Emin hissetmek duygusu her insanın içinde var olan, güvende olma iç güdüsü ile izah edilebilir.
Hayvanlarda da var olan bu duygu kabadayısından, mafya babasına, devlet başkanından, generaline, hakimine, savcısına kadar herkesin istemli istemsiz aradığı güvencedir.
Bir kişiden, bir yerlerden, hiç ummadık bir kişiden veya bir afetten kaynaklanabilecek zarardan korunma arzusudur bu.
Ben kimseden hiç bir şeyden korkmuyorum diyen bir kişi yalan söylüyordur.
Kendimiz için, ailemiz için, sevdiklerimiz için endişe duyuşumuz, aşırıya kaçmadıkça, uykularımızı kaçırmadıkça, psikolojimizi bozmadıkça gayet normaldir.
EMİN OLMAK
Emin olmak ise, güvenilir, zarara uğratma ihtimali olmayan kişiye yakıştırılan bir sözdür veee maalesef çok nadir rastlanır böyle insanlara.
Bu vasıfta bir insan gördüğünüzde, arkadaş olmak istersiniz, yanından ayrılmak zor gelir size.
Bazı şeyhlerin yanına giden ve oraya bağlanan kişilerin bir çoğu, onun yanında kendini güvende hissettiğinden bu muhabbetin zuhuru olarak ona intisap eder.
Şöyle düşünür o Allah’ı biliyor, Allah’tan korkuyor ve seviyor, Allah’ın emir ve yasaklarına iman etmiş, kabullenmiş; o halde ondan bana bir zarar gelmez.
Keza, dilinden Allah’ın adı düşmeyen sıradan bir müridi bile etkiler bizi, güveniriz.
Halbuki gerçekte bazıları karşısındakine güven aşılamak, korku, endişe, tereddüt kalkanını indirmesini sağlamak için dilinden din, kitap, Allah, Kur’an eksik etmez.
Böyle insanlar bir süre sonra menfaatleri için bir davranışta bulununca hem zarar görürüz hem de Allah’a, dine olan teslimiyetimiz zedelenir; doğan mağduriyetimizi Allah’a, dine fatura etmeye kalkışırız.
Oysa, Allah ve gönderdiği Peygamberi ve Kur’an bize dosdoğru olmayı, iyi bir kul ve iyi bir insan olmayı emreder.
Bir de rütbesini, makamını, zenginliğini kullanarak toplum üzerinde itimat kurup, kendi menfaatini gözetenler var.
Güven içinde olmayı arzulayan insan, bu kişilere karşı da tuhaf bir itimat duygusu hisseder.
Bu hissiyatının da yanlış olduğunu zaman içinde görür veya duyar ve soğur, hayal kırıklığı yaşar.
Örnek olarak politikacıların, partilerin bir çoğunu gördükçe siyasetten soğur, yöneticilerine güveni kalmaz, kendisini ve ülkesini çaresiz hisseder.
Ayestefanos Antlaşması’nı okudum dün. Hani, Rusların Yeşilköy önüne kadar gelip 2. Abdülhamid’in imzalamak zorunda kaldığı antlaşmayı.
Orada, Rus general Totlaben’in sohbet esnasında Osmanlı ordusu paşalarının hakkında söyledikleri derinden yaraladı beni.
Koskoca bir imparatorluğun cephedeki komutanlarının şahsi ihtirasları yüzünden düştüğü acziyeti hiddetle okudum. Antlaşma maddelerini üzüntüyle müşahede ettim.
Sözün özü herkes emniyette olmak ister lakin, emniyetli insan olmayı, başkalarına veya başka bir canlıya zarar vermemeyi umursamaz çoğu kişi.
Allah ıslah etsin.
İbrahim Tamer