Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘’yüz’’ yılına kavuşmanın heyecanını ve gururunu millet/ülke olarak içeride ve dışarıda yaşamaktayız. Cumhuriyet’in kuruluşu ve yeni bir ülke olmanın verdiği sorumluluklar Türkiye’nin dış politika da yapmak istediği ve yapacakları kadar, komşu ülkeler ve dünya siyasetini belirleyen güçler tarafından da merak konusuydu. Bu doğrultuda, Mustafa Kemal Atatürk ‘’Yurtta Barış, Dünyada Barış’’ parolasıyla Türkiye’nin istikametini dış politikada çizmiştir. Bu istikametle Türkiye, ‘’Sadabat Paktı’’ ve ‘’Balkan Paktı’’ gibi bölgesel örgütlenmelerin öncüsü olmuş ve gerektiğinde liderliğini gerçekleştirmiştir. 20’inci yüzyılda Birinci Dünya Savaşı sonrası, emperyalist devletler tarafından gizli-açık paylaşım haritalarında yer alan Anadolu ve Trakya’nın kurtuluş mücadelesi ile kurtulması, dünyada emperyalizmin destekçilerine de gereken cevabın verilmesi açısından önemli olduğu kadar, tarih kitaplarında yer alan ders niteliğindedir.
Dünya’da ve yaşam bulduğumuz coğrafyada/bölgemizde uluslararası siyasetin devinim ve değişim geçirdiği gerçeğiyle yüz yüze olduğumuzu bilmeliyiz ve bu bilinçle hareket kabiliyetimizi artırmalıyız. Uluslararası siyaset, 20’inci yüzyılda Soğuk Savaş Dönemi boyunca çift kutuplu –ABD ve SSCB- yürüdü, ancak doksanlı yıllara geldiğimizde gerek Sovyetler Birliği’nin dağılması, gerekse ABD’nin eski gücünde olmayışı, ayrıca dünya’da farklı uluslararası ve bölgesel aktörlerin ortaya çıkmasıyla ‘’çok taraflı’’ dünya’ya evirildik. Nihayetinde Türkiye Cumhuriyeti, uzun yıllar sonra ilerlemesini, güçlenmesini ve atılım sağlamasını istemeyen emperyalizm ve onların destekçilerinin prangalarını yıktı, yıkmak için hala mücadelesini de sürdürmektedir. ‘’Türkiye Cumhuriyeti Devleti’’ için üzerinde tarihimizin ve kardeş toplulukların/ülkelerin yaşadığı coğrafyalar değerlidir, bir o kadar da önem arz etmektedir. Balkanlar veyahut buna ‘’Rumeli’’ diyebilirsiniz de, yüzyıllardır gerek Anadolu için olsun, gerekse nice devletlerimizin kurulduğu coğrafyalar içerisinde özel bir jeopolitiğe sahip oldu, olmaya devam edecektir.
Günümüzde Balkanlar’ın karıştırılmak istenmesi ve bunun farklı emeller doğrultusunda yeni haritaların ortaya çıkması ve cetvel-pergel ile çizilmek istenmesi tesadüf değildir! Keza, bölgesel olarak etrafımıza baktığımızda emperyalistlerin dünyamızı ve özellikle bölgemizi rahat bırakmadığı geçmişte yazılıdır. Günümüz yüzyılında ise Rusya-Ukrayna savaşı, Karadeniz jeopolitiğinde NATO/ABD/AB ve Rusya’nın deniz sahalarında üstünlük mücadelesi, bunlar yetmezmiş gibi Balkanlar’a ve jeopolitik konumuna Çin ve Hindistan gibi uluslararası aktörlerinde eklenmesi Balkanlar’ın nasıl bir güç mücadelesine sahne olduğunu göstermektedir. ‘Türk Dış Politikası’ için Balkanlar vazgeçilmez bir jeopolitiktir, her kim ve kimler burada değişim üzerinden farklı planlar ve projeler içerisinde ise Türkiye Cumhuriyeti’nin ‘devlet aklını’ karşısında görecektir; siyaset ve bürokrasi olmak üzere, diplomasi ve askeri buna dâhildir. Balkanların refaha ve barışa ihtiyacı vardır; böylesine önemli ve stratejik jeopolitikte Türkiye’nin istikrarı desteklediği gibi, birçok konuda Balkanların ekonomik kalkınmasına, büyümesine ve gelişmesine verdiği destekler yadsınamaz bir gerçektir. TİKA’nın Balkanlara verdiği desteklerine bakıldığında, zaten Türkiye için Balkanların özel bir önem arz ettiği aşikârdır.
Sonuç olarak, Adriyatik’ten başlamak üzere, Karadeniz’de kıyıdaş olduğumuz Gürcistan’a kadar ve hatta Hazar denizinin batısına, Macaristan’dan –Atilla’nın memleketinden- Karpatlara ve Kırım’a kadar uzanan jeopolitikte ‘’Türkiye Cumhuriyeti’’ dün vardı, bugün vardır ve gelecekte de varlığıyla olacaktır. Balkan Yarımadası, Karadeniz ve Türkiye’den ayrı düşünülemez, keza ABD-Ermenistan arasında bu hafta gerçekleşen askeri tatbikat her ne kadar Rusya’ya mesaj gibi gözükse bile, aslında bu tatbikat Türkiye’ye, Azerbaycan’a ve Balkanlardaki dost/kardeş ülkelere de gözdağından ibarettir.
Kimlerin kimlerle olduğunu Türkiye’nin üzerinde kurulduğu bu topraklar tarafından hafızalıdır! Türkiye’nin kuruluşunun yüz yıl öncesinde birileri ‘Wilson İlkeleri’ni –manda ve himaye- empoze ederken ve yandaşları buna dahildir, Türkiye’nin ‘’yüz’’ yılında da aynı devletleri ve yandaşlarını görmek bizleri şaşırtmadı.(?) Ezcümle; ne olursa olsun ‘’Türkiye Cumhuriyeti ilelebet payidar kalacaktır.’’ Ve bununla birlikte ‘’Türk Dış Politikası’’ için Balkanlar her daim vazgeçil(e)mez bir jeopolitik olacaktır.
Akademisyen Güney Ferhat Batı