Bir kadının mağduriyetini haksız şekilde kullanmak, diğer kadınların haklarını gölgede bırakmaz mı? Kadını güçlendirmek isterken, erkeklerin haklarını çiğneyip aileleri yıkmaya sebep olduk mu? Bu sorular, kadın haklarını savunurken adaletin her iki cinsiyet için de nasıl sağlanması gerektiğini düşündürüyor.
Hayatımızda anne ve baba figürleri elbette önemli. Ancak onların da içinde bulunduğu şartlar, eğitim düzeyleri ve yetiştirilme tarzları, zaman zaman çocuklarda derin izler bırakabiliyor. Bu durumun sonucunda oluşan mağduriyetlerin sorumluluğunu yalnızca geçmişe yüklemek yerine, çözüm yollarını tartışmalıyız.
Bir okuyucumun paylaşımıyla bu düşüncelerimi pekiştirmek isterim: “36 yıldır bir hastalıkla mücadele ediyorum. Belki bu, babamın erkek çocuk beklentisinden ya da ebeveynlerimin sevgisizliğinden kaynaklanıyor. Kim bilir...” İşte, okuyucularımın yazılarımda kendini bulması, bu hikayeleri yazma amacımı açıklıyor.
Terk Edilmiş Çocuklar: Görmezden Gelinen Yıkım
Anne ya da baba tarafından terk edilen çocukların yaşadığı psikolojik yıkımı göz ardı edemeyiz. Bir çocuk, neden terk edildiğini sorgular; bu sorulara bir yanıt bulamayınca kendi iç dünyasında derin yaralar oluşur. Annesi ya da babası olmadığını öğrendiğinde hissettiği boşluk, bu çocukları çoğu zaman hayattan koparır.
Daha da üzücü olan, bu çocukların korunması gereken durumlarda dahi sistemin eksiklerinin mağduriyetlere yol açmasıdır. Bazı anneler veya babalar, çocukların hakkını korumak yerine kendilerini haklı göstermek için yalanlara başvuruyor. Kendi mağduriyetlerini öne sürerken, çocuklarının ya da diğer aile bireylerinin haklarını hiçe sayabiliyorlar.
Kadın Haklarının Yanlış Kullanımı
Kadın hakları, ezilmiş ve susturulmuş kadınların kendilerini ifade edebilmesi için var. Ancak bu haklar, kötüye kullanıldığında adalet duygusunu zedeliyor. Erkeklere yönelik haksız suçlamalar, masum çocukların mağduriyeti ve ailelerin dağılması, toplumun bu haklara olan güvenini de sarsıyor.
Örneğin, "kadın beyanı esastır" ilkesi, gerçekten mağdur kadınlar için bir güvence sağlarken, kötü niyetli kullanımlarda büyük zararlara yol açabiliyor. Erkeklerin iftiralara maruz kalması, çocukların görmezden gelinmesi ya da ailelerin parçalanması, bu hakların amacına uygun kullanılmadığını gösteriyor.
Çözüm: Hakkaniyet ve Adalet
Kadın haklarını savunurken yalnızca bir cinsiyetin mağduriyetine odaklanmak, toplumda daha büyük yaralar açabilir. Adaletin sağlanması, kadınların haklarının korunmasının yanı sıra erkeklerin ve çocukların da haklarının gözetilmesiyle mümkün olur.
Hak aramak, başkalarının hakkını çiğnemek anlamına gelmemelidir. Yasal düzenlemeler, yalnızca adil kullanıldığında gerçek bir toplumsal fayda sağlar. İnsanların mağduriyetlerini çözmek için daha kapsayıcı, vicdanlı ve dengeli yaklaşımlar geliştirmeliyiz.