Yine kış mevsimi geldi. Heryer alabildiğine soğuk yüreklerimizi alabildiğine geçmiş özlemi sardı. Penceremden, zamana direnen beton yığınları arasında ayakta kalmaya çalışan sıvasız inşaat duvarlarını izlerken aklımda bir soru belirdi. Nur çevrende gördüğün her bir belirti sanki insandan bir alıntı değil mi? Zamanla bedeninden biryerler hasar görüp ruhundan birşeyler dökülürken ayakta kalma mücadelesiyle yıkılmadan dik duruşun bu değil mi?
Sonra yüzümdeki gülümsemeyle köydeki çocukluğum geldi aklıma, gözümden damlalar dökülmeye başladı. Sanki her fırsatını buldukça gözlerim yüreğindekileri atmaya bahaneler arıyordu. Odamda sobadan gelen çıtırtı sesleriyle pencere kenarına kıvrılan, elinde defter kalem olan kız aklıma geldi. İşte ilhamın dibine dibine vurduğu, kendimi görebildiğim zamanlardı. O kızın hayalleri öyle saf, öyle derindi ki semaya bakıp gülümseyerek " olur değil mi Allahım olur sen istersen olur" diye Allahla konuşan bir kız. Delice'de kızlar, erkekler kadar ayrıcalıklı değildi. İstedikleri değil ailelerin uygun gördükleri hayat onların kaderi olurdu. Bu nedenledir ki kızların çocuğu erkek gibi büyümüşlerdir. Oysa ki Asena ruhlarında kadın gibi büyümek değil erkeklerin ayrıcalığına sahip olmak ve gönüllerinden geçene sahip olmaktı belkide ..
Benim çağımın kızlarının tamamında okuma sevdası vardı. Erkekler top peşinde koşturup dünyayı takmazken, kızların elinden kalem düşmezdi. Yeri gelir tarlada çalışır, akşam mum ışığında, televizyon ışığında ödevlerini yaparlardı. En çok sevdiğim şey,balkonda ay ışığında şiir yazmaktı. Sol yanımda Delice mezarlığı, sağımda amcamların evi, karşımda komşuların evleri, yukarda ay ve yıldızlar, geçmiş gelecek ve ahiret kavramları arasında Nur ve hayalleri günün konusuydu. En çok istediği polis kıyafetini giymiş yada en çok istediği ingilizce öğretmeni olmuş, öğrencileriyle sınıfta eğlenceli ders yapıyorlardı. Neden mi ingilizce? Fen bölümü okusamda içimde deli bir sevda yatardı. Babamla evin duvarlarını örerken, çimento torbalarını silkeleyip keser yorgan ipiyle diker defter yapardım. Sadece kelime ezberlemek için sürekli ingilizce kelimeler yazar şiir okur gibi tekrarladım. Hocam sesin okadar yatkınki sanki şiir dinliyorum derdi. Şiir sevdam o balkondaki ay ışığının nostaljisinde içime işlemişti. En çok sevdiklerinin acısını, toprağa gömdüğünde, yağmur yağdığında neden toprak böyle güzel kokuyor dediklerinde anlıyorsun. Sevdiklerinin kokusuydu sanki buram buram burnunun direğini titreten....
Hepimizin sıla-i rahim özlemi, toprağın seni memlekete doğru çekişinden değil midir? Evimizin üzerindeki Ak tepeye, bayraklı tepe derdik. Nede güzel olurdu onun altında Delice'yi izlemek! Hani içine içine bir sigara çekişi vardır ya tiryakilerin, benimde içime bir Delice havası çekişim vardı. Kaç tane şiirlerime ilham oldu bilmiyorum.
Bütün gençlerin tek hayali vardı. Okuyup eli kalem tutup iyi bir makama gelmek ve vatanı milleti için en güzel yerlerde hizmet etmek. Delice milliyetçi, vatanına, milletine bağlı Türkmen ilçesidir. Düğünde, cenazesinde Türk bayrağı, illaki evinin bir köşesindedir. Hala düğün evinde uzun direğe dikilen Türk bayrağındaki elmanın, tavuk teleğinin hikmetini çözemesemde, düğün sabahına kadar o bayrağın inmesi gerektiğine dair düğün kültürü varlığını koruyor. Kimine göre doğru kimine göre ne hatıralar barındırıyor, dinlemek lazım. Milli ve manevi değerlerimizin varlığı ve önemini şehire gelip gurbet kelimesini kavradığımda anlayabildim. Köy düğünleri nekadar basit gelirdi. Kuzenlerin şehirdeki düğünlerine özenirdik. Tıpkı şehirdeki yaşayışlarının nekadar cazip olduğunu düşündüğümüz gibi belkide hayallerimizi yoğuran da onlara benzeme isteğiydi.
Şimdi şehirdeki senelerin izlenimlerini bir yana çocuk bakışını bir yana koyduğumda, o köy düğünlerindeki akrabalarla ucu bucağı görünmeyen halayların, o samimiyetin, o heyecanın yeri bir başkaydı. Günlerce sofra hazırla, sofra kaldır, gelenlere çay dağıt, bulaşıkları toparla bir taraftan kalkıp oyna, çünkü halam elinde terlikle beklerdi.
Bazen diyorum ki neye mal olursa olsun o terliğin bile bir anlamı vardı. Yorulmak yok kuzenler senin kardeşindir. Dört gün üç gece düğünler olurdu. Akın akın komşular, akrabalar gelirdi. O gelinle damat sanki pamuklara sarılırdı.Kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk demeden, elbisem kirlenir demeden herkes koşar gelirdi. Hani düğün diyip bir kaç saate indirdiğimiz salon düğünleri ve zoraki yüzümüzdeki gülümsemeyle katıldığımız şehir düğünleri varya hangimiz buradaki huzuru bulabildik söyler misiniz?
Hasret misin vuslat mısın Delicem derken hasretim bana bu şiiri yazdırmıştı. Delice'nin ilk türküsü bestelendi ve klip yapılması için bekliyor. Hepimiz bir birey olarak toprağımıza, çocukluğumuza, değerlerimize, kültürümüze sahip çıkmazsak çocuklarımızın böyle güzel hatıraları olmayacak. Her fırsatta tatile gitmek yerine memleketinin yıkık virane evide olsa orada yaşayan hatıralarına, hikayelerine, anılarına değer verip tüm sülalece topranıp sohbetinize katsanız güzel olmaz mıydı? Delice'nin sohu taşında çiğköfteler, ÇÖCÜK'ler közde, arabaşı çorbası buram buram, birde yufka ekmek üzerine bulgur pilavı, turşu bunları lokantada yediğimiz karışık etlere değişir misiniz?
Köydeki evimi kendi elimle sattığım gün, göbek bağımın ağrıdığını sanki kolumun bir tanesinin düştüğünü hissetmem zaman aldı. Bayramlarda herkes aile büyüklerinin evinde toplanırken bir başıma şehirde pencerede bayramı izlemek yetim çocukların ana babasının yokluğunu hissetmesi gibi ağır geldi. O soba külünü soğukta küllüğe dökmek ne zordu. İnanın şimdi sıcak odamda için üşüyor. Yalnız bayramların, insanın içinde ne yaralar açtığını sadece ben değil gurbetteki tüm hemşehrilerim hissediyorlar. Tek söyledikleri "köyümde bir göz odam olsaydı da bayramlarda şehirde yalnız kalmasaydım. Akrabalık bağları İslam'da bunun için bukadar kıymetli bu kadar değerlidir. Her ne yaşanırsa yaşansın her ne olursa olsun bayramlarda akrabaları barıştırmanın ulviyetini peygamberim söylemez mi? Siz siz olun sıla-i rahim bağlarınızı hiçbirşeye değişmeyin ve bir karış toprağınız varsa dahi satıp gurbete gitmeyin. Zira aklınız her zaman memleketinizde kalacaktır...Sorarım sizlere böyle bir memleket özlenmez mi?
Anasayfa
Yazarlar
Nur Delice
Yazı Detayı
Bu yazı 608 kez okundu.
Hasret misin vuslat mısın Delicem?
Yine kış mevsimi geldi. Heryer alabildiğine soğuk yüreklerimizi alabildiğine geçmiş özlemi sardı. Penceremden, zamana direnen beton yığınları arasında ayakta kalmaya çalışan sıvasız inşaat duvarlarını izlerken aklımda bir soru belirdi. Nur çevrende gördüğün her bir belirti sanki insandan bir alıntı değil mi? Zamanla bedeninden biryerler hasar görüp ruhundan birşeyler dökülürken ayakta kalma mücadelesiyle yıkılmadan dik duruşun bu değil mi?
Sonra yüzümdeki gülümsemeyle köydeki çocukluğum geldi aklıma, gözümden damlalar dökülmeye başladı. Sanki her fırsatını buldukça gözlerim yüreğindekileri atmaya bahaneler arıyordu. Odamda sobadan gelen çıtırtı sesleriyle pencere kenarına kıvrılan, elinde defter kalem olan kız aklıma geldi. İşte ilhamın dibine dibine vurduğu, kendimi görebildiğim zamanlardı. O kızın hayalleri öyle saf, öyle derindi ki semaya bakıp gülümseyerek " olur değil mi Allahım olur sen istersen olur" diye Allahla konuşan bir kız. Delice'de kızlar, erkekler kadar ayrıcalıklı değildi. İstedikleri değil ailelerin uygun gördükleri hayat onların kaderi olurdu. Bu nedenledir ki kızların çocuğu erkek gibi büyümüşlerdir. Oysa ki Asena ruhlarında kadın gibi büyümek değil erkeklerin ayrıcalığına sahip olmak ve gönüllerinden geçene sahip olmaktı belkide ..
Benim çağımın kızlarının tamamında okuma sevdası vardı. Erkekler top peşinde koşturup dünyayı takmazken, kızların elinden kalem düşmezdi. Yeri gelir tarlada çalışır, akşam mum ışığında, televizyon ışığında ödevlerini yaparlardı. En çok sevdiğim şey,balkonda ay ışığında şiir yazmaktı. Sol yanımda Delice mezarlığı, sağımda amcamların evi, karşımda komşuların evleri, yukarda ay ve yıldızlar, geçmiş gelecek ve ahiret kavramları arasında Nur ve hayalleri günün konusuydu. En çok istediği polis kıyafetini giymiş yada en çok istediği ingilizce öğretmeni olmuş, öğrencileriyle sınıfta eğlenceli ders yapıyorlardı. Neden mi ingilizce? Fen bölümü okusamda içimde deli bir sevda yatardı. Babamla evin duvarlarını örerken, çimento torbalarını silkeleyip keser yorgan ipiyle diker defter yapardım. Sadece kelime ezberlemek için sürekli ingilizce kelimeler yazar şiir okur gibi tekrarladım. Hocam sesin okadar yatkınki sanki şiir dinliyorum derdi. Şiir sevdam o balkondaki ay ışığının nostaljisinde içime işlemişti. En çok sevdiklerinin acısını, toprağa gömdüğünde, yağmur yağdığında neden toprak böyle güzel kokuyor dediklerinde anlıyorsun. Sevdiklerinin kokusuydu sanki buram buram burnunun direğini titreten....
Hepimizin sıla-i rahim özlemi, toprağın seni memlekete doğru çekişinden değil midir? Evimizin üzerindeki Ak tepeye, bayraklı tepe derdik. Nede güzel olurdu onun altında Delice'yi izlemek! Hani içine içine bir sigara çekişi vardır ya tiryakilerin, benimde içime bir Delice havası çekişim vardı. Kaç tane şiirlerime ilham oldu bilmiyorum.
Bütün gençlerin tek hayali vardı. Okuyup eli kalem tutup iyi bir makama gelmek ve vatanı milleti için en güzel yerlerde hizmet etmek. Delice milliyetçi, vatanına, milletine bağlı Türkmen ilçesidir. Düğünde, cenazesinde Türk bayrağı, illaki evinin bir köşesindedir. Hala düğün evinde uzun direğe dikilen Türk bayrağındaki elmanın, tavuk teleğinin hikmetini çözemesemde, düğün sabahına kadar o bayrağın inmesi gerektiğine dair düğün kültürü varlığını koruyor. Kimine göre doğru kimine göre ne hatıralar barındırıyor, dinlemek lazım. Milli ve manevi değerlerimizin varlığı ve önemini şehire gelip gurbet kelimesini kavradığımda anlayabildim. Köy düğünleri nekadar basit gelirdi. Kuzenlerin şehirdeki düğünlerine özenirdik. Tıpkı şehirdeki yaşayışlarının nekadar cazip olduğunu düşündüğümüz gibi belkide hayallerimizi yoğuran da onlara benzeme isteğiydi.
Şimdi şehirdeki senelerin izlenimlerini bir yana çocuk bakışını bir yana koyduğumda, o köy düğünlerindeki akrabalarla ucu bucağı görünmeyen halayların, o samimiyetin, o heyecanın yeri bir başkaydı. Günlerce sofra hazırla, sofra kaldır, gelenlere çay dağıt, bulaşıkları toparla bir taraftan kalkıp oyna, çünkü halam elinde terlikle beklerdi.
Bazen diyorum ki neye mal olursa olsun o terliğin bile bir anlamı vardı. Yorulmak yok kuzenler senin kardeşindir. Dört gün üç gece düğünler olurdu. Akın akın komşular, akrabalar gelirdi. O gelinle damat sanki pamuklara sarılırdı.Kadın, erkek, yaşlı, genç, çocuk demeden, elbisem kirlenir demeden herkes koşar gelirdi. Hani düğün diyip bir kaç saate indirdiğimiz salon düğünleri ve zoraki yüzümüzdeki gülümsemeyle katıldığımız şehir düğünleri varya hangimiz buradaki huzuru bulabildik söyler misiniz?
Hasret misin vuslat mısın Delicem derken hasretim bana bu şiiri yazdırmıştı. Delice'nin ilk türküsü bestelendi ve klip yapılması için bekliyor. Hepimiz bir birey olarak toprağımıza, çocukluğumuza, değerlerimize, kültürümüze sahip çıkmazsak çocuklarımızın böyle güzel hatıraları olmayacak. Her fırsatta tatile gitmek yerine memleketinin yıkık virane evide olsa orada yaşayan hatıralarına, hikayelerine, anılarına değer verip tüm sülalece topranıp sohbetinize katsanız güzel olmaz mıydı? Delice'nin sohu taşında çiğköfteler, ÇÖCÜK'ler közde, arabaşı çorbası buram buram, birde yufka ekmek üzerine bulgur pilavı, turşu bunları lokantada yediğimiz karışık etlere değişir misiniz?
Köydeki evimi kendi elimle sattığım gün, göbek bağımın ağrıdığını sanki kolumun bir tanesinin düştüğünü hissetmem zaman aldı. Bayramlarda herkes aile büyüklerinin evinde toplanırken bir başıma şehirde pencerede bayramı izlemek yetim çocukların ana babasının yokluğunu hissetmesi gibi ağır geldi. O soba külünü soğukta küllüğe dökmek ne zordu. İnanın şimdi sıcak odamda için üşüyor. Yalnız bayramların, insanın içinde ne yaralar açtığını sadece ben değil gurbetteki tüm hemşehrilerim hissediyorlar. Tek söyledikleri "köyümde bir göz odam olsaydı da bayramlarda şehirde yalnız kalmasaydım. Akrabalık bağları İslam'da bunun için bukadar kıymetli bu kadar değerlidir. Her ne yaşanırsa yaşansın her ne olursa olsun bayramlarda akrabaları barıştırmanın ulviyetini peygamberim söylemez mi? Siz siz olun sıla-i rahim bağlarınızı hiçbirşeye değişmeyin ve bir karış toprağınız varsa dahi satıp gurbete gitmeyin. Zira aklınız her zaman memleketinizde kalacaktır...Sorarım sizlere böyle bir memleket özlenmez mi?
Ekleme
Tarihi: 16 Ocak 2025 - Perşembe
Hasret misin vuslat mısın Delicem?
Yazıya ifade bırak !
Bu yazıya hiç ifade kullanılmamış ilk ifadeyi siz kullanın.
Okuyucu Yorumları
(12)
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.
Gökalp Şentürk
(16.01.2025 11:23 -
#449)
Kaleminize yüreğinize duygunuza sağlık muhteşem bir yazı
Gökalp Şentürk
(16.01.2025 11:23 -
#450)
Kaleminize yüreğinize duygunuza sağlık muhteşem bir yazı
Uğur
(16.01.2025 11:24 -
#452)
Çok güzel yazı olmuş emeğine yüreğine sağlık
Bayram Yelen
(16.01.2025 11:25 -
#454)
Tebrikler
Kelamın kalemin daim olsun.
İyi ki varsın.
Gökşin
(16.01.2025 11:55 -
#456)
Kaleminize sağlık güzel bir yazı olmuş.
Gülçin polat
(16.01.2025 11:57 -
#457)
Sen bir kitap yazsana canım çok iyi
İsmet Taş
(16.01.2025 12:11 -
#458)
Delice, Kırıkkale'nin gerçekten son derece güzel, şirin bir ilçesi.
Bir ilçeye duyulan özlem ve Hasret ancak bu kadar güzel anlatılabilir. Şiir tadında.
Her birimizin memleket hasretini bu yazıda görebiliyoruz, bulabiliyoruz.
Hangimiz doğduğumuz ve yaşadığımız yerlerin özlemini çekmiyoruz, hasretiyle kavrulmuyoruz ,anılarımızı ve yaşadıklarımızı hatırlamadan edemiyoruz?
Soyadını bu ilçeden almış olan, şair, yazar , Kadın Kolları Genel Başkanı, Nur Delice hanımefendiye, bizi uzak diyarlara götürüp memleket hasretini içimizde kor gibi yaktığı için,
en içten duygularımla tebrik ve teşekkürlerimi sunuyorum.
Selam ve dua ile.
İsmet Taş
(16.01.2025 12:11 -
#459)
Delice, Kırıkkale'nin gerçekten son derece güzel, şirin bir ilçesi.
Bir ilçeye duyulan özlem ve Hasret ancak bu kadar güzel anlatılabilir. Şiir tadında.
Her birimizin memleket hasretini bu yazıda görebiliyoruz, bulabiliyoruz.
Hangimiz doğduğumuz ve yaşadığımız yerlerin özlemini çekmiyoruz, hasretiyle kavrulmuyoruz ,anılarımızı ve yaşadıklarımızı hatırlamadan edemiyoruz?
Soyadını bu ilçeden almış olan, şair, yazar , Kadın Kolları Genel Başkanı, Nur Delice hanımefendiye, bizi uzak diyarlara götürüp memleket hasretini içimizde kor gibi yaktığı için,
en içten duygularımla tebrik ve teşekkürlerimi sunuyorum.
Selam ve dua ile.
Nur Delice
(16.01.2025 16:15 -
#460)
Güzel yorumlarınız için çok teşekkür ederim