,, ,

Aysu Bankoğlu: Amasra’daki Kömür Havzasını Riskleri Görmesine Rağmen İkiye Bölen Hükümetin Sorumluluğu Da Tartışılmalı

Siyaset 01.12.2022 - 12:22, Güncelleme: 01.12.2022 - 12:22 4528+ kez okundu.
 

Aysu Bankoğlu: Amasra’daki Kömür Havzasını Riskleri Görmesine Rağmen İkiye Bölen Hükümetin Sorumluluğu Da Tartışılmalı

Aysu Bankoğlu: Amasra’daki Kömür Havzasını Riskleri Görmesine Rağmen İkiye Bölen Hükümetin Sorumluluğu Da Tartışılmalı
CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu , Amasra ’da grizu patlaması yaşanan maden havzanın bir bölümünün Hattat Maden’e devredilmesi nedeniyle faciada hükümetin de sorumluluğunun bulunduğunu savundu. Bankoğlu, “TTK’nın üretim yaptığı A havzasının, -400 altı da dahil olmak üzere Amasra havzasının yalnızca yüzde 3’lük bir alanına sıkıştırılması, ATİM’e yeni yatırım yapılmamasının, işçi alınmamasının ve bakım onarım çalışmalarının da eksik kalmasının önemli bir nedeni olmuş. Dolayısıyla burada, ATİM ve TTK Genel Müdürlüğü’nün apaçık sorumluluğunun yanı sıra, buradaki havzayı risklerini görmesine rağmen ikiye bölen anlayışın, yani hükümetin de sorumluluğunun tartışılması gerekir” dedi. Aysu Bankoğlu, Bartın’da, Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) ait Amasra Taşkömürü İşletme Müessesi’nde (ATİM) 14 Ekim 2022 tarihinde 42 işçinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan maden faciasının ardından kurulan TBMM Amasra Maden Kazasını Araştırma Komisyonu’nda dün yaptığı konuşmada, maden havzasının bir bölümünün başka bir işletmeciye devredilmesiyle olası risklerin göze alındığını savundu. Bankoğlu, “Benzer durum Soma’da da yaşandı. Soma havzasının tamamı özelleştirildi, parsel parsel işletim hakları dağıtıldı. Soma’da da havza madenciliği gerekiyordu, havzanın tamamının tek bir işletmeci tarafından bütüncül bir şekilde yapılması gerekiyordu. Yapılmadı. 2014’te tarihin en büyük maden faciası yaşandı. O dönem iktidar, sadece mahcubiyetini dile getirmiş, başka da hiçbir şey yapmamıştır” dedi. Bankoğlu, Amasra’da da benzer bir durum yaşandığını belirterek şunları söyledi: “Üstelik bu parçalanma hem yer üstünden hem yer altında. Amasra B havzası ve TTK tarafından işletilen A havzasının -400’üncü katının aşağısı, 2005’te Hattat Holding’e rödovans ediliyor, yalnız kömür çıkarmak şartıyla. Hattat’ın yıllar içerisinde buradan çıkardığı tek kömür, şu anda komisyon başkanı sıfatıyla burada oturan eski Bakan Taner Yıldız’a hediye edilmiş kömürdür. Bunun haricinde Hattat Enerji, buradan bir kilogram kömür bile çıkarmıyor. Buna rağmen şirketin sözleşmeleri iptal edilmediği gibi, üzerine bir de MAPEG tarafından üretim izni veriliyor. Bu konu neden önemli? Hükümetin özelleştirme politikasının ya da 20 senelik liyakatsizlik anlayışının çok ötesinde bir durum var. O da bu rödovansın doğrudan güvenlik zafiyeti doğurması. Hattat Enerji’nin buradaki varlığı TTK’nın üzerindeki üretim baskısıyla birleşince, alınabilecek önlemleri sınırlıyor. Ne demek istiyorum? Şimdi, Amasra havzasındaki kömürün yüzde 97’sinin işletim hakkı Hattat’ta, yüzde 3’ü TTK’da. Üstelik -400 kotu ve aşağısı Hattat Enerji’ye rödovans edildiği için, TTK’nın bulunduğu A havzasındaki çalışma alanı -400 katıyla sınırlı. Bu yüzden TTK’nın inebileceği en derin galeri 350 metre. Bu durum, iki ayrı işletmenin topuz mesafelerinden madendeki hava kaçaklarına ve taban yollarındaki kömür tozu oranına kadar her şeyi etkiliyor. Dolayısıyla TTK’nın çalıştığı alanın daraltılması, işin riskini arttırdığı gibi alınabilecek önlemlerin de alanını daraltıyor. Üstüne üstlük burada bir de üretim baskısı olduğunda, göz göre göre alınmayan önlemler 42 kişinin canına mal oluyor. 2017 YILINDAKİ RAPORA DİKKAT ÇEKTİ Yıllardır verdiği taahhütlerin birini bile yerine getirmediği halde, olduğu yerde durmasına, hatta ek izinler almasına izin verilerek hükümet tarafından adeta korunan Hattat Holding, iki maden mühendisine 2017’de bir rapor hazırlatıyor. Bu raporda, havzanın bölünmesinin riskleri oldukça açık bir şekilde dile getirilmiş. Rapor diyor ki ‘-400 sınır kotunun altında ve üstünde komşu olarak çalışılması ve bu çalışmaların birbirini etkilemesi halinde yüksek riskler ortaya çıkar’. Yine rapor şöyle diyor; maden üretim çalışmaları -400’e ne denli yakın olursa komşu panolar arasındaki irtibat riski o kadar artar, hava kaçakları ve taban yollarında yayılan gaz ve toz nedeniyle kirlilik o kadar artar. Şimdi, bunun sonucunda, bu şirket yanlısı raporun iki önerisi var: Ya Hattat -400 kot altındaki çalışmasına en erken 20 yıl sonra başlayacak ya da ATİM -300 ve -400 kotlarında üretime başlamadan 2023 yılı sonunda sahayı terk edecek. TTK’ya bağlı olan Amasra Müessesi’nin kapatılmasına mahal verebilecek düzeyde bir rapor. ‘Buradan Hattat’ın kömür çıkarmasını istiyorsanız ATİM’i çıkarın’ diyor yani. Biz, buna asla izin vermeyeceğiz. Ben, Komisyon Başkanı’mızın da ‘Biz de böyle bir şeye mahal vermeyiz, asla devlet kurumumuzun kapanmasına müsaade etmeyeceğiz’ demesini çok isterim. Burada böyle bir sorunun oluşma sebebi nedir? Bunu öngörmeyen veya öngördüğü halde burayı yine de rödovans eden anlayıştır. “KADER DİYEREK GÖZARDI EDEMEYİZ” Bu rapor sonrasında ne oldu? Hattat’a MAPEG tarafından üretim ruhsatı verildi. ATİM’se -350 kottaki üretimine devam etti. Bu kimin sorumluluğu? Komisyonda Maden Mühendisleri Odası’nı eleştiriyorsunuz ama hükümetin burada sorumluluğu vardır. Gerekli önlemleri almayan, yatırımları yapmayan kurumun da onun bağlı olduğu Enerji Bakanlığı’nın da sorumluluğu vardır. ‘Kader, fıtrat’ diyerek, üzüntülerimizi dile getirerek olanları göz ardı edemeyiz.” Bankoğlu, söz konusu raporda Hattat Holding ile TTK’nın bu havzada beraber çalışmasının riskli olduğunun belirtildiğinin vurguladı ve sözlerini şöyle sürdürdü: “Rapor diyor ki ‘Bu nedenle Hattat’ın rödovans dolayısıyla sorumluluklarını görmezden gelin ya da zaten sadece yüzde 3’lük yetkisi olan TTK havzadan çekilsin’. Hükümet, Hattat’a üretim izni vererek ne cevap veriyor? ‘ATİM’i kapatıp bu havzayı size devredeceğiz’ sinyali değil de nedir bu? Konuyla ilgili neden hiçbir yetkili konuşmuyor? Günlerdir ‘Madenciler idari izinli sayılsın’ diyoruz, hükümetten tık yok. ‘Bu kurum Amasra’da bu havzaya sıkıştırılmış, büyük bir endişe var’ diyoruz, hükümetten tık yok. ‘Buraya yıllardır işçi alınmamış, üretim baskısı var’ diyoruz, hükümetten yine tık yok. Patlama neden oldu? Sorumlular kim? ‘Efendim araştırılıyor, müdahale edemeyiz.’ Peki idari açıdan, bakanlık nezdinde ne yaptınız? Kimi açığa aldınız. El çektirdiniz mi?” “BURADAKİ HAVZAYI RİSKLERİNİ GÖRMESİNE RAĞMEN İKİYE BÖLEN ANLAYIŞIN, YANİ HÜKÜMETİN DE SORUMLULUĞUNUN TARTIŞILMASI GEREKİR” Hükümet siyasi sorumluluğunun gereğini yapmadığını savunan Bankoğlu, konuşmasına şöyle devam etti: “ATİM alanının Hattat’a devredilmek istendiği meselesi yeni değil, bunu oradaki bütün işçi yakınları söylüyor zaten. Bakın, TTK neden 4 senedir bir havalandırma meselesini çözemiyor? Belki de ‘birkaç sene sonra elden çıkarılacak’ diye mi yatırımdan imtina ediliyor? Böyle bir yatırımın maliyetli olacak ve bu maliyet amorti edilemeyecek de ondan. Dolayısıyla benim anladığım, TTK’nın üretim yaptığı A havzasının, -400 altı da dahil olmak üzere Amasra havzasının yalnızca yüzde 3’lük bir alanına sıkıştırılması, ATİM’e yeni yatırım yapılmamasının, işçi alınmamasının ve bakım onarım çalışmalarının da eksik kalmasının önemli bir nedeni olmuş. Dolayısıyla burada, ATİM ve TTK Genel Müdürlüğü’nün apaçık sorumluluğunun yanı sıra, buradaki havzayı risklerini görmesine rağmen ikiye bölen anlayışın, yani hükümetin de sorumluluğunun tartışılması gerekir.”
Aysu Bankoğlu: Amasra’daki Kömür Havzasını Riskleri Görmesine Rağmen İkiye Bölen Hükümetin Sorumluluğu Da Tartışılmalı

CHP Bartın Milletvekili Aysu Bankoğlu , Amasra ’da grizu patlaması yaşanan maden havzanın bir bölümünün Hattat Maden’e devredilmesi nedeniyle faciada hükümetin de sorumluluğunun bulunduğunu savundu. Bankoğlu, “TTK’nın üretim yaptığı A havzasının, -400 altı da dahil olmak üzere Amasra havzasının yalnızca yüzde 3’lük bir alanına sıkıştırılması, ATİM’e yeni yatırım yapılmamasının, işçi alınmamasının ve bakım onarım çalışmalarının da eksik kalmasının önemli bir nedeni olmuş. Dolayısıyla burada, ATİM ve TTK Genel Müdürlüğü’nün apaçık sorumluluğunun yanı sıra, buradaki havzayı risklerini görmesine rağmen ikiye bölen anlayışın, yani hükümetin de sorumluluğunun tartışılması gerekir” dedi.

Aysu Bankoğlu, Bartın’da, Türkiye Taşkömürü Kurumu’na (TTK) ait Amasra Taşkömürü İşletme Müessesi’nde (ATİM) 14 Ekim 2022 tarihinde 42 işçinin yaşamını yitirmesiyle sonuçlanan maden faciasının ardından kurulan TBMM Amasra Maden Kazasını Araştırma Komisyonu’nda dün yaptığı konuşmada, maden havzasının bir bölümünün başka bir işletmeciye devredilmesiyle olası risklerin göze alındığını savundu.

Bankoğlu, “Benzer durum Soma’da da yaşandı. Soma havzasının tamamı özelleştirildi, parsel parsel işletim hakları dağıtıldı. Soma’da da havza madenciliği gerekiyordu, havzanın tamamının tek bir işletmeci tarafından bütüncül bir şekilde yapılması gerekiyordu. Yapılmadı. 2014’te tarihin en büyük maden faciası yaşandı. O dönem iktidar, sadece mahcubiyetini dile getirmiş, başka da hiçbir şey yapmamıştır” dedi.

Bankoğlu, Amasra’da da benzer bir durum yaşandığını belirterek şunları söyledi:

“Üstelik bu parçalanma hem yer üstünden hem yer altında. Amasra B havzası ve TTK tarafından işletilen A havzasının -400’üncü katının aşağısı, 2005’te Hattat Holding’e rödovans ediliyor, yalnız kömür çıkarmak şartıyla. Hattat’ın yıllar içerisinde buradan çıkardığı tek kömür, şu anda komisyon başkanı sıfatıyla burada oturan eski Bakan Taner Yıldız’a hediye edilmiş kömürdür. Bunun haricinde Hattat Enerji, buradan bir kilogram kömür bile çıkarmıyor. Buna rağmen şirketin sözleşmeleri iptal edilmediği gibi, üzerine bir de MAPEG tarafından üretim izni veriliyor. Bu konu neden önemli? Hükümetin özelleştirme politikasının ya da 20 senelik liyakatsizlik anlayışının çok ötesinde bir durum var. O da bu rödovansın doğrudan güvenlik zafiyeti doğurması. Hattat Enerji’nin buradaki varlığı TTK’nın üzerindeki üretim baskısıyla birleşince, alınabilecek önlemleri sınırlıyor. Ne demek istiyorum? Şimdi, Amasra havzasındaki kömürün yüzde 97’sinin işletim hakkı Hattat’ta, yüzde 3’ü TTK’da. Üstelik -400 kotu ve aşağısı Hattat Enerji’ye rödovans edildiği için, TTK’nın bulunduğu A havzasındaki çalışma alanı -400 katıyla sınırlı. Bu yüzden TTK’nın inebileceği en derin galeri 350 metre. Bu durum, iki ayrı işletmenin topuz mesafelerinden madendeki hava kaçaklarına ve taban yollarındaki kömür tozu oranına kadar her şeyi etkiliyor. Dolayısıyla TTK’nın çalıştığı alanın daraltılması, işin riskini arttırdığı gibi alınabilecek önlemlerin de alanını daraltıyor. Üstüne üstlük burada bir de üretim baskısı olduğunda, göz göre göre alınmayan önlemler 42 kişinin canına mal oluyor.

2017 YILINDAKİ RAPORA DİKKAT ÇEKTİ

Yıllardır verdiği taahhütlerin birini bile yerine getirmediği halde, olduğu yerde durmasına, hatta ek izinler almasına izin verilerek hükümet tarafından adeta korunan Hattat Holding, iki maden mühendisine 2017’de bir rapor hazırlatıyor. Bu raporda, havzanın bölünmesinin riskleri oldukça açık bir şekilde dile getirilmiş. Rapor diyor ki ‘-400 sınır kotunun altında ve üstünde komşu olarak çalışılması ve bu çalışmaların birbirini etkilemesi halinde yüksek riskler ortaya çıkar’. Yine rapor şöyle diyor; maden üretim çalışmaları -400’e ne denli yakın olursa komşu panolar arasındaki irtibat riski o kadar artar, hava kaçakları ve taban yollarında yayılan gaz ve toz nedeniyle kirlilik o kadar artar.

Şimdi, bunun sonucunda, bu şirket yanlısı raporun iki önerisi var: Ya Hattat -400 kot altındaki çalışmasına en erken 20 yıl sonra başlayacak ya da ATİM -300 ve -400 kotlarında üretime başlamadan 2023 yılı sonunda sahayı terk edecek. TTK’ya bağlı olan Amasra Müessesi’nin kapatılmasına mahal verebilecek düzeyde bir rapor. ‘Buradan Hattat’ın kömür çıkarmasını istiyorsanız ATİM’i çıkarın’ diyor yani. Biz, buna asla izin vermeyeceğiz. Ben, Komisyon Başkanı’mızın da ‘Biz de böyle bir şeye mahal vermeyiz, asla devlet kurumumuzun kapanmasına müsaade etmeyeceğiz’ demesini çok isterim. Burada böyle bir sorunun oluşma sebebi nedir? Bunu öngörmeyen veya öngördüğü halde burayı yine de rödovans eden anlayıştır.

“KADER DİYEREK GÖZARDI EDEMEYİZ”

Bu rapor sonrasında ne oldu? Hattat’a MAPEG tarafından üretim ruhsatı verildi. ATİM’se -350 kottaki üretimine devam etti. Bu kimin sorumluluğu? Komisyonda Maden Mühendisleri Odası’nı eleştiriyorsunuz ama hükümetin burada sorumluluğu vardır. Gerekli önlemleri almayan, yatırımları yapmayan kurumun da onun bağlı olduğu Enerji Bakanlığı’nın da sorumluluğu vardır. ‘Kader, fıtrat’ diyerek, üzüntülerimizi dile getirerek olanları göz ardı edemeyiz.”

Bankoğlu, söz konusu raporda Hattat Holding ile TTK’nın bu havzada beraber çalışmasının riskli olduğunun belirtildiğinin vurguladı ve sözlerini şöyle sürdürdü:

“Rapor diyor ki ‘Bu nedenle Hattat’ın rödovans dolayısıyla sorumluluklarını görmezden gelin ya da zaten sadece yüzde 3’lük yetkisi olan TTK havzadan çekilsin’. Hükümet, Hattat’a üretim izni vererek ne cevap veriyor? ‘ATİM’i kapatıp bu havzayı size devredeceğiz’ sinyali değil de nedir bu? Konuyla ilgili neden hiçbir yetkili konuşmuyor? Günlerdir ‘Madenciler idari izinli sayılsın’ diyoruz, hükümetten tık yok. ‘Bu kurum Amasra’da bu havzaya sıkıştırılmış, büyük bir endişe var’ diyoruz, hükümetten tık yok. ‘Buraya yıllardır işçi alınmamış, üretim baskısı var’ diyoruz, hükümetten yine tık yok. Patlama neden oldu? Sorumlular kim? ‘Efendim araştırılıyor, müdahale edemeyiz.’ Peki idari açıdan, bakanlık nezdinde ne yaptınız? Kimi açığa aldınız. El çektirdiniz mi?”

“BURADAKİ HAVZAYI RİSKLERİNİ GÖRMESİNE RAĞMEN İKİYE BÖLEN ANLAYIŞIN, YANİ HÜKÜMETİN DE SORUMLULUĞUNUN TARTIŞILMASI GEREKİR”

Hükümet siyasi sorumluluğunun gereğini yapmadığını savunan Bankoğlu, konuşmasına şöyle devam etti:

“ATİM alanının Hattat’a devredilmek istendiği meselesi yeni değil, bunu oradaki bütün işçi yakınları söylüyor zaten. Bakın, TTK neden 4 senedir bir havalandırma meselesini çözemiyor? Belki de ‘birkaç sene sonra elden çıkarılacak’ diye mi yatırımdan imtina ediliyor? Böyle bir yatırımın maliyetli olacak ve bu maliyet amorti edilemeyecek de ondan. Dolayısıyla benim anladığım, TTK’nın üretim yaptığı A havzasının, -400 altı da dahil olmak üzere Amasra havzasının yalnızca yüzde 3’lük bir alanına sıkıştırılması, ATİM’e yeni yatırım yapılmamasının, işçi alınmamasının ve bakım onarım çalışmalarının da eksik kalmasının önemli bir nedeni olmuş. Dolayısıyla burada, ATİM ve TTK Genel Müdürlüğü’nün apaçık sorumluluğunun yanı sıra, buradaki havzayı risklerini görmesine rağmen ikiye bölen anlayışın, yani hükümetin de sorumluluğunun tartışılması gerekir.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.