,, ,

Fransa yarın sandık başında

Dünya 09.04.2022 - 16:51, Güncelleme: 09.04.2022 - 16:51 5905+ kez okundu.
 

Fransa yarın sandık başında

Fransa yarın sandık başında
Fransa’da seçmenler 10 Nisan’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu için sandık başına gidecek. Türkiye-Fransa ilişkilerinin yaşanan tüm kırılmalara rağmen devam ettiğini belirten emekli büyükelçi Ayşe Sezgin, “Türkiye-Fransa ilişkiler iç politika malzemesi yapıldığı takdirde diplomasi yoluyla sorunların çözümlenmesi de güçleşiyor” dedi. Emekli Paris Büyükelçisi Hakkı Akil ise Türkiye, Fransa ve İtalya arasındaki EUROSAM hava savunma projesine değinerek, “Türkiye, Avrupa Savunma Ajansı’nın bir üyesi olacaktır. Türkiye’nin Avrupa Savunma Ajansı üyesi olması AB üyeliği kadar önemlidir” dedi. Emekli büyükelçi Selim Yenel “Macron ikinci dönem için seçilirse ilişkilerimizin biraz daha yumuşayacağını düşünüyorum” şeklinde konuştu.  Fransa’da seçmenler, cumhurbaşkanını seçmek üzere 10 Nisan’da ve 24 Nisan’da birinci ve ikinci tur için sandık başına gidecekler. Dördü kadın 12 adayın yarışacağı seçimlerde, kamuoyu yoklamalarına göre Fransa’nın mevcut Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Marine Le Pen ve Jean-Luc Mélenchon öne çıkan adaylar. Macron, seçilmesi durumunda ikinci beş yıllık döneme başlayacak.  ANKA Haber Ajansı’na konuşan emekli büyükelçi Ayşe Sezgin, bu dönemde Macron’un daha vizyoner bir liderlik izleyeceğini belirtti. Seçime katılım oranının önemli olduğunu belirten Sezgin, şöyle devam etti:  “Seçimlere katılım oranı çok belirleyici olacak. Benim gözlemlerime göre seçimlere katılımın oransal olarak düşük olma ihtimalinden bahsediliyor. Kararsızlar veya seçimlere katılmayarak protesto etmek isteyenlerin ağırlık taşıması halinde farklı sonuçlar ortaya çıkabilir.  Macron, Le Pen ve Melenchon ilk üç aday olarak öne çıkıyor. Le Pen’in söylemine baktığımızda kendisinden daha popülist olan Zemmour’un söylemine nazaran radikallikten nispeten uzaklaşan bir söyleme yöneldiğini görüyoruz.  SEZGİN: FRANSA’NIN AŞIRI SAĞ GİBİ BİR SİYASİ ZAFİYET GÖSTERMESİ OLASI DEĞİL  Sosyalistler, Yeşiller ve Valeria Pecresse’in ikinci tur itibariyle herhangi bir anlam ifade edeceği kanaatinde değilim. Le Pen ve Macron ikinci tura kalsa dahi Fransa’nın geçmişteki tecrübelerden, bilhassa 2002’deki seçimlerde Jean-Marie Le Pen ve Jacques Chirac kalmıştı. Bütün partiler Chirac’in arkasında durmak suretiyle seçilmesini sağladılar. Fransa’daki kolektif aklın yine bu yönde tecelli edeceği kanaatindeyim. Zira Fransa gibi Avrupa’nın geçmişi, bugünü ve geleceği açısından önemli bir ülkenin aşırı sağ gibi bir siyasi zafiyet göstermesini olası görmüyorum.  “UKRAYNA SAVAŞI SONRASINDA BİR YAKINLAŞMA OLACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM”  Macron’un dünya vizyonu ve projeksiyonu itibariyle Türkiye’ye yer verdiğini hepimiz gözlemliyoruz. Özellikle Ukrayna savaşı sonrası birlikte yaratıcı girişimlerle, dayanışmacı çok taraflılıkla yeni bir anlayış birliğinin doğacağını ümit ediyorum. Yaratıcı girişimlere örnek verecek olursak, bölgesel krizlere birlikte müdahale etme bağlamında yeni bir girişim oldu. NATO Zirvesi’nde Macron ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın insani yardım ve Mariupol’den tahliye operasyonunu ele almaları sonucunda Yunanistan, Türkiye ve Fransa’nın birlikte operasyon icra etmeleri söz konusu oldu.  Bir diğer gelişme ise SAMP/T hava savunma sistemlerine ilişkin. Bu şüphesiz olumlu yönde bir gelişme. Fransa, İtalya ve Türkiye arasında üçlü grubun canlandırılması önemli bir adım olarak nitelenebilir.  Türkiye-Fransa ilişkileri dış politikada olduğu kadar dış politikada da siyaset malzemesi yapıldı. Macron bundan geri durmadı. Türkiye-Fransa ilişkileri iç politika malzemesi yapıldığı takdirde diplomasi yoluyla sorunların çözümlenmesi de güçleşiyor. Ukrayna savaşı sonrasında bir yakınlaşmanın olacağını düşünüyorum.”  “YAŞANAN TÜM KIRILMALARA RAĞMEN İLETİŞİMİ HİÇBİR ZAMAN KOPARMADILAR”  Kamuoyu yoklamalarına atıfta bulunan Sezgin, ikinci kez seçilmesi halinde Macron’un daha vizyoner bir liderlik sergileyeceğine değindi. Sezgin şöyle konuştu:  “Çünkü bugüne kadar merkez akım siyasi partiler aşırı sağ söylemlerini kendi söylemlerine entegre etmek suretiyle oy kaybını önlemeye çalıştılar. Bir daha seçim kaygısı olmayacağı için Macron ikinci döneminde böyle bir baskı hissetmeyecektir. Bunun da hem Türkiye Fransa ilişkilerinin hem Türkiye-AB ilişkilerine olumlu yansımaları olması muhtemeldir. Macron son yaptığı mitingde aşırı sağın söylemlerine sıcak bakmadığını ifade etti. Daha vizyoner, daha rasyonel, daha objektif bir politika izlemek suretiyle Türkiye-AB ilişkilerine ve Türkiye-Fransa ilişkilerine olumlu katkıları olmasını ümit ediyorum.  Yaşanan bütün kırılmalara rağmen Fransa ve Türkiye hiçbir zaman iletişimini koparmamışlardır. Siyasi ilişkilerin en soğuk olduğu dönemde dahi ekonomik ilişkiler, kültürel ilişkiler hep devam etmiştir.”  AKİL: AVRUPA SAVUNMA AJANSI ÜYELİĞİ AB ÜYELİĞİ KADAR ÖNEMLİ  2014-2016 yılları arasında Paris Büyükelçisi olarak görev yapan emekli büyükelçi Hakan Akil de Fransa iç politikasında Türkiye’nin giderek daha fazla yer edinmesine değindi. Akil konuşmasını şöyle sürdürdü:  “Aşırı sağ partiler Türkiye üzerinden politika yapmaya başladılar. Yani yabancı algısını Türkler üzerinden yönelttiler. Bu yeni bir şeydir. Seçimlerden sonra bu algı düşecektir diye tahmin ediyorum. Türkiye iç politikada seçim malzemesi yapıldı.  Son dönemde NATO Zirvesi’nde görüldüğü gibi ikili ilişkilerde pozitif anlamda yeniden bir hareketlenme görülmeye başlandı. Bu bakımdan Macron’un ikinci döneminin Türk-Fransız ilişkileri bakımından çok daha sağlıklı ve verimli geçeceğine inanıyorum.  EUROSAM Projesi ciddi olarak ilerlemeye başladığı takdirde Türk-Fransız ilişkileri apayrı bir konuma gelecektir. Bir kere Türkiye Avrupa Savunma Ajansı’nın bir üyesi olacaktır. Bu çok önemli. Bana sorarsanız Türkiye’nin Avrupa Savunma Ajansı üyesi olması AB üyeliği kadar önemlidir.”  “LE PEN’İN SÖYLEMİ MEVCUT KONJONKTÜRDE PRİM SAĞLAMAZ”  Le Pen’in söylemini oluşturan unsurlardan birini Fransa’nın NATO’dan ayrılması oluşturuyor. Akil, bu söylemin seçmen nezdinde prim yapmayacağını söyleyerek sözlerini söyle sürdürdü:  “Fransa 66’da da NATO’nun askeri kanadından çekilmişti. Bölgemizdeki son gelişmeler, Ukrayna-Rusya krizi sonrasında hiçbir Avrupalı liderin ‘NATO’dan çıkalım’ söylemiyle seçmeni karşısına alıp çıkabileceğini zannetmiyorum. Mevcut konjonktürde bu, seçmen nezdinde prim yapabilecek bir söylem değil. Pratikte ülke çıkarları açısından hiçbir yararlı sonucunun olacağını düşünmüyorum.”  YENEL: YENİ DÖNEMDE MACRON’UN TÜRKİYE-YUNANİSTAN DENGESİNİ KORUYACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM  Türkiye ile Fransa’nın Doğu Akdeniz’de karşı saflarda yer aldığını belirten emekli büyükelçi Selim Yenel de Ukrayna krizinin ikili ilişkilerde bir yumuşamaya yol açabileceğine değindi. Yenel şunları söyledi:  “Ermeni Lobisi hem ABD’de hem Fransa’da çok kuvvetlidir. Ermeni lobisi ister istemez iç politikayı etkileyen bir faktör. Bunu Fransa’da çok gördük. Geçmişte tüm cumhurbaşkanlarını etkiledi, Macron’u da etkileyecektir. İkinci beş yılında Macron bu kaygılardan biraz daha kurtulmuş olacaktır. Bunlara bağımlı kalmayabilecektir. İlişkilerimiz AB boyutundan ayrılmış oluyor. Yani AB ilişkilerimiz ne yazık ki yürümüyor. Bazı AB ülkeleri bizimle ikili düzeyde ilişkileri geliştirmeye çalışıyor. İlişkiler biraz daha yumuşayabilir diye ümit ediyorum.”  Fransa ve Yunanistan arasında geçen sene yapılan savunma iş birliğine değinen Yenel, şunları söyledi:  “Fakat hepimiz NATO ülkesiyiz. Bunu göz ardı edip AB boyutunu daha çok ön plana çıkardılar. Ukrayna’daki bu gelişme, Avrupa’ya yönelik tehdidi, Türkiye’nin önemini ortaya çıkarıyor. Türkiye’nin Yunanistan’dan çok daha fazla önemi var. O bakımdan Macron’un dengeyi koruyacağını düşünüyorum. Eğer bir etkisi olacaksa Türkiye’ye ihtiyaç olduğunu görüyor. Yunanistan-Türkiye dengesi, eskisi kadar Yunanistan lehine olmayabilir.  “LE PEN KAZANIRSA BU AVRUPA’YI SARSACAK BİR NETİCEDİR”  Fransa seçimlerinde önemli olan nokta, eğer tuhaf bir durum olur Le Pen kazanırsa bu Avrupa’yı sarsacak bir neticedir. Geçen hafta Macaristan’da Orban kazandı. Aşırı sağcıların ekmeğine yağ sürmüş olacak. AB bu konularda daha zor politikalar gütmek zorunda kalacaktır. Çünkü Fransa ve Almanya AB’nın motorlarıydı. Eğer Le Pen seçilirse Fransız motoru çok farklı bir noktaya gidecektir. Almanya’da şu an bir koalisyon var ama sosyal demokratlar başta. Eğer Le Pen seçilirse Fransız-Alman dayanışması ne olur onu bilemiyorum. Türkiye-AB ilişkileri çok daha menfi bir şekilde etkilenecektir.”  KALEAĞASI: MACRON’UN AB TARAFTARI OLMASI TÜRKİYE’Yİ DOĞRUDAN ETKİLEYECEK  Matematiksel olarak Le Pen’in kazanma ihtimalinin olduğunu belirten, düşünce kuruluşu Institut du Bosphore (Boğaziçi Enstitüsü) Başkanı Bahadır Kaleağası, Le Pen’in seçilmesi halinde Fransa’nın AB ve NATO politikalarında önemli değişiklikler olabileceğini kaydetti. Bu durumun Batı’yı zayıflatacağını ifade eden Kaleağası Türkiye’nin de olumsuz etkileyeceğini belirtti. Bununla birlikte Kaleağası, Macron’un AB yanlısı olduğunu söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:  “AB’nin geleceği tartışmaları ve Macron’un AB taraftarı olması AB’nin kurumsal reform sürecini de hızlandıracak olması Türkiye’yi doğrudan etkileyecek. Pek çok konu AB’ye daha iyi düzenlenmiş farklılaştırılmış bir entegrasyon sistemine doğru götürüyor.  Türkiye tam üyelik sürecini koparmadan Macron ve ötesi dönemde Avrupa kendisini toparlıyorken somut konulara daha iyi odaklanmalı.  “5.0 SÜRÜMÜ YENİLENMELİ”  Türkiye dünyadaki diğer ülkelerle en çok ekonomik entegrasyon anlaşmasına sahip. Dolayısıyla Türkiye’nin anlaşması yenilenmeli. Eskimiş bir anlaşma. Dünya Ticaret Örgütü’nün devrede olmadığı, internet ekonomisinin olmadığı, Hindistan, Çin gibi ekonomik aktörlerin olmadığı bir dönemde müzakeresi yapılmıştı. Gümrük Birliği Antı ya da 5.0 sürümü daha dijital, yeşil ve sosyal bir anlaşma olmalı.”  “DEMOKRASİ YOLUNDA İLERLEMEYEN TÜRKİYE BAŞTA KENDİSİ OLMAK ÜZERE KAYBEDER”  Fransa-Türkiye ilişkilerindeki ayrılıkların zaman zaman gündeme geldiğine değinen Kaleağası konuların değişmeyebileceğini ama öznelerin değiştiğini belirtti ve sözlerini şöyle sürdürdü:  “Doğu Akdeniz, Kafkasya, Ermenistan gibi konular devam da edebilir. Ama özne değişirse, Türkiye önümüzdeki dönemde daha demokratik, ekonomik açıdan daha saygın, toplumsal ilerleme, sosyal kalkınma, yapısal reformlar yolunda ilerlerse her konuda farklı bir ortamda farklı denklemler üzerinden evrilmeye devam ederler. Aksi takdirde, demokrasi yolunda ilerlememiş bir Türkiye başta kendisi olmak üzere her alanda her konuda kaybeder. Ama en başta kendisi kaybeder.”  HABER:MELİSA YILDIRIM 
Fransa yarın sandık başında

Fransa’da seçmenler 10 Nisan’da cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ilk turu için sandık başına gidecek. Türkiye- Fransa ilişkilerinin yaşanan tüm kırılmalara rağmen devam ettiğini belirten emekli büyükelçi Ayşe Sezgin, “Türkiye- Fransa ilişkiler iç politika malzemesi yapıldığı takdirde diplomasi yoluyla sorunların çözümlenmesi de güçleşiyor” dedi. Emekli Paris Büyükelçisi Hakkı Akil ise Türkiye, Fransa ve İtalya arasındaki EUROSAM hava savunma projesine değinerek, “Türkiye, Avrupa Savunma Ajansı’nın bir üyesi olacaktır. Türkiye’nin Avrupa Savunma Ajansı üyesi olması AB üyeliği kadar önemlidir” dedi. Emekli büyükelçi Selim Yenel “Macron ikinci dönem için seçilirse ilişkilerimizin biraz daha yumuşayacağını düşünüyorum” şeklinde konuştu. 

Fransa’da seçmenler, cumhurbaşkanını seçmek üzere 10 Nisan’da ve 24 Nisan’da birinci ve ikinci tur için sandık başına gidecekler. Dördü kadın 12 adayın yarışacağı seçimlerde, kamuoyu yoklamalarına göre Fransa’nın mevcut Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Marine Le Pen ve Jean-Luc Mélenchon öne çıkan adaylar. Macron, seçilmesi durumunda ikinci beş yıllık döneme başlayacak. 

ANKA Haber Ajansı’na konuşan emekli büyükelçi Ayşe Sezgin, bu dönemde Macron’un daha vizyoner bir liderlik izleyeceğini belirtti. Seçime katılım oranının önemli olduğunu belirten Sezgin, şöyle devam etti: 

“Seçimlere katılım oranı çok belirleyici olacak. Benim gözlemlerime göre seçimlere katılımın oransal olarak düşük olma ihtimalinden bahsediliyor. Kararsızlar veya seçimlere katılmayarak protesto etmek isteyenlerin ağırlık taşıması halinde farklı sonuçlar ortaya çıkabilir. 

Macron, Le Pen ve Melenchon ilk üç aday olarak öne çıkıyor. Le Pen’in söylemine baktığımızda kendisinden daha popülist olan Zemmour’un söylemine nazaran radikallikten nispeten uzaklaşan bir söyleme yöneldiğini görüyoruz. 

SEZGİN: FRANSA’NIN AŞIRI SAĞ GİBİ BİR SİYASİ ZAFİYET GÖSTERMESİ OLASI DEĞİL 

Sosyalistler, Yeşiller ve Valeria Pecresse’in ikinci tur itibariyle herhangi bir anlam ifade edeceği kanaatinde değilim. Le Pen ve Macron ikinci tura kalsa dahi Fransa’nın geçmişteki tecrübelerden, bilhassa 2002’deki seçimlerde Jean-Marie Le Pen ve Jacques Chirac kalmıştı. Bütün partiler Chirac’in arkasında durmak suretiyle seçilmesini sağladılar. Fransa’daki kolektif aklın yine bu yönde tecelli edeceği kanaatindeyim. Zira Fransa gibi Avrupa’nın geçmişi, bugünü ve geleceği açısından önemli bir ülkenin aşırı sağ gibi bir siyasi zafiyet göstermesini olası görmüyorum. 

“UKRAYNA SAVAŞI SONRASINDA BİR YAKINLAŞMA OLACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM” 

Macron’un dünya vizyonu ve projeksiyonu itibariyle Türkiye’ye yer verdiğini hepimiz gözlemliyoruz. Özellikle Ukrayna savaşı sonrası birlikte yaratıcı girişimlerle, dayanışmacı çok taraflılıkla yeni bir anlayış birliğinin doğacağını ümit ediyorum. Yaratıcı girişimlere örnek verecek olursak, bölgesel krizlere birlikte müdahale etme bağlamında yeni bir girişim oldu. NATO Zirvesi’nde Macron ve Sayın Cumhurbaşkanı’nın insani yardım ve Mariupol’den tahliye operasyonunu ele almaları sonucunda Yunanistan, Türkiye ve Fransa’nın birlikte operasyon icra etmeleri söz konusu oldu. 

Bir diğer gelişme ise SAMP/T hava savunma sistemlerine ilişkin. Bu şüphesiz olumlu yönde bir gelişme. Fransa, İtalya ve Türkiye arasında üçlü grubun canlandırılması önemli bir adım olarak nitelenebilir. 

Türkiye- Fransa ilişkileri dış politikada olduğu kadar dış politikada da siyaset malzemesi yapıldı. Macron bundan geri durmadı. Türkiye- Fransa ilişkileri iç politika malzemesi yapıldığı takdirde diplomasi yoluyla sorunların çözümlenmesi de güçleşiyor. Ukrayna savaşı sonrasında bir yakınlaşmanın olacağını düşünüyorum.” 

“YAŞANAN TÜM KIRILMALARA RAĞMEN İLETİŞİMİ HİÇBİR ZAMAN KOPARMADILAR” 

Kamuoyu yoklamalarına atıfta bulunan Sezgin, ikinci kez seçilmesi halinde Macron’un daha vizyoner bir liderlik sergileyeceğine değindi. Sezgin şöyle konuştu: 

“Çünkü bugüne kadar merkez akım siyasi partiler aşırı sağ söylemlerini kendi söylemlerine entegre etmek suretiyle oy kaybını önlemeye çalıştılar. Bir daha seçim kaygısı olmayacağı için Macron ikinci döneminde böyle bir baskı hissetmeyecektir. Bunun da hem Türkiye Fransa ilişkilerinin hem Türkiye-AB ilişkilerine olumlu yansımaları olması muhtemeldir. Macron son yaptığı mitingde aşırı sağın söylemlerine sıcak bakmadığını ifade etti. Daha vizyoner, daha rasyonel, daha objektif bir politika izlemek suretiyle Türkiye-AB ilişkilerine ve Türkiye- Fransa ilişkilerine olumlu katkıları olmasını ümit ediyorum. 

Yaşanan bütün kırılmalara rağmen Fransa ve Türkiye hiçbir zaman iletişimini koparmamışlardır. Siyasi ilişkilerin en soğuk olduğu dönemde dahi ekonomik ilişkiler, kültürel ilişkiler hep devam etmiştir.” 

AKİL: AVRUPA SAVUNMA AJANSI ÜYELİĞİ AB ÜYELİĞİ KADAR ÖNEMLİ 

2014-2016 yılları arasında Paris Büyükelçisi olarak görev yapan emekli büyükelçi Hakan Akil de Fransa iç politikasında Türkiye’nin giderek daha fazla yer edinmesine değindi. Akil konuşmasını şöyle sürdürdü: 

“Aşırı sağ partiler Türkiye üzerinden politika yapmaya başladılar. Yani yabancı algısını Türkler üzerinden yönelttiler. Bu yeni bir şeydir. Seçimlerden sonra bu algı düşecektir diye tahmin ediyorum. Türkiye iç politikada seçim malzemesi yapıldı. 

Son dönemde NATO Zirvesi’nde görüldüğü gibi ikili ilişkilerde pozitif anlamda yeniden bir hareketlenme görülmeye başlandı. Bu bakımdan Macron’un ikinci döneminin Türk-Fransız ilişkileri bakımından çok daha sağlıklı ve verimli geçeceğine inanıyorum. 

EUROSAM Projesi ciddi olarak ilerlemeye başladığı takdirde Türk-Fransız ilişkileri apayrı bir konuma gelecektir. Bir kere Türkiye Avrupa Savunma Ajansı’nın bir üyesi olacaktır. Bu çok önemli. Bana sorarsanız Türkiye’nin Avrupa Savunma Ajansı üyesi olması AB üyeliği kadar önemlidir.” 

“LE PEN’İN SÖYLEMİ MEVCUT KONJONKTÜRDE PRİM SAĞLAMAZ” 

Le Pen’in söylemini oluşturan unsurlardan birini Fransa’nın NATO’dan ayrılması oluşturuyor. Akil, bu söylemin seçmen nezdinde prim yapmayacağını söyleyerek sözlerini söyle sürdürdü: 

Fransa 66’da da NATO’nun askeri kanadından çekilmişti. Bölgemizdeki son gelişmeler, Ukrayna-Rusya krizi sonrasında hiçbir Avrupalı liderin ‘NATO’dan çıkalım’ söylemiyle seçmeni karşısına alıp çıkabileceğini zannetmiyorum. Mevcut konjonktürde bu, seçmen nezdinde prim yapabilecek bir söylem değil. Pratikte ülke çıkarları açısından hiçbir yararlı sonucunun olacağını düşünmüyorum.” 

YENEL: YENİ DÖNEMDE MACRON’UN TÜRKİYE-YUNANİSTAN DENGESİNİ KORUYACAĞINI DÜŞÜNÜYORUM 

Türkiye ile Fransa’nın Doğu Akdeniz’de karşı saflarda yer aldığını belirten emekli büyükelçi Selim Yenel de Ukrayna krizinin ikili ilişkilerde bir yumuşamaya yol açabileceğine değindi. Yenel şunları söyledi: 

“Ermeni Lobisi hem ABD’de hem Fransa’da çok kuvvetlidir. Ermeni lobisi ister istemez iç politikayı etkileyen bir faktör. Bunu Fransa’da çok gördük. Geçmişte tüm cumhurbaşkanlarını etkiledi, Macron’u da etkileyecektir. İkinci beş yılında Macron bu kaygılardan biraz daha kurtulmuş olacaktır. Bunlara bağımlı kalmayabilecektir. İlişkilerimiz AB boyutundan ayrılmış oluyor. Yani AB ilişkilerimiz ne yazık ki yürümüyor. Bazı AB ülkeleri bizimle ikili düzeyde ilişkileri geliştirmeye çalışıyor. İlişkiler biraz daha yumuşayabilir diye ümit ediyorum.” 

Fransa ve Yunanistan arasında geçen sene yapılan savunma iş birliğine değinen Yenel, şunları söyledi: 

“Fakat hepimiz NATO ülkesiyiz. Bunu göz ardı edip AB boyutunu daha çok ön plana çıkardılar. Ukrayna’daki bu gelişme, Avrupa’ya yönelik tehdidi, Türkiye’nin önemini ortaya çıkarıyor. Türkiye’nin Yunanistan’dan çok daha fazla önemi var. O bakımdan Macron’un dengeyi koruyacağını düşünüyorum. Eğer bir etkisi olacaksa Türkiye’ye ihtiyaç olduğunu görüyor. Yunanistan-Türkiye dengesi, eskisi kadar Yunanistan lehine olmayabilir. 

“LE PEN KAZANIRSA BU AVRUPA’YI SARSACAK BİR NETİCEDİR” 

Fransa seçimlerinde önemli olan nokta, eğer tuhaf bir durum olur Le Pen kazanırsa bu Avrupa’yı sarsacak bir neticedir. Geçen hafta Macaristan’da Orban kazandı. Aşırı sağcıların ekmeğine yağ sürmüş olacak. AB bu konularda daha zor politikalar gütmek zorunda kalacaktır. Çünkü Fransa ve Almanya AB’nın motorlarıydı. Eğer Le Pen seçilirse Fransız motoru çok farklı bir noktaya gidecektir. Almanya’da şu an bir koalisyon var ama sosyal demokratlar başta. Eğer Le Pen seçilirse Fransız-Alman dayanışması ne olur onu bilemiyorum. Türkiye-AB ilişkileri çok daha menfi bir şekilde etkilenecektir.” 

KALEAĞASI: MACRON’UN AB TARAFTARI OLMASI TÜRKİYE’Yİ DOĞRUDAN ETKİLEYECEK 

Matematiksel olarak Le Pen’in kazanma ihtimalinin olduğunu belirten, düşünce kuruluşu Institut du Bosphore (Boğaziçi Enstitüsü) Başkanı Bahadır Kaleağası, Le Pen’in seçilmesi halinde Fransa’nın AB ve NATO politikalarında önemli değişiklikler olabileceğini kaydetti. Bu durumun Batı’yı zayıflatacağını ifade eden Kaleağası Türkiye’nin de olumsuz etkileyeceğini belirtti. Bununla birlikte Kaleağası, Macron’un AB yanlısı olduğunu söyleyerek, sözlerini şöyle sürdürdü: 

“AB’nin geleceği tartışmaları ve Macron’un AB taraftarı olması AB’nin kurumsal reform sürecini de hızlandıracak olması Türkiye’yi doğrudan etkileyecek. Pek çok konu AB’ye daha iyi düzenlenmiş farklılaştırılmış bir entegrasyon sistemine doğru götürüyor. 

Türkiye tam üyelik sürecini koparmadan Macron ve ötesi dönemde Avrupa kendisini toparlıyorken somut konulara daha iyi odaklanmalı. 

“5.0 SÜRÜMÜ YENİLENMELİ” 

Türkiye dünyadaki diğer ülkelerle en çok ekonomik entegrasyon anlaşmasına sahip. Dolayısıyla Türkiye’nin anlaşması yenilenmeli. Eskimiş bir anlaşma. Dünya Ticaret Örgütü’nün devrede olmadığı, internet ekonomisinin olmadığı, Hindistan, Çin gibi ekonomik aktörlerin olmadığı bir dönemde müzakeresi yapılmıştı. Gümrük Birliği Antı ya da 5.0 sürümü daha dijital, yeşil ve sosyal bir anlaşma olmalı.” 

“DEMOKRASİ YOLUNDA İLERLEMEYEN TÜRKİYE BAŞTA KENDİSİ OLMAK ÜZERE KAYBEDER” 

Fransa-Türkiye ilişkilerindeki ayrılıkların zaman zaman gündeme geldiğine değinen Kaleağası konuların değişmeyebileceğini ama öznelerin değiştiğini belirtti ve sözlerini şöyle sürdürdü: 

“Doğu Akdeniz, Kafkasya, Ermenistan gibi konular devam da edebilir. Ama özne değişirse, Türkiye önümüzdeki dönemde daha demokratik, ekonomik açıdan daha saygın, toplumsal ilerleme, sosyal kalkınma, yapısal reformlar yolunda ilerlerse her konuda farklı bir ortamda farklı denklemler üzerinden evrilmeye devam ederler. Aksi takdirde, demokrasi yolunda ilerlememiş bir Türkiye başta kendisi olmak üzere her alanda her konuda kaybeder. Ama en başta kendisi kaybeder.” 

HABER:MELİSA YILDIRIM 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.