaya başlamış ve 1903 yılında bitirmiştir. Yani kendisinin son dönem yapıtlarından biridir. Bir öykü olarak göreceğimiz “Hacı Murat” Tolstoy’un ancak ölümünden sonra basılmış ve O’nun en olgun yapıtı olarak kabul edilmiştir.
Hacı Murat tarihte Şeyh Şamil döneminde yaşamış olan Avar kökenli Kafkasyalı bir liderdir. Kafkasya İmamı Hamzad Bek’in, dönemin Avar hanının oğullarını öldürmesinden sonra çarpıcı bir şekilde tarih sahnesine çıkmıştır. Avar hanının oğulları aynı zamanda süt kardeşleri olduğundan, ağabeyi ve adamları ile birlikte bunun intikamını almak için Hamzad Bek’e cesurca bir suikast düzenlemiştir. Suikast başarılı olmuş ancak ağabeyi kaçarken ölmüş, kendisi de canını kurtarmak için karşısına çıkan uçurumdan aşağı atını sürmüştür. Tesadüf eseri ölmemiş ancak bir ayağı topal kalmıştır.
Tarihte tam bu dönem beliren bir güçlü karakter daha vardır: Şeyh Şamil. Şeyh Şamil, Hacı Murat’ın öldürdüğü Hamzad Bek’in yerine Kafkasya İmamı olmuş ve Ruslara karşı Kafkasya’nın bağımsızlığı için savaşa başlamıştır. Bir süre sonra bu savaşta yanında kendisine katılan Hacı Murat’ı da bulacaktır. İşte bu noktadan sonra tarihte bazı belirsizlikler mevcuttur. Hacı Murat, savaş sırasında saf değiştirerek Rusların yanına geçecektir. Ancak bu saf değiştirme bir danışıklı dövüş müdür yoksa gerçekten Şeyh Şamil ile Hacı Murat arasında bir anlaşmazlık mı çıkmıştır? Zamanın tarihçileri bu soruya net bir yanıt veremiyorlar. Ancak gerçek olan şudur ki Hacı Murat’ın yaşamı Ruslar tarafından öldürülerek ve kesik kafası halk arasında dolaştırılarak sona ermiştir.
Tolstoy’un eseri, Hacı Murat’ın Rusların tarafına geçişi ile başlamakta ve öldürülüşü ile sona ermektedir. Tolstoy’un öyküsünü yazarken çok titiz çalıştığını, dönemin gerçek olaylarını yazan hemen hemen tüm kitapları incelediğini ve her ayrıntıyı da gözden geçirdiğini belirtmeden geçmemeliyiz.
Tolstoy’un Hacı Murat adlı eserine başladığınızda, onun yapıtlarındaki akıcılık, berraklık ve sahnelerdeki olan biteni en ince ayrıntısına kadar tasvir yeteneği hemen çevrenizi sarıyor. Öykünün sonuna kadar da bu sarmaldan çıkmanız mümkün olmuyor. Bu o kadar güçlü bir tasvir yeteneği ki satırları okur okumaz anlatılanlar adeta gözünüzün önünden bir film gibi geçiyor. Örneğin daha başlangıçta anlatıcının yaptığı öyle müthiş bir tabiat tasviri var ki kendinizi otlaklar ve çavdar tarlalarının içerisinde hissetmemek mümkün değil. Ayrıca eline almış olduğu boynu bükük bir devedikenini anlatması ve bunu Hacı Murat ile özdeşleştirmesi öykünün size verdiği sonsuz evrenin unutulmaz bir parçası olmuş.
Hacı Murat, Tolstoy’un tarihsel gerçekliklerden yola çıkarak yazdığı bir öykü. Aynı türde olan Savaş ve Barış kadar çok karakterli ve uzun olmasa da onun yarattığı etkiyi yine fazlasıyla veren bir başyapıt.
Son olarak kendisi ile aynı dönemlerde yaşamış ünlü durum öykücüsü Çehov’un Tolstoy hakkında söylediği bir söz ile yazıyı bitirelim:
“Tolstoy olmasaydı, edebiyat, çobanı olmayan bir sürü, içinden çıkılamaz bir kördüğüm olurdu”