Her toplum kendi liderini ortaya çıkarır. Bu, toplumun dünyaya bakış açısından, eğitim düzeyinden ve o dönemin ruhundan kaynaklanır.
Bir zamanlar, bir padişah yüksek vergi koydu. Vezirine dönerek, "Halk durumdan şikayetçi mi?" diye sordu. Vezir, "Evet, padişahım, halk çok öfkeli. Sokağa çıkıp sarayı basabilirler." Padişah, "O zaman vergileri iki kat daha artıralım." Vezir, "Aman padişahım, bu çok tehlikeli bir şey." Padişah, "Korkma, halk susacak."
Vezir padişahın dediğini yaptı ve vergileri iki kat daha artırdı. Padişah vezirine, "Halk şimdi ne yapıyor?" diye sordu. Vezir, "Halk suspus oldu, padişahım." Padişah, "Gördün mü? Halktan korkmana gerek yok."
Vezir, "Ama padişahım, halk susuyor ama düşünüyor. Bir gün bu vergileri geri alacağımızı düşünürlerse ne olacak?" Padişah, "Onlar düşünsünler. Biz padişahız, onlar ise halk. Biz ne derse o olur."
Ama vezir haklıydı. Halk düşündü ve bir gün vergileri geri almak için sokaklara döküldü. Padişah ve veziri tahttan indirildi.
Bu hikaye, bize bir toplumun kendi liderini kendi seçtiğini gösterir. Eğer bir toplum sorgulayan ve hesap soran bir toplumsa, iyi liderler seçer. Ama eğer bir toplum sorgulamayan ve hesap soran bir toplumsa, kötü liderler seçer.
Biz Türkler, Selçukluyu kurduk, Osmanlıyı kurduk ve Cumhuriyeti kurduk. Çağ kapatıp çağ açtık. Ama şimdi ne oldu? Sorgulayan ve hesap soran bir toplum olmaktan çıktık. Artık bağırıp çağıran bir toplumuz.
Bağırıp çağırmakla bir şey elde edemeyiz. Aklımızı kullanmalı ve susmalıyız. Oturuşup düşünmeliyiz. Zamlar geri alınır, inanın.