Eğer bir şansım olsaydı eski İstanbul’da yaşamak isterdim.
Dedem kanun çalarken ablam Cahide’yle ona eşlik ediyor olurduk. Hülyalı dizeler mırıldanarak günü bitirirken Fransız Kız kolejine gittiğimden dadımın ütülediği dantelalı elbiseme göz atıp Maarif Kolejindeki sevdiğimi düşünürdüm.
Kimbilir belki bir gün biz de Heybeli’de mehtaba çıkardık...
Ama yine de karanlık bir köşesi olurdu. Beni Reşitzadelerden tüy bıyıklı Rüstem’e vermek isterdi belki de muhterem peder.
Ben hayır deyince kıyamet kopardı. Yahya Kemal’in “Mehtap, iri güller ve senin en güzel aksin” dizelerini mırıldanırken ben, aşık başka maşuk başka yola sapardı.
Eğer bir şansım olsa, yine de eski İstanbul’da yaşamak isterdim.
Rum komşumuzun kızı Eva’yla deniz kenarından geçen kağnı arabalarına bakardık. Çeşme’nin etrafındaki beş çınar ağacına el sallar, yedi tepeye çıkıp aksimize bakardık.
Kıvılcım Kalay