,, ,

Kılıçdaroğlu, Kadınlara Seslendi: Sandığa Gidip Ortak İrade Sergilediğinizde Bütün Dünyayı Değiştirirsiniz.

Siyaset 25.11.2022 - 15:19, Güncelleme: 25.11.2022 - 15:19 3942+ kez okundu.
 

Kılıçdaroğlu, Kadınlara Seslendi: Sandığa Gidip Ortak İrade Sergilediğinizde Bütün Dünyayı Değiştirirsiniz.

Kılıçdaroğlu, Kadınlara Seslendi: Sandığa Gidip Ortak İrade Sergilediğinizde Bütün Dünyayı Değiştirirsiniz.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu , Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü Programı’nda, kadınlara; “Nüfusun yarısından fazlası kadın. Sandığa gidip ortak irade sergilediğiniz anda bütün dünyayı değiştirirsiniz. Türkiye’yi değiştirirsiniz. Bütün mesele beraber olmanızda, birlik olmanızda. Beraber olduğunuzda, kadınların hareketi olarak birlikte mücadele ettiğinizde… Bu mücadeleyi beraber götürebilirsek, göreceksiniz ki çok farklı bir Türkiye’yi birlikte inşa edeceğiz. Acılardan arınmış bir Türkiye’yi inşa edeceğiz” sözleri ile seslendi. CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu , CHP Kadın Kolları tarafından Genel Merkez’de bugün düzenlenen 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü Programı’na katıldı. Kılıçdaroğlu, kadınların “Hak, hukuk, adalet” sloganları ile çıktığı kürsüde, şunları söyledi: “DUYARSIZLIK ŞİDDETİ BESLER: Dört kadın kardeşimizi dinledik. Duygulanmamak mümkün değil. Bu kadar büyük haksızlığa tahammül etmek de mümkün değil. Özellikle siyasilerin bunu görmesi, duyması, hissetmesi lazım. Bu haksızlığı gidermemiz lazım. Araştırması lazım. Duyarsızlık en kötü şeydir. Duyarsızlık; haksızlığı besler, şiddeti besler. Duyarlı olmak lazım. ŞİDDETİN HAYATIN HER ALANINA SİRAYET ETTİĞİNİ GÖRÜYORSUNUZ: Yeri geldiğinde kadınlarla ilgili çok güzel sözler söylüyoruz. Yeri geldiğinde insanoğlu acımasız oluyor, neden? Hangi gerekçeyle? Her birimizin, siyaseten her birimizin tek tek sorumluluğu var. Şiddete uğrayan kadınlar, sadece bir partinin üyesi değil. Partisiz olan var, değişik partilerin üyesi olanlar var. Kırsalda yaşayanlar var, kentte yaşayanlar var. Eşinden ayrılanlar var, evlenenler var, evlilik içinde yaşamını sürdürenler var. Dolayısıyla şiddetin hayatın her alanına sirayet ettiğini görüyorsunuz. FAKİR AİLELERİN ÇOCUKLARINDAN BAŞLIYORLAR: Bu sorunla nasıl mücadele edilir? Bir sorunla mücadele etmek için, o sorunu ortadan kaldırmak için; sorunun muhatapları ile konuşmak lazım. Gerekçelerini bir bilmek lazım. Kadına yönelik şiddetin bu kadar ağır boyutlara ulaşmasının bir sebebi var. Siz bu nedenleri ortadan kaldırabilirsiniz, en azından asgariye indirmiş olursunuz. Az önce uyuşturucudan söz edildi. İstanbul Bağcılar’da; uyuşturucu müptelası bir evladın, annesinin kafasını keserek sokağa atması ne demektir? Türkiye’nin bu acıyı hissetmemesi mümkün mü? Nasıl oluyor da uyuşturucu baronları, Türkiye’nin bütün coğrafyasında at koşturabiliyorlar. Anne-baba, bana anlattılar; ‘akşam yatarken yatak odamızın sürgüsünü çekiyoruz’ diyorlar. Evladımız, uyuşturucu kullandığı için ne yapacağını bilmiyoruz diyorlar. Fakir ailelerin çocuklarından başlıyorlar. Onları önce çantacı yapıyorlar, alıştırıyorlar. Şiddete açık bir tablo çıkıyor ortaya. Alkol bağımlılığı… Bu da şiddeti artıran unsurlardan birisi. İşsizlik, şiddeti artıran sorunlardan birisidir. Anne işsiz, baba işsiz, evlatlar işsiz; evde ne olacak. ERKEK EGEMEN KÜLTÜR OLMAZ: Alışılagelmiş erkek egemen bir kültürümüz var. Bu kültürün de değişmesi lazım. Erkek egemen kültür olmaz. Kadınla erkek, elmanın yarısı gibidir. Eşittir. Haklarının eşit olması lazım. Daha da önemli bir şey… Eğer kadın iyi eğitilirse toplum eğitilmiş olur. Yani ailede eğitimin ilk basamağı annedir. Anneden öğreniriz; dilimizi, okumayı, yazmayı. Sevgiyi, hoşgörüyü; anneden öğreniriz. Baba biraz otoriter. Ben de aynı yapı içinden geldim. Babamızla konuşamazdık. Babamın hiçbir çocuğunu kucağına aldığını görmedim. Ama ben bütün evlatlarımı kucağıma aldım, sevdim evlatlarımı, önce annem yadırgadı. Babamın yanında, ne için çocuklarını kucağına alıyorsun diye. Bulunduğum coğrafyada, çocukluğumun geçtiği coğrafyada, kız çocukları okula gitmezdi. Büyük ablam hala hayatta ve okuma yazma bilmez. Ama ben kız evlatlarımı okuttum ve onlar üniversiteye gittiler. Dünyadaki değişimi her tarafa yansıtmamız lazım. Her yere yansıtmamız lazım. BİZ; ‘KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ’ DERKEN, BUNA İTİRAZ EDENLER VAR: Çalışma hayatında da kadınların büyük zorluklarla karşılaştıklarını biliyorum. Erkeğe göre daha düşük ücret veriyorlar, kadınlara. İtiraz etmiyor kadınlar, diyorlar. Düşük ücrete razı oluyor, diyorlar. Bunun da önüne geçmek lazım. Biz; ‘kadın-erkek eşitliği’ derken, buna itiraz edenler var. Biz hayatın eşit olmasını istiyoruz. Ben çalışıyorsam, eşim çalışmak istiyorsa o da çalışabilmeli, kazanabilmeli. Hayatı ortak kılmalıyız. Evlatlar ikimizin de evlatları. Sevgi ise aynı sevgiyi paylaşmalıyız. Çocuklarımızı iyi yetiştirmeliyiz. CEZASI NE İSE EN AĞIR ŞEKİLDE ÇEKECEKTİR: Ama kadına yönelik şiddetin giderek artması… İyi hal nedeniyle veya hâkimin karşısına çıktığı zaman kravat taktı, iyi hal nedeniyle biz bunun cezasını düşürelim. Asla ve asla bunların hiçbirisi olmayacak. Cezası ne ise en ağır şekilde çekecektir, kadına yönelik şiddet yapan kim olursa olsun. Tabii sadece bizim coğrafyada değil bu. Dünyanın pek çok ülkesinde kadına yönelik şiddet var. Birleşmiş Milletler’in, bugünü; kadına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik bir gün olarak belirlemesinin temeli, bütün dünyada kadına yönelik şiddetin önlenmesi içindir. Bu konuda verilen bir mücadeledir aslında. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın her tarafında benzer olaylar olabiliyor. Evladını yitiren bir annenin dramını kimse anlayamaz. Evlat ile anne arasındaki bağın ne kadar güçlü olduğunu, bir erkek anlayamaz. O nedenle her anne için evlat, farklı bir şeydir. Canından daha değerlidir. Siz anneye şiddet uygularsanız, olur mu? Kadına şiddet uygularsanız olur mu? Sevgi varken, hoşgörü varken, beraber olmak varken; tasada kıvançta beraber olmak varken, acıları paylaşmak varken… İNANCIMIZ DA KADINA YÖNELİK ŞİDDETİ ASLA KABUL ETMEZ: İnancımız da böyledir. Kadına yönelik şiddeti asla kabul etmez, inancımız da. Sevgili peygamberimiz, ‘cennet anaların ayakları altındadır’ der. Cenneti oraya indiren, anneyi bu kadar yücelten bir inancın; kadına yönelik şiddeti alkışlaması mümkün mü? Bunun için hangi görüşten olursak olalım, hangi kimlikten olursak olalım. Hangi inançtan olursak olalım. Hep birlikte kadına yönelik şiddete karşı çıkmalıyız. Bu bizim, hedefimiz olmalı. BURADAN TÜRKİYE’Yİ ÇEKİP ÇIKARMAMIZ LAZIM: Şundan emin olmanızı isterim: Kadın kardeşlerim, güvenlik güçlerinin yeterince kendileri ile ilgilenmediklerini de söylediler. Şiddet maruz kalmaları, bir annemizin 21 yaşındaki kızını yitirmesi… Onun acısını… Her gün gazetelerin üçüncü sayfalarında bu dramları, şöyle veya böyle okuyoruz zaten. Buradan Türkiye’ye çekip çıkarmamız lazım. Sevgiyi, hoşgörüyü egemen kılmamız lazım. Beraber yaşamanın ne kadar güzel olduğunu bilmemiz lazım. Aslında bu toplumun çok güzel hasletleri var. Dayanışma kültürümüzün özünde yatan çok güzel bir atasözümüz var: ‘Komşu, komşunun külüne muhtaçtır’ diye. Komşuluk ilişkilerimizin güzelleşmesi, beraber olmamız, birlikte olmamız… Bir yere gittiğimizde evladımızı komşumuza teslim ederiz. Bütün bunların hepsi, aslında güzel hasletlerimiz. GÜÇ KADINLARDA: Şiddete yönelik bir Türkiye’yi, şiddeti içselleştirmiş bir Türkiye’yi; tam tersine şiddete karşı bir Türkiye haline dönüştürmemiz lazım. Burada güç, aslında kadınlarda. Sizin gücünüz, gerçekten de çok önemli. Ama birlik olursanız, beraber olursanız, birlikte mücadele ederseniz; gücünüzün farkına varırsınız. Birlikte mücadele etmediğiniz için, dayanışma kültürünü yeterince ayağa kaldırmadığınız için sesiniz yeteri kadar çıkmıyor. Birlikte olmak, beraber olmak; birlikte mücadele etmek kadar değerli bir şey yoktur. Hangi görüşten olursanız olun, bu güzel coğrafyanın neresinden olursanız olun; bir yerde kadına yönelik bir şiddet varsa ve Türkiye’deki bütün kadınlar, o olayın üzerine gitmeli. Beraber olursanız, birlikte olursanız; emin olun pek çok sorunu çözmüş olursunuz. BİR TELEFON NUMARAMIZ VAR, 444 82 85: Duyarsızlıkları biliyorum, farkındayım. Dört kadın kardeşimiz de yaşanan duyarsızlıkları anlattılar zaten. Bakın bir telefon numaramız var: 444 82 85. YaşamHak… Yaşamak bir haktır, yaşatmak da bir haktır. Ben yaşamak istiyorsam, benim yaşama hakkım var, bunun korunması lazım. Yani şiddetten arınması lazım. Bir kişinin yaşama hakkı demek, onun herhangi bir şiddete maruz kalmaması demektir. Kadın Kollarımız böyle bir girişim başlattı. Bir telefon verdi. Her biriniz cüzdanınıza yazın bu telefonu. Bir kadın, şiddete uğradığı anda, buraya telefon edin. Avukat istiyorsanız, derhal avukat kapınıza gelecek. Psikolog istiyorsanız, derhal kapınızın önüne gelecek. Size hizmet edecektir. Bundan emin olmanızı isterim. KADININ ERKEĞİN ELİNE MUHTAÇ OLMASINA SON VERECEĞİZ: Birilerinin yapamadığını biz yapıyoruz, Kadın Kollarımız yapıyor. Ve karakol mu diyorsunuz? Karakollara giderler, sizin hakkınızı savunmak için. Yargılama mı var, mahkemedeki davalara katılırlar, sizin haklarınızı savunabilmek için… Yani bir kadın dayanışması yapmanız lazım. Kadın dayanışması yaptığınız taktirde bütün kapıların nasıl açıldığını göreceksiniz. Sivil toplum örgütleri ile protokoller yapıldı. Kimsesiz kadınlar varsa, evlatları varsa onlara iş olanağı sağlanması ile ilgili yine protokoller yapıldı. Yani kadının da eli ekmek tutmalı, çalışabilmeli, üretebilmeli; birilerine muhtaç olmamalı. Bunu da istiyoruz zaten. Allah nasip eder iktidar olursak; Aile Destekleri Sigortası’nı hayata geçireceğiz. Kadının erkeğin eline muhtaç olmasına son vereceğiz. Kadın, işçi gibi memur gibi geliri yoksa, düşük gelirliyse, geliri asgari ücretin altındaysa, o kadının banka hesabına her ay düzenli bir aylık yatırılacak. Kadının fakirliğini kimse bilmeyecek. Ailenin yoksulluğunu kimse bilmeyecek. Yani kişinin onurunu koruyacağız. Sağ elin verdiğini sol el bilmeyecek. Sosyal devlet bilecek, o kişinin yoksul olduğunu. Ve sosyal devlet, o kişinin banka hesabına düzenli bir aylık yatıracak. Kadın gidecek, alacak aylığını; çoluk çocuğunun geçimini sağlayacak. Aile Destekleri Sigortası ile yeni bir kapı aralayacağız. Yeni bir kapı… Her evde huzurun olması; bizim de arzumuzdur, herkesin arzusudur. DERİN YOKSULLUĞUN OLDUĞU HER YERDE ŞİDDET OLUR: En büyük sorun ekonomik kriz ve derin yoksullaşma. Büyük kentlerin varoşlarında öyle evlere gittim ki… Hüznü, acıyı orada görürsünüz. Anneyi orada görürsünüz, evlatlarını orada görürsünüz. Birilerinin bir eli yağda, bir eli baldayken… Birilerinin çocukları evlatlarına bir şey yediremiyorken, memlekette huzuru sağlayamazsınız. Derin yoksulluğun önlenmesi lazım. Derin yoksulluğun olduğu her yerde şiddet olur. İlla kadına değil, erkeğe yönelik… Her alanda şiddet olur. Herkesin karnının doyması lazım, huzurun olması lazım ülkede. BU İŞİN BAŞKA BİR KURALI YOKTUR, BİZE KATILACAKSANIZ: Ekonomik kriz en çok kadınları vuruyor. Bir annenin, evladının karnının doyuramaması ne demektir. Bu büyük bir acı değil midir? Her birimize görev düşüyor. Burada bakın, ‘Bize katılın’ diye cümlemiz var. Bütün bu sorunları çözmek istiyorsanız, hiçbir ayrım yapmadan Anadolu coğrafyasının, Trakya coğrafyasının neresinde yaşıyorsa yaşasın; kadına yönelik şiddetin en azından önlenmesi konusunda en ciddi önlemlerin alınmasını istiyorsanız, bize katılacaksınız. Bu işin başka bir kuralı yoktur, bize katılacaksanız. Her evde huzur istiyorsanız, bize katılacaksınız. Var olan yapının Türkiye’yi nereye götürdüğünü ben de biliyorum, siz de biliyorsunuz. BU DRAMDAN TÜRKİYE’Yİ ÇIKARMAMIZ LAZIM: En büyük derdi yaşayan, en büyük sıkıntıyı yaşayan bu ülkenin kadınları… Niye bu acıyı yaşasınlar, niye bu sıkıntıyı yaşasınlar? Bunları önlememiz lazım. Akılla, mantıkla, bilgiyle, birikimle ve insan sevgisi ile… Evlatlarınızın her birisi bir kuşa, bir karıncaya zarar gelecek mi diye, anne diye size seslenir. Her canlıya duyarlı, o küçücük evlatlarımız. Ama biz insanımıza yeteri kadar saygı duymuyoruz. Öyle bir tablo var. Kadına yönelik şiddet ne demektir. Şiddet karşısında sessiz durmak ne demektir. Yılda bir kez, bütün dünyada bu anılıyor. Ama bizim ülkemizde, gazetelerin üçüncü sayfasını açtığınızda, her gün öldürülen kadınların haberleri ile karşılaşıyorsunuz. Bir insanlık dramıdır, bu. Bu dramdan Türkiye’yi çıkarmamız lazım. Çıkaracak olan sizsiniz aslında. HAKKINIZI ARAMAKTAN VAZGEÇMEYİN: Bu ülkenin kadınları; birlik olduklarında, beraber olduklarında… Nüfusun yarısından fazlası kadın. Sandığa gidip ortak irade sergilediğiniz anda bütün dünyayı değiştirirsiniz. Türkiye’yi değiştirirsiniz. Bütün mesele beraber olmanızda, birlik olmanızda. Beraber olduğunuzda, kadınların hareketi olarak birlikte mücadele ettiğinizde… Dominik Cumhuriyeti’nde üç kadının verdiği mücadele, bugün dünya tarihine geçti. BM, o günü kadına yönelik şiddetin önlenmesi ile ilgili gün olarak ilan etti. Bakın, üç kadının mücadelesi… 1 Mayıs da öyle… İşçi bayramı deriz. Grev yapan kadınların yanması sonucu, 1 Mayıs ilan edilmiştir. Hak arayan kadınların mücadelesidir, bu. Hakkınızı aramaktan vazgeçmeyin. Hak aramak kadar değerli bir şey yoktur. Hak aramak; sadece sizin hakkınızı aramak anlamına gelmiyor. Sizin bir hak arama talebinizi başlatmanız, aynı haksızlığa uğrayan bütün kadınların sözcüsü olma konumuna sizi getirir. Hak aramaktan vazgeçmeyin. Bizim görevimiz, siz hak aradığınızda size destek olmaktır. Sizin yanınızda durmaktır. Bu mücadeleyi beraber götürebilirsek, göreceksiniz ki çok farklı bir Türkiye’yi birlikte inşa edeceğiz. Acılardan arınmış bir Türkiye’yi inşa edeceğiz. ONLARIN YAPAMADIĞINI BİZ YAPACAĞIZ: Cüzdanlarınıza, 444 82 85’i mutlaka yazın. Gittiğiniz her yerde bir kadın şiddete uğruyorsa, şiddete uğrayan kadın bunu bilmeyebilir. Hemen siz, onun yerine telefon edin. Avukatı, en kısa sürede onun kapısında olacak. Size bunun sözünü veriyoruz. Onların yapamadığını biz yapacağız ve bütün kadınların hakkını ve hukukunu savunacağız.”
Kılıçdaroğlu, Kadınlara Seslendi: Sandığa Gidip Ortak İrade Sergilediğinizde Bütün Dünyayı Değiştirirsiniz.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu , Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü Programı’nda, kadınlara; “Nüfusun yarısından fazlası kadın. Sandığa gidip ortak irade sergilediğiniz anda bütün dünyayı değiştirirsiniz. Türkiye’yi değiştirirsiniz. Bütün mesele beraber olmanızda, birlik olmanızda. Beraber olduğunuzda, kadınların hareketi olarak birlikte mücadele ettiğinizde… Bu mücadeleyi beraber götürebilirsek, göreceksiniz ki çok farklı bir Türkiye’yi birlikte inşa edeceğiz. Acılardan arınmış bir Türkiye’yi inşa edeceğiz” sözleri ile seslendi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu , CHP Kadın Kolları tarafından Genel Merkez’de bugün düzenlenen 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü Programı’na katıldı. Kılıçdaroğlu, kadınların “Hak, hukuk, adalet” sloganları ile çıktığı kürsüde, şunları söyledi:

“DUYARSIZLIK ŞİDDETİ BESLER: Dört kadın kardeşimizi dinledik. Duygulanmamak mümkün değil. Bu kadar büyük haksızlığa tahammül etmek de mümkün değil. Özellikle siyasilerin bunu görmesi, duyması, hissetmesi lazım. Bu haksızlığı gidermemiz lazım. Araştırması lazım. Duyarsızlık en kötü şeydir. Duyarsızlık; haksızlığı besler, şiddeti besler. Duyarlı olmak lazım.

ŞİDDETİN HAYATIN HER ALANINA SİRAYET ETTİĞİNİ GÖRÜYORSUNUZ: Yeri geldiğinde kadınlarla ilgili çok güzel sözler söylüyoruz. Yeri geldiğinde insanoğlu acımasız oluyor, neden? Hangi gerekçeyle? Her birimizin, siyaseten her birimizin tek tek sorumluluğu var. Şiddete uğrayan kadınlar, sadece bir partinin üyesi değil. Partisiz olan var, değişik partilerin üyesi olanlar var. Kırsalda yaşayanlar var, kentte yaşayanlar var. Eşinden ayrılanlar var, evlenenler var, evlilik içinde yaşamını sürdürenler var. Dolayısıyla şiddetin hayatın her alanına sirayet ettiğini görüyorsunuz.

FAKİR AİLELERİN ÇOCUKLARINDAN BAŞLIYORLAR: Bu sorunla nasıl mücadele edilir? Bir sorunla mücadele etmek için, o sorunu ortadan kaldırmak için; sorunun muhatapları ile konuşmak lazım. Gerekçelerini bir bilmek lazım. Kadına yönelik şiddetin bu kadar ağır boyutlara ulaşmasının bir sebebi var. Siz bu nedenleri ortadan kaldırabilirsiniz, en azından asgariye indirmiş olursunuz. Az önce uyuşturucudan söz edildi. İstanbul Bağcılar’da; uyuşturucu müptelası bir evladın, annesinin kafasını keserek sokağa atması ne demektir? Türkiye’nin bu acıyı hissetmemesi mümkün mü? Nasıl oluyor da uyuşturucu baronları, Türkiye’nin bütün coğrafyasında at koşturabiliyorlar. Anne-baba, bana anlattılar; ‘akşam yatarken yatak odamızın sürgüsünü çekiyoruz’ diyorlar. Evladımız, uyuşturucu kullandığı için ne yapacağını bilmiyoruz diyorlar. Fakir ailelerin çocuklarından başlıyorlar. Onları önce çantacı yapıyorlar, alıştırıyorlar. Şiddete açık bir tablo çıkıyor ortaya. Alkol bağımlılığı… Bu da şiddeti artıran unsurlardan birisi. İşsizlik, şiddeti artıran sorunlardan birisidir. Anne işsiz, baba işsiz, evlatlar işsiz; evde ne olacak.

ERKEK EGEMEN KÜLTÜR OLMAZ: Alışılagelmiş erkek egemen bir kültürümüz var. Bu kültürün de değişmesi lazım. Erkek egemen kültür olmaz. Kadınla erkek, elmanın yarısı gibidir. Eşittir. Haklarının eşit olması lazım. Daha da önemli bir şey… Eğer kadın iyi eğitilirse toplum eğitilmiş olur. Yani ailede eğitimin ilk basamağı annedir. Anneden öğreniriz; dilimizi, okumayı, yazmayı. Sevgiyi, hoşgörüyü; anneden öğreniriz. Baba biraz otoriter. Ben de aynı yapı içinden geldim. Babamızla konuşamazdık. Babamın hiçbir çocuğunu kucağına aldığını görmedim. Ama ben bütün evlatlarımı kucağıma aldım, sevdim evlatlarımı, önce annem yadırgadı. Babamın yanında, ne için çocuklarını kucağına alıyorsun diye. Bulunduğum coğrafyada, çocukluğumun geçtiği coğrafyada, kız çocukları okula gitmezdi. Büyük ablam hala hayatta ve okuma yazma bilmez. Ama ben kız evlatlarımı okuttum ve onlar üniversiteye gittiler. Dünyadaki değişimi her tarafa yansıtmamız lazım. Her yere yansıtmamız lazım.

BİZ; ‘KADIN-ERKEK EŞİTLİĞİ’ DERKEN, BUNA İTİRAZ EDENLER VAR: Çalışma hayatında da kadınların büyük zorluklarla karşılaştıklarını biliyorum. Erkeğe göre daha düşük ücret veriyorlar, kadınlara. İtiraz etmiyor kadınlar, diyorlar. Düşük ücrete razı oluyor, diyorlar. Bunun da önüne geçmek lazım. Biz; ‘kadın-erkek eşitliği’ derken, buna itiraz edenler var. Biz hayatın eşit olmasını istiyoruz. Ben çalışıyorsam, eşim çalışmak istiyorsa o da çalışabilmeli, kazanabilmeli. Hayatı ortak kılmalıyız. Evlatlar ikimizin de evlatları. Sevgi ise aynı sevgiyi paylaşmalıyız. Çocuklarımızı iyi yetiştirmeliyiz.

CEZASI NE İSE EN AĞIR ŞEKİLDE ÇEKECEKTİR: Ama kadına yönelik şiddetin giderek artması… İyi hal nedeniyle veya hâkimin karşısına çıktığı zaman kravat taktı, iyi hal nedeniyle biz bunun cezasını düşürelim. Asla ve asla bunların hiçbirisi olmayacak. Cezası ne ise en ağır şekilde çekecektir, kadına yönelik şiddet yapan kim olursa olsun. Tabii sadece bizim coğrafyada değil bu. Dünyanın pek çok ülkesinde kadına yönelik şiddet var. Birleşmiş Milletler’in, bugünü; kadına yönelik şiddetin önlenmesine yönelik bir gün olarak belirlemesinin temeli, bütün dünyada kadına yönelik şiddetin önlenmesi içindir. Bu konuda verilen bir mücadeledir aslında. Sadece Türkiye’de değil, dünyanın her tarafında benzer olaylar olabiliyor. Evladını yitiren bir annenin dramını kimse anlayamaz. Evlat ile anne arasındaki bağın ne kadar güçlü olduğunu, bir erkek anlayamaz. O nedenle her anne için evlat, farklı bir şeydir. Canından daha değerlidir. Siz anneye şiddet uygularsanız, olur mu? Kadına şiddet uygularsanız olur mu? Sevgi varken, hoşgörü varken, beraber olmak varken; tasada kıvançta beraber olmak varken, acıları paylaşmak varken…

İNANCIMIZ DA KADINA YÖNELİK ŞİDDETİ ASLA KABUL ETMEZ: İnancımız da böyledir. Kadına yönelik şiddeti asla kabul etmez, inancımız da. Sevgili peygamberimiz, ‘cennet anaların ayakları altındadır’ der. Cenneti oraya indiren, anneyi bu kadar yücelten bir inancın; kadına yönelik şiddeti alkışlaması mümkün mü? Bunun için hangi görüşten olursak olalım, hangi kimlikten olursak olalım. Hangi inançtan olursak olalım. Hep birlikte kadına yönelik şiddete karşı çıkmalıyız. Bu bizim, hedefimiz olmalı.

BURADAN TÜRKİYE’Yİ ÇEKİP ÇIKARMAMIZ LAZIM: Şundan emin olmanızı isterim: Kadın kardeşlerim, güvenlik güçlerinin yeterince kendileri ile ilgilenmediklerini de söylediler. Şiddet maruz kalmaları, bir annemizin 21 yaşındaki kızını yitirmesi… Onun acısını… Her gün gazetelerin üçüncü sayfalarında bu dramları, şöyle veya böyle okuyoruz zaten. Buradan Türkiye’ye çekip çıkarmamız lazım. Sevgiyi, hoşgörüyü egemen kılmamız lazım. Beraber yaşamanın ne kadar güzel olduğunu bilmemiz lazım. Aslında bu toplumun çok güzel hasletleri var. Dayanışma kültürümüzün özünde yatan çok güzel bir atasözümüz var: ‘Komşu, komşunun külüne muhtaçtır’ diye. Komşuluk ilişkilerimizin güzelleşmesi, beraber olmamız, birlikte olmamız… Bir yere gittiğimizde evladımızı komşumuza teslim ederiz. Bütün bunların hepsi, aslında güzel hasletlerimiz.

GÜÇ KADINLARDA: Şiddete yönelik bir Türkiye’yi, şiddeti içselleştirmiş bir Türkiye’yi; tam tersine şiddete karşı bir Türkiye haline dönüştürmemiz lazım. Burada güç, aslında kadınlarda. Sizin gücünüz, gerçekten de çok önemli. Ama birlik olursanız, beraber olursanız, birlikte mücadele ederseniz; gücünüzün farkına varırsınız. Birlikte mücadele etmediğiniz için, dayanışma kültürünü yeterince ayağa kaldırmadığınız için sesiniz yeteri kadar çıkmıyor. Birlikte olmak, beraber olmak; birlikte mücadele etmek kadar değerli bir şey yoktur. Hangi görüşten olursanız olun, bu güzel coğrafyanın neresinden olursanız olun; bir yerde kadına yönelik bir şiddet varsa ve Türkiye’deki bütün kadınlar, o olayın üzerine gitmeli. Beraber olursanız, birlikte olursanız; emin olun pek çok sorunu çözmüş olursunuz.

BİR TELEFON NUMARAMIZ VAR, 444 82 85: Duyarsızlıkları biliyorum, farkındayım. Dört kadın kardeşimiz de yaşanan duyarsızlıkları anlattılar zaten. Bakın bir telefon numaramız var: 444 82 85. YaşamHak… Yaşamak bir haktır, yaşatmak da bir haktır. Ben yaşamak istiyorsam, benim yaşama hakkım var, bunun korunması lazım. Yani şiddetten arınması lazım. Bir kişinin yaşama hakkı demek, onun herhangi bir şiddete maruz kalmaması demektir. Kadın Kollarımız böyle bir girişim başlattı. Bir telefon verdi. Her biriniz cüzdanınıza yazın bu telefonu. Bir kadın, şiddete uğradığı anda, buraya telefon edin. Avukat istiyorsanız, derhal avukat kapınıza gelecek. Psikolog istiyorsanız, derhal kapınızın önüne gelecek. Size hizmet edecektir. Bundan emin olmanızı isterim.

KADININ ERKEĞİN ELİNE MUHTAÇ OLMASINA SON VERECEĞİZ: Birilerinin yapamadığını biz yapıyoruz, Kadın Kollarımız yapıyor. Ve karakol mu diyorsunuz? Karakollara giderler, sizin hakkınızı savunmak için. Yargılama mı var, mahkemedeki davalara katılırlar, sizin haklarınızı savunabilmek için… Yani bir kadın dayanışması yapmanız lazım. Kadın dayanışması yaptığınız taktirde bütün kapıların nasıl açıldığını göreceksiniz. Sivil toplum örgütleri ile protokoller yapıldı. Kimsesiz kadınlar varsa, evlatları varsa onlara iş olanağı sağlanması ile ilgili yine protokoller yapıldı. Yani kadının da eli ekmek tutmalı, çalışabilmeli, üretebilmeli; birilerine muhtaç olmamalı. Bunu da istiyoruz zaten. Allah nasip eder iktidar olursak; Aile Destekleri Sigortası’nı hayata geçireceğiz. Kadının erkeğin eline muhtaç olmasına son vereceğiz. Kadın, işçi gibi memur gibi geliri yoksa, düşük gelirliyse, geliri asgari ücretin altındaysa, o kadının banka hesabına her ay düzenli bir aylık yatırılacak. Kadının fakirliğini kimse bilmeyecek. Ailenin yoksulluğunu kimse bilmeyecek. Yani kişinin onurunu koruyacağız. Sağ elin verdiğini sol el bilmeyecek. Sosyal devlet bilecek, o kişinin yoksul olduğunu. Ve sosyal devlet, o kişinin banka hesabına düzenli bir aylık yatıracak. Kadın gidecek, alacak aylığını; çoluk çocuğunun geçimini sağlayacak. Aile Destekleri Sigortası ile yeni bir kapı aralayacağız. Yeni bir kapı… Her evde huzurun olması; bizim de arzumuzdur, herkesin arzusudur.

DERİN YOKSULLUĞUN OLDUĞU HER YERDE ŞİDDET OLUR: En büyük sorun ekonomik kriz ve derin yoksullaşma. Büyük kentlerin varoşlarında öyle evlere gittim ki… Hüznü, acıyı orada görürsünüz. Anneyi orada görürsünüz, evlatlarını orada görürsünüz. Birilerinin bir eli yağda, bir eli baldayken… Birilerinin çocukları evlatlarına bir şey yediremiyorken, memlekette huzuru sağlayamazsınız. Derin yoksulluğun önlenmesi lazım. Derin yoksulluğun olduğu her yerde şiddet olur. İlla kadına değil, erkeğe yönelik… Her alanda şiddet olur. Herkesin karnının doyması lazım, huzurun olması lazım ülkede.

BU İŞİN BAŞKA BİR KURALI YOKTUR, BİZE KATILACAKSANIZ: Ekonomik kriz en çok kadınları vuruyor. Bir annenin, evladının karnının doyuramaması ne demektir. Bu büyük bir acı değil midir? Her birimize görev düşüyor. Burada bakın, ‘Bize katılın’ diye cümlemiz var. Bütün bu sorunları çözmek istiyorsanız, hiçbir ayrım yapmadan Anadolu coğrafyasının, Trakya coğrafyasının neresinde yaşıyorsa yaşasın; kadına yönelik şiddetin en azından önlenmesi konusunda en ciddi önlemlerin alınmasını istiyorsanız, bize katılacaksınız. Bu işin başka bir kuralı yoktur, bize katılacaksanız. Her evde huzur istiyorsanız, bize katılacaksınız. Var olan yapının Türkiye’yi nereye götürdüğünü ben de biliyorum, siz de biliyorsunuz.

BU DRAMDAN TÜRKİYE’Yİ ÇIKARMAMIZ LAZIM: En büyük derdi yaşayan, en büyük sıkıntıyı yaşayan bu ülkenin kadınları… Niye bu acıyı yaşasınlar, niye bu sıkıntıyı yaşasınlar? Bunları önlememiz lazım. Akılla, mantıkla, bilgiyle, birikimle ve insan sevgisi ile… Evlatlarınızın her birisi bir kuşa, bir karıncaya zarar gelecek mi diye, anne diye size seslenir. Her canlıya duyarlı, o küçücük evlatlarımız. Ama biz insanımıza yeteri kadar saygı duymuyoruz. Öyle bir tablo var. Kadına yönelik şiddet ne demektir. Şiddet karşısında sessiz durmak ne demektir. Yılda bir kez, bütün dünyada bu anılıyor. Ama bizim ülkemizde, gazetelerin üçüncü sayfasını açtığınızda, her gün öldürülen kadınların haberleri ile karşılaşıyorsunuz. Bir insanlık dramıdır, bu. Bu dramdan Türkiye’yi çıkarmamız lazım. Çıkaracak olan sizsiniz aslında.

HAKKINIZI ARAMAKTAN VAZGEÇMEYİN: Bu ülkenin kadınları; birlik olduklarında, beraber olduklarında… Nüfusun yarısından fazlası kadın. Sandığa gidip ortak irade sergilediğiniz anda bütün dünyayı değiştirirsiniz. Türkiye’yi değiştirirsiniz. Bütün mesele beraber olmanızda, birlik olmanızda. Beraber olduğunuzda, kadınların hareketi olarak birlikte mücadele ettiğinizde… Dominik Cumhuriyeti’nde üç kadının verdiği mücadele, bugün dünya tarihine geçti. BM, o günü kadına yönelik şiddetin önlenmesi ile ilgili gün olarak ilan etti. Bakın, üç kadının mücadelesi… 1 Mayıs da öyle… İşçi bayramı deriz. Grev yapan kadınların yanması sonucu, 1 Mayıs ilan edilmiştir. Hak arayan kadınların mücadelesidir, bu. Hakkınızı aramaktan vazgeçmeyin. Hak aramak kadar değerli bir şey yoktur. Hak aramak; sadece sizin hakkınızı aramak anlamına gelmiyor. Sizin bir hak arama talebinizi başlatmanız, aynı haksızlığa uğrayan bütün kadınların sözcüsü olma konumuna sizi getirir. Hak aramaktan vazgeçmeyin. Bizim görevimiz, siz hak aradığınızda size destek olmaktır. Sizin yanınızda durmaktır. Bu mücadeleyi beraber götürebilirsek, göreceksiniz ki çok farklı bir Türkiye’yi birlikte inşa edeceğiz. Acılardan arınmış bir Türkiye’yi inşa edeceğiz.

ONLARIN YAPAMADIĞINI BİZ YAPACAĞIZ: Cüzdanlarınıza, 444 82 85’i mutlaka yazın. Gittiğiniz her yerde bir kadın şiddete uğruyorsa, şiddete uğrayan kadın bunu bilmeyebilir. Hemen siz, onun yerine telefon edin. Avukatı, en kısa sürede onun kapısında olacak. Size bunun sözünü veriyoruz. Onların yapamadığını biz yapacağız ve bütün kadınların hakkını ve hukukunu savunacağız.”

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.