,, ,

İYİ Parti’nin “Tarımsal Kuraklığın Araştırılması” Önerisi AK Parti Ve MHP Milletvekillerinin Oylarıyla Reddedildi

Gündem 11.01.2023 - 17:38, Güncelleme: 11.01.2023 - 17:38 5156+ kez okundu.
 

İYİ Parti’nin “Tarımsal Kuraklığın Araştırılması” Önerisi AK Parti Ve MHP Milletvekillerinin Oylarıyla Reddedildi

İyi Parti’nin “Tarımsal Kuraklığın Araştırılması” Önerisi Akp Ve Mhp Milletvekillerinin Oylarıyla Reddedildi
İYİ Parti ’nin “tarımsal kuraklığın araştırılması” önerisi, AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. İYİ Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş , “AK Parti iktidarı, tarıma ve çiftçilere yeterli desteği sağlamadığı gibi kuraklıkla ilgili mücadelede de maalesef başarısız olmuştur. 2023 yılı bütçesinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne sadece 51 milyar lira ayrılması, iktidarın maalesef kuraklıkla mücadelede ve su konusunda samimiyetsizliğini ortaya koymaktadır” dedi. TBMM Genel Kurulu’nda bugün, İYİ Parti’nin tarımsal kurak konusunda daha önce verdiği araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınması önerisi görüşüldü. Önerinin gerekçesini açıklayan İYİ Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş , şunları söyledi: “KONYA GENELİNDE FARKLI YERLERDE OLUŞAN İRİLİ UFAKLI OBRUK SAYISI 2 BİN 600’Ü BULMUŞTUR” “Dünya üzerinde giderek artan iklim krizinin olumsuz etkileri ülkemizde de artarak devam etmektedir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün Türkiye raporuna göre; Orta Anadolu’da yer altı sularının çekilmesiyle ve toprağın çökmesiyle oluşan obruklar, uzun dönem kuraklarının emareleri olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle Konya Karapınar bölgesinde geçen yıl sonu itibariyle obruk sayısı 500’ü aşmıştır. Konya genelinde ise farklı yerlerde oluşan irili ufaklı obruk sayısı 2 bin 600’ü bulmuştur. Oluşan obruklar, bölgede hem tarımda hem de yerleşim alanlarında tehlike arz etmektedir. Obruklar, yaygın olarak Konya’da görülmekle beraber Sivas, Batman, Çankırı, Eskişehir, Diyarbakır, Manisa ve Afyon gibi illerimizde de görülmeye başlanmıştır. Yapılan araştırmalara göre Konya havzası, Büyük Menderes ve Kızılırmak havzaları kuraklık sinyali veriyor. Bu havzalardaki yüzey sularının 2030 yılında yüzde 20’si, 2050 yılında yüzde 35’i ve 2100 yılında yüzde 50’si kaybolacaktır. “GÖLLERİMİZ KURUYOR, YER ALTI SU KAYNAKLARIMIZ AZALIYOR” Göllerimiz kuruyor, yer altı su kaynaklarımız azalıyor. Ülkemizi yönetenler, maalesef bu hususlarda hiçbir tedbir almıyor. Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü, son 20 yılda 112 kilometrekare küçülmüştür. Ortalama su derinliği, 26 metreden 5,5 metreye düşmüştür. Yani Beyşehir Gölü’nün beşte biri yok olmuştur. Defalarca ifade ettim ‘Beyşehir Gölümüz kuruyor, kirleniyor’ diye, ancak sesimizi kimseye duyuramadık. Diğer taraftan Göller Bölgesi’ndeki pek çok göl kurumuştur. Akşehir ve Meke Gölü, kuruyan göllerimizin başındadır. Konya Ovası’nın en büyük sorunun su olduğunu defalarca dile getirdim. ‘Bize Kanal İstanbul değil, Kanal Konya, Kanal GOP gerekir’ diye ısrarla söyledim. Türkiye, su stresi yaşayan ülkelerin başında gelmektedir. Bu nedenle ülkemizin su kaynaklarının doğru kullanılması son derece önemlidir. İsraf etmeden tatlı su kaynaklarımızı koruyarak bir damla suyumuzu dahi denizlere akıtmamız lazım. Yükselen sıcaklıklar ve yağış rejiminin değişmesi, tarımsal ürünleri doğrudan etkilemektedir. Bu durum, tarımsal alanların sulanması için kullanılan sulara erişimi de etkilemektedir. Ülkemiz, iklim krizinden bağımsız olarak bir de kuraklık sorunu yaşamaktadır. Kuraklığın tarım ürünleri üzerindeki doğrudan etkileri, yağmur suyuna bağımlı ve sulama sistemleriyle yapılan tarım ürünlerinin miktar ve kalitesinin düşmesine de sebep olmaktadır. Bütün bu etkiler göz önünde bulundurulduğunda iklim değişikliği; tarımı, gıda üretimini ve gıda kalitesini de olumsuz yönde etkilemektedir. Türkiye’de geçtiğimiz yıl İç Anadolu Bölgesi’nde yaşanan yoğun kuraklık, tarımsal üretimi önemli ölçüde azaltmış, olumsuz yönde etkilemiştir. Türkiye, 2023 yılında da şu ana kadar maalesef görünen o ki yine kuraklık sorunuyla karşı karşıya kalacaktır. Özellikle hububat üretimi açısından yağışların ciddi oranda azalması endişe vericidir. Yeterli hububat üretilmemesi, gıda güvenliği açısından ciddi bir tehlike arz etmektedir. Gelecek yıllarda, Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerimiz başta olmak üzere iklim değişikliğinden olumsuz etkileneceğimiz de uzmanlar tarafından ifade edilmektedir. “AK PARTİ İKTİDARI KURAKLIKLA MÜCADELEDE DE MAALESEF BAŞARISIZ OLMUŞTUR” AK Parti iktidarı, tarıma ve çiftçilere yeterli desteği sağlamadığı gibi kuraklıkla ilgili mücadelede de maalesef başarısız olmuştur. 2023 yılı bütçesinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne sadece 51 milyar lira ayrılması, iktidarın maalesef kuraklıkla mücadelede ve su konusunda samimiyetsizliğini ortaya koymaktadır. Dünya Tarım Örgütü, (FAO), iklim değişikliği senaryolarından hareketle alınabilecek önlemlerin bazılarını şöyle sıralamaktadır: Tarımsal kuraklık için afet analizlerinin daha güvenilir veriler elde edilebilecek şekilde yapılması; toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik verimliliğinin iklim değişikliği etkilerine karşı korunması, tarımda kullanılacak olan su kaynaklarının sürdürülebilir bir şekilde planlanması, kuraklığa dayanıklı tohum çeşitlerinin geliştirilmesi ve sayılarının artırılmaları gerekmektedir.” “DOĞAL VARLIKLAR İNANILMAZ BİR HIZLA TALAN EDİLİYOR” İYİ Parti’nin grup önerisi üzerine söz alan HDP Mersin Milletvekili Rıdvan Turan ise şöyle konuştu: “Burada temel sorun, insanlığın doğadan istediğiyle doğanın verebileceği arasındaki çelişki. Üretimin daha fazla artması, büyümenin daha da fazla artabilmesi için doğa, doğal varlıklar inanılmaz bir hızla talan ediliyor. Dünyanın genelinde böyle. Bir yıl içerisinde kullanılması gereken doğal varlıklar, geçen sene haziran ayı gibi sona ermişti. Normal koşullarda ondan sonrasının kullanılmaması gerekiyordu. Fakat daha fazla kâr elde etme hırsı, daha fazla servet biriktirme hırsı sonucunda doğal varlıklar sürekli azalıyor. 21 yıllık AKP iktidarı, Türkiye’de bu işin şahikası oldu. Şimdi kuraklık meselesinden bahsediyoruz ama niye bizim bir su politikamız yok, bundan bahsetmiyoruz. Mesele yalnızca su miktarının azalması değil, aynı zaman da kullanılabilir su varlıklarının da yok edilmesidir. Tatlı su kaynaklarının çok büyük bir kısmı kimyasal kirlenmeyle karşı karşıyadır. Trakya’da Ergene havzası boyunca sıralanmış olan 2 bine yakın sanayi tesisi, yer altı kaynaklarından çekmiş olduğu temiz suyu kirleterek dereye basıyor. Bunun sonucunda olağanüstü bir su kirliliği almış başını gidiyor. Bunun derin deşarj sayesinde de şu anda Marmara’ya verildiğini, Marmara’daki su kalitesinin de inanılmaz bir biçimde olumsuz etkilediğini de hepimiz biliyoruz. Mesele, bir taraftan su miktarının mutlak olarak azalması, diğer taraftan da nitelik olarak su kalitesinin ortadan kalkması. Birinci planda en fazla su kullanan sektör tarım, ardından sanayi geliyor. Ama Tarım Bakanı her sene buraya geldiğinde anlatıyor olmasına rağmen ürün desenine göre bir sulama politikası ne yazık ki hâlâ Türkiye’de egemen kılınmadı. “TÜRKİYE SU ZENGİNİ BİR ÜLKE DEĞİL. KURAKLIKLA İLGİLİ YAPMAMIZ GEREKENLER VAR” CHP adına söz alan Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel de şunları söyledi: “İklim krizi nedeniyle her yıl daha fazla afete maruz kalıyoruz. Kuraklık da iklim krizi nedeniyle etkisini her geçen gün daha da artırıyor. Geçtiğimiz yıllarda yağışlar, mevsim normallerine göre çok düşük seviyede kalmış durumda. Özellikle bu yıl da bunu çok ağır bir biçimde hissediyoruz. Hububatta rekoltenin çok düşük olacağını tahmin ediyoruz. Hububat tarımı yapan çiftçilerimiz, kışın ortasında, ocak ayında yağışlar yağmadığı için tarlalarını suladıklarını söylüyorlar. Sulama imkanı olmayan çiftçilerimiz ise ‘Allah’ın rahmetine kaldık’ diyerek bu yıl üründen vazgeçtiklerini belirtiyor. Türkiye, su zengini bir ülke değil. Kuraklıkla ilgili yapmamız gerekenler var. Yaşanan iklim kriziyle birlikte su kaynaklarımız tehdit altına girdi. Konya’ya gittiğinizde, çekilen yer altı suları nedeniyle oluşan obruklara denk gelirsiniz. Bunun sebebi, vahşi sulama ve yer altı sularının çekilmesidir. Artık bir planlama yapmak zorundayız. Kuraklığa dayanıklı çeşitleri geliştirmemiz gerekiyor. Suya ihtiyaç duyan ürünlerin üretimini azaltmamız, yeni çeşitler oluşturmamız gerekiyor. Sulama yatırımlarının hızla hayata geçirilmesi gerekiyor. Havza bazlı üretici modeline geçmek zorundayız. Biz, iktidarımızda havza bazlı desteklerle; gölet, baraj ve sulama sistemleri yatırımlarıyla planlı bir tarım yapacağız. İktidarımızda tüm çiftçilerimize rahat bir nefes aldıracağız.” İYİ Parti ’nin önerisi, görüşmelerin ardından AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.
İyi Parti’nin “Tarımsal Kuraklığın Araştırılması” Önerisi Akp Ve Mhp Milletvekillerinin Oylarıyla Reddedildi

İYİ Parti ’nin “tarımsal kuraklığın araştırılması” önerisi, AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. İYİ Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş , “AK Parti iktidarı, tarıma ve çiftçilere yeterli desteği sağlamadığı gibi kuraklıkla ilgili mücadelede de maalesef başarısız olmuştur. 2023 yılı bütçesinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne sadece 51 milyar lira ayrılması, iktidarın maalesef kuraklıkla mücadelede ve su konusunda samimiyetsizliğini ortaya koymaktadır” dedi.

TBMM Genel Kurulu’nda bugün, İYİ Parti’nin tarımsal kurak konusunda daha önce verdiği araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınması önerisi görüşüldü. Önerinin gerekçesini açıklayan İYİ Parti Konya Milletvekili Fahrettin Yokuş , şunları söyledi:

KONYA GENELİNDE FARKLI YERLERDE OLUŞAN İRİLİ UFAKLI OBRUK SAYISI 2 BİN 600’Ü BULMUŞTUR”

“Dünya üzerinde giderek artan iklim krizinin olumsuz etkileri ülkemizde de artarak devam etmektedir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün Türkiye raporuna göre; Orta Anadolu’da yer altı sularının çekilmesiyle ve toprağın çökmesiyle oluşan obruklar, uzun dönem kuraklarının emareleri olarak ortaya çıkmaktadır. Özellikle Konya Karapınar bölgesinde geçen yıl sonu itibariyle obruk sayısı 500’ü aşmıştır. Konya genelinde ise farklı yerlerde oluşan irili ufaklı obruk sayısı 2 bin 600’ü bulmuştur. Oluşan obruklar, bölgede hem tarımda hem de yerleşim alanlarında tehlike arz etmektedir. Obruklar, yaygın olarak Konya’da görülmekle beraber Sivas, Batman, Çankırı, Eskişehir, Diyarbakır, Manisa ve Afyon gibi illerimizde de görülmeye başlanmıştır.

Yapılan araştırmalara göre Konya havzası, Büyük Menderes ve Kızılırmak havzaları kuraklık sinyali veriyor. Bu havzalardaki yüzey sularının 2030 yılında yüzde 20’si, 2050 yılında yüzde 35’i ve 2100 yılında yüzde 50’si kaybolacaktır.

“GÖLLERİMİZ KURUYOR, YER ALTI SU KAYNAKLARIMIZ AZALIYOR”

Göllerimiz kuruyor, yer altı su kaynaklarımız azalıyor. Ülkemizi yönetenler, maalesef bu hususlarda hiçbir tedbir almıyor. Türkiye’nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü, son 20 yılda 112 kilometrekare küçülmüştür. Ortalama su derinliği, 26 metreden 5,5 metreye düşmüştür. Yani Beyşehir Gölü’nün beşte biri yok olmuştur. Defalarca ifade ettim ‘Beyşehir Gölümüz kuruyor, kirleniyor’ diye, ancak sesimizi kimseye duyuramadık. Diğer taraftan Göller Bölgesi’ndeki pek çok göl kurumuştur. Akşehir ve Meke Gölü, kuruyan göllerimizin başındadır. Konya Ovası’nın en büyük sorunun su olduğunu defalarca dile getirdim. ‘Bize Kanal İstanbul değil, Kanal Konya, Kanal GOP gerekir’ diye ısrarla söyledim. Türkiye, su stresi yaşayan ülkelerin başında gelmektedir. Bu nedenle ülkemizin su kaynaklarının doğru kullanılması son derece önemlidir. İsraf etmeden tatlı su kaynaklarımızı koruyarak bir damla suyumuzu dahi denizlere akıtmamız lazım.

Yükselen sıcaklıklar ve yağış rejiminin değişmesi, tarımsal ürünleri doğrudan etkilemektedir. Bu durum, tarımsal alanların sulanması için kullanılan sulara erişimi de etkilemektedir. Ülkemiz, iklim krizinden bağımsız olarak bir de kuraklık sorunu yaşamaktadır. Kuraklığın tarım ürünleri üzerindeki doğrudan etkileri, yağmur suyuna bağımlı ve sulama sistemleriyle yapılan tarım ürünlerinin miktar ve kalitesinin düşmesine de sebep olmaktadır. Bütün bu etkiler göz önünde bulundurulduğunda iklim değişikliği; tarımı, gıda üretimini ve gıda kalitesini de olumsuz yönde etkilemektedir.

Türkiye’de geçtiğimiz yıl İç Anadolu Bölgesi’nde yaşanan yoğun kuraklık, tarımsal üretimi önemli ölçüde azaltmış, olumsuz yönde etkilemiştir. Türkiye, 2023 yılında da şu ana kadar maalesef görünen o ki yine kuraklık sorunuyla karşı karşıya kalacaktır. Özellikle hububat üretimi açısından yağışların ciddi oranda azalması endişe vericidir. Yeterli hububat üretilmemesi, gıda güvenliği açısından ciddi bir tehlike arz etmektedir. Gelecek yıllarda, Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerimiz başta olmak üzere iklim değişikliğinden olumsuz etkileneceğimiz de uzmanlar tarafından ifade edilmektedir.

“AK PARTİ İKTİDARI KURAKLIKLA MÜCADELEDE DE MAALESEF BAŞARISIZ OLMUŞTUR”

AK Parti iktidarı, tarıma ve çiftçilere yeterli desteği sağlamadığı gibi kuraklıkla ilgili mücadelede de maalesef başarısız olmuştur. 2023 yılı bütçesinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü’ne sadece 51 milyar lira ayrılması, iktidarın maalesef kuraklıkla mücadelede ve su konusunda samimiyetsizliğini ortaya koymaktadır.

Dünya Tarım Örgütü, (FAO), iklim değişikliği senaryolarından hareketle alınabilecek önlemlerin bazılarını şöyle sıralamaktadır: Tarımsal kuraklık için afet analizlerinin daha güvenilir veriler elde edilebilecek şekilde yapılması; toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik verimliliğinin iklim değişikliği etkilerine karşı korunması, tarımda kullanılacak olan su kaynaklarının sürdürülebilir bir şekilde planlanması, kuraklığa dayanıklı tohum çeşitlerinin geliştirilmesi ve sayılarının artırılmaları gerekmektedir.”

“DOĞAL VARLIKLAR İNANILMAZ BİR HIZLA TALAN EDİLİYOR”

İYİ Parti’nin grup önerisi üzerine söz alan HDP Mersin Milletvekili Rıdvan Turan ise şöyle konuştu:

“Burada temel sorun, insanlığın doğadan istediğiyle doğanın verebileceği arasındaki çelişki. Üretimin daha fazla artması, büyümenin daha da fazla artabilmesi için doğa, doğal varlıklar inanılmaz bir hızla talan ediliyor. Dünyanın genelinde böyle. Bir yıl içerisinde kullanılması gereken doğal varlıklar, geçen sene haziran ayı gibi sona ermişti. Normal koşullarda ondan sonrasının kullanılmaması gerekiyordu. Fakat daha fazla kâr elde etme hırsı, daha fazla servet biriktirme hırsı sonucunda doğal varlıklar sürekli azalıyor. 21 yıllık AKP iktidarı, Türkiye’de bu işin şahikası oldu. Şimdi kuraklık meselesinden bahsediyoruz ama niye bizim bir su politikamız yok, bundan bahsetmiyoruz. Mesele yalnızca su miktarının azalması değil, aynı zaman da kullanılabilir su varlıklarının da yok edilmesidir. Tatlı su kaynaklarının çok büyük bir kısmı kimyasal kirlenmeyle karşı karşıyadır.

Trakya’da Ergene havzası boyunca sıralanmış olan 2 bine yakın sanayi tesisi, yer altı kaynaklarından çekmiş olduğu temiz suyu kirleterek dereye basıyor. Bunun sonucunda olağanüstü bir su kirliliği almış başını gidiyor. Bunun derin deşarj sayesinde de şu anda Marmara’ya verildiğini, Marmara’daki su kalitesinin de inanılmaz bir biçimde olumsuz etkilediğini de hepimiz biliyoruz. Mesele, bir taraftan su miktarının mutlak olarak azalması, diğer taraftan da nitelik olarak su kalitesinin ortadan kalkması. Birinci planda en fazla su kullanan sektör tarım, ardından sanayi geliyor. Ama Tarım Bakanı her sene buraya geldiğinde anlatıyor olmasına rağmen ürün desenine göre bir sulama politikası ne yazık ki hâlâ Türkiye’de egemen kılınmadı.

“TÜRKİYE SU ZENGİNİ BİR ÜLKE DEĞİL. KURAKLIKLA İLGİLİ YAPMAMIZ GEREKENLER VAR”

CHP adına söz alan Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel de şunları söyledi:

“İklim krizi nedeniyle her yıl daha fazla afete maruz kalıyoruz. Kuraklık da iklim krizi nedeniyle etkisini her geçen gün daha da artırıyor. Geçtiğimiz yıllarda yağışlar, mevsim normallerine göre çok düşük seviyede kalmış durumda. Özellikle bu yıl da bunu çok ağır bir biçimde hissediyoruz. Hububatta rekoltenin çok düşük olacağını tahmin ediyoruz. Hububat tarımı yapan çiftçilerimiz, kışın ortasında, ocak ayında yağışlar yağmadığı için tarlalarını suladıklarını söylüyorlar. Sulama imkanı olmayan çiftçilerimiz ise ‘Allah’ın rahmetine kaldık’ diyerek bu yıl üründen vazgeçtiklerini belirtiyor.

Türkiye, su zengini bir ülke değil. Kuraklıkla ilgili yapmamız gerekenler var. Yaşanan iklim kriziyle birlikte su kaynaklarımız tehdit altına girdi. Konya’ya gittiğinizde, çekilen yer altı suları nedeniyle oluşan obruklara denk gelirsiniz. Bunun sebebi, vahşi sulama ve yer altı sularının çekilmesidir. Artık bir planlama yapmak zorundayız. Kuraklığa dayanıklı çeşitleri geliştirmemiz gerekiyor. Suya ihtiyaç duyan ürünlerin üretimini azaltmamız, yeni çeşitler oluşturmamız gerekiyor. Sulama yatırımlarının hızla hayata geçirilmesi gerekiyor. Havza bazlı üretici modeline geçmek zorundayız. Biz, iktidarımızda havza bazlı desteklerle; gölet, baraj ve sulama sistemleri yatırımlarıyla planlı bir tarım yapacağız. İktidarımızda tüm çiftçilerimize rahat bir nefes aldıracağız.”

İYİ Parti ’nin önerisi, görüşmelerin ardından AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi.

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve newsfindy.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.