Neymiş efendim, göreve kim gelir ise gelsin; bu görevde artık çalışmayacaklarmış ta, bu işi yapmaktan bıkmışlarmış ta, zaten bu görevi kendilerine zorla tevdi etmişlermiş te… Fren beyler.  Lütfen frene basalım olmaz mı? Anladık, zaman dolmak üzere ve gelen irade kim olur ise olsun size yolu veya kapıyı gösterecek ve siz, şimdiden bu durumunun altında kalmamak için asırlardır kullanılan bir yöntemi seçtiğinizi, aleni olarak itiraf ediyorsunuz! -Asla ve kat’a siz beni kovamazsınız, ben istifa ediyorum. Bu arada istifa etmek onurlu bir davranıştır, çoğu kişide bulunmaz bilin istedim.  Öyle makama oturduktan ve koltuğu sağlama aldıktan sonra “deli dumrul” misali, susuz köprübaşında oturmakla ve gelene geçene postun kıllarını saydırmakla bu iş olmuyor. Hani siz allemi cihandınız ne oldu da böyle düşüncelere daldınız, çok garibimize gitti doğrusu. Mademki onurlu bir adım atacaksınız, görevde bulunduğunuz sürenin denetimini isteyin. Var mısınız? Yürek ister, ciğer ister, dalak ister ve en çok ta kendinden emin olmak ister. Kendisine güvenen görevde bulunduğu sürenin denetimini isteyerek “sıkıntı yok” belgesini alır ve aslanlar gibi korkusuz ve heybetli bir şekilde nöbetini devreder, köşesine çekilir.  Aksi durumda dedikodu makaleleri ve paralı kalemler yazmaya başlarlar fısıltı gazetesinin sayfalarını. Kimse kusura bakmasın bu konuda özverili olamayacağım ama bu makamlarda öyle aslanlar geldi geçti ki. Mevcut durumda bulunanların büyük çoğunluğu onlara kuyruk olamaz. Yetmezmiş gibi kalkmış ne diyor ben bu işten yoruldum artık, zorlasalar dahi daha çalışmam.  Hay hay; başka arzunuz var mı efendim? Beyefendi çalışmayacakmış, öyle arzu etmiş-emir buyurmuşlar,  yandaşları da öyle anlatıyor görevleri icabı. Allah aşkına hatırım kalır bak, Hadi ordan… İstemem yan cebime koy… Gazeteci/Yazar Hakan Dikmen