,, ,

Asgari ücret belirlenirken, asgari ücret üzerindeki vergi yükü de dikkate alınmalıdır

İş Dünyası 19.12.2022 - 13:45, Güncelleme: 19.12.2022 - 13:46 44738+ kez okundu.
 

Asgari ücret belirlenirken, asgari ücret üzerindeki vergi yükü de dikkate alınmalıdır

Asgari ücret belirlenirken, asgari ücret üzerindeki vergi yükü de dikkate alınmalıdır
Vergi Hukuku Profesörü Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Funda Başaran Yavaşlar , Türkiye’de vergi yükünü taşıyan ana kesimin ücretliler olduğuna dikkat çekerek, “ Asgari ücret belirlenirken geçim şartları ile yoksulluk sınırının dikkate alınması Anayasal bir zorunluluktur. Bunun için ise, sadece asgari ücret miktarına odaklanmak yeterli değildir. Asgari ücretli üzerindeki ağır vergi yükünün de dikkate alınması gerekir. Aksi halde, bir el ile verilen diğer el ile alınmış olunur” dedi. 2022 yılında yapılan düzenlemeye rağmen, asgari ücretlinin yoksulluk sınırının altında yaşadığına dikkat çeken Yavaşlar, asgari ücretli üzerindeki dolaylı vergi yükünü azaltmak için önerilerini sıraladı. Yavaşlar, “2022 yılı bitmeden, enflasyon nedeniyle alım gücü daha da azalan bu kesimin mali gücünü dikkate alan bir vergilendirme için gerekli önlemler alınmalıdır. Tek başına asgari ücret artırımı, yeterli etki yaratmayacaktır. Asgari ücrette aşınma ile genel ücret eşitsizliği arasındaki ilişki, bilimsel olarak ispatlanmıştır. Bu ise, çalışma hayatındaki verimliliği azaltmadan kayıt dışılığa artırmaya kadar farklı sonuçlara yol açmaktadır” diye konuştu.   Türkiye, vergi gelirleri bakımından OECD ortalamasının altında bulunuyor. OECD verilerine göre, 2000-2020 arası dönemde gayri safi milli hasılanın (GSMH) yaklaşık yüzde 25’i Türkiye’de vergi olarak alınırken, OECD ortalaması yüzde 34 civarında oldu. Tüm OECD ülkeleri arasında GSMH’nin Türkiye’den daha az bir kısmını vergi olarak alan ülkeler, Meksika, Kolombiya, Şili, Kosta Rica ve İrlanda olurken, Türkiye ile yüz ölçüm ve nüfus bakımından karşılaştırılabilir OECD ülkelerinde ise yirmi yıllık süre içinde ortalama oran İsviçre ve Fransa’da yüzde 44, Norveç’de yüzde 43, Almanya’da yüzde 38 ve Polonya’da yüzde 35 olarak tespit edildi.    OECD Ülkeleri ile kıyaslandığında; Türkiye’de toplam vergi yükünün ağır olmadığını ancak, bu yükün mükellefler arasında adil, mali güce uygun şekilde dağılmadığını söyleyen Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Funda Başaran Yavaşlar , 2022’de yapılan düzenleme ile tablo biraz değişmiş olsa da, uzun yıllar boyunca Türkiye’de vergi yükünü taşıyan ana kesimin ücretliler olduğunu belirtti. Yavaşlar, “Ülkemizde vergi gelirlerinin yüzde 65 civarında bir kısmı dolaylı vergilerden (katma değer vergisi, özel tüketim vergisi, özel iletişim vergisi gibi) sağlanmaktadır. Burada büyük pay, katma değer vergisi ile özel tüketim vergisine aittir. Türk-İş verilerine göre, Ekim 2022 itibariyle dört kişilik bir ailenin -sadece gıda harcamalarından oluşan- açlık sınırı 7 bi 425 TL, -gıda harcamalarının yanı sıra giyim, kira, ulaşım, yakıt gibi zorunlu harcamalardan oluşan- yoksulluk sınırı 24 bin 186 TL, bekar bir çalışanın yaşama maliyeti ise 9 bin 706 TL’dir. 1 Temmuz 2022 itibariyle Türkiye’de net asgari ücretin 5 bin 500 TL olduğu dikkate alınırsa, asgari ücretlilerin fazla mesaiye kalmak ya da birden fazla işte çalışmak zorunda kaldıkları, aldıkları asgari ücretin neredeyse tamamının KDV ve diğer harcama vergileriyle yüklendiği açıktır” dedi.  “Zorunlu yaşam gideri konusu mal ve hizmetler üzerindeki KDV oranı yüzde 1’e indirilmeli” 2022 yılında yapılan düzenlemeye de değinen Prof Dr. Funda Başaran Yavaşlar şöyle konuştu: “Asgari ücretin, işçi SGK primi ve işsizlik sigorta primi çıkarıldıktan sonraki kısmı gelir vergisi dışında bırakıldığı için, sanki gelir vergisiyle ilgili bir sorun kalmamış gibi düşünülüyor. Ancak gerçekler böyle değil. Öncelikle, asgari ücret üzerindeki dolaylı vergi yükü halen ağırlığını sürdürmektedir. Dolaylı vergiler bakımından da temel gıda ürünleri üzerindeki KDV’nin yüzde 1’ indirilmesi önemlidir, ancak tek başına yeterli değildir. Zorunlu yaşam gideri konusu diğer mal ve hizmetler üzerindeki KDV oranının da yüzde 1’e indirilmesi gerekir. Burada ilk olarak düşünülmesi gerekenler, bebekler, çocuklar, gençler ve yaşlılar ile engellilerin kullanması zorunlu mal ve hizmetlerdir. Ayrıca, belli bir miktara kadar internet, elektrik, su ve doğalgaz üzerindeki dolaylı vergilerin de, ki burada katma değer vergisi, özel iletişim vergisi, çevre temizlik vergisi gibi vergilerden bahsediyorum, kaldırılmaları ya da en azından azaltılmaları zorunludur. Bu tür malların bedelsiz teslimi halinde ise asla KDV hesaplanmamalıdır. Gelir vergisine gelince,vergiden istisna edilen asgari ücret kısmı son derece dar belirlenmiş; işveren tarafından sağlanan ve GVK’daki istisnanın dışında kalan yemek gideri, yol gideri, mesken tahsisi gibi menfaatler gelir vergisine tabi tutulmuşlardır. Ayrıca, asgari ücretlinin fazla mesai ya da basit bir ek iş (ikinci iş) karşılığında elde ettiği ücret de gelir vergisine tabi tutulmuştur. Üstelik, bu tür durumlarda net asgari ücreti aşan ücret tutarı üzerindeki gelir vergisi hesaplanırken, gelir vergisinden istisna edilen asgari ücret tutarı da hesaba katılarak tabi olunan gelir dilimi ve vergi oranı saptanmaktadır. Bu şekilde hesaplanan vergiden, vergi dışı asgari ücrete isabet eden kısım üzerinden hesaplanan gelir vergisi indirilmekteyse de, gelir vergisinin artan oranlı tarife yapısı adaletsiz sonuçlara yol açmaktadır. Mevcut sistemde, asgari ücretlinin bekar veya evli, çocuklu ya da çocuksuz olmasına verilen önem de ortadan kalktığından, fazla mesai ya da ikinci iş gibi nedenlerle elde ettiği gelir üzerinden gelir vergisi ödemesine rağmen beyanname verme sınırına ulaşamadığından, bakmakla yükümlü olduğu aile üyeleri için yaptığı zorunlu yaşam giderlerini de indirememektedir. Nihayetinde, toplanan gelir vergisinin yüzde 90’dan fazlası stopaj, yani kaynakta kesinti yoluyla toplanmaktadır ki stopaja tabi en büyük kesim ücretlilerdir”.  Asgari ücret miktarı bakımından OECD üyesi ülkelerle karşılaştırma yapıldığında, 2021 yılı itibariyle yıllık bazda gerçek asgari ücretin Türkiye’de 14 bin 073 USD, Polonya’da 17 bin 048 USD, Fransa’da 22 bin 932 USD ve Almanya’da 24 bin 531 USD olduğunu söyleyen Yavaşlar, “Artan döviz kurunun da etkisiyle dolar bazında asgari ücretin 2022 yılında daha da azaldığı dikkate alınırsa, ülkemizde asgari ücret olması gereken düzeyde değildir. Asgari ücretin giderek ortalama ücret olduğu son yıllarda, asgari ücret belirlenirken geçim şartları ile, bireyin maddi ve manevi varlığını geliştirme imkanını sağlamaya yönelik olarak yoksulluk sınırının dikkate alınması Anayasal bir zorunluluktur. Bunun için ise, sadece asgari ücret miktarına odaklanmak yeterli değildir. Asgari ücret üzerindeki vergi yükününün de dikkate alınması gerekir. Aksi halde, bir el ile verilen diğer el ile alınmış olunur” diye konuştu.  Gelir vergisi üzerinde yapılması gereken düzenleme önerileri Asgari ücret üzerinde iki tür ağır vergi yükü bulunduğuna dikkat çeken Yavaşlar, birinin gelir üzerinden alınan gelir vergisi, diğerinin de harcama vergileri olduğunu bildirerek, gelir vergisinde yapılması gereken düzenleme önerilerini şu şekilde sıraladı:  - Mevcut sistemde, asgari ücret miktarından -GVK’daki istisnayı aşan tutarda yemek bedeli, fazla mesai ya da ek iş gibi nedenler dahil- 1 TL daha fazla gelir elde eden ücretli, asgari ücret dahil edilerek saptanacak gelir diliminin tabi olduğu oran üzerinden vergilendirilmektedir. Bu, asgari ücretin tamamen vergi dışı kalmaması anlamına gelmektedir. Asgari ücret, gelir vergisinden istisna edilmiş asgari ücret kısmını aşan ücret gelirinin vergilendirilmesinde de dikkate alınmamalıdır.  - Mevcut sistemde vergi dışı asgari ücretin kapsamı son derece dar tutulmuştur. GVK’dan istisna tutarın üzerindeki yemek bedeli, ulaşım bedeli gibi işveren tarafından sağlanan olağan menfaatler ile gelir vergisinden istisna edilmemiş kimi sosyal yardım ödemeleri de kapsama dahil edilip, gelir vergisi dışında tutulmalıdırlar. - Mevcut sistemde, sadece işçi SGK primi ve işsizlik sigorta primi vergi dışı gayri safi ücretten indirilebilmekte; vergi dışı asgari ücreti aşan ücret tutarından (örneğin fazla mesai ücretinden) gelir vergisi alınmasına rağmen, asgari ücretlinin çocuklarının ve çalışmayan eşinin zorunlu yaşam giderleri dikkate alınmamaktadır. Çocuklar ve çalışmayan eşle ilgili zorunlu yaşam giderlerinin dikkate alınmasını sağlayan bir düzenleme getirilmelidir. Yukarı da işaret edildiği üzere, mevcut koşullar altında, asgari ücretlinin fazla mesaiye kalması ya da birden fazla işte çalışması neredeyse bir zorunluluktur.  - Artan oranlı tarifedeki gelir dilimleri, gerçek enflasyon oranında yükseltilmelidir. - Mevcut sistemde üçüncü basamaktan itibaren yüksek ücret geliri sahiplerine tanınan daha az vergi ödeme imkânı, düşük  ücretlilere de tanınmasıdır. Şöyle ki; artan oranlı tarifenin yüzde 15’lik orana tabi ilk basamağındaki matrah aralığı ile yüzde 20’lik orana tabi ikinci basamağındaki matrah aralığı, ücretliler için daha yüksek tutulmalıdır. Böylece, düşük  ücretli kesimin mümkün olduğunca ilk basamaklardaki düşük  vergi oranlarından vergilendirilmesi sağlanmalıdır.  Harcama vergileri üzerinde yapılması gereken düzenleme önerileri Asgari ücretliler bakımından genel harcama vergisi niteliğindeki katma değer vergisi (KDV) ile zorunlu yaşam gideri konusu mal ve hizmetler üzerindeki diğer dolaylı vergilerin (özel tüketim vergisi, özel iletişim vergisi, elektrik ve havagazı tüketim vergisi ile çevre temizlik vergisi) yasal mükellefi asgari ücretli olmasa da, fiyata dahil edilerek tüketiciye yansıtıldıklarından yükün ücretli üzerinde olduğuna dikkat çeken Yavaşlar, yoksulluk sınırında ve hatta belki altında bulunan asgari ücret üzerindeki dolaylı vergi yükünü azaltmak için de şu önerilerde bulundu: - Zorunlu yaşam gideri konusu tüm mal ve hizmetler üzerindeki KDV oranı yüzde 1’e indirilmelidir  - Zorunlu yaşam için gerekli tüketim miktarları dikkate alınarak, bu miktara kadar elektrik, internet, doğalgaz ve su üzerindeki dolaylı vergiler kaldırılmalı ya da önemli ölçüde azaltılmalıdır.   - Zorunlu yaşam gideri konusu mal ve hizmetler üzerindeki özel tüketim vergisi de kaldırılmalı ya da azaltılmalıdır. Sonuç olarak, 2022 yılı bitmeden, enflasyon nedeniyle alım gücü daha da azalan bu kesimin mali gücünü dikkate alan bir vergilendirme için gerekli önlemler alınmalıdır. Tek başına asgari ücret artırımı, yeterli etki yaratmayacaktır. Asgari ücrette aşınma ile genel ücret eşitsizliği arasındaki ilişki, bilimsel olarak ispatlanmıştır. Bu ise, çalışma hayatındaki verimliliği azaltmadan kayıt dışılığa artırmaya kadar farklı sonuçlara yol açmaktadır. Funda Başaran Yavaşlar vergi hukuku profesörüdür. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde lisans eğitimini, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisans ve doktorasını tamamlamıştır. Akademisyen olarak, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mali Hukuk Anabilim Dalı’nda Anabilim Dalı Başkanı da olarak uzun yıllar dersler vermiş, aynı zamanda Marmara Üniversitesi’nin diğer birimleri ile İstanbul Kültür Üniversitesi, Doğuş Üniversitesi ve İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin lisans ve lisansüstü programlarında görev almıştır.Yurt dışında ise, Köln Üniversitesi, Bochum Üniversitesi, Berlin Hür Üniversitesi, Viyana Üniversitesi ile Max Planck Enstitüsü’nde misafir araştırmacı / konuk öğretim üyesi olarak çalışmalarda bulunmuş, seminer vermiş (FUB), Avusturya Bilimler Akademisi dahil bu kurumlardan bazılarında hakemlik (/jüri üyeliği) yapmıştır. EATLP, Max Planck Enstitüsü (Vergi Hukuku ve Kamu Maliyesi) Alumni ve Dostları Derneği, Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası, Alman-Türk Hukukçuları Derneği, Türkiye’deki Alexander von Humboldt Bursiyerleri Derneği gibi yerli ve yabancı akademik veya mesleki örgütlerde üyeliği bulunan ve çoğunda aktif görev yapmış olan Başaran Yavaşlar, İstanbul Barosu ile Berlin Barosu’nun üyesidir. Aynı zamanda Berlin merkezli Başaran Hukuk Bürosu & İşletme Danışmanlığı’nın (www.fundabasaran.de) sahibidir. Vergi hukuku alanında ulusal ve uluslararası çok sayıda kitap, makale ve bildirisi bulunan Prof. Dr. Funda Başaran Yavaşlar, otuz yılı aşan hukuki birikimi ve mesleki tecrübesiyle Türkiye’de ve Almanya’da özellikle işletmelere şirket kuruluşundan sözleşme hukuku kaynaklı sorunların çözülmesine, halka açılmadan vergi planlamasına kadar pek çok alanda hukuk ve eğitim hizmetleri sunmaktadır. Kişisel uzmanlık alanları, uluslararası vergi hukuku, kurumlar vergisi, vergi usulü, vergi ceza hukuku ile vergilendirme yetkisinin sınırlarıdır.
Asgari ücret belirlenirken, asgari ücret üzerindeki vergi yükü de dikkate alınmalıdır

Vergi Hukuku Profesörü Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Funda Başaran Yavaşlar , Türkiye’de vergi yükünü taşıyan ana kesimin ücretliler olduğuna dikkat çekerek, “ Asgari ücret belirlenirken geçim şartları ile yoksulluk sınırının dikkate alınması Anayasal bir zorunluluktur. Bunun için ise, sadece asgari ücret miktarına odaklanmak yeterli değildir. Asgari ücretli üzerindeki ağır vergi yükünün de dikkate alınması gerekir. Aksi halde, bir el ile verilen diğer el ile alınmış olunur” dedi.

2022 yılında yapılan düzenlemeye rağmen, asgari ücretlinin yoksulluk sınırının altında yaşadığına dikkat çeken Yavaşlar, asgari ücretli üzerindeki dolaylı vergi yükünü azaltmak için önerilerini sıraladı. Yavaşlar, “2022 yılı bitmeden, enflasyon nedeniyle alım gücü daha da azalan bu kesimin mali gücünü dikkate alan bir vergilendirme için gerekli önlemler alınmalıdır. Tek başına asgari ücret artırımı, yeterli etki yaratmayacaktır. Asgari ücrette aşınma ile genel ücret eşitsizliği arasındaki ilişki, bilimsel olarak ispatlanmıştır. Bu ise, çalışma hayatındaki verimliliği azaltmadan kayıt dışılığa artırmaya kadar farklı sonuçlara yol açmaktadır” diye konuştu.

 


Türkiye, vergi gelirleri bakımından OECD ortalamasının altında bulunuyor. OECD verilerine göre, 2000-2020 arası dönemde gayri safi milli hasılanın (GSMH) yaklaşık yüzde 25’i Türkiye’de vergi olarak alınırken, OECD ortalaması yüzde 34 civarında oldu. Tüm OECD ülkeleri arasında GSMH’nin Türkiye’den daha az bir kısmını vergi olarak alan ülkeler, Meksika, Kolombiya, Şili, Kosta Rica ve İrlanda olurken, Türkiye ile yüz ölçüm ve nüfus bakımından karşılaştırılabilir OECD ülkelerinde ise yirmi yıllık süre içinde ortalama oran İsviçre ve Fransa’da yüzde 44, Norveç’de yüzde 43, Almanya’da yüzde 38 ve Polonya’da yüzde 35 olarak tespit edildi. 

 

OECD Ülkeleri ile kıyaslandığında; Türkiye’de toplam vergi yükünün ağır olmadığını ancak, bu yükün mükellefler arasında adil, mali güce uygun şekilde dağılmadığını söyleyen Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Funda Başaran Yavaşlar , 2022’de yapılan düzenleme ile tablo biraz değişmiş olsa da, uzun yıllar boyunca Türkiye’de vergi yükünü taşıyan ana kesimin ücretliler olduğunu belirtti. Yavaşlar, “Ülkemizde vergi gelirlerinin yüzde 65 civarında bir kısmı dolaylı vergilerden (katma değer vergisi, özel tüketim vergisi, özel iletişim vergisi gibi) sağlanmaktadır. Burada büyük pay, katma değer vergisi ile özel tüketim vergisine aittir. Türk-İş verilerine göre, Ekim 2022 itibariyle dört kişilik bir ailenin -sadece gıda harcamalarından oluşan- açlık sınırı 7 bi 425 TL, -gıda harcamalarının yanı sıra giyim, kira, ulaşım, yakıt gibi zorunlu harcamalardan oluşan- yoksulluk sınırı 24 bin 186 TL, bekar bir çalışanın yaşama maliyeti ise 9 bin 706 TL’dir. 1 Temmuz 2022 itibariyle Türkiye’de net asgari ücretin 5 bin 500 TL olduğu dikkate alınırsa, asgari ücretlilerin fazla mesaiye kalmak ya da birden fazla işte çalışmak zorunda kaldıkları, aldıkları asgari ücretin neredeyse tamamının KDV ve diğer harcama vergileriyle yüklendiği açıktır” dedi. 

“Zorunlu yaşam gideri konusu mal ve hizmetler üzerindeki KDV oranı yüzde 1’e indirilmeli”

2022 yılında yapılan düzenlemeye de değinen Prof Dr. Funda Başaran Yavaşlar şöyle konuştu: “Asgari ücretin, işçi SGK primi ve işsizlik sigorta primi çıkarıldıktan sonraki kısmı gelir vergisi dışında bırakıldığı için, sanki gelir vergisiyle ilgili bir sorun kalmamış gibi düşünülüyor. Ancak gerçekler böyle değil. Öncelikle, asgari ücret üzerindeki dolaylı vergi yükü halen ağırlığını sürdürmektedir. Dolaylı vergiler bakımından da temel gıda ürünleri üzerindeki KDV’nin yüzde 1’ indirilmesi önemlidir, ancak tek başına yeterli değildir. Zorunlu yaşam gideri konusu diğer mal ve hizmetler üzerindeki KDV oranının da yüzde 1’e indirilmesi gerekir. Burada ilk olarak düşünülmesi gerekenler, bebekler, çocuklar, gençler ve yaşlılar ile engellilerin kullanması zorunlu mal ve hizmetlerdir. Ayrıca, belli bir miktara kadar internet, elektrik, su ve doğalgaz üzerindeki dolaylı vergilerin de, ki burada katma değer vergisi, özel iletişim vergisi, çevre temizlik vergisi gibi vergilerden bahsediyorum, kaldırılmaları ya da en azından azaltılmaları zorunludur. Bu tür malların bedelsiz teslimi halinde ise asla KDV hesaplanmamalıdır. Gelir vergisine gelince,vergiden istisna edilen asgari ücret kısmı son derece dar belirlenmiş; işveren tarafından sağlanan ve GVK’daki istisnanın dışında kalan yemek gideri, yol gideri, mesken tahsisi gibi menfaatler gelir vergisine tabi tutulmuşlardır. Ayrıca, asgari ücretlinin fazla mesai ya da basit bir ek iş (ikinci iş) karşılığında elde ettiği ücret de gelir vergisine tabi tutulmuştur. Üstelik, bu tür durumlarda net asgari ücreti aşan ücret tutarı üzerindeki gelir vergisi hesaplanırken, gelir vergisinden istisna edilen asgari ücret tutarı da hesaba katılarak tabi olunan gelir dilimi ve vergi oranı saptanmaktadır. Bu şekilde hesaplanan vergiden, vergi dışı asgari ücrete isabet eden kısım üzerinden hesaplanan gelir vergisi indirilmekteyse de, gelir vergisinin artan oranlı tarife yapısı adaletsiz sonuçlara yol açmaktadır. Mevcut sistemde, asgari ücretlinin bekar veya evli, çocuklu ya da çocuksuz olmasına verilen önem de ortadan kalktığından, fazla mesai ya da ikinci iş gibi nedenlerle elde ettiği gelir üzerinden gelir vergisi ödemesine rağmen beyanname verme sınırına ulaşamadığından, bakmakla yükümlü olduğu aile üyeleri için yaptığı zorunlu yaşam giderlerini de indirememektedir. Nihayetinde, toplanan gelir vergisinin yüzde 90’dan fazlası stopaj, yani kaynakta kesinti yoluyla toplanmaktadır ki stopaja tabi en büyük kesim ücretlilerdir”. 

Asgari ücret miktarı bakımından OECD üyesi ülkelerle karşılaştırma yapıldığında, 2021 yılı itibariyle yıllık bazda gerçek asgari ücretin Türkiye’de 14 bin 073 USD, Polonya’da 17 bin 048 USD, Fransa’da 22 bin 932 USD ve Almanya’da 24 bin 531 USD olduğunu söyleyen Yavaşlar, “Artan döviz kurunun da etkisiyle dolar bazında asgari ücretin 2022 yılında daha da azaldığı dikkate alınırsa, ülkemizde asgari ücret olması gereken düzeyde değildir. Asgari ücretin giderek ortalama ücret olduğu son yıllarda, asgari ücret belirlenirken geçim şartları ile, bireyin maddi ve manevi varlığını geliştirme imkanını sağlamaya yönelik olarak yoksulluk sınırının dikkate alınması Anayasal bir zorunluluktur. Bunun için ise, sadece asgari ücret miktarına odaklanmak yeterli değildir. Asgari ücret üzerindeki vergi yükününün de dikkate alınması gerekir. Aksi halde, bir el ile verilen diğer el ile alınmış olunur” diye konuştu. 

Gelir vergisi üzerinde yapılması gereken düzenleme önerileri

Asgari ücret üzerinde iki tür ağır vergi yükü bulunduğuna dikkat çeken Yavaşlar, birinin gelir üzerinden alınan gelir vergisi, diğerinin de harcama vergileri olduğunu bildirerek, gelir vergisinde yapılması gereken düzenleme önerilerini şu şekilde sıraladı: 

- Mevcut sistemde, asgari ücret miktarından -GVK’daki istisnayı aşan tutarda yemek bedeli, fazla mesai ya da ek iş gibi nedenler dahil- 1 TL daha fazla gelir elde eden ücretli, asgari ücret dahil edilerek saptanacak gelir diliminin tabi olduğu oran üzerinden vergilendirilmektedir. Bu, asgari ücretin tamamen vergi dışı kalmaması anlamına gelmektedir. Asgari ücret, gelir vergisinden istisna edilmiş asgari ücret kısmını aşan ücret gelirinin vergilendirilmesinde de dikkate alınmamalıdır. 

- Mevcut sistemde vergi dışı asgari ücretin kapsamı son derece dar tutulmuştur. GVK’dan istisna tutarın üzerindeki yemek bedeli, ulaşım bedeli gibi işveren tarafından sağlanan olağan menfaatler ile gelir vergisinden istisna edilmemiş kimi sosyal yardım ödemeleri de kapsama dahil edilip, gelir vergisi dışında tutulmalıdırlar.

- Mevcut sistemde, sadece işçi SGK primi ve işsizlik sigorta primi vergi dışı gayri safi ücretten indirilebilmekte; vergi dışı asgari ücreti aşan ücret tutarından (örneğin fazla mesai ücretinden) gelir vergisi alınmasına rağmen, asgari ücretlinin çocuklarının ve çalışmayan eşinin zorunlu yaşam giderleri dikkate alınmamaktadır. Çocuklar ve çalışmayan eşle ilgili zorunlu yaşam giderlerinin dikkate alınmasını sağlayan bir düzenleme getirilmelidir. Yukarı da işaret edildiği üzere, mevcut koşullar altında, asgari ücretlinin fazla mesaiye kalması ya da birden fazla işte çalışması neredeyse bir zorunluluktur. 

- Artan oranlı tarifedeki gelir dilimleri, gerçek enflasyon oranında yükseltilmelidir.

- Mevcut sistemde üçüncü basamaktan itibaren yüksek ücret geliri sahiplerine tanınan daha az vergi ödeme imkânı, düşük  ücretlilere de tanınmasıdır. Şöyle ki; artan oranlı tarifenin yüzde 15’lik orana tabi ilk basamağındaki matrah aralığı ile yüzde 20’lik orana tabi ikinci basamağındaki matrah aralığı, ücretliler için daha yüksek tutulmalıdır. Böylece, düşük  ücretli kesimin mümkün olduğunca ilk basamaklardaki düşük  vergi oranlarından vergilendirilmesi sağlanmalıdır. 

Harcama vergileri üzerinde yapılması gereken düzenleme önerileri

Asgari ücretliler bakımından genel harcama vergisi niteliğindeki katma değer vergisi (KDV) ile zorunlu yaşam gideri konusu mal ve hizmetler üzerindeki diğer dolaylı vergilerin (özel tüketim vergisi, özel iletişim vergisi, elektrik ve havagazı tüketim vergisi ile çevre temizlik vergisi) yasal mükellefi asgari ücretli olmasa da, fiyata dahil edilerek tüketiciye yansıtıldıklarından yükün ücretli üzerinde olduğuna dikkat çeken Yavaşlar, yoksulluk sınırında ve hatta belki altında bulunan asgari ücret üzerindeki dolaylı vergi yükünü azaltmak için de şu önerilerde bulundu:

- Zorunlu yaşam gideri konusu tüm mal ve hizmetler üzerindeki KDV oranı yüzde 1’e indirilmelidir 

- Zorunlu yaşam için gerekli tüketim miktarları dikkate alınarak, bu miktara kadar elektrik, internet, doğalgaz ve su üzerindeki dolaylı vergiler kaldırılmalı ya da önemli ölçüde azaltılmalıdır.  

- Zorunlu yaşam gideri konusu mal ve hizmetler üzerindeki özel tüketim vergisi de kaldırılmalı ya da azaltılmalıdır.

Sonuç olarak, 2022 yılı bitmeden, enflasyon nedeniyle alım gücü daha da azalan bu kesimin mali gücünü dikkate alan bir vergilendirme için gerekli önlemler alınmalıdır. Tek başına asgari ücret artırımı, yeterli etki yaratmayacaktır. Asgari ücrette aşınma ile genel ücret eşitsizliği arasındaki ilişki, bilimsel olarak ispatlanmıştır. Bu ise, çalışma hayatındaki verimliliği azaltmadan kayıt dışılığa artırmaya kadar farklı sonuçlara yol açmaktadır.

Funda Başaran Yavaşlar vergi hukuku profesörüdür. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde lisans eğitimini, Marmara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü’nde yüksek lisans ve doktorasını tamamlamıştır. Akademisyen olarak, Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Mali Hukuk Anabilim Dalı’nda Anabilim Dalı Başkanı da olarak uzun yıllar dersler vermiş, aynı zamanda Marmara Üniversitesi’nin diğer birimleri ile İstanbul Kültür Üniversitesi, Doğuş Üniversitesi ve İstanbul Ticaret Üniversitesi’nin lisans ve lisansüstü programlarında görev almıştır.Yurt dışında ise, Köln Üniversitesi, Bochum Üniversitesi, Berlin Hür Üniversitesi, Viyana Üniversitesi ile Max Planck Enstitüsü’nde misafir araştırmacı / konuk öğretim üyesi olarak çalışmalarda bulunmuş, seminer vermiş (FUB), Avusturya Bilimler Akademisi dahil bu kurumlardan bazılarında hakemlik (/jüri üyeliği) yapmıştır.

EATLP, Max Planck Enstitüsü ( Vergi Hukuku ve Kamu Maliyesi) Alumni ve Dostları Derneği, Türk-Alman Ticaret ve Sanayi Odası, Alman-Türk Hukukçuları Derneği, Türkiye’deki Alexander von Humboldt Bursiyerleri Derneği gibi yerli ve yabancı akademik veya mesleki örgütlerde üyeliği bulunan ve çoğunda aktif görev yapmış olan Başaran Yavaşlar, İstanbul Barosu ile Berlin Barosu’nun üyesidir. Aynı zamanda Berlin merkezli Başaran Hukuk Bürosu & İşletme Danışmanlığı’nın (www.fundabasaran.de) sahibidir. Vergi hukuku alanında ulusal ve uluslararası çok sayıda kitap, makale ve bildirisi bulunan Prof. Dr. Funda Başaran Yavaşlar, otuz yılı aşan hukuki birikimi ve mesleki tecrübesiyle Türkiye’de ve Almanya’da özellikle işletmelere şirket kuruluşundan sözleşme hukuku kaynaklı sorunların çözülmesine, halka açılmadan vergi planlamasına kadar pek çok alanda hukuk ve eğitim hizmetleri sunmaktadır. Kişisel uzmanlık alanları, uluslararası vergi hukuku, kurumlar vergisi, vergi usulü, vergi ceza hukuku ile vergilendirme yetkisinin sınırlarıdır.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.