,, ,
Dr. Canan Yılmaz
Köşe Yazarı
Dr. Canan Yılmaz
 

Yenilgilerimiz hep gizlenmiş bizden

Rusların Yeşilköy’e kadar geldiğini gizlemek için ısrarla Ayastefanos anlaşması dendiği gibi... Abdulhamid in bugünkü topraklarımızın 2 katı toprak kaybına rağmen”Bir karış toprak vermedi!"dev yalanı ;  Ağzına bir damla şarap koymadı,  Evliya idi,  Çok bilgiliydi Çok Uluydu,askeri bir dehaydı dedikleri gibi... 93 Harbi’nin neden kaybedildiği, Abdülhamit’in hangi askeri ve akıldışı talimat ve taktiklerinin savaşın kaybedilmesine yol açtığı pek gündeme gelmedi. Hamaset ve padişah kutsamaktan öte bir mantık taşımayan tarih anlayışı, gerçekleri hep örtbas etti. Osmanlı-Rus Savaşı’nın diğer adıyla 93 Harbi’nin kaybedilmesinin asıl sebebi, Osmanlı ordusunun ve komutanlarının yetersizliği değil, tam tersine savaşı kazanacak yetenekte olan komutanların “saray tarafından” korkunç bir cehaletle yönetilmesindendir. Çağın en büyük direnişi olan Plevne Savunması bile sarayın bu yeteneksizliğine rağmen verilen bir kahramanlık örneği olmuştur. NEDEN YENİLDİK? Osmanlı ordusu, karşısındaki düşmanla sayı, silah, top gücü olarak aşağı yukarı eşitti. Sultan Abdülaziz, Abdülhamit’e iyi bir ordu ve güçlü bir donanma devretmişti. Komutanlar vatansever, azimli ve başarılı kişilerden oluşuyordu. Buna rağmen yenildik. Yenilgimizin tek sebebi, savaşın, savaş meydanlarından değil, deneyimsiz ve yeni padişah olmuş Abdülhamit tarafından saraydan idare edilmesi yönündeki baskı ve kararı olmuştur. Padişah, savaş boyunca meydana gelen bütün hareketleri saraydan değerlendirmek, saraydan emirler vermek, stratejik ve taktik manevraları saraydan düzenlemek ve bunları o zaman tek bir telgraf hattı olan Balkanlar’dan ordulara ulaştırmak gibi bir hata içine düşmüştü. Ama öyle yapmadı. ABDÜLHAMİT:  EMRİM DIŞINDA BİR ŞEY YAPMAYIN! Bu komutanlara Saray’dan sürekli emirler yağdırdı. Bu emirler tek bir telgraf hattının olduğu savaş bölgelerine üç gün, beş gün hatta sekiz gün gecikmeyle ulaşıyordu. Bu arada karşılıklı savaş pozisyonları ve hareket şartları değişiyor, savaş başka bir şekle bürünüyordu. Saraydan gelen emrin dışında savaş planı uygulamama emri verilen komutanlar ise bu korkunç gecikmelerden dolayı, yapılması gereken ani hareketleri yapmakta sürekli geciktiler, sürekli toprak kaybettiler. Ruslar, savaşın ilanı ile birlikte 24 Nisan 1877’de Romanya’ya girdi. Bize bağlı olmasına rağmen asker bulundurmadığımız Romanya, Rusların eline geçti. Büyük bir hızla ilerleyen Ruslar, Ziştovi’ye ulaşınca Türkler Tırnova’ya çekilmek zorunda kaldı. Halbuki Tuna’nın güney kıyılarındaki köprü boyları karşı hücumlarla rahatlıkla ele geçirilebilirdi ama komutanların karar yetkisi yoktu. Bu sırada Çar ve komutanlar ise cephe hattındaydı! Osmanlı padişahının savaşı idare ettiği sarayın pencerelerinden ise Boğaziçi ve Çamlıca tepeleri görülüyordu. Marangozluk konusunda yetenekli olan padişahın, askeri yetenek ve eğitimi sıfırdı. Savaşı ve cepheyi denetlemesi gereken seraskerin bile cephe denetimi yapmak üzere İstanbul’dan ayrılmasına izin verilmiyordu! 93 Harbi’ni değerlendiren uzmanlar, sarayın alandaki komutanlara işi bırakması durumunda savaşın renginin değişeceğini söylerler. Plevne Kalesi’nde Osman Paşa’ya destek gitmedi, büyük kahramanlıklar gösteren ve Şıpka Geçidi’ni ele geçiren Süleyman Paşa’ya destek gitmedi, sonunda da Ruslar, sarayın yönettiği Osmanlı ordusunu bugünkü Yeşilköy’e kadar atarak burada karargâh kurdu. RUSLAR NE İSTİYORSA VERİN! Abdülhamit Han, Yeşilköy’e dayanan Rus grandükü Nikola’nın gönlünü almak için ona ziyafetler tertipledi. Saraydan altın, gümüş kaplar, billur takımlar ve nefis yemekler gönderdi. Ayastefanos Antlaşması’nın imzalanması için masaya oturulduğunda Abdulhamit’in, Osmanlı delege kuruluna verdiği talimat şuydu: “Ruslar her ne teklif ederlerse kabul edin.” Sonuçta da bu anlaşma ile teslim bayrağı çekiliyordu. Ruslara yenilginin sonuçları ağırdı. Osmanlı devleti büyük toprak kaybına uğrayacak, 100 bin askerimiz şehit olacak, milyonlarca Osmanlı vatandaşı Balkanlar’dan ve Kafkasya’dan İstanbul’a göç edecekti. İşi yetkilisine bırakmayan, saraydan savaş yönetme hatasına düşen deneyimsiz ve yeteneksiz bir padişahın yenilgi sonrasında “Ruslar ne teklif ederse kabul edin” cümlesiyle şekillenen perişanlık üzerine başka bir şey söylemeye gerek kalmıyor.
Ekleme Tarihi: 28 April 2025 - Monday

Yenilgilerimiz hep gizlenmiş bizden

Rusların Yeşilköy’e kadar geldiğini gizlemek için ısrarla Ayastefanos anlaşması dendiği gibi...
Abdulhamid in bugünkü topraklarımızın 2 katı toprak kaybına rağmen”Bir karış toprak vermedi!"dev yalanı ; 
Ağzına bir damla şarap koymadı, 
Evliya idi, 
Çok bilgiliydi
Çok Uluydu,askeri bir dehaydı dedikleri gibi...
93 Harbi’nin neden kaybedildiği, Abdülhamit’in hangi askeri ve akıldışı talimat ve taktiklerinin savaşın kaybedilmesine yol açtığı pek gündeme gelmedi. Hamaset ve padişah kutsamaktan öte bir mantık taşımayan tarih anlayışı, gerçekleri hep örtbas etti.

Osmanlı-Rus Savaşı’nın diğer adıyla 93 Harbi’nin kaybedilmesinin asıl sebebi, Osmanlı ordusunun ve komutanlarının yetersizliği değil, tam tersine savaşı kazanacak yetenekte olan komutanların “saray tarafından” korkunç bir cehaletle yönetilmesindendir.

Çağın en büyük direnişi olan Plevne Savunması bile sarayın bu yeteneksizliğine rağmen verilen bir kahramanlık örneği olmuştur.

NEDEN YENİLDİK?

Osmanlı ordusu, karşısındaki düşmanla sayı, silah, top gücü olarak aşağı yukarı eşitti. Sultan Abdülaziz, Abdülhamit’e iyi bir ordu ve güçlü bir donanma devretmişti. Komutanlar vatansever, azimli ve başarılı kişilerden oluşuyordu. Buna rağmen yenildik.

Yenilgimizin tek sebebi, savaşın, savaş meydanlarından değil, deneyimsiz ve yeni padişah olmuş Abdülhamit tarafından saraydan idare edilmesi yönündeki baskı ve kararı olmuştur.

Padişah, savaş boyunca meydana gelen bütün hareketleri saraydan değerlendirmek, saraydan emirler vermek, stratejik ve taktik manevraları saraydan düzenlemek ve bunları o zaman tek bir telgraf hattı olan Balkanlar’dan ordulara ulaştırmak gibi bir hata içine düşmüştü.

Ama öyle yapmadı.

ABDÜLHAMİT:  EMRİM DIŞINDA BİR ŞEY YAPMAYIN!

Bu komutanlara Saray’dan sürekli emirler yağdırdı. Bu emirler tek bir telgraf hattının olduğu savaş bölgelerine üç gün, beş gün hatta sekiz gün gecikmeyle ulaşıyordu. Bu arada karşılıklı savaş pozisyonları ve hareket şartları değişiyor, savaş başka bir şekle bürünüyordu.

Saraydan gelen emrin dışında savaş planı uygulamama emri verilen komutanlar ise bu korkunç gecikmelerden dolayı, yapılması gereken ani hareketleri yapmakta sürekli geciktiler, sürekli toprak kaybettiler.

Ruslar, savaşın ilanı ile birlikte 24 Nisan 1877’de Romanya’ya girdi. Bize bağlı olmasına rağmen asker bulundurmadığımız Romanya, Rusların eline geçti. Büyük bir hızla ilerleyen Ruslar, Ziştovi’ye ulaşınca Türkler Tırnova’ya çekilmek zorunda kaldı. Halbuki Tuna’nın güney kıyılarındaki köprü boyları karşı hücumlarla rahatlıkla ele geçirilebilirdi ama komutanların karar yetkisi yoktu.

Bu sırada Çar ve komutanlar ise cephe hattındaydı!

Osmanlı padişahının savaşı idare ettiği sarayın pencerelerinden ise Boğaziçi ve Çamlıca tepeleri görülüyordu.

Marangozluk konusunda yetenekli olan padişahın, askeri yetenek ve eğitimi sıfırdı. Savaşı ve cepheyi denetlemesi gereken seraskerin bile cephe denetimi yapmak üzere İstanbul’dan ayrılmasına izin verilmiyordu!

93 Harbi’ni değerlendiren uzmanlar, sarayın alandaki komutanlara işi bırakması durumunda savaşın renginin değişeceğini söylerler. Plevne Kalesi’nde Osman Paşa’ya destek gitmedi, büyük kahramanlıklar gösteren ve Şıpka Geçidi’ni ele geçiren Süleyman Paşa’ya destek gitmedi, sonunda da Ruslar, sarayın yönettiği Osmanlı ordusunu bugünkü Yeşilköy’e kadar atarak burada karargâh kurdu.

RUSLAR NE İSTİYORSA VERİN!

Abdülhamit Han, Yeşilköy’e dayanan Rus grandükü Nikola’nın gönlünü almak için ona ziyafetler tertipledi. Saraydan altın, gümüş kaplar, billur takımlar ve nefis yemekler gönderdi.

Ayastefanos Antlaşması’nın imzalanması için masaya oturulduğunda Abdulhamit’in, Osmanlı delege kuruluna verdiği talimat şuydu:

“Ruslar her ne teklif ederlerse kabul edin.”

Sonuçta da bu anlaşma ile teslim bayrağı çekiliyordu. Ruslara yenilginin sonuçları ağırdı. Osmanlı devleti büyük toprak kaybına uğrayacak, 100 bin askerimiz şehit olacak, milyonlarca Osmanlı vatandaşı Balkanlar’dan ve Kafkasya’dan İstanbul’a göç edecekti.

İşi yetkilisine bırakmayan, saraydan savaş yönetme hatasına düşen deneyimsiz ve yeteneksiz bir padişahın yenilgi sonrasında “Ruslar ne teklif ederse kabul edin” cümlesiyle şekillenen perişanlık üzerine başka bir şey söylemeye gerek kalmıyor.

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.